Sadeleştirme Analizi 5. Söz

kenz-i mahfi

Sorumlu
Bu sözün analizine başlamadan önce sadeleştirme maskesi altında yapılmak istenilen tahribatın bir kolu olan uyduruk kelimeleri kullanmak hastalığının ne denli dozunun arttırıldığını bu sözden itibaren görmeye başlayacağız. Bu sözde çok sinsice ve sistemli olarak tahribat yapılmıştır. Dil Devriminden sonra keyfi anlamla ithal edilen zoraki kelimelerin dilimize nasıl kasti olarak sokulduğunu ve bize şuursuzca kullandırıldığını göreceğiz. Risale-i Nur Külliyatı’nda hiç kullanılmayan fakat sadeleştirme adı altında yapılan tahribat sonucu sahte risalelerde kullanımı revaç bulan kelimeleri göreceğiz.
Bunlara misal olarak “eğitim” kelimesine baktığımızda bu kelimenin Dil Devriminden sonra keyfi anlamla ithal edildiğini görmekteyiz. Bundan dolayıdır ki bu kelime Risale-i Nur Külliyatı’nda zikredilmemiştir. (Tarihçe-i Hayatı kitabında “3.Eğitim Tümeni” ifadesi 2 defa geçmektedir ki özel isim olduğu için mecburiyetten kullanılmıştır) Bu sözde ise kasti olarak 9 defa kullanılmıştır.
Kullanıldığı yerlere baktığımızda “muallem” kelimesi için “eğitimli”, “talim” kelimesi için “eğitim” kelimesi kullanılmıştır. Talim kelimesi çok bilinen ve Arapça bir kelime olduğu halde onun yerine sonradan ve zoraki olarak uydurulmuş “eğitim” kelimesini koymak büyük bir cinayettir. Bu kelimeyi maalesef çok fazla ve şuursuzca istimal ettiğimizden bize garip gelmiyor fakat durum böyledir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek, ne derece hakiki bir vazife-i insaniyye ve ne kadar fıtrî, münasip bir netice-i hilkat-i beşeriyye olduğunu görmek istersen; şu temsilî hikayeciğe bak, dinle:
Sadeleştirilmiş metin: Namaz kılmanın ve büyük günahları işlememenin, insan için ne derece hakiki bir vazife ve onun yaradılışına ne kadar uygun bir gaye olduğunu görmek istersen şu temsilî hikayeciğe bak, dinle;

Mana itibariyle gayet rahatlıkla anlaşılan bir metin olduğu halde tahribat yapılmıştır. İşin özünde sadeleştirmekten başka, keyfi ve zevk alınarak yapılmış bir tahribat vardır. Nitekim bunun binlerce misalleri mevcuttur.

1. “Namaz kılmak” ifadesi “namaz kılmanın” olarak değiştirilmiş, bu ise sadeleştirme değil, tamamen bir tahriptir. Çünkü yapılan değişikliğin mananın anlaşılmasına en küçük bir katkısı dahi bulunmamaktadır.

2. “büyük günahları işlememek” ifadesi “büyük günahları işlemenin” olarak lüzumsuz yere değiştirilmiştir. Dediğimiz gibi bu şekilde yapılan bir değişikliğin mananın anlaşılmasına en küçük bir katkısı bile yoktur.

3. “ne derece hakiki bir vazife-i insaniyye” ifadesini anlaşılmıyor zannıyla anlaşılır kılmak bahanesiyle “insan için ne derece hakiki bir vazife” olarak tahrip etmişlerdir. Yapılan iş sadece kelimelerin yerini değiştirmektir. Dolayısıyla yapılan iş bir sadeleştirme olmayıp, doğrudan doğruya müellifin hukukuna tecavüzdür. Risale-i Nur’a muhatap olanların ilk bakışta dikkatini çeken şey, terkiplerin çokluğudur. Dolayısıyla önce bu terkiplerin tersten okunduğunu öğrenecektir. Terkiplerin tersten okunduğunu en ami adam bile rahatlıkla öğrenebilir ve okuyabilir. Onun için terkiplerde sadece kelimelerin yerini değiştirerek yapılan şey, bir sadeleştirme olmayıp milleti şuursuzca hareket etmeye itmekten başka bir şey değildir.

4. Orijinal metindeki “ve ne kadar fıtrî” ifadesi kaldırılmıştır. Üzülerek söylemeliyiz ki bu iş tamamen bir tahriftir. Çünkü bu ifadenin karşılığını göremiyoruz.

5. “münasip bir netice-i hilkat-i beşeriyye olduğunu” ifadesini yine anlaşılmıyor zannıyla “onun yaradılışına ne kadar uygun bir gaye olduğunu” şeklinde sadeleştirilmiştir. Hadi “beşer” kelimesi anlaşılmıyor diye “onun” yapılmıştır. Halbuki aynı cümlede “insan” kelimesi geçmekle zaten karşılığı verilmiştir. “Münasip” kelimesi bilinen bir kelimedir, onun yerine “uygun” kelimesini koymak pek uygun olmasa gerektir.
Sadeleştirilmiş metindeki “gaye” kelimesi nasıl anlaşılıyorsa “netice” kelimesi de öyle anlaşılır bir kelimedir. Lüzumsuz yere değiştirilmiştir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Seferberlikte, bir taburda, biri muallem, vazifeperver; diğeri acemi, nefisperver iki asker beraber bulunuyordu.
Sadeleştirilmiş metin: Seferberlik halindeki bir taburda, biri eğitimli, vazifesini seven; diğeri acemi, nefsine düşkün iki asker bulunuyordu.

1. “Seferberlikte, bir taburda” ifadesi “seferberlik halindeki bir taburda” olarak değiştirilmiştir. Öncelikle sadeleştirilmiş metindeki ifade yanlıştır. Çünkü “seferberlik” bir hal, bir durumdur. Orijinal metinde “seferberlikte” diye başlanılarak seferberlikteki bir taburdan bahsedilirken, sadeleştirilmiş metinde sanki seferberliğin bir tabura mahsus olduğu manası verilerek “seferberlik halindeki bir taburda” denilmiştir. Yapılan iş ise gayet anlaşılır bir metine kelime eklemek ile manayı katletmektir. Yani yapılan iş sadeleştirmek değil, kasti olarak tahrip etmektir.
2. “muallem” kelimesi “eğitimli” olarak değiştirilmiştir. Öncelikle bu kelime Risale-i Nur Külliyatı’nda sadece bu söze mahsus olarak 3 defa zikredilmiştir. Bu kelimenin karşılığı ise “talim görmüş, talimli”dir. “Talim” kelimesi Risale-i Nur’da çokça zikredilmekle beraber bu sözde 8 defa zikredilmiştir. Yani manası 8 defa verilmiş bir kelimenin anlaşılmaması herhalde mümkün olmasa gerektir. Gel gelelim “eğitim” kelimesine… Bu sözün başında denildiği gibi bu kelime Dil Devriminden sonra 1935 yılında zoraki olarak türetilmiş uydurma bir kelimedir. Ne yazık ki bu kelimenin kökünün ne olduğunu dahi anlamadan kullandığımız ve çokça istimal ettiğimizden bize garip gelmiyor. “Eğitim” kelimesi Külliyatta (2 defa müstesna) hiç zikredilmemiştir.
3. Orijinal metindeki “beraber” kelimesi kaldırılmıştır. Bu şekilde yapılan kelime ve ibare kaldırmaları yapılan işin sadeleştirme değil tahrip olduğunun açık delilleridir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Vazifeperver nefer, talime ve cihada dikkat eder, erzak ve tayinatını hiç düşünmezdi.
Sadeleştirilmiş metin: Vazifesini seven, eğitime ve harbe katılır, işine dikkat eder, erzakını ve yiyeceğini hiç düşünmezdi.
Bu sözde çok sistemli olarak tahribat yapıldığını yukarıda beyan etmiştik. Orijinal metindeki mana bozulmuştur.

1. “nefer” kelimesi çıkarılmıştır.
2.“talim” kelimesi, yukarıda dediğimiz gibi uyduruk bir kelime olan “eğitim” ile değiştirilmiştir. Eserin müellifi “talime ve cihada dikkat eder” dediği halde, değiştirenler yanlış olarak “eğitime ve harbe katılır” demişlerdir. Orijinalinde “dikkat etmek” varken, sadeleştirilende “katılmak” vardır. Bu iki mana birbirinden çok farklı şeylerdir.
3. Orijinal metinde "harb” kelimesi değil “cihad” kelimesi kullanılmıştır. Cihadın ise manevi yönü de olup bu kelimeyi “harb” olarak sadeleştirmek hatalıdır. “cihad” ayrı, “harb” ayrıdır. Zaten sadeleştirilmiş metindeki “eğitime ve harbe katılır” ifadesi bizce yanlıştır. Böyle bir ifadeden kastın ne olduğunu ve ne anlatılmak istendiğini açıkçası merak ediyoruz. Çünkü gerçekten lüzumsuz ve yersiz bir cümledir. Aciptir ki pek çok kelimeyi anlamayan ve anlaması kıt olan kardeşlerinin “talim” kelimesini bilmediği halde “harb” ve “erzak” kelimelerini bildiği kabul edilmiştir. Buna benzer pek çok misal verilebilir.

4. Sadeleştirilmiş metinde “işine dikkat eder” ifadesini sokuşturmayı da unutmamışlardır.

5. “erzak” kelimesi “erzakını” olarak değiştirilmiştir. Bu ise sadeleştirme değil, doğrudan tahriptir. Mananın anlaşılmasına en ufak bir katkısı yoktur.

6. “tayinatını” kelimesini “yiyeceğini” olarak değiştirmişlerdir. “Tayinat” kelimesinin karşılığı “erzak” olup zaten metin içinde manası verilmiştir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Çünkü, anlamış ki: Onu beslemek ve cihâzâtını vermek, hasta olsa tedavi etmek, hatta indelhace lokmayı ağzına koymaya kadar devletin vazifesidir.
Sadeleştirilmiş metin: Çünkü onu beslemenin, ihtiyaçlarını karşılamanın, hasta olduğunda tedavi etmenin, hatta ihtiyaç duyduğunda lokmayı ağzına koymanın devletin işi olduğunu bilirdi.

1. “anlamış ki” kelimesi başta olduğu halde onun karşılığı olarak sonda “bilirdi” ile değiştirilmiştir. Öncelikle böyle bir sadeleştirmeye ihtiyaç yoktur. Sonra “anlamak” ile “bilmek” ayrı şeylerdir. Hem kelimelerin zamanlarını değiştirmek ile “miş”li zamanı “di”li zaman yapmışlardır. Bu ise yapılan tahribatı gözler önüne sermektedir.

2. Orijinal metinde bilemeyeceğimiz sadece “indelhace” kelimesi vardır. Bu kelimenin karşılığı cümlenin gelişinden rahatlıkla anlaşılabilmektedir. Bu kelime Risale-i Nur Külliyatı’nda 3 yerde zikredilmiştir. Bu kadar nadir zikredilen bir kelimenin metnin gelişinden manasının anlaşılır olması ise başlı başına bir harikadır.

3. Cümlenin yapısı tamamen bozulmuştur. Yayıncı Notunda bahsedilen cümlenin yapısının aynen muhafazasına titizlikle gayret gösterildiğinin açık bir yalandan ibaret olduğunu görmekteyiz. Çünkü bu uzun cümlede bilemeyeceğimiz sadece “indelhace” kelimesi vardır. Manası rahatlıkla anlaşılabilen bu kelime için cümlenin altını üstüne getirmek, bahsedilen titizlik ile ters düşmektedir.

4. “onu beslemek”, “onu beslemenin” olmuştur. Bu ise sadeleştirme değil, tahriptir.

5. “Cihazatını vermek” ifadesi “ihtiyaçlarını karşılamanın” olarak değiştirilmiştir. Burada “cihazat” kelimesinden maksadın, askerin alet ve edevatı olduğu anlaşılıyor. Bunun yerine mutlak bir ifade ile “ihtiyaç” kelimesini koymak isabetli değildir.

6. “hasta olsa tedavi etmek” ifadesi “hasta olduğunda tedavi etmenin” olarak değiştirilmiştir. 1.si “olsa” kelimesi “olduğunda” olarak değiştirilmiştir. Bu ise sadeleştirme değil, tahriptir. Anlaşılan bir kelimeye ister manası değişsin, ister değişmesin ekleme yapmak tahriptir. 2.si “etmek” kelimesi “etmenin” olarak değiştirilmiştir. Bu da tahriptir.

7. “hatta indelhace lokmayı ağzına koymaya kadar devletin vazifesidir” cümlesi
hatta ihtiyaç duyduğunda lokmayı ağzına koymanın devletin işi olduğunu bilirdi” olarak değiştirilmiştir. Evvela “koymaya kadar” ifadesi “koymanın” olarak değiştirilmiştir. Orijinal metinde “koymaya kadar” denilerek bu ve benzeri cüzi şeylerin dahi devletin vazifesi olduğundan bahsedilerek mana genişletildiği halde, sadeleştirilmiş metinde sadece “lokmayı ağzına koymanın” devletin vazifesi olduğu manası verilerek mana daraltılmıştır. Yapılan basit bir değişiklik ile mana katledilmiştir. Halbuki bu değişikliğe hiç ihtiyaç yoktur ve mananın anlaşılmasına herhangi bir katkısı olmadığı gibi manayı katletmiştir. Herhalde burada titizlikten ve sadeleştirmeden söz edilemeyecek derecede tahribatın olduğunu göz görüyor. Akıl ise “anlıyor

8. “Vazife” kelimesi “” olarak değiştirilmiştir. Bu kelimenin sadece “” diye bir karşılığı yoktur. “Bir kimsenin yapmaya mecbur olduğu iş, Yapılması birisine havale edilen şey, kıymet verilen iş” manalarına geldiği halde sadece “” diye çevirmek manayı katletmektir. Hem “vazife” kelimesi bilinen bir kelime olmakla sadeleştirilmeye ihtiyacı olmamakla beraber, yapılan işin tahrip olduğu aşikardır.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Ve onun asıl vazifesi, talim ve cihâddır.
Sadeleştirilmiş metin: Onun asıl vazifesi eğitim ve hizmetti.
1. Öncelikle orijinal metinde anlaşılmayan tek bir kelime dahi yoktur. Orijinal metindeki “ve” bağlacı kaldırılmıştır. “ve” bağlacının kaldırılması bize basit gibi geldiği halde cümleleri birbirine bağlayan ve sebep-sonuç ilişkisini düzenleyen bir kelimedir. Dolayısıyla burada kaldırılması ile bir önceki cümle ile arasındaki irtibat koparılmıştır. Bu ise kasti bir tahriptir. Zira bu ve buna benzer şekilde orijinal metindeki bağlaçların çıkarıldığını üzülerek görmekteyiz.

2. Bir önceki cümlede “vazife” kelimesini daraltıp “” olarak değiştirenler, burada değiştirmemişlerdir. Önceki cümledeki anlaşılırlık derecesi ne ise, burada da odur. Birinde değiştirip, diğerinde bırakmak işin samimi yapılmadığının delilidir. Buraya bir not düşecek olursak, anlaşılır bir metindeki yapılan her değişiklik, ister kelimeye ek getirmek olsun, ister kelimeden ek çıkarmak olsun, ister kelimelerin yerini değiştirmek olsun ve hatta noktalama işaretlerini değiştirmek dahi olsa tahribat hanesine yazılacaktır. Bu yönüyle bakılacak olursa işin sadeleştirmeden ziyade, tahrifat olduğu anlaşılacaktır.

3. “Talim” kelimesi uyduruk bir kelime olan “eğitim” ile değiştirilmiştir. Bu eserin yazıldığı zamanda böyle bir kelime kullanılmıyordu. Sonradan dilimize sokulan ve bize yutturulan –ki iyi yutmuşuz- bir kelimedir.

4. “cihaddır” kelimesi “hizmetti” olarak değiştirilmiştir. Önceki cümlelerde “cihad” kelimesi hatalı olarak “harb” ile sadeleştirildiği halde burada yine çok büyük bir hata ile “hizmet” olarak sadeleştirilmiştir. Yapılan bu iş sadeleştirme olmayıp, bir kelimenin manasında olmayan bir karşılığını vermek ile tam tamına bir cinayettir. Basiretli Nur Talebeleri yapılan bu cinayeti asla unutmayacaklardır. Bu kadar anlaşılır ve kısa bir cümlede bu kadar hatalar yapılırsa gerisini siz düşünün.

Orijinal metin: Fakat, bazı erzak ve cihazat işlerinde işler. Kazan kaynatır; karavanayı yıkar, getirir.
Sadeleştirilmiş metin: Bazı erzak ve teçhizat işlerinde çalışır, kazan kaynatır, karavanayı yıkar, taşırdı.
1. Orijinal metindeki “fakat” kelimesi kaldırılmıştır. Tahrifçilerin belki de en çok yaptıkları şeylerden birisi bağlaçları kaldırmalarıdır.
2. İki cümle önce “cihazat” kelimesi “ihtiyaç” olarak sadeleştirildiği halde burada “teçhizat” olarak sadeleştirilmiştir. Yukarıda “cihazat” kelimesini anlamayacaklar diye sadeleştirenler burada ise belki de hiç duymadıkları “teçhizat” ile sadeleştirme yoluna gitmişlerdir. Halbuki “cihazat” anlaşıldığı halde “teçhizat” kelimesi o kadar anlaşılır bir kelime değildir. “Teçhizat” kelimesi askeri bir terimdir ve silah dışındaki askeri malzemeyi ifade eder. “cihazat” ise maddi ve manevi alet edevatı ifade ediyor. Yani “cihazat” kelimesinin karşılığı “teçhizat” değildir.
3. “işler” kelimesi “çalışır” olarak değiştirilmiştir. Anlaşılır bir kelimeyi yine anlaşılır bir kelime ile değiştirmek sadeleştirme olmayıp doğrudan doğruya tahrip hanesine yazılır.
4. Cümlenin sonundaki “getirir” fiili “taşırdı” olarak lüzumsuz yere değiştirilmiştir. Bu şekildeki değişiklikler sık sık dediğimiz gibi sadeleştirme maksadını aşıp tahrifçilerin nefislerine öyle bir tahrip azim ve gayreti vermiş ki, ellerinden geldiği kadar eserdeki kelimeleri değiştirmeye gayret göstermişlerdir. Zaten maksat sadeleştirme filan değildir. Çünkü rahatlıkla anlaşılır pek çok cümlede lüzumsuz yere değişikliklerin yapılması, anlaşılmaya hizmetten çok tahripkar heveslerinin bir ürünüdür. Basit bir değişiklikte dahi zamanları değiştirmeyi unutmamışlardır.
5. “Karavana” kelimesi Risale-i Nur Külliyatı’nda sadece burada geçmektedir. Bu kelimeyi aynen bırakmışlardır. “karavanayı getirir” ifadesi daha uygun olduğu halde “karavanayı taşırdı” tabiri pek uygun düşmemiştir. Çünkü karavana taşınmaz, getirilir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Ona sorulsa:
- Ne yapıyorsun?
- Devletin angaryasını çekiyorum, der. Demiyor: Nafakam için çalışıyorum
.
Sadeleştirilmiş metin: Ona, “Ne yapıyorsun?” diye sorulsa, “Nafakam için çalışıyorum” demez, “Devletin işini görüyorum” derdi.

1. Orijinal metinde anlaşılmayan hiçbir kelime ve mana yoktur. Onun için burada yapılan her değişiklik, sadeleştirmeye değil tahribata hizmet edecektir. Orijinal metindeki cümle yapısı bozulmuştur. Zira orijinal metinde cümleler alt alta yapıldığı ve müstakil 3 cümle olduğu halde, sadeleştirilmiş metinde uzunca bir cümle olarak karşımıza çıkmaktadır. Yayıncı notunda bu noktadan bahsedilmemiştir. Uzun cümleleri böldüklerinden bahsettikleri halde, kısa cümleleri birleştirdiklerinden bahsetmedikleri gibi, bahsettikleri “titizlik” kavramını burada hiç göremiyoruz.
2. Cümlelerin yerleri değiştirilmiştir. Bu ise yayıncı notunda bahsedilen titizlik ile tamamen zıttır. Zira metin anlaşılır olduğundan böyle bir şeye zaten ihtiyaç yoktur. Demek ki tahrip arzularını tatmin etmek için ellerinden geleni arkalarına koymamışlardır.
3. “Ona sorulsa” ifadesi “ona ….. diye sorulsa” olarak değiştirilmiştir. Böyle bir değişikliğin mananın anlaşılmasına en küçük bir katkısı yoktur. Dolayısıyla bu iş sadeleştirme olmayıp, tahriptir.
4. “Devletin angaryasını çekiyorum, der” cümlesi “Devletin işini görüyorum” derdi, olarak değiştirilmiştir. “angarya” kelimesinin manasına baktığımızda “ücretsiz görülen iş, meccanen görülen iş” demektir. Bu manayı sadece “” kelimesi karşılayamaz. Zaten orijinal metinde “çekiyorum” denilmiştir. Bu iki ifade arasındaki farkı anlamak mesela bir memurun devletin işini yapması karşılığında bir ücret aldığı malumumuzdur. Fakat angaryada böyle bir ücret yoktur, yani “” ile “angarya” birbirine tamamen zıt şeylerdir. Sayın tahrifatçıların gösterdikleri titizliğe hayran olmamak mümkün değildir. Yani bu iki metin arasındaki mana tamamen farklı olup mana tamamen bozulmuştur. “Angarya” kelimesi Risale-i Nur Külliyatında 2 defa ve sadece bu Sözde geçmektedir. Bırakın da öyle kalsın. Hem bu kelime bilinmeyen bir kelime de değildir. Öyle ise bu tahrip niyedir?
5. “Angarya” kelimesini hatalı bir şekilde “” olarak değiştirenler, “nafaka” kelimesini aynen bırakmışlardır. Bu ise tamamen bir tezattır.
6. “Angarya” kelimesini “” olarak değiştirenler, “vazife” kelimesine de “” demişlerdir.



Orijinal metin: Diğer şikemperver ve acemi nefer ise, talime ve harbe dikkat etmezdi.
Sadeleştirilmiş metin: Nefsine düşkün ve acemi olan diğer asker ise eğitime ve hizmete dikkat etmezdi.

1. “Şikemperver” kelimesi “nefsine düşkün” şeklinde hatalı olarak değiştirilmiştir. Halbuki bu kelime “midesine düşkün” demektir. Zira “şikem” kelimesi Farsça’da “mide” demektir. Dolayısıyla “şikemperver” kelimesi “yemek tiryakisi, boğazına düşkün” manalarına gelmektedir.

2. Yukarıda yapılan hata tekrar burada da yapılmıştır.
talim” kelimesi yerine “eğitim”,
Harb” kelimesi yerine “hizmet” kelimesini koymuşlardır. İşte tahribat böyle bir şeydir. Uyduruk bir kelime olan “eğitim” kelimesi bu Söz’de 9 defa kullanılmasıyla nasıl bir cinayetin işlendiğini tarif etmektedir. Ayrıca “Harb” kelimesinin “hizmet” diye bir karşılığını hangi sözlükte bulduklarını da sormak lazımdır. “Harb” kelimesinin mecazen dahi böyle bir karşılığı yoktur. Bu şekilde yapılan bir değişiklik, manayı tamamen bozmuştur.
3. Orijinal metinde olmayan ve manaya en ufak bir katkısı olmayan “olan” kelimesini eklemişlerdir. Bunun sadeleştirmeyle en ufak bir alakası yoktur.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: “O, devlet işidir. Bana ne” derdi. Daim nafakasını düşünüp onun peşine dolaşır, taburu terk eder, çarşıya gider, alışveriş ederdi.
Sadeleştirilmiş metin: O devletin işidir, bana ne!” der, daima nafakasını düşünüp onun peşinde koşar, taburunu terk eder, çarşıya gidip alışveriş yapardı.

Burada yapılan işe ne demek lazım. Orijinal metinde anlaşılmayan tek bir kelime dahi yoktur. Lüzumsuz yere anlaşılan kelimeler değiştirilmiştir. Bu yapılan iş sadeleştirme olmayıp, keyfi tahriptir. Çünkü orijinal metin zaten sadedir. Zira bu cümlenin yaklaşık olarak 80 sene önce yazıldığını hatırlayacak olursak, bu zamanda kullanılan kelimeler ile aynı olduğunu göreceğiz. Demek ki anlaşılıyor. Öyle ise burada yapılan her değişiklik, tahrifat hanesine yazılacaktır.
1. “O, devlet işidir” cümlesi “O devletin işidir” olarak değiştirilmek suretiyle mana tamamen bozulmuştur. Öncelikle orijinal metinde “O” kelimesinden sonra virgül konulmak suretiyle “devlet” kelimesiyle ayrılmıştır. Yani iki kelime ayrıldığı halde sadeleştirilmiş metinde “O devletin” denilmek suretiyle işaret edilen bir devletten bahsedilmiştir. Bu ise birbirinden tamamen farklı manalardır.
Sadeleştirilmiş metinde virgülün kaldırılması manayı bozduğu gibi “devlet” kelimesini “devletin” olarak değiştirmek de aynen manayı bozmuştur. Orijinal metinde “Devlet işidir” denilmek suretiyle devlete ait iş mesela “askerlik, memurluk” gibi anlatılmak istenirken “Devletin işidir” denilmek suretiyle devletin yapması gereken mesela “kamu hizmeti” gibi mana verilmiştir. İşin tuhaf taraf 19 kelimelik şu metinde anlaşılmayan tek bir kelime ve mana yoktur. Böyle olduğu halde lüzumsuz yere değişiklikler yapıldığı gibi yapılan küçük bir virgül hatası dahi manayı bozmuştur. Bunun için yapılan tahribatın büyüklüğünü anlatmaya dil varmıyor.
2. Orijinal metinde “bana ne” kelimesinden sonra kullanılmayan “!” işareti sokulmuştur. Bu yapılan işin manaya en ufak bir etkisi yoktur.
3. “derdi” kelimesi “der” olarak değiştirilmiştir. Yapılan bu sadeleştirmenin anlamaya katkısını sormak lazımdır.
4. “daim” kelimesi “daima”;
“peşine dolaşır” kelimesi “peşinde koşar”,
“taburu” kelimesi “taburunu”,
“gider” kelimesi “gidip”,
“ederdi” kelimesi “yapardı” olarak değiştirilmiştir.
Burada şunu sormak lazımdır. Yapılan bu değişikliklerin anlaşılmaya katkısı nedir? Zaten anlaşılan bir kelimeye ekleme yapmak veya yine anlaşılan bir kelime ile değiştirmek tahrif değil midir?
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Bir gün, muallem arkadaşı ona dedi:
Sadeleştirilmiş metin: Bir gün, talimli arkadaşı ona şöyle dedi
Burada çok gülünç bir durum vardır.
1. 2 cümle önce “talim” kelimesini anlaşılmıyor zannıyla uydurma bir kelime olan “eğitim” ile sadeleştirenler burada “muallem” kelimesini “talimli” olarak sadeleştirmişlerdir. Bu yapılan iş ise tam manasıyla bir tezattır. Yani “talim” kelimesini sadeleştirenler “muallem” kelimesini “talimli” olarak sadeleştirmek ile kendi içlerinde tezata düştüklerinin farkına varamamışlardır.
2. Orijinal metinde olmayan ve metnin anlaşılmasına en küçük bir katkısı olmayan “şöyle” kelimesini eklemişlerdir.

Orijinal metin: - Birader, asıl vazifen, talim ve muharebedir. Sen, onun için buraya getirilmişsin. Padişaha itimad et. O, seni aç bırakmaz. O, onun vazifesidir. Hem sen, aciz ve fakirsin; her yerde kendini beslettiremezsin. Hem, sana asidir der, ceza verirler.

Sadeleştirilmiş metin: Arkadaş, asıl vazifen eğitim almak ve savaşmaktır. Sen onun için buraya getirildin. Padişaha güven, o seni aç bırakmaz. Çünkü bu, onun vazifesidir. Hem sen aciz ve fakirsin, kendine her yerde yiyecek bulamazsın. Hem çalışmazsan sana asi der, ceza verirler.

Bu kadar uzun bir metinde anlaşılmayan tek bir kelime dahi yoktur. Onun için yapılan her değişiklik sadeleştirme adına değil, tahrip adına yazılacaktır.
1. “birader” kelimesi “kardeş” manasına geldiği halde sadeleştirilmiş metinde “arkadaş” olarak sadeleştirilmiştir. Halbuki bir önceki cümlede zaten “arkadaş” kelimesi kullanılmıştır. Az bir dikkat ile anlaşılabilecek bir şeydir.
2. “talim” kelimesi “eğitim almak” olarak değiştirilmiştir. Buna dair izahı yukarıda yaptığımız için tekrar etmiyoruz.
3. “muharebe” kelimesi “savaşmak” olarak değiştirilmiştir. Buradaki manası doğru verilmiştir. Halbuki bu kelimenin kökü olan “harb” kelimesi önceki cümlelerde “hizmet” olarak olarak sadeleştirildiğine göre burada “hizmet etmek” olarak sadeleştirilmeliydi. İşte bir tezat daha…
4. “getirilmişsin” kelimesi lüzumsuz yere “getirildin” olarak değiştirilmiştir. Yapılan bu değişikliğin sadeleştirmeyle alakası yoktur.
5. “itimad” kelimesi “güven” olarak değiştirilmiştir. Bizce “itimad” kelimesi az çok bilinen bir kelimedir. Zaten metnin gelişinden manası anlaşılmakla beraber devam eden cümlelerde bu kelimenin karşılığı olan “emniyet” kelimesi kullanılmıştır.
6. “O, onun vazifesidir” cümlesi “Çünkü bu, onun vazifesidir” olarak değiştirilmiştir. Yapılan bu değişiklik sadeleştirme olmayıp, doğrudan doğruya tahriptir. Çünkü yapılan değişikliğin mananın anlaşılmasına en küçük bir katkısı dahi olmadığı gibi, orijinal cümleden daha uzun olmuştur.
7. “Her yerde kendini beslettiremezsin” cümlesi “kendine her yerde yiyecek bulamazsın” olarak değiştirilmiştir. Öncelikle yapılan bu değişikliğin sadeleştirme olmadığı, sonra orijinal metinden daha uzun bir cümle olduğu, sonra mana değiştirilmiştir. Çünkü “kendini beslettiremezsin” ifadesi hatalı olarak “kendine........yiyecek bulamazsın” olarak değiştirilmiştir. Orijinal metinde başkaları mesela devlet tarafından kendisinin beslettirilmesinden bahsedilirken, sadeleştirilmiş metinde kendisinin yiyecek bulamamasından bahsedilmiştir. İki mana ise birbirinden tamamen farklıdır.
8. Orijinal metinde olmayan “çalışmazsan” kelimesi eklenmiştir. Halbuki askerin vazifesi “çalışmak” değil, “talim ve muharebe”dir. Dolayısıyla buradaki mana bozulmuş olup, iki ifade arasında epey bir fark vardır. Orijinal metinde çalışmak manası mevcut değildir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Evet, iki vazife peşimizde görünüyor. Biri, padişahın vazifesidir:Bazen biz Onun angaryasını çekeriz ki, bizi beslemektir. Diğeri, bizim vazifemizdir: Padişah bize teshilât ile yardım eder ki, talim ve harbdir.
Sadeleştirilmiş metin: Evet, ortada iki vazife görünüyor. Biri, padişahınkidir ki, bazen onun işini görürüz, o da bizi besler. Diğeri bizim vazifemiz, eğitim ve hizmettir. Hem padişah işimizi kolaylaştırır, bize yardım eder.
Bu uzun ifadede anlayamayacağımız sadece “teshilât” kelimesidir. Onun haricinde bilinmeyen tek bir kelime dahi yoktur.
1. Orijinal metinde “peşimizde” denildiği halde sadeleştirilmiş metinde “ortada” denilmek suretiyle tahrip edilerek mana değiştirilmiştir. “Peşinde” kelimesinin “ortada” diye bir manası yoktur.
2. “padişahın vazifesidir” ifadesi çok karmaşık bir şekilde “padişahınkidir ki” olarak değiştirilmiştir. Sadeleştirilmiş metindeki ifadeyi çözmek için insanın daha çok düşünmesi gerekmektedir.
3. Orijinal metindeki “biz” kelimesi çıkarılmıştır.
4. “angarya” kelimesi yine yukarıdaki gibi hatalı olarak “iş” kelimesiyle değiştirilmiştir. Bu ise hatalıdır.
5. “çekeriz” kelimesi “görürüz” olarak değiştirilmiştir. Zaten angaryanın manasında olan ücretsiz olarak görülen işin neticesi elbette ki “çekmek” fiilidir. Bu fiil hatalı olarak iş kelimesinin manası olan “görmek” fiiliyle değiştirilmiştir. İşte tahribat böyle bir şeydir.
6. “beslemektir” kelimesi hatalı bir şekilde “besler” olarak değiştirilmiştir. “beslemektir” ifadesi bir vazifeyi ifade ettiği halde “besler” kelimesi kesinliği ifade etmiştir.
7. “vazifemizdir” kelimesi “vazifesi” olarak lüzumsuz yere değiştirilmiştir.
8. “Diğeri, bizim vazifemizdir. Padişah bize teshilât ile yardım eder ki, talim ve harbdir.” cümlesi bozularak “Diğeri bizim vazifemiz, eğitim ve hizmettir. Hem padişah işimizi kolaylaştırır, bize yardım eder” cümlesiyle değiştirilmiştir.
Öncelikle sadeleştiricilerin bahsettikleri “titizlik” kavramını burada göremiyoruz.
“talim” kelimesi “eğitim”;
“harb” kelimesi “hizmet” olarak değiştirilmiştir. Burada yapılan mana katliamını yukarıda bahsettiğimizden tekrarlamayacağız.
Sonra “teshilat ile yardım eder” cümlesi “işimizi kolaylaştırır, bize yardım eder” olarak daha uzun bir cümle ile değiştirilmiştir. Aradaki “ile” bağlacı kaldırılmak suretiyle mana bozulmuştur. Orijinal metinin manası “kolaylık ile yardım eder” olması gerekirken “kolaylaştırır, bize yardım eder” olarak değiştirilmesi hatalıdır. Çünkü padişah bize sadece “teshilat” göstermek ile işimizi kolaylaştırmak suretiyle yardımda bulunduğu halde sadeleştirilmiş metinde “bize yardım eder” denilmek suretiyle zaten aklen de doğru olmayan bir cümle kurulmuştur. Padişah size niye yardım etsin ki? Sadece “teshilat” göstermek ile bir nevi yardım etmiş sayılabilir. Yoksa bizzat yardım etmesi diye bir şey söz konusu değildir. Fakat sadeleştirilmiş metinde bizzat yardım etmesi manası verilmiştir.
9. Orijinal metinde olmayan “hem” kelimesi eklenmiştir.
Hülasa: Bu sözün başında dediğimiz gibi sistemli olarak tahribat yapılmıştır. “Muallem” kelimesinin “talimli” olarak sadeleştirenler, buradaki “talim” kelimesini “eğitim” olarak sadeleştirmişlerdir. “Eğitim” kelimesi daha önce dediğimiz gibi Dil Devriminden sonra uydurulan bir kelimedir. Bu eserin yazıldığı tarihte “eğitim” kelimesi kullanılmıyordu. “eğitim” kelimesi, 1935 yılından sonra uydurulan bir kelimedir.
“harb” kelimesinden türetilen “muharebe” kelimesini önceki cümlelerde “savaşmak” diyenler, buradaki “harb” kelimesine “hizmet” demişlerdir ki bu kasti olarak yapılan bir tahriptir ve manayı değiştirmektir.

Orijinal metin: Acaba o serseri nefer, o mücahid mualleme kulak vermezse, ne kadar tehlikede kalır anlarsın!
Sadeleştirilmiş metin: Acaba o serseri asker, arkadaşına kulak vermezse ne kadar tehlikede kalır, anlarsın!
1. “nefer” kelimesi “asker” olarak değiştirilmiştir. Her ne kadar “nefer” kelimesinin karşılığı “asker” olsa da tam karşılığı bu değildir. Zira benzetme yoluyla “nefer” kelimesine “asker” denilmiştir. Zira bu kelime Arapça’da “grup, topluluk, askeri birlikler, kuvvetler, fert, birey” manalarına gelir. Onun için bu kelimeye “asker” manası sadece benzetme yoluyla verilmiştir” Bu sözde 1 defa “asker”, 6 defa “nefer” kelimesi kullanılmasıyla zaten manası verilmiş bir kelimedir.
2. “mücahid mualleme” ifadesi “arkadaşına” olarak değiştirilmiştir. Buradaki kişinin sıfatı “mücahid ve muallem” olduğu halde bu manayı karşılamayan “arkadaş” ile değiştirilmesi tam manasıyla bir tahriptir. Bu sözde 1 defa mücahid, 2 defa cihad, 3 defa mücahede kelimesi geçtiği halde sadeleştirilen tüm yerlerde bu kelimenin manası doğru olarak verilmemiştir. Yapılan sadeleştirmenin daha doğrusu tahribatın büyüklüğü anlaşılmaktadır. Cihad gibi kutsal bir vazifeyi, kelimenin manasında olmayan “hizmet” ile değiştirilmesi veya burada olduğu gibi kelimenin kaldırılması tamamen tahriptir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: İşte ey tenbel nefsim! O dalgalı meydan-ı harb, bu dağdağalı dünya hayatıdır. O taburlara taksim edilen ordu ise, cemiyet-i beşeriyyedir. Ve o tabur ise, şu asrın Cemaat-i İslamiyyesidir. O iki nefer ise, biri: Feraiz-i diniyyesini bilen ve işleyen ve kebairi terk ve günahları işlememek için nefis ve şeytanla mücahede eden müttaki müslümandır.

Sadeleştirilmiş metin: İşte ey tembel nefsim! O dalgalı harp meydanı, bu gürültülü ve sıkıntılı dünya hayatıdır. Taburlara taksim edilen ordu, bütün insanlıktır. O tabur ise bu asrın İslam cemaatidir. O iki askerden biri, dinin farzlarını bilen ve yerine getiren, büyük günahları terk edip günah işlememek için nefsine ve şeytana karşı savaşan takva sahibi müslümandır.

1. “meydan-ı harb” terkibi “harp meydanı” olarak değiştirilmiştir. Bu ise bir sadeleştirme olmayıp sadece kelimelerin yerini değiştirmektir. Aslında buna hiç ihtiyaç yoktur. Çünkü Risale-i Nur’a muhatap olanların en çok karşılaşacakları şeylerden birisi terkiplerin çokluğudur. Terkiplerin ne manaya geldiklerini de rahatlıkla öğreneceklerdir.
2. Önceki cümlelerde “harb” kelimesini “hizmet” olarak değiştirenler burada herhangi bir değişikliğe gitmemişlerdir. Öncelikle yapılan bu iş bir tezattır. Sonra bir önceki cümlelerde “harb” kelimesinin anlaşılamayacağını farz edenler burada anlaşılacağını farzetmişlerdir. Bu ise sadeleştiricilerin kendi içlerinde düştükleri tezatlardan birisidir.
3. “dağdağalı” kelimesi “gürültülü ve sıkıntılı” olarak değiştirilmiştir. Nisbeten doğru bir değiştirmedir.
4. “O taburlara taksim edilen ordu ise, cemiyet-i beşeriyedir.” Cümlesindeki “O” kelimesi çıkarılmıştır. Aciptir ki sadeleştiriciler işlerine gelen kelimeyi çevirmekle beraber bir kısım kelimeleri ise aynen bırakmışlardır. Bu ise bir tezattır. Yani hangi kelimelerin anlaşıldığı, hangi kelimelerin anlaşılmadığının ölçüsünün ne olduğunu merak ettik doğrusu. Burada çok az kullanılan “taksim” kelimesini milletin bildiği farz edilmiştir. Bu ise bir tezattır.
5. “Cemiyet-i beşeriyye” terkibi “bütün insanlık” olarak değiştirilmiştir.
6. “Ve” bağlacı kaldırılmıştır. Görünüşte basit bir değişiklik gibi görülse de, bir önceki cümle ile olan bağın koparıldığını düşündüğümüzde yapılan işin o kadar küçük olmadığını anlamaktayız. Bunun gibi pek çok yerde bağlaçların kaldırılarak cümleler arasındaki münasebet koparılmaktadır. Bu ise büyük bir zulümdür.
7. “şu” kelimesi “bu” ile değiştirilmiştir. Bu ise bir sadeleştirme olmayıp doğrudan doğruya tahrip ve müellifi bir hürmetsizliktir.
8. “O iki nefer ise, biri” cümlesi “o iki askerden biri” olarak değiştirilmiştir. Burada yapılan bütün değişikliklerin sadeleştirmeyle olan en ufak bir alakasını göremiyoruz. Zira yapılan değişiklik ile mananın anlaşılmasına en ufak bir katkı yapılmamıştır.
9. “feraiz-i diniye” terkibi “dini farzlarını” olarak sadece kelimelerin yerlerini değiştirerek yapılan bir tahriptir. Bu şekildeki tahripler had safhada olup, mananın anlaşılmasına en küçük katkısı dahi olmayıp, okuyucuları ahmak yerine koymak demektir.
10. “işleyen” kelimesi “yerine getiren” olarak değiştirilmiştir. Dediğimiz gibi bu da sadeleştirme olmayıp, bilinen bir kelimeyi yine bilinen bir kelime ile değiştirmektir.
11. “kebairi” kelimesi “büyük günahları” olarak doğru bir değiştirme yapılmıştır.
12. “günahları” kelimesi çoğul olduğu halde değiştirilen metinde “günah” olarak tekil yapılmıştır. Yapılan bu işin sadeleştirmeyle olan alakasını bu işi yapanlara sormak lazımdır.
13. “nefis ve şeytanla mücahede eden” ibaresi “nefsine ve şeytana karşı savaşan” olarak değiştirilmiştir. Öncelikle “cihad” kelimesi yerine hatalı olarak “hizmet” kelimesini koyup, bir yerde bu kelimeyi çıkarıp burada “savaşmak” olarak yine yanlış bir mana vermek tahrip değil midir? Zira “mücadehe” kelimesi “cihad etmek” demektir. Cihad ise sadece savaşmak manasına gelmez. Burada yine sinsi ve sistemli bir tahrip yapılmıştır. İlk bakışta sadeleştirilmiş metin doğru gibi gözükürken, “mücadehe eden” kelimesini hatalı olarak “savaşan” şeklinde değiştirmişlerdir. “Mücahede” kelimesi “cihad eden” demektir. Cihat ise her zaman savaşmak manasına gelmez. Çünkü bu kelime “cehd” kökünden gelip “azim, gayret, fedakarlık, takat, güç ve kuvvetini sarfetmek, insanın nefsine hakim olması” gibi manalara gelmektedir.

Orijinal metin Diğeri: Rezzak-ı Hakiki’yi ittiham etmek derecesinde derd-i maişete dalıp, feraizi terk ve maişet yolunda rastgelen günahları işleyen fâsık-ı hasirdir.
Sadeleştirilmiş metin: Diğeri ise rızkın gerçek sahibi Cenab-ı Hakk’ı itham etmek derecesinde geçim derdine düşüp farz ibadetlerini terk eden ve tuttuğu yolda rastgele günahları işleyen, zarar içindeki isyankârdır.

1.“Rezzak-ı Hakiki” terkibini anlamayacaklar diye “rızkın gerçek sahibi” olarak sadeleştirenler, devam eden cümlelerde geçen “Rezzak” kelimesini aynen bırakmışlardır.
2. “ittiham” kelimesi “itham” ile değiştirilmiştir. Aynı şekilde “ittiham” kelimesini anlamayanların “itham” kelimesini anlayabilecekleri kabul edilmiştir. Bu ise tam manasıyla gülünç bir durumdur.
3. “derd-i maişet” terkibini “geçim derdi” olarak değiştirenler bir sonraki “maişet” kelimesini “tuttuğu yol” olarak değiştirmişlerdir. Bu ise bir tezattır.
4. “rastgelen” kelimesi “rastgele” olarak değiştirilmiştir. Bu iki kelime arasında fark vardır. “Rastgelen” kelimesi “kendisinin rastladığı” manasına geldiği halde, “rastgele” kelimesi herhangi bir manasına gelmektedir. Görüldüğü üzere tahribatçıların yaptığı basit bir hata dahi manayı katletmiştir. Buna eğer hala sadeleştirme denilecekse buyrun diyebilirsiniz…
5. “fasık” kelimesi “büyük günahları işleyen, günahkâr” olduğu halde burada “isyankâr” olarak sadeleştirilmek suretiyle mana değiştirilmiştir. Aslında “fasık” kelimesinin manası metin içinde verilmiştir. Az bir dikkat ile bu husus rahatlıkla anlaşılabilir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Ve o talim ve talimat ise, (başta namaz) ibadettir. Ve o harb ise; nefis ve heva, cin ve ins şeytanlarına karşı mücahede edip günahlardan ve ahlâk-ı rezileden kalb ve ruhunu helâket-i ebediyyeden kurtarmaktır.
Sadeleştirilmiş metin: O eğitim, başta namaz olmak üzere, ibadetlerdir. O harp ise nefse ve heveslere, cin ve insan şeytanlara karşı savaşıp kalbini ve ruhunu günahlardan, kötü ahlaktan ve ebediyen mahvolmaktan kurtarmaktır.
1.Baştaki “ve” bağlacı atılmıştır.
2.Yine “talim” kelimesi yerine uyduruk bir kelime olan “eğitim” kelimesi kullanılmıştır.
3.Orijinal metindeki “talimat” kelimesi kaldırılmıştır.
4.Orijinal metinde “ibadet” kelimesi tekil olduğu halde sadeleştirilmiş metinde çoğul yapılmıştır.
5. Orijinal metinde olmayan “olmak üzere” kelimesi eklenmiştir.
6. Önceki cümlelerde “harb” kelimesini “hizmet” olarak sadeleştirenler burada aynen bırakmışlardır. Bu ise bir tezattır.
7. Sadeleştirilmiş metindeki “insan şeytanlara” ifadesi düşüktür.
8. Orijinal metindeki cümle yapısı bozulmuştur.
9. “helaket-i ebediye” terkibi “ebediyen mahvolmak” olarak değiştirilmiştir. “helak” kelimesini anlamayanların “mahv” kelimesi anlamaları beklenmiştir.

Orijinal metin: Ve o iki vazife ise, birisi: Hayâtı verip beslemektir. Diğeri, hayatı verene ve besleyene perestiş edip yalvarmaktır. Ona tevekkül edip emniyet etmektir.
Sadeleştirilmiş metin: Ve hikayedeki iki vazifeden biri, hayatı verip insanı beslemek, diğeri ise hayatı verene ve kendisini besleyene kulluk edip yalvarmak O’na tevekkül edip güvenmektir.
Öncelikle orijinal metinde anlaşılmayan tek bir kelime dahi yoktur. Öyle ise burada yapılan her değişiklik sadeleştirme olmayıp, doğrudan doğruya tahriptir.
1. “ve o iki vazife ise, birisi:” ifadesi “ve hikayedeki iki vazifeden biri” olarak değiştirilmiştir. Yapılan bu değişikliklerin sadeleştirmeyle en ufak bir alakası dahi yoktur. Çünkü yapılan değişiklik mananın anlaşılmasına katkı sağlamamıştır.
2. Orijinal metinde olmayan “hikaye” kelimesini sokuşturmuşlardır.
“Hayatı verip beslemektir” ifadesi kısırlaştırılıp araya “insanı” kelimesi eklenmek suretiyle daraltılmıştır. Halbuki hayattan kasıt, bütün hayatlardır.
3. Orijinal metinde olmayan “ise” kelimesi konulmuştur.
4. Orijinal metinde olmayan “kendisini” eklenmiştir.
5. “perestiş edip” kelimesi “kulluk edip” olarak değiştirilmiştir. “perestiş etmek” kelimesinin manası “tapar derecesinde sevmek” demek olup, kulluk diye bir karşılığı yoktur. Buradaki manası “kulluk” değildir.
6. “emniyet” kelimesi “güven” ile değiştirilmiştir. Buradaki emniyet kelimesi önceki cümlelerde geçen “itimad” kelimesinin karşılığıdır.
 
Üst