Kuranda Zaman Kavramı

deli_poyraz

Active member
<<<
Hacc 47. (Resûlüm!) Onlar senden azabin çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vâdinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarinizdan bin yil gibidir.

Secde 5. Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu işler) sizin sayageldiklerinize göre bin yil tutan bir günde O'nun nezdine çikar.

Yukaridaki ayetlerde, Allah'in bir gününün, dünyanin 1.000 yilina denk oldugu söyleniyor.

Halbuki, aşagidaki ayette ise, Allah'in bir gününün, dünyanin 50.000 yilina denk oldugu ifade ediliyor:

Mearic 4. Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktari (dünya senesi ile) ellibin yil olan bir günde yükselip çikar.

Peki, bunlardan hangisi dogru? Allah'in bir günü, dünyanin 1.000 yilina mi, 50.000 yilina mi eşdeger? <<<

eve böyle bir soru var cevapları görelim inş


evet byler risalede vardı ama hatırlayamadım .emirdağmıydı..
 

GuLSerbeti

Well-known member
Cevap: bir soru

Ayeti Kerimenin farkli meal Tefsirleri; Mursit isimli programdan faydalanilmistir...
secdesuresi5ayetsk7.jpg

Ortak gorus; Zaman kavraminin goreceli oldugu; bu ayeti Kerimelerin celiskili oldugu anlamini asla tasimaz... soruyu soranin kasti sanirim bu yonde.. ancak risalelerde aciklamasi varmi, varsada nerede, ben bilmiyorum, bilen abiler yardimci olur ins.​

.
 

GuLSerbeti

Well-known member
Cevap: bir soru

birde bu konu var, yardimci olur ins.;
kaynak; http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qna&id=14565




Gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra bütün bu işler, sizin hesabınıza göre bin yıl tutan bir günde O’na yükselir.(Secde 5)​


Bu âyet, sırlarla dolu bir âyet olup akrebiyyet ile kurbiyyetin farkına işaret ediyor. Allah kulunda dilediği anda tasarruf eder, ona “Şahdamarından daha yakındır” Nasıl ki güneşin ışınları bütün parlak şeylere bir anda ulaşır. Kul ise ondan çok uzaktır, ona yükselmesi ömürlere sığmaz. Nitekim, yerdeki parlak şeyler güneşe yükselemezler. Âyette geçen “emr” iş demek olup maksat, kâinattaki bütün hadiselerdir.​


Müfessirler bu âyet-i kerimeyi çeşitli şekillerde izah etmişlerdir.​


Mücahid, Katade, Dehhak ve İkrime'den nakledilen bir rivayette âyet şöyle izah edilmiştir; "Allanın emri gökten yere iner ve yerden de göğe çıkar. Bu, birgün içinde gerçekleşir. Bu bir günde, dünya günlerine göre bin yıllık bir mesafe alınır. Zira gökle yeryüzünün arasındaki mesafe beşyüz yıldır. Böylece Allanın emrinin, yeryüzüne gelip tekrar geri dönmesi, bin yıllık zamana eşittir. İşte dünya gününe göre bin yıl olan bu mesafe, tek bir günde alınır. Taberi bu izah tarzını tercih etmiştir.​


Abdullah b. Abbas ve İkrime'den nakledilen diğer bir görüşe göre ise âyet şöyle izah edilmiştir: Allah, gökten emirlerini, melekleri vasıtasıyla yeryü­züne gönderir. Sonra melekler bir günde Allanın huzuruna dönerler. Bunların bu bir günde aldıkları mesafe, dünya günlerinin bin yılına eşittir. Zira yerle gök arasındaki mesafe bin yıllık bir mesafedir.​


Mücahid'den nakledilen diğer bir görüşe göre ise âyetin manası şöyledir: Allah, göklerle yer arasında bulunan şeylerin bin yıllık işini, meleklerine bir günde emreder. Bin yıldan sonra tekrar bin yıllık işi bir günde emreder ve böy­lece devam eder. Nitekim başka bir âyeti kerimede şöyle buyuruluyor: "Onlar senden azabın hemen indirilmesini isterler. Allah, vaadinden asla caymaz. Şüp­hesiz rabbinin nezdindeki bir gün, sizin hesabınızdaki bin yıl gibidir.​


Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre ise âyetin manası şöyledir: "Allah, göklerle yer arasındaki işleri sevk ve idare eder. Sonra işler, Allahın göklerle yeri yarattığı altı günün bir günü kadar olan bir günde Ailaha döner. Göklerle yerin yaratıldığı altı günden her birinin miktarı, dünya gününün bin yılına eşittir.​





Selam ve dua ile...​

Sorularla İslamiyet Editör​
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Eyyam-ı Kuraniye ne demektir?

Eyyam-ı Kuraniye ne demektir?

Ondördüncü sözde " hem, belki bin ve elli bin sene gibi uzun zamandan ibaret olan eyyâm-ı Kur'âniye.." deniyor..burdaki eyyam-ı kur'aniye meselesini biraz açar mısınız?


Cevabımız

Değerli Kardeşimiz;

Kur'an-ı kerimde bir çok ayette gün tabiri geçmektedir. Mesela; “Altı günde gökleri ve yeri yarattık.” (Araf: 7: 54)

"Melekler ve cebrail, elli bin sene uzunluğunda bir gün olan, kıyamet gününde allahın emrini almak üzere arşa çıkarlar."( Mearic: 70: 4)

İlk ayette geçen gün kavramı, bizim bildiğimiz 24 saatten oluşan bir gün mü yoksa başka bir anlamı mı var diye düşünürken ikinci ayet imdadımıza koşuyor ve Kur'anda geçen gün kavramını izah ediyor. "Elli bin sene uzunluğunda bir gün" ayetinden anlıyoruz ki; Kur'anın ifade ettiği günler bizim anladığımız 24 sattlik bir gün değil, belki bin veya elli bin seneden oluşan bir gündür. Bu yüzdende Kuran da geçen gün kavramı için "Kur'anın günü" anlamına gelen "Eyyamı Kuraniye" tabiri kullanılmıştır


Selam ve dua ile...
Sorularla Risale-i Nur Editör​
 

deli_poyraz

Active member
Cevap: Eyyam-ı Kuraniye ne demektir?

Eyyam-ı Kuraniye ne demektir?



Ondördüncü sözde " hem, belki bin ve elli bin sene gibi uzun zamandan ibaret olan eyyâm-ı Kur'âniye.." deniyor..burdaki eyyam-ı kur'aniye meselesini biraz açar mısınız?


Cevabımız

Değerli Kardeşimiz;



"Melekler ve cebrail, elli bin sene uzunluğunda bir gün olan, KİYAMET. gününde allahın emrini almak üzere arşa çıkarlar."( Mearic: 70: 4)

BURDA BİR KIYAMETTEN GÜNÜNE İSNAT VAR SANIRIM. HANGİ TEFSİRDE GEÇİYOR
 

m.e_78

Yeni Üye
Selmu Aleykum Arkadaşlar bu konu benim çok ilgimi çekti. Benim merak etiğim konu şu zaman nedir. Neye göre zaman.


Kuran’da geçen İfrit ve Belkısın tahtı hakkında bilgi verir misiniz? Böyle bir olay Kuran’da neden anlatılmıştır?
Yazar: Arif Arslan, 01-6-2006Cinlerden bir kısmına ifrit deniliyor. Ragıb el-İsfehanî, ifritin, pis, çetin anlamına geldiğini söylemiştir. Yazır, bundan hareketle, Şeytan gibi insan hakkında da kullanıldığını, ifrit ve nifrit şeklinde ifade edildiğini kaydeder. İbn-i Kuteybe ise, “İfrit, yaratılışı kuvvetli, demektir. (1) Şibli ise, Ebu Amr b. Abdülberr’den naklen; “Lisanı iyi bilen kelam alimleri cinleri dereceler halinde zikrederler. Yalın olarak cin dediklerinde “Cinni” derler. İnsanlarla birlikte oturanını kastettiklerinde “âmir”, çoğulunda “ummar” derler.(2) Demek ki ifrit, kötülük ve pislikte son dereceyi bulmuş ve şeytanlıkta ileri gitmiş, tuttuğunu devirir, kuvvetli, becerikli, ele avuca girmez biri demektir. İnsana da denildiği için ayette “cinden” diye açıklanmıştır.(3)

Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de; “Cinlerden bir ifrit, ‘Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm ve güvenim var.’ Dedi. Kitaptan ilmi olan kimse ise, ‘Gözünü açıp kapamadan, ben onu sana getirebilirim’ dedi. (Süleyman) onu (Melikenin tahtını) yanı başına yerleşivermiş görünce, ‘Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye, beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbin müstağnidir (şükre ihtiyacı olmayan), çok kerem sahibidir.” (Neml, 27/39-40) buyurulmaktadır.

Burada ifritlerin neler yapabileceğine işaret edilmekle beraber, celp ilmini bilen bir alimin de onlardan daha seri olarak bazı işleri yapabileceği anlatılmaktadır. Nitekim tefsirciler bu işi yapan kişinin Hz. Süleyman’ın adamlarından biri olduğuna kanidirler. Ancak bu kişinin kim olduğu hakkında değişik şeyler söylenmiştir. İbn Mes’ud (r.a) bunun Hızır (a.s) olduğunu söylemiştir(4). İbn Abbas’ın meşhur görüşüne göre ise, bu kişi, Hz. Süleyman’ın vezirlerinden Asaf b. Berhıya’dır ki, sadık ve doğru bir kişiliğe sahiptir.(5) Tefsircilerin çoğunluğu bu isim üzerinde birleşmektedir. Aradaki mesafenin ise, iki aylık bir mesafe olduğu kaydedilmektedir.(6) Bu zat, dua edildiği zaman Allah’ın mutlaka kabul edeceği “İsm-i A’zam” duasını biliyordu. Hz. Süleyman’ın bir mucizesi olarak veziri böyle bir keramet göstermiştir.

Bu konuda, Bediüzzaman “Sözler” adlı eserinde şöyle diyor:

“Hazret-i Süleyman (a.s)’a Belkıs’ın tahtını yanına getirtmek için vezirlerinden celp (eşyayı bir yerden bir yere nakletme) ilmini bilen bir alim dedi ki: “Gözünüzü açıp kapayıncaya kadar sizin yanınızda o tahtı hazır ederim” olan hârika hadiseye delalet eden ayet (Neml, 27/39) işaret ediyor ki: Uzak mesafelerden eşyayı aynen veya şeklen getirip hazır etmek mümkündür. Hem vakidir ki; peygamberliğiyle beraber saltanatla müşerref olan Hazret-i Süleyman (a.s), hem masumiyetine, hem de adaletine medar olmak için pek geniş olan aktar-ı memleketine bizzât zahmetsiz muttali olmak ve raiyetinin ahvalini görmek ve dertlerini işitmek; bir mucize suretinde Cenab-ı Hak ihsan etmiştir. Demek, Cenab-ı Hakk`a itimat edip Süleyman (a.s)’ın lisan-ı ismetiyle istediği gibi, o da lisan-ı istidadıyla Cenab-ı Hak`tan istese ve âdet kanunlarına ve inayetine uygun olarak hareket etse; ona dünya, bir şehir hükmüne geçebilir. Demek taht-ı Belkıs Yemen`de iken, Şam`da aynıyla veyahut suretiyle hazır olmuştur, görülmüştür. Elbette taht etrafındaki adamların suretleri ile beraber sesleri de işitilmiştir. İşte uzak mesafede, celb-i surete ve sese haşmetli bir surette işaret ediyor ….(7)

Nitekim Bediüzzaman’ın temas ettiği hususlar şimdi gerçekleşmiştir. Gerek İNTERNET, gerek RADYO veya TELEVİZYON yoluyla, kapalı devre yayınlar ve marifetli kameralar yolu ile naklen yayın yapmak, multi vizyon veya sine vizyon yoluyla konuşmalar yapmak, her yere bağlanan monitörler ve uydu aracılığı ile yayınlar yapmak ve dünyayı kontrol altında tutmak mümkün hale gelmiştir. Güncel deyimiyle, dünya küreselleşmiş ve her türlü faaliyetler aktiflik kazanmıştır. Bir bakıma dünya artık bir binanın değişik katları ve daireleri, odaları kadar birbirine yakın hale gelmiştir. Ayetin buna işaret etmesi bir çeşit mucize olarak gerçekleşmiş, Kur’an’ın ölümsüzlüğüne ve evrenselliğine bir kere daha imza atılmıştır.

insan beden dediğimiz bir kapalı kutu içeriside yaşıyor ve bedenden gelenleri ruha ruha yansıtıyor. bu içinde yaşadığmız bölümlere zaman diyoruz anlatılanlardan şunu anladım zaman bir kutu kapalı bir kutu bir ölçü yani zaman bizi inasnoğlunu yaşadığımız alemi etkiliyor. insan oğlu bir neseneyi tanımlamak için bir ölçü vermek zorunda kalıyor. bu ölçü diğer varlıklar için geçerli değil.
 
Üst