Resul-u Ekremin torunlarına küçüklüklerinde gösterdiği fevkalede şefkat nedendir?

Sergerdan

Well-known member
Resul-u Ekrem s.a.v Efendimiz in umumi olan peygamberlik vazifesi içinde,o umumiyetin zahiren aksine olarak,bazen cüz i ferdlere,maddelere,işlere ziyade ehemmiyet verdiğini görüyoruz.Mesela torunları Hz Hasan ve Hüseyin efendilerimize küçüklüklerinde fevkalede şefkat göstermiştir.Peygamber Efendimizin bu gibi tavırlarının hikmeti nedir?

Hz Peygamber umumi olan peygamberlik vazifesinin,kaynağı nübüvvet olan bir silsilenin ucu olması nedeniyle bu gibi cüz'i şeylerde ziyade ehemmiyet göstermiştir.Mesela torunlarıyla oynaması,onları kucağına alıp öpmesi bu çeşittendir.Hz Yakup a.s ın Hz Yusuf a.s a olan muhabbeti gibi, ziyade olan sevgi ve şefkati sadece akrabalık cihetinden gelen cibilli bir sevgi,his değildir.

Kader ve tarih de Peygamber Efendimizi tasdik etmiştir.Hz Hasan r.anh ın mübarek neslinden mehdi misal Abdülkadir Geylani hazretleri gibi zatlar,Hz Hüseyin r.anhın soyundan da Zeynelabidin,Cafer-i Sadık gibi nübüvvet vazifesine hakiki varis olmuş zatlar gelmiştir.

Demek ki Peygamber Efendimiz gayb aşina kalbiyle bunu görmüş,hissetmiştir ki onların hepsi namına torunlarına azim bir şefkat göstermiştir.
 

Sergerdan

Well-known member


Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, küllî ve umumî vazife-i nübüvvet içinde bazı hususî, cüz'î maddelere karşı azîm bir şefkat göstermiştir. Zâhir hale göre o azîm şefkati o hususî, cüz'î maddelere sarf etmesi, vazife-i nübüvvetin fevkalâde ehemmiyetine uygun gelmiyor.

Fakat hakikatte o cüz'î madde, küllî, umumî bir vazife-i nübüvvetin medarı olabilecek bir silsilenin ucu ve mümessili olduğundan, o silsile-i azîmenin hesabına, onun mümessiline fevkalâde ehemmiyet verilmiş.

Meselâ, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Hazret-i Hasan ve Hüseyin'e karşı küçüklüklerinde gösterdikleri fevkalâde şefkat ve ehemmiyet-i azîme, yalnız cibillî şefkat ve hiss-i karâbetten gelen bir muhabbet değil, belki vazife-i nübüvvetin bir hayt-ı nuranîsinin bir ucu ve verâset-i Nebeviyenin gayet ehemmiyetli bir cemaatinin menşei, mümessili, fihristesi cihetiyledir.

Evet, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Hazret-i Hasan'ı (r.a.) kemâl-i şefkatinden kucağına alarak başını öpmesiyle, Hazret-i Hasan'dan (r.a.) teselsül eden nuranî nesl-i mübarekinden, Gavs-ı Âzam olan Şah-ı Geylânî gibi pek çok mehdî-misal verese-i nübüvvet ve hamele-i şeriat-ı Ahmediye (a.s.m.) olan zatların hesabına Hazret-i Hasan'ın (r.a.) başını öpmüş. Ve o zatların istikbalde edecekleri hizmet-i kudsiyelerini nazar-ı nübüvvetle görüp takdir ve istihsan etmiş. Ve takdir ve teşvike alâmet olarak, Hazret-i Hasan'ın (r.a.) başını öpmüş.

Hem Hazret-i Hüseyin'e karşı gösterdikleri fevkalâde ehemmiyet ve şefkat, Hazret-i Hüseyin'in (r.a.) silsile-i nuraniyesinden gelen Zeynelâbidin, Cafer-i Sadık gibi eimme-i âlişan ve hakikî verese-i Nebeviye gibi çok mehdîmisal zevât-ı nuraniyenin namına ve din-i İslâm ve vazife-i risalet hesabına boynunu öpmüş, kemâl-i şefkat ve ehemmiyetini göstermiştir.

Evet, zât-ı Ahmediyenin (a.s.m.) gayb-âşinâ kalbiyle, dünyada Asr-ı Saadetten ebed tarafında olan meydan-ı haşri temâşâ eden ve yerden Cenneti gören ve zeminden gökteki melâikeleri müşahede eden ve zaman-ı Âdem'den beri mazi zulümatının perdeleri içinde gizlenmiş hâdisâtı gören, hattâ Zât-ı Zülcelâlin rüyetine mazhar olan nazar-ı nuranîsi, çeşm-i istikbal-bînîsi, elbette Hazret-i Hasan ve Hüseyin'in arkalarında teselsül eden aktab ve eimme-i verese ve mehdîleri görmüş ve onların umumu namına başlarını öpmüş. Evet, Hazret-i Hasan'ın (r.a.) başını öpmesinden, Şah-ı Geylânî'nin hisse-i azîmesi var.

(Dördüncü Lem'a ikinci nükte)
 
Üst