aşure günü

HAFIZ

Well-known member
السلام عليكم ورحمة الله وبركاته
aşure günü 10 kişiye selam veriniz.yada bir kişiye 10 defa selam veriniz..h.ş
MUBAREK AŞURE GÜNÜNÜZ HAYIRLI OLSUN
 

HAFIZ

Well-known member
AŞURE GÜNÜ
Aşûre, on mânâsına gelen "aşr" kelimesinden alınmıştır. Hicrî senenin birinci ayı olan Muharrem ayının onuncu gününe: Aşûre günü denilmiştir. Muharrem ayının onuna rastlayan aşûre gününün fazileti de o günde cereyan edegelmiş olaylardan kaynaklanmaktadır ki, Cenâb-ı Hak, bu mübarek günde on peygamberine on büyük ihsanda bulunmuştur. Şöyle ki:.
1- Hz. Adem (A.S.)ın tevbesi bu gün kabul edilmiştir.
2- Hz. Nûh (A.S.)'un gemisi bu günde, Cudî dağının üzerine, karaya oturmuştur.
3- Hz. İbrahim (A.S.) bu günde dünyaya gelmiştir.
4- Hz. Yakub (A.S.)ın gözleri aşûre günü tekrar görmeye başladı.
5- Hz. Yunus (A.S.) balığın kanundan bugün kurtulmuştur.
6- Hz. Yusuf (A.S.) kuyudan aşûre günü çıkarılmıştır.
7- Cenab-ı Hak, Musa (A.S.)a aşûre gününde mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ve askerlerini sulara boğmuştur.
8- Hz. Davud (A.S.)'un tevbesi bu gün kabul buyrulmuştur.
9- Hz. İsa (A.S.) aşûre günü doğmuş ve o günde de göklere kaldırılmıştır.
10- Peygamberimiz (S.A.V.) tasavvur edilebilen gelmiş geçmiş bütün günahları aşûre gününde afv edilmiştir.
Ayrıca, Hz. İdris (A.S.)ın göklere kaldırılışının, Hz. Eyyüb (A.S.)'ün hastalıktan kurtuluşunun ve Hz. Süleyman (A.S.)a saltanatının ihsan edilişinin de aşûre gününde vaki olduğu rivayet edilmektedir.
Aşûre günüyle birlikte ya ondan bir gün evvel ya da ondan bir gün sonra olmak üzere iki gün oruç tutmak sünnettir. Sadece aşûre günü oruç tutmak ise mekruhtur. (Alemgir, el-Fetava'l-Hindiyye. 1/202)
Aşûre günü, ziyafet hazırlamak, aile halkını sevindirmek, sene boyunca bereketlere vesile olur. Ebû Saidi'l-Hudrî (R.A.)'den rivayete göre Peygamberimiz (S.A.V.): "Aşûre günü, aile efradına yeme-içmesini bol yapan kimseye, Cenâb-ı Hak sene boyunca rızkını genişletip bollaştırır," buyurmuşlardır. (Beyheki, Şuabu'l-İman, 3/366)
Süfyan-ı Sevri der ki:Biz bunu denedik ve öyle bulduk.Münavi, "O günde Hz. Nûh Aleyhisselâm'ın ve yanındakilerin, Tufan'dan kurtulmuş olarak ilk defa karaya indiklerini, selamet ve bereket içinde, ailelerinin geçimliklerini hazırlamakla emrolunduklarını, böylece bu günün geçim vazifelerinde bir genişlik ve bolluk günü olduğunu, bu bolluğa her sene katılmanın bir sünnet kılındığını" -eslâftan naklen- belirtir. O gündeki bolluk ve bereketin tecrübeyle sabit olduğunu birçokları söylemiştir. Hz. Cabir (Radıyallahu Anh) bunlardan biridir. İbnu Uyeyne: "Biz bunu elli veya altmış yıl denedik" diyerek te'yid etmiştir. (Feyzu'l-Kadir, Şerhu Camiis-Sagir, 6/235)
Aşûre günü, bir de aşûre isimli bir tatlı pişirilir. Menşei şöyle rivayet edilir: Hz. Nuh (A.S.) m gemisi, aşûre günü Cudi dağının tepesine oturunca, gemidekiler tufandan kurtuluş gününü kutlamak istemişler ve geminin ambarında arta kalan erzakı karıştırıp bir yemek pişirmişler. İşte aşure pişirme adeti buradan kalmıştır.
Evet, Aşûre günü, izah edildiği gibi bir çok peygamberin hayatında önemli ve olumlu olayların gerçekleştiği bir gündür. Ne yazık ki, İslâm tarihinde Resûl-i Ekrem Efendimiz'in sevgili torunu Hz. Hüseyin'in Kerbelâ'da şehit edilmesi de bu güne tesadüf etmiştir. Hicretin 61. yılında vuku bulan bu elim olay, bütün müslümanlar için büyük üzüntü sebebi olmuştur. Ayrıca olay siyasi bir boyut kazanmıştır. Hz. Hüseyin'in 10 Muharrem 61'de (1 Ekim 680) Kerbelâ'da şehit edilmesinden sonra Şia için bu tarih önem kazanmış ve Hz. Hüseyin'in intikamını alma ahdinin tazelendiği bir matem günü olmuştur. Şiiler'in her yıl dövünerek, kendilerine işkence yaparak tutmaya başladıkları bu matem orucu Şii-Fatımî devletinin himayesinde devlet merasimleriyle İcra edilmiş, daha sonra bu merasimler İran'da gelenek halini almıştır. Esasen dinin yasakladığı bu nevi bir matem. Şiî inancın canlı tutulmasında ve mezhep butünlüğünün sağlanmasında önemli rol oynamıştır. Aşûre'yi Şia'nın yas günü ilan etmesine karşılık Emevîler Kerbela faciasını unutturmak için bir vesile sayarak o günü adeta bir bayram kabul etmişlerdi. Hatta Fatımî Devleti'nin yıkılmasından sonra şenlikler düzenlenmiş, tattı yiyecekler pişirilmiş ve bu konudaki bid'atların haklı gösterilmesi maksadıyla çeşitli hadisler uydurulmuştur.
Tabiatıyla aşûre orucunun bu elim olay ile hiç bir alakası yoktur. Aşûre orucunun bu olay ile irtibatlandırılması yanlıştır. Böyle bir niyetle oruç tutulması bidat olur.
 
Üst