sonnefeste edilen tevbe insanı kurtarır mı?

garp

Active member
Son nefeste edilen tevbe insanı kurtarır mı?


Ölüm yaklaştığında edilen tevbe kabul olmaz

Cenab-ı Hakk, tevbe kapısını her zaman açık tutmuştur. Ve tevbe edenlere büyük mükafatlar vaat etmiştir. Fakat; kul tevbe kapısını hiç çalmayıp, ta ki ölümün gerçeğiyle karşılaştığı zaman tevbe etmesi, artık onu kurtarmayacaktır. Çünkü bu tevbe, Allah (cc) korkusuyla değil, ölüm korkusuyla yapılmıştır.



Ayrıca, “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz.” Hadis-i şerifinin sırrınca, kişi ömrünü ne şekilde geçirmişse, sonunun da öyle olması muhtemeldir.

Kurân-ı Kerim’deki ki Hz. Musa (as) ve Firavun kıssası bu konuda güzel bir örnektir

“Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik; Firavun ve askerleri de zulmetmek ve saldırmak için hemen onların arkalarına düştü. Nihayet (deniz kapanarak) kendisini boğacağında Firavun:

“Gerçekten şuna inandım ki, İsrailoğullarının kendisine iman ettiğinden başka ilah yoktur; ben de Müslümanlardanım!” dedi. Ona:

“Şimdi mi iman ediyorsun? Halbuki daha önce gerçekten isyan etmiş ve fesat çıkaranlardan olmuştun!” buyruldu.

“Ey Firavun! Bugün artık senin boğulan cesedine kurtuluş vereceğiz ve sahile atacağız ki arkandan gelenlere bir ibret olasın!” Ve şüphesiz ki insanların çoğu, ayetlerimizden gerçekten gafil kimselerdir.” [1]

Hayatını günahlarla geçirilmiş kişinin tevbesi kabule layık değildir

“Yoksa (makbul bir) tevbe, o günahları işleyip de, nihayet onlardan birine ölüm gelince;

“Şüphesiz ben şimdi tevbe ettim!” diyenler için değildir; kendileri kafir kimseler olarak ölenler için de (değildir)! İşte onlar yok mu, kendileri için (pek) elemli bir azap hazırladık.” [2]

Bir şahıs, dindar olduğu halde bütün hayatını günahla geçirip de daha tevbekar olmadan ölüm sarhoşluğuna yakalanırsa, artık bu halde yapacağı bir tevbe elde olmayan türden bir pişmanlığa dayanmış olacağından kabule layık olamaz.

Aynı şekilde, bir kafir de ölüm sarhoşluğu halinde tevbe edip hak dini kabul etse bu tevbesi makbul olmaz. Tamamen hali küfür üzere ölmüş gibi sayılır. Şu kadar var ki; tevbesi makbul olmayan bir Mümin, ne kadar azap görse de, yine sonunda azap ateşinden kurtulur, selamete erer. Küfür üzere ölen bir kafir ise, ebedi olarak azap çeker, cehennemden asla çıkamaz. [3]

Kişinin ahiretteki makamını gördükten sonra ettiği tevbe kabul edilmez

Peygamberimiz’in (asm) :

“Kim Allaha kavuşmayı isterse (severse) Allah da ona kavuşmayı sever ve kim de Allah’a kavuşmayı çirkin görür (hoşlanmazsa) Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.” buyurunca Hz. Aişe:

“Ya Resulallah hepimizde ölümü sevmeyiz.” dedi. Buyurdu ki:

“O manada değil. Bu, kişinin ölüm zamanındandır ki, Müminin can verme anında Allah’ın rahmeti, rızası ve cenneti ile müjdelendiği zaman Allah’a kavuşmayı arzu eder ve Allah da ona kavuşmayı arzu eder. Kafir ise Allah’ın azabı ve gazabı ile müjdelendiği zaman, Allah’a kavuşmaktan ve Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz. [4]

Hadis-i Şerifte de bildirildiğine göre; kişi ölüm anında zaten ahiretteki makamını görüp temaşa ediyor. Cennet ve cehennem gözlerinin önüne seriliyor ve hangisini haketti ise, onuda aşikar bir şekilde görüyor.

Bu sebeple artık o kişinin tevbe etmesi çokta bir mana ifade etmiyor. Çünkü hakiki iman ve tevbe, hayatta iken olandır. Zira Mümin, bu şekilde gayba iman ediyor. Halbuki herşey açıkça bize görünse idi, imtihan sırrı kalmaz, herkez iman ederdi. Ve Hz. Ebu Bekir (ra) ile Ebu Cehil aynı mertebede olurdu.

“İmtihan zamanı sona erdiğinde yani artık kişinin eceli geldiğinde günahından dönme şansı yoktur. Eğer bir kişi kafir olarak ölüyorsa ve gözleriyle öte dünyayı gördüğü anda tevbe ederse, bu tevbe de kabul olunmaz.” [5]

Kul son anlarında yanına gelen meleklere şunları söyler:

Kul son anlarında ölüm meleğine şöyle der:

“Ey ölüm meleği, beni bir gün daha ertele de, Rabbime ibadet edeyim ve günahlarımdan dolayı nefsimi kınayarak nefsim için biraz azık düzeyim. Bunun üzerine ölüm meleği:

“Artık bütün günlerin tükendi.” der. Ölecek kişi:

“O zaman, beni bir saat ertele.” diye yalvarır. Ölüm meleği:

“Saatler de bitti. Artık bir saatin bile yok.” der.

“O anda, can boğaza doğru çıkar ve gırtlağı tıkayarak tevbe kapısını da tamamen kapatır. Artık perde gerilmiş, ameller noktalanmış, vakitler sona ermiş ve nefesler kısılmaya başlamıştır. Gözündeki perde kaldırılıp da hakikati yakından gördüğü zaman, bakışları keskinleşir ve son nefesini vermesiyle canı çıkar. Geçmişte yaptığı amellerin saadeti kendisine hemen yetişir ve ruhu tevhit üzere ayrılıp gider. İşte bu hüsn-ü hatimedir.(güzel sondur).”

Ötekiler ise, geçmiş hayatındaki günahları sebebiyle acıya boğulurlar. Ruhları da şüphe içinde çıkar.

“Ölüm meleği, bu kulun önüne çıktığı zaman, ömründen sadece bir saati kaldığını ve bunun bir göz açıp kapama süresi kadar dahi ertelenmeyeceğini bildirir. Bunun üzerine kulda öyle bir pişmanlık ve hasret doğar ki; bütün dünya kendisinin olsa, bir şeyler yapmak ve kötülüklerini iyiliklerle değiştirmek için bir saat daha kazanabilmek uğruna tamamını vermeye hazır olur. Ne yazık ki; buna imkan bulamaz. Allah-ü Teala’nın:

“Artık, onlarla canlarının çekmekte oldukları şeyler arasına engel konulmuştur. Nitekim daha önce benzerlerine de böyle yapılmıştı. Çünkü; onlar, (kendilerine) kuşku veren bir şüphe içinde idiler.” ayeti vuku bulur. [6]

Kaynakça:

[1] Yunus, 90-93

[2] Nisa, 18

[3] Ömer Nasuhi Bilmen; Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri / Nisa 18

[4] İmam Suyuti; Camiu’s Sağir

[5] İmam Gazali; İhya-i Ulumi’d-Din

[6] Sebe, 54 / Kutu’l Kulub, Ebu Talib El-Mekki / Tevbe
 
Üst