Niçin namaz..

Huseyni

Müdavim
Namaz en başta bir emr-i ilâhîdir. Allah cc. kılmamızı istediği için kılınır. Bütün diğer ibadetler de böyledir. İbadetlerdeki hikmetler, faydalar, o ibadetin ifâsı için asıl sebeb sayılamaz. Onlar teşvik edici, tercih ettirici sebebler olabilir. Asıl sebeb Allahın emridir. Ve ibadetin meyvelerini, faydalarını ahirette fazl-ı ilâhî olarak göreceğiz inşaallah. Dünyada o meyveler istenilmez. İstemeden verilse hamdedilir, şükürle mukabele edilir. O faydaları dünyada istemek, cennet meyvelerini dünyada yiyip tüketmek gibidir..

"Ubudiyet, emr-i İlâhîye ve rıza-yı İlâhîye bakar. ubudiyetin dâîsi emr-i İlâhî ve neticesi rıza-yı Haktır. Semerâtı ve fevâidi uhreviyedir. Fakat ille-i gaiye olmamak, hem kasten istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faydalar ve kendi kendine terettüp eden ve istenilmeyerek verilen semereler, ubudiyete münâfi olmaz. Belki zayıflar için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler. Eğer o dünyaya ait faydalar ve menfaatler o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz’ü olsa, o ubudiyeti kısmen iptal eder. Belki o hâsiyetli virdi akîm bırakır, netice vermez." 1

Namaz ibadetinin şüphesiz dünyevî ve uhrevî çok faydaları var. Her ne kadar o faydalardan dünyada istifade ediyor isek de, aslen bu maksatla namaz kılmıyoruz. Bunu vurgulamakta fayda var. Ve namazın dünyamıza olan yansımalarını, kazandırdıklarını da, bilelim ve paylaşalım ki, namaz kılmak için ne kadar çok sebebimizin olduğunu -asıl sebebin Cenâb-ı Hakkın emri olduğunu unutmadan- görelim..


1. On Yedinci Lem'a



 

Huseyni

Müdavim
Çünkü;

"Kâinatta en yüksek hakikat imândır, imândan sonra namazdır." 1

Yani dünyadan göçüp gittiğimizde imanımızı muhafaza edebilmişsek, ilk sorguya çekileceğimiz ibadet namaz. Tabi bu sözün dünyaya bakan yönü de var. Nasıl ki imansız bir hayat huzursuzluğa sebebtir; namaz kılmamakta aynı şekilde huzursuzluğa sebebtir. İmanı olan insan, namaz kılmadığında bunun bir bedeli olacağını bilir ve o bedeli düşünmek namazı kılmamaktan daha zordur.

Yine namazı kılmamak, insanı fıska sürükler. Rabbinin huzuruna günde 5 kere çıkmayan insan gaflete düşer. Günahlarda boğulur. "Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var." 2 sözünden hareketle diyebiliriz ki; imanı en güzel muhafaza eden ibadet namazdır. Çünkü "(Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar." 3


1. Tarihçe-i Hayat
2. Lem'alar
3. Ankebût 45. ayet meali


 

Huseyni

Müdavim
Çünkü;

Namaz kafirlerle bizim aramızdaki farkı en bariz şekilde gösteren bir ibadettir. İmam-ı Azam Ebu Hanife “Her namaz kılmayan kafir olmaz, ama kafirler namaz kılmaz” demiştir..

O halde namaz kılmalıyız ki, kafirlerden bir farkımız olsun..

 

Huseyni

Müdavim
Çünkü;

Maddi bedenimizin gıdalanmaya ihtiyacı olduğu gibi, manevi bedenimizinde kendine münasip gıdalara ihtiyacı vardır. Maddi vücudumuzu ekmek, su, hava vs. şeylerle besleyebiliriz. Ancak insanın kalp ve ruhu maneviyatla alakalı olduğundan, maddi şeylerle tatmin olmaz. İşte kalp ve ruhu besleyen en gıdalı besin kaynağı namazdır.

Bediüzzaman diyor ki:

"hane-i cismimde senin arkadaşların olan kalbimin gıdası, ruhumun âb-ı hayatı ve lâtife-i Rabbâniyemin havâ-yı nesîmini cezb ve celb eden namaz.." 1

Yani namaz öyle bir ibadettir ki; kalp ve ruhun olmazsa olmaz gıdasıdır. Ve Rabbimizin vermiş olduğu hisler üzerinde, hafif esen rüzgar gibi, hoş bir tesir bırakan güzel bir ibadettir. Namazı aradan çıkarılması gereken bir ibadet gibi görmek, kalp ve ruhun ve hislerimizin bu istifadelerinden, büyük ölçüde mahrum kalmak demektir..


1. Dokuzuncu Söz

 

Huseyni

Müdavim
Çünkü;

اَلصَّلاٰةُ عِمَادُ الدِّينِ demiş, Peygamberimiz aleyhissalatü vesselam..

Yani "Namaz dinin direğidir" 1

İslamla müşerref olmak dünyanın en büyük nimetidir. Bu nimet namaz üzerine bina edilir ve en başta namaz ile ayakta tutmak mümkündür. Müslümanlığımızı bir bina gibi düşünürsek, namazımız o binayı ayakta tutan direklerdir. Namazımız eksikse, müslümanlığımız eksik demektir. Binamız her an çökme riski ile karşı karşıya demektir. Nefis ve şeytan gibi çok dehşetli günahlara sevkeden iki büyük düşmanımız varken ve sevkettikleri günahlar, inancımız üzerinde dinamit tesiri yapıyorken, en sağlam direğimiz olan namaza devam etmemiz ve namazı muhafaza etmemiz elzemdir..


1. Acluni, Keşful Hafa, II/31
 

Huseyni

Müdavim
Çünkü;

Namaz günahlara karşı koymada, en güzel vesilelerden biridir. Günde en az 5 defa Rabbinin huzuruna çıkan insan, o huzuru hissettiği nisbette günahlardan uzak durur. Yanında olmaktan çok memnun olduğumuz birinin, hoşlanmadığı şeyleri yapmamak için ne kadar dikkatli isek, namazdaki ve huzurdaki memnuniyetimiz de bize çok daha fazlasıyle bu hassasiyeti kazandıracak, günahlardan uzak tutacaktır.
 

Huseyni

Müdavim
Çünkü namaz kainatın yaratıcısı olan Allahın huzuruna varmak, Onunla konuşmak, dertleşmektir.

Düşünelim; En candan dediğimiz dostlarımıza, anne-babamıza, eşimize vs. günün istediğimiz saatinde derdimizi, sorunlarımızı anlatmaya kalksak ve bunu sürekli tekrar etsek, bu bizi çok seven ve sevdiğimiz kişiler ne kadar bize zaman ayırabilir, ne kadar bizi dinler ve ne kadar derdimize derman olur ? Hatta en yakınlarımızı bile olur olmaz zamanlarda rahatsız etmekten çekiniriz. Terslenmekten korkarız.

Halbuki kainatın yaratıcısı olan Allah cc. ın huzuruna istediğimiz her an çıkabiliyoruz. 7/24 açık, kapanmayan bir kapımız var. Ve insanların aksine olarak gece olsun, gündüz olsun, günün her saatinde huzuruna gelmemizi, kendisine arz-ı hâcet etmemizi bizzat kendisi -bizim için- istiyor. Dünyada hangimizin böyle bir dostu, istediği zaman kapısını çalabileceği, derdini dinletebileceği bir yakını var.

Onun huzurunda olmak, huşu ile namazı eda etmek, şuurlu ve farkındalıkla namazın rükünlerini yerine getirmek; dilimizle söyleyebildiğimiz ya da söyleyemediğimiz bütün ihtiyaçlarımızı Allaha bildirmektir. Ve Ondan istemenin verdiği lezzet, bizim gibi fani ve aciz insanlardan istemekle kıyas bile edilemez..
 

Huseyni

Müdavim
Çünkü;

Namaz bütün mevcudatın lisan-ı hal ve kâl ile (bedenen ve dille) yaptıkları ibadetleri Cenab-ı Hakka takdim etmektir. Zira insan yeryüzünün halifesidir. Yeryüzünün en şerefli ve üstün mahlukudur. Bu nedenle diğer şuurlu ya da şuursuz lisanen veyahut dille, Cenâb-ı Hakkı hamd-ü sena eden bütün mahlukatın, yapmış olduğu ibadetlerin takdim vazifesi, insana aittir. Yani namaz kılmadığımız takdirde, bütün mevcudatın yapmış olduğu ibadetleri görmezden geliyoruz. Bir vakit namazın cezasının neden binlerce yıl olduğunun cevabı da sanırım burda yatıyor. İsra 44. ayette وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ buyuruyor Cenâb-ı Hak; Meali: "Hiç birşey yoktur ki, Onu hamd ile tesbih etmesin." Namaz bu hamdleri, bu tesbihleri görmek ve gördüğünü Cenab-ı Hakka takdim etmektir..
 

Huseyni

Müdavim
Çünkü;

Namaz çok büyük sevabları olmakla birlikte, çok kolay eda edilebilecek bir ibadettir.


Bir günümüz 24 saat.


Namazların en azından hiç kılmıyorsak bile farz ve vacib olanlarını kılmakla mükellefiz. 24 saatin içinde hiç değilse bu farz namazları kılsak abdestiyle birlikte ne kadar vaktimizi alır ? Olsa olsa 1 saat. Sünnetlerini de kılsak, yaklaşık 1,5 saate tekabül eder.


Allah bize dünyevi işlerimizi yerine getirebilmemiz, uyumamız, istirahat etmemiz vs. işlerimiz için tam 24 saat vermiş. Ve bunun içinden 1 saati yine bizim için bizden geri istiyor. O bir saati çıkacağımız kabir, ahiret, sırat yolculuğunda makbul bir bilet yerine sayıyor.


Yani hergünlük ömrünün 24 ten 1 saatini vermeyenler, o çetin yolculukta çok büyük tehlikelere maruz kalacaklar. Belki de o yolu bitiremeyecekler.


Şu kısacık dünyası için 24 saatini sarfeden insanın, ahiret yolculuğunda kurtuluşunun olmazsa olmazı olan, gününün 1 saatini, sonsuz hayatının saadeti için vermemesi akla mantığa uyar mı ? Hiç karı olmayan bir ticarete 24 altını gözünü kırpmadan vermek; sürekli kar getiren bir ticarette, 1 altını çok görmek akıl karı mıdır ?
 

Huseyni

Müdavim
Çünkü;

Namaz kurtuluşumuzun vesikasıdır..

Mesela bakıyoruz bazı insanlar var ki, aldığı maaş 1000 lira. Bunun 100 lirasını hiç tereddütsüz toto, loto, piyango gibi şeylere yatırıyor. Kendisine çıkma ihtimali eğer aynı para ile 1000 kişi katılmışsa binde birdir. 10 bin kişi katılmışsa 10 binde bir. Halbuki çok daha fazla kişi katılıyor. Ve çoğunlukla hayal kırıklığı yaşanıyor. Beklentiler sadece bir hayalden ibaret kalıyor.

Şimdi bir de 24 altınımız olduğunu düşünelim. Bir altını içinden, hayırlı, bereketli, kolay bir ticaret için verdiğimiz takdirde, neticenin 100 de 99 lehimize olduğunu bilsek, vermek için tereddüd eder miyiz ? Elbette tereddüt etmeyiz.

Evet her gün 24 saat Allah bize veriyor. Bunun içinden bir saatini bizden istiyor ki o bir saat bizim bütün diğer saatlerimizi de meyvedar hale getiriyor. Namazı kıldığımız ve büyük günahlardan uzak durduğumuz müddetçe, çalışmamız, uykumuz ve mübah olan dünyevi işlerimizde ibadet hükmüne geçebiliyor. Ve 1 saati verdiğimiz takdirde, belki de 100 de 100 kazanacağımızı, başta insanların en güvenilirleri olan 124 bine yakın peygamber (a.s.m.), sonra milyarlarca alimler, evliyalar müjde veriyor. Bu kadar sadık insanların sözüne itibar etmemek akıl işi midir ?
 
Üst