Abdulkadir Geylani (k.s) Akidesi

Sade ve Sadece

Active member
ABDULKADİR-İ GEYLANİ HZ. (KS) AKİDESİ


"Hamd o Allah'a ki, nicelik ve niteliği O nitelemiş ve kendisi nicelik ve nitelikten pak ve münezzeh kalmıştır. Zaman ve mekanı O yaratıp meydana getirmiş ve kendisi zaman ve mekan kaydından pak kalıp izzet ve şerefle saltanatı kurmuştur, (îl-miyle, kudretiyle, rahmet ve inayetiyle) her şeyde mevcud olmuş ve fakat zarfiyetten münezzeh ve mukaddes kalmıştır. Her şeyin yanında hazır olmuş ve fakat bir şeyin yanında mekan tutmaktan çok yüce kalmıştır.

  • "Allah nerede"dir, dersen, onu mekanla talep etmiş olursun.
  • "Allah nasıldır ve nicedir" dersen, Onu nitelik ve nicelikle talep etmiş olursun.
  • Onun hakkında "ne zaman?" dersen, Onu zaman kavramiyle kayıtlamış olursun!
  • O'nun hakkında "değil" tabiri kullanırsan, O'nu var oluşluktan ta'tîl etmiş olursun.
  • O'nun hakkında "niçin" tabiri kullanacak olursan, melekütiyyet konusunda O'nunla çatışmış olursun.
  • O'nu tenzih ederiz; öncelik O'na hastır, hiçbir şey O'nun önüne geçemez.
  • Sonralık da O'na hastır; sonralığa ilhak edilemez.
  • Benzerlikle kıyas olunmaz; hiçbir şekil yakınlığıyla nitelenmez.
  • Eşlik ve çiftlikle vasıflanmaz ve ayıplanmaz.
  • Cisimlikle tanıtlanmaz.
  • O'nu tenzih ederiz, O'nun sam yücedir; eğer O, bir şahıs olmuş olsaydı, kemiyyeti bilinmiş olurdu.
  • Cisim olmuş olsaydı, bir takım organlardan meydana gelmiş olurdu.
  • Putperestleri reddederek deriz ki: Allah Bir'dir; hiç bir şeye muhtaç değildir; bütün eşya O'na muhtaç bulunuyor, çünkü O SAMED'dir.
  • O'nun dengi ve benzeri yoktur; O'na benzerlik koşanları reddederiz.
  • Gizli, açık, karada/denizde hayır olsun şer olsun hiç bir şey O'nun iradesi dışında hareket edemez, her şey O'nun yüksek iradesiyle hareket eder. Böylece Kaderiyye Mezhebi mensuplarım reddediyoruz.
  • O'nun yüksek kudreti hiç bir şeye benzemez; hikmetine bir son ve sınır olmaz; böylece Hüzeliy Mezhebi mensuplarım reddediyoruz.
  • O'nun koymuş olduğu hukuk vacibdir. Delil ve hücceti doruğuna yükselmiştir. Hiç kimsenin O'nun üzerinde bir hakkı yoktur. Bu bakımdan hiç kimse Ondan bir hak iddia edemez. Bununla Nezzamiyye Mezhebi mensuplarım reddediyoruz.
  • Allah adil'dir, hükümlerinde asla zulmetmez.
  • Sadık'dır, haber verdiği hiç bir şeyde döneklik yapmaz.
  • Öncesi olmayan bir söz ile konuşucudur. Onun sözünün başka hiç bir yaratıcısı yoktur. Kur'anı indirip en güzel konuşanlan acze düşürmüş ve böylece Muradiyye Mezhebinin hüccetlerini çürüğe çıkarmıştır.
  • Rabbimiz ayıpları gizler; günahlan bağışlar, tevbe edenlerin tevbesini kabul buyurur. Bir kişi günahına dönecek olursa, geçmişteki günahlan (eğer tevbe edip bağışlanmışsa) tekrar dönmez. O, bağışladığı şeyi geri döndürmekten münezzehtir; haksızlık ve zulümden uzak, her türlü adaletsizlikten mukaddestir.
Biz inanıyoruz ki, Allah, mü'minlerin kalblerini bir araya getirip uyumlu kılmıştır. Kafirleri de sapıklıklarıyle başbaşa bırakıp akl-ı selîm ve iradenin kapısını açık bırakmıştır. Bununla Hişamiyye Mezhebini reddediyoruz.

Biz tasdîk ediyoruz ki, bu ümmetin fasıklan, Yahudi, Hıristiyan ve Ateşperestlerden hayırlıdır. Bununla da Ca'feriyye Mezhebini reddediyoruz. Ve biz ikrar ediyoruz ki, O, hem kendini, hem de başkasını görüyor ve O her sesi duyuyor. En gizli hal ve düşünceleri görüyor. Bununla Ka'biyye Mezhebini reddediyoruz. Halkı (yaratıkları) en güzel fıtrat üzere yaratmıştır. Onları kabir çukurunun karanlığına birer fani olarak çevirmiş ve ilk yarattığı gibi onları tekrar diriltip hayata döndürecektir. Bununla Dehriyye Mezhebini reddediyoruz.

Hesap günü insanları ve diğer, canlıları bir araya toplayacağı gün, dostlanna (rahmet ve mağfiretle) tecellî eder. Dostları da O'nu dolunayı görür gibi görürler. O, o gün perde gerisinde kalmıyacak. Mu'tezile'den rü'yeti inkar edenleri reddediyoruz. O, nasıl olur da dostlanna görünmez, perde gerisinde durup onlan hesap alanında bekletir? Bu hususta O'nun kadim ve ezelî va'dleri vardır. Va'dlerini mutlaka yerine getiricidir.

"Ey itmi'nane ermiş ruh, dön Rabbine, sen O'ndan razı, O senden razı olarak; haydi gir kullarınım içine, gir cennetime!" Fecr süresi, Ayet: 28

Sen cennetlerden huri nîmetiyle hoşnud olacağım mı zannediyorsun? Cennet bahçelerinde sündüsten yapılmış bir giy-siye kanaat getireceğim mi sanıyorsun? Mecnun Leyla'sız nasıl ferah bulup huzura kavusabilir? Amber kokusunu almadan onu sevenler nasıl eğlenip rahat edebilirler? Bir takım cesetler ki, ubudiyyet tahkîkinde erimişlerdir. Allah katında yer almakla nasıl nîmetlenmiş olmazlar? Karanlık gecelerde uykusuz kalmış bir takım gözler, Allah ile ünsiyet müşahedesine erişince nasıl lezzet almazlar? Bir takım gönüller ki, sevgi sütleriyle gıdalanmışlar, nasıl olur da Rabbanî şerbetle sulanmazlar? Bir takım ruhlar ki, beden şehrinde hapsedilmişlerdir;
nasıl olur da kudsî bahçelerde gezip tozmazlar? Oranın yüce yerlerinde eğlenmezler? Oranın susuzluğu giderici sularından içmezler?

O günü nasıl tasvîr edelim, aşın derecede olan aşk ve şevki nasıl anlatalun? Aşıklar hakimi o gün arz-i endam edecek, açıktan kendini gösterecek ve bu davayı O halledip hükme bağlıyacaktır.

O gün Mevlasmın hitabına mazhar olan, tahiyyat ile söze başlayacak; Mevlası da onu Cennet-i Adn'e buyur edecek. Ama bir takım kimseler Cennete girmek istemiyecek, Rablerinden başkasına bakmıyacaklanna and verecekler ve Ondan başka-sına niyet bağlamıyacaklar; varlık aleminden hiç bir şeye razı olmayacaklar; hem onların arzulan aşağı nesneler de olma yacak. Onlar hayatın lezzetinden ancak, övgüdeğer vuslatın hazzını almak için hicret etmişlerdi. Bu yüzden onlara ebedî rahatın kadehim sunucular şerbetler sunacak, öyle şerbetler ki hem katıksızdır, hem de yumuşak. Buna hasret olanlar üze-rinde çevrilip açıktan açığa takdim edilince, sabah akşam onları çepçevre kuşatanca, onların şadilik ve iştiyaklarım arttıracak, göz ve gönül doldurucu nürlanna doğru heveslerim çekecek. Rabbim Senin Hakk ismine andolsun ki Senin cemali-ni görmeyen bir göz herhalde sakıydir (bedbahttır). Rabbim, kendi güzelliğinle Sen bütün aşıkları öldürdün. Sana olan gönül arzusu hakkı için senin emrin altında bulunanlara merhamet ve şefkat et! öyle gönüller ki, şevk ve istekle Sana yö-nelip eriyorlar. Sana olan aşkları sebebiyle onlarda bir bakiyye kalmadı.

Şüphesiz ki, Rabbim ben Senin aşkından yana bir vasiyet üzere bulunuyorum; Sana kavuştuğum gün asla umutsuzluktan endişe etmiyorum. Ya ilahî! Senin atıfetlerin hatalanmızı silsin! Red nasıl olabilir kardeşlerim? Seher vakitlerinde rabbanî anlar ve dakikalar vardır. Semavî işaretler, melekler aleminden nefhalar vardır!

Bu mesele ve önermenin doğruluğuna delîl, kuşların ağaçlar üzerinde davudî nağmelerle ötmeleridir. Ayrıca bağ bahçe aralannda kıvnla kıvnla akan suların çağlayan sesleri, esen rüzgarların dokunup raksettirdiği ağaç dallannın sündüs giysilere bürünerek çıkardığı gönül çekici nağmeleri de buna delildir. Çünkü bunların, evet bu saydıklanmızın hepsi Allah'ın birliğini dile getirip ifade etmektedirler.

Haberiniz olsun ey muhabbet ehli! Şüphesiz ki Cenab-ı Hak seher vakti tecellî ederek şöyle seslenir: "Tevbe eden kimse varmıdır? onun tevbesini kabul edeyim! Günahının bağışlanmasını arzu eden bir kimse var mıdır? onun bütün hatalarım bağışlayayım. Benden bir bağış isteyen var mıdır, ona nîmet ve bağışlarım! bolca vereyim!"
Uyanık olun ki, ruhlar kir ve pastan arınıp safileşince, olanca güzelliğiyle ışık saçar, aydınlık verir; bir nice hallerde basma gelen dert ve musibetler eşit bir doğrultuda ona çok kolay gelir. Hiç şüphe yok ki, o ruhların gözlerinden akan yaşlann kokusu, manevî ufuklarda misk kokuşu neşreder. Onlar (fena aleminde) bir takım ayrılıkların hasretine sabrettikleri için, yüksek mertebelerdeki vuslata hak kazanmışlardır. Yine onların sözlerinin ve haberlerinin sıhhati dostlar tabakasında sened ve rivayet kabul edilir. Onlar sualsiz uçup gittiler; ihtiyaçtan yerine getirilir. Sevgi hediyesi, apaçık sabahlamıştır. Artık ,onun için güzel kafiyeler neredesiniz? Onların akidesi, Hanefî, Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerinin usulü üzere idi.

Allah bizi ve sizi dinde ayrılık meydana getirip parçalanan, dağılan kimselerden korusun. Ayrılığa düşenler, okun hedefi delip geçtiği gibi dinden öylece gelip geçtiler; üzerlerinde dinden hiç bir eser görünmemektedir. Cenab-ı Hak beni de, sizi de kendilerine cennette yüksek menziller verilen altlarında ve üstlerinde ilahî füyuzatın eserleri görülen kullarından eylesin!

Allahım, rahmet ve afiyetim, halkın en şereflisi Muhammed'e ve onun hanedan ve arkadaşlanna indir! Onları saygı ve ta'zîmin en şereflisine has kıl! Onları çokça ve ebediyen, ardarda, yeni yeni esenliğe her sabah ve her akşam mazhar eyle!.
Amin!.. Amin!..



Kaynak: Gavsül Azam Abdülkadir Geylani Hz. Füyüzat-ı Rabbaniye
 
Üst