Nedir Bu, Benim "Ben"den Çektiğim

SaYa

Well-known member
Önce çamur ve sonrada üflenen Ruh. Yaratılmışım Doğmuşum Bir tarihte, coğrafyada, mekanda hayatla tanışmışım. Zaman zamana eklenmiş, gün güne bağlanmış. Gözlerimi açtığım sosyal ve coğrafik çevrenin bana sunduğu aralıktan hayatı tanımaya çalışmışım. Sosyal çevremiz köylüydü. On iki yaşına kadar şehri görmemişim. Gidip gelenlerin anlattıklarından bir hayal perdesine resmettiğim bir tasavvur vardı.

Coğrafik olarak bozkırın ortasında güneşi, ayı, yıldızları seyrede seyrede büyümüşüm. Sadece adacıklardan oluşan meşelerin gölgesini tanımışım. Sonrada hep adacıklar aramışım ya. Hayatın sunduğu gah şerbeti, gah acı zehir gibi tecrübeleri yaşamışım. Tanışmaya başladım insanlarla. Her biri bana yeni bir şey öğretmenin telaşına girmiş. Yürümeyi, yemeyi, içmeyi, konuşmayı Ben de bu döngüyü anlamaya çalışmışım. Bu insanlar kimler, neden bana bu ilgiyi gösteriyorlar? En çok ilgi gösterene, fedakarlık yapana güvenmişim. Bütün insanlar ne kadar da iyi görünüyorlardı. Hepsine güveniyor, çağırana koşuyor, azıcık güven telkin edene sarılıyordum. Artık konuşuyor, paylaşıyordum. Kendi ayaklarımın üzerine durmaya başlamıştım.

En büyük öğretmenim HAYAT her an bana bu yabancı olduğum dünyada ve zamanda bir şeyler öğretiyordu. Nasıl davranılacak, nasıl konuşulacak, kime güvenilecek. Bu yeni dünyada kendime bir yer arıyordum. Her gün yeni şey öğreniyordum. Öğretiliyordu bana bir şeyler; annem, babam, kardeşlerim, arkadaşlarım Doğuştan kalıtımla gelen özelliklerim yanında, öğrendiğim şeylerle kendi kişiliğim oluşuyordu. Ben alıcıydım. Veriliyordu, alıyordum. Red etme imkanı ve gücü yoktu. Yavaş yavaş çevre genişliyordu. Halka halka yayılıyordu.

Bu arada acılar, kaybetmeler, mücadeleler yaşanıyordu. Her birinden alınan tecrübelerle yeni durumlar karşısında uygun tavrı takınmaya çalışıyordum. Okulda öğretmen, evde ailem, çevrede arkadaşlarım ve içte BEN hayat karşında nasıl tutunulacağını öğretiyordu. BEN yoktum ortada. Başkalarıydım Ailem, çevrem beni oluşturuyordu. Duygularımı, hislerimi, düşüncelerim yoktu henüz.

Büyüdükçe çevreyle tanışıklığım artarken bir taraftan da kendimle ilgim artıyordu. Varlığı tanımak ve anlamlandırmak çabası devam ediyordu. Ben ortaya çıkmak istediğimde zaten var edildiğimi gördüm. Yeni biri olamıyordum. Çocukluğumda öğrendiklerim benim hayat yorumum, iradem, düşüncem olmaya başlamıştı. Sık sık onlarla savaş veriyor. Zafer kazandığımı anladığım anda yeniliverdiğimi tekrar tekrar görüyordum. Organize İşler filminde söylediği gibi ya taşınan tabutun içinde, ya tabutu taşıyanlardan yada taşıyanlardan bir şeyler yürüten uyanıklardan olacaktın. Ben bazen tabutun içinde bazen de tabutu taşıyanlardan oldum. Üçüncüsü yani durumdan fayda çıkaranlardan olmadım, olamadım. Hayat var olma ve var kılma mücadelesiydi. Bir taraftan varlığını devam ettirme çabası bir taraftan da bunu sağlayacak araçların ortaya konulmasıydı.

Kendimle tanışıklığım artıyordu. Akıl- Ruh- Nefis üçgeninde her şey şekillenmeye devam ediyordu. Önce yoktum, sonra başkaları vardı ben olmaya başladım şimdi de ben varım demeye başlıyordum. Var olma mücadele gerektiriyordu. Aile- çevre- okul- arkadaşlardan öğrendiklerimi tartışıyordum. Benim olmam gereken hallerden bazıları hoşuma gitmiyordu. Öğretilenlerden bazıları yanlıştı. Yanlış gelenekselleştiği için insanların zihninde Doğru diye yer etmişti artık. Sen ya kendinin oluşan tercihlerine göre şekilleneceksin ya da zaten senin nasıl olman gerektiğini belirten güçlerin çizdiği çerçevede yaşayacaktın.

BENi oluşturan şeylerden kurtulmak için yine en büyük engel BEN oluyordu. Aklım, öğrendiklerim, gözlemlediklerim bana farklı bir şey öğretirken değişim gücü bulamıyordum bazen. BEN BENi öyle yerlere götürüyordum ki uçuruma doğru gittiğimi çok iyi bildiğim halde onu takip ediyordum. Hatta uçurumdan düşecek seviyeye kadar geliyor, sonra yine BEN BEN;i kurtarıyordum. Götüren de getiren de oydu. Her an yeni davetle yüzyüzeydim. Davetten davete koşturuyordum. Kaybettiğime rastlarım, aradığımı bulurum diye. Gittiğim bir çok yerden hep eli boş döndüm. Benliğime tekrar döndüğümde ise yaptığım binanın yıkıldığını görüyordum. Onca yol gidip eli boş dönmenin verdiği ızdırabı mı dindireyim, yanan yakılan emeklerimin üzerindeki dumanları mı seyretmenin acısını nasıl taşıyayım?

BEN bana çok şey öğrettim. Bunlardan bir çok mutluluklar, tatlar devşirdim. BENle amansız savaşlar yaşadım. Zaferleri yaşadım ama bir çok yenilgilerde tattım. Kaoslar, çıkmazlar, tıkanmalar, acılar, hüzünler yaşadım. Mutluluklar ise sadece çok kısa ANlarda kaldı. Doğa, toplum, tarih zindanlarından hiçbiri bana BEN zindanından daha ağır, çetin gelmedi.BENim BENden çektiğini kimseden çekmedi.
alıntı Muhabbeteri
 

siyah_inci

New member
BEN bana çok şey öğrettim. Bunlardan bir çok mutluluklar, tatlar devşirdim. BENle amansız savaşlar yaşadım. Zaferleri yaşadım ama bir çok yenilgilerde tattım. Kaoslar, çıkmazlar, tıkanmalar, acılar, hüzünler yaşadım. Mutluluklar ise sadece çok kısa ANlarda kaldı. Doğa, toplum, tarih zindanlarından hiçbiri bana BEN zindanından daha ağır, çetin gelmedi.BENim BENden çektiğini kimseden çekmedi.

Rabbim razi olsun benim benden cektigini kimseden cekmedim ben...!
 

SaYa

Well-known member
BEN bana çok şey öğrettim. Bunlardan bir çok mutluluklar, tatlar devşirdim. BENle amansız savaşlar yaşadım. Zaferleri yaşadım ama bir çok yenilgilerde tattım. Kaoslar, çıkmazlar, tıkanmalar, acılar, hüzünler yaşadım. Mutluluklar ise sadece çok kısa ANlarda kaldı. Doğa, toplum, tarih zindanlarından hiçbiri bana BEN zindanından daha ağır, çetin gelmedi.BENim BENden çektiğini kimseden çekmedi.

Rabbim razi olsun benim benden cektigini kimseden cekmedim ben...!

Rabbim sizden de razı olsun....
 
Üst