Kelime-i Tevhid'in sırrı

Allah Teâla buyuruyor:

"Bir de hani Musa(a.s) (Tih'de susayan)kavmi için su isteyince "Asanı taşa vur" demiştik de ondan on iki pınar kaynamış ve her kabile su alacağı yeri bilmişti. İşte Allah'ın rızkından yiyin, için. Yeryüzünde fesatçılar olarak taşkınlık yapmayın.

Bir de siz: "Ey Musa! Biz bir çeşit yemeğe (kudret helvası ile bıldırcın etine) mümkün değil sabredemeyiz. Haydi Rabbine dua et de bizim için toprağın bitirdiği şeylerden, sebzesinden, acurundan, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından, isteriz, çıkarsın!" demiştiniz. Musa da size: "Ne yapıyorsunuz? Hayırlı olanı reddedip daha ednasını mı istiyorsunuz? Haydi öyle ise inin Mısır'a, sizin istediğiniz orada var," demişti. Bundan sonra onların boynuna horluk ve yoksulluk vuruldu. Allah'dan gelen bir gadaba uğradılar. Bu, Allah'ın ayetlerini inkar etmelerinden, peygamberlerini haksız yere öldürmelerindendi. Bu isyan ettiklerindendi, tuğyanlarında pek aşırı gitmelerindendi." (Bakara Süresi 60-61)

Hakikat ehilleri Musa -aleyhisselam-'ın istiskasını beyan eden ayet-i celilerini manevî tefsirinde demişlerdir ki:

"İnsan ruh ve sıfatları kalb aleminde Musa ve kavmine benzer. Musa, kavminin kalblerine hikmet ve ma'rifet suyunu akıtmak istiyor. Burada "La ilahe illallah" asasını taş kalbe vurmakla me'murdur.

Bu kelime-i celîlenin biri nefy diğeri isbat, iki şubesi vardır. Nefis sıfatlarının karanlıkları insanın iç alemini istila ettiğinde yanarlar, ışık verirler. Bu kelime-i tevhîd Allah'ın emir ve nehiylerine isyan ede ede taşlaşmış, taştan da katı hale gelmiş kalbe, Musa eliyle vurulunca hikmet sularının fışkırdığı pınarlar açılır. La ilahe illallah kelimesi de on iki harftir. Her bir harften bir pınar fışkırır. İnsan da bulunan on iki sıfatın beşi havass-ı zahire (dış duyular), diğer beşi havass-ı batına (iç duyular), diğer ikisi de kalp ve nefistir.

Musa'nın (a.s) kabilelerinden her birinin kumandanı kabilesini nereye götürürse oradan içerler. Su her birinin niyetine göre değişir. Kimisi soğuk tatlı sudur, kimisi tuzlu sudur. Nefisler, kuruntu ve şehvetlerle uğraşır. Kalpler takva ve taate meyyaldir. Ruhlar keşf-u müşahedeye ve hakaik pınarlarından dökülen ilahi sırlara rağbet ederler. Sıfat-ı ilahiyye kaseleriyle ma'rifet ab-ı hayatını içerler. Bunu onlara Rableri içirir, içlerini temizler, ıslah eder, her türlü ğıll-ü ğışdan beri kılar. Bunlar yeryüzünde asla fesat çıkarmazlar, çünkü içlerinde fesat kalmamıştır.
 
Üst