Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın Sünnet-i Seniyesinin menbaı üçtür:

Ahmet.1

Well-known member
Onbirinci Lema'dan

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın Sünnet-i Seniyesinin menbaı üçtür: Akvali, ef'ali, ahvalidir. Bu üç kısım dahi, üç kısımdır: Feraiz, nevafil, âdât-ı hasenesidir. Farz ve vâcib kısmında ittibaa mecburiyet var; terkinde, azab ve ikab vardır. Herkes ona ittibaa mükelleftir. Nevafil kısmında, emr-i istihbabî ile yine ehl-i iman mükelleftir. Fakat, terkinde azab ve ikab yoktur. Fiilinde ve ittibaında azîm sevablar var ve tağyir ve tebdili bid'a ve dalalettir ve büyük hatadır. Âdât-ı seniyesi ve harekât-ı müstahsenesi ise hikmeten, maslahaten, hayat-ı şahsiye ve nev'iye ve içtimaiye itibariyle onu taklid ve ittiba etmek, gayet müstahsendir. Çünki herbir hareket-i âdiyesinde, çok menfaat-ı hayatiye bulunduğu gibi, mutâbaat etmekle o âdâb ve âdetler, ibadet hükmüne geçer. Evet madem dost ve düşmanın ittifakıyla, Zât-ı Ahmediye (A.S.M.) mehasin-i ahlâkın en yüksek mertebelerine mazhardır. Ve madem bil'ittifak nev'-i beşer içinde en meşhur ve mümtaz bir şahsiyettir. Ve madem binler mu'cizatın delaletiyle ve teşkil ettiği âlem-i İslâmiyetin ve kemalâtının şehadetiyle ve mübelliğ ve tercüman olduğu Kur'an-ı Hakîm'in hakaikının tasdikiyle, en mükemmel bir insan-ı kâmil ve bir mürşid-i ekmeldir. Ve madem semere-i ittibaıyla milyonlar ehl-i kemal, meratib-i kemalâtta terakki edip saadet-i dâreyne vâsıl olmuşlardır. Elbette o zâtın sünneti, harekâtı, iktida edilecek en güzel nümunelerdir ve takib edilecek en sağlam rehberlerdir ve düstur ittihaz edilecek en muhkem kanunlardır. Bahtiyar odur ki, bu ittiba-ı Sünnette hissesi ziyade ola. Sünnete ittiba etmeyen, tenbellik eder ise, hasaret-i azîme; ehemmiyetsiz görür ise, cinayet-i azîme; tekzibini işmam eden tenkid ise, dalalet-i azîmedir.


Lemalar


Resul-i Ekrem: En değerli ve en üstün, en şerefli ve en büyük peygamber (Hz.Muhammed (asm)).
Aleyhissalâtü Vesselâm: Salât(dua) ve selâm O'nun üzerine olsun.
Sünnet-i Seniye: Peygamberimizin(asm) yüksek ve değerli sünneti.
Menbaı: Kaynağı.
Akval: Sözler.
Ef'al: Fiiller, işler.
Ahval: Haller, vaziyetler.
Feraiz: Farzlar, dindeki açık ve kesin emirler.
Nevafil: Nafileler, farzların ve vaciblerin dışındaki ibadetler.
Âdât-ı hasene: Allah'ın(cc) rızasına uygun güzel âdetler.
Vâcib: Dindeki farz derecesine yakın farz ile sünnet arasındaki emirler.
İttiba: Uyma.
Azab: Eziyet, sıkıntı, ızdırab, acı.
İkab: Ceza, şiddetli azab.
Mükellef: Görevli, yapmakla zorunlu.
Emr-i istihbabî: İyi, güzel, faydalı ve sevaplı iş, sevmenin gereği olarak yapılması gereken iş.
Ehl-i iman: İman edenler, inananlar.
Azîm: Büyük, yüce.
Tağyir: Başkalaştırma, bozma.
Tebdil: Bir şeyi başka hâle veya şeye değiştirmek.
Bid'a: Dine aykırı olarak sonradan uydurulan âdet ve davranışlar, anlayışlar ve hareketler.
Dalalet: Doğru yoldan ayrılma, iman ve islâm yolundan sapmak.
Âdât-ı seniye: Peygamberimizin (asm) âdetleri, Peygamberimizin yeme, içme, yatma, konuşma ve davranış şekli.
Harekât-ı müstahsen: Beğenilen hoş ve güzel hareketler.
Hikmeten: Hikmetin gereği, gözetilen gaye ve faydanın gereği.
Maslahaten: Faydaca, fayda bakımından.
Hayat-ı şahsiye: Şahşi hayat, kişinin hayatı.
Müstahsen: Beğenilen, iyi ve güzel görülen.
Hareket-i âdiye: Sıradan, normal hareket.
Menfaat-ı hayatiye: Yaşantıyla ilgili fayda, hayata ait menfaat.
Mutâbaat: Uyma, tabi olma.
Âdâb: Güzel ahlâk kuralları.
İttifak: Söz birliği etme, anlaşma.
Zât-ı Ahmediye: Hz.Muhammedin (asm) kendisi.
Mehasin-i ahlâk: Ahlak güzelliği.
Bil'ittifak: Beraberce, birlikte.
Nev'-i beşer: İnsan türü, insanlar.
Mu'cizat: Mu'cizeler.
Teşkil: Meydana getirmek, oluşturmak, var etmek, yapmak.
Âlem-i İslâmiyet: Müslümanlık dünyası.
Kemalât: Mükemmellikler, olgunluklar, üstünlükler.
Mübelliğ: Tebliğ eden, bildiren, duyuran.
Kur'an-ı Hakîm: Hikmetlerle dolu Kur'an.
Hakaik: Gerçekler ve doğrular.
İnsan-ı kâmil: Olgun ve üstün insan.
Mürşid-i ekmel: En mükemmel doğru yol gösterici.
Semere-i ittiba: Uyma sonucu, uyulma sonucu.
Ehl-i kemal: Yüksek dereceye ve olgunluğa ulaşmış olanlar.
Meratib-i kemalât: Üstünlük ve olgunluk dereceleri.
Terakki: İlerleme, yükselme, yükseliş.
Saadet-i dâreyn: İki dünya saadeti, dünya ve ahiret mutluluğu.
Vâsıl: Ulaşan, erişen, kavuşan.
Harekât: Hareketler.
İktida: Uymak.
Nümunelerdir: Örneklerdir.
Düstur: Genel kural, temel prensip.
İttihaz: Edinme, kabul etme.
Bahtiyar: Talihli, mutlu.
Hasaret-i azîme: Büyük zarar.
Ehemmiyetsiz: Önemsiz.
Cinayet-i azîme: Büyük cinayet.
Tekzib: Yalanlamak.
İşmam: Hafifçe duyurma, hissettirme, koklatma.
Tenkid: Eleştirme, eleştiri.
Dalalet-i azîme: Büyük dalalet, büyük sapıtma.
 
Üst