Başındaki hayali uçurur, uykunu kaçırır.

Ahmet.1

Well-known member
Ey dünyaperest insan! Çok geniş tasavvur ettiğin senin dünyan, dar bir kabir hükmündedir. Fakat, o dar kabir gibi menzilin duvarları şişeden olduğu için birbiri içinde in'ikas edip göz görünceye kadar genişliyor. Kabir gibi dar iken, bir şehir kadar geniş görünür. Çünki o dünyanın sağ duvarı olan geçmiş zaman ve sol duvarı olan gelecek zaman, ikisi madum ve gayr-ı mevcud oldukları halde, birbiri içinde in'ikas edip gayet kısa ve dar olan hazır zamanın kanatlarını açarlar. Hakikat hayale karışır, madum bir dünyayı mevcud zannedersin. Nasıl bir hat, sür'at-i hareketle bir satıh gibi geniş görünürken, hakikat-ı vücudu ince bir hat olduğu gibi; senin de dünyan hakikatça dar, fakat senin gaflet ve vehm ü hayalinle duvarları çok genişlemiş. O dar dünyada, bir musibetin tahrikiyle kımıldansan, başını çok uzak zannettiğin duvara çarparsın. Başındaki hayali uçurur, uykunu kaçırır. O vakit görürsün ki: O geniş dünyan; kabirden daha dar, köprüden daha müsaadesiz. Senin zamanın ve ömrün, berkten daha çabuk geçer; hayatın, çaydan daha sür'atli akar.
Dünyaperest: Dünyaya taparcasına önem verip ahireti düşünmeyen.
Tasavvur: Zihinde şekillendirme, tasarlama, düşünme, akılda canlandırma.
Kabir: Mezar.
Menzil: Yer.
İn'ikas: Aksetme, yansıma.
Madum: Yok olan, yok.
Gayr-ı mevcud: Mevcud olmayan, varolmayan, yok.
Hakikat: Gerçek.
Mevcud: Var olan, varlık.
Sür'at-i hareket: Hareket hızı.
Hakikat-ı vücud: Varlık gerçeği.
Gaflet: Düşüncesizlik ve ihmal sebebiyle, içinde bulunduğu gerçeklerden habersiz olma.
Vehm ü hayal: Kuruntu ve hayal.
Musibet: Afet, bela, felaket.
Tahrik: Hareket ettirme, hareketlendirme. *Kışkırtma.
Berk: Şimşek, yıldırım.

Madem dünya hayatı ve cismanî yaşayış ve hayvanî hayat böyledir; hayvaniyetten çık, cismaniyeti bırak, kalb ve ruhun derece-i hayatına gir. Tevehhüm ettiğin geniş dünyadan daha geniş bir daire-i hayat, bir âlem-i nur bulursun. İşte o âlemin anahtarı, marifetullah ve vahdaniyet sırlarını ifade eden "Lâ İlahe İllallah" kelime-i kudsiyesiyle kalbi söylettirmek, ruhu işlettirmektir.
Cismanî: Cisimle ilgili, cisim halinde.
Hayvaniyet: Hayvanlık.
Cismaniyet: Cisim halinde bulunma, maddi varlık.
Derece-i hayat: Hayat derecesi.
Tevehhüm: Evhamlanma, kuruntuya kapılma, asılsız ve gerçek dışı düşüncelere kapılma, sanma.
Daire-i hayat: Hayat dairesi, yaşama alanı.
Âlem-i nur: Nur âlemi.
Marifetullah: Allah'ı(cc) isim ve sıfatlarıyla bilme ve tanıma.
Vahdaniyet: Birlik, Allah'ın(cc) birliği.
Kelime-i kudsiye: Kudsi kelime, kutsal ve mübarek söz.


Said Nursi​
 
Üst