Kelime Analizi 67: Minare-Ezan

kenz-i mahfi

Sorumlu
MİNARE (Arapça)
Namaz vaktinin girdiğini bildirmek için, camilerde, müezzinin ezan okuduğu bir veya birkaç şerefesi olan yüksek ve ince yapıdır.

Arapça’da “nûr” kelimesinden türetilen “menar” (ışık kaynağı, nur saçan yer, işaret taşı, deniz feneri) kelimesinden gelmektedir. Çoğulu “menâvir” kelimesidir. Arapça’da “menâra” kelimesi değişikliğe uğrayarak dilimize “minare” olarak girmiştir. Minare, İslami bir şeairdir. İslamiyet’e mahsus yapılardan birisidir. Minare, genellikle taştan yapıldığı gibi tuğladan ve ahşaptan da yapılabilir.

Minare yapım işi İslamiyet’te sonradan başlamıştır.. İlk minare Hicri 58 (Miladi 678) senesinde Hazret-i Muaviye’nin emriyle, Mısır Valisi Mesleme bin Muhalled tarafından Kahire’deki Amr ibn-ül As camisinde inşa edilmiştir. Minareden ilk ezanı Vali Mesleme’nin kardeşi müezzin Serahbil bin Amire okumuştur. Ezan okumak, Hicretin birinci senesinde Medine’de başlamıştır. İlk ezanı okuyan ise Sahabelerden Hazret-i Bilal-i Habeşi’dir. Mekke’de ilk ezanı okuyan ise Labbib bin Abdurrahman’dır. Minare yapılmadan önceki zamanlarda ezan okuma işi, mescitlerin dışındaki yüksek bir yerde, dam, duvar gibi insanların rahatlıkla duyabileceği yüksek yerlerde okunurdu. Bu ihtiyaçtan dolayı minarelerin yapılması dini bir vecibe halini almıştır. Namaz vaktinin girdiğini ifade eden ezanın okunması için o mahalde herkesin işitebileceği yüksek bir yere çıkılırdı. İşte minare böyle bir ihtiyaçtan doğmuştur. Ezan okuyacak olan müezzin, minarenin şerefe denilen kısmına çıkarak, istinare denilen şekilde dönerek ezan okurdu. Bu zamanda mikrofonun icadıyla bu adet neredeyse kalmadı gibi gözükse de yine de minarenin şeair olmasına mani değildir.
Her ne kadar minareler camilerin zorunlu birer parçası olmasa da, İslamiyet’i temsil etmesi ve bir belde halkının Müslüman olduğunun en bariz göstergesi olarak yerini korumaktadır.
Mısır, Suriye, Irak, İran, Hindistan, İspanya ve Anadolu gibi İslami memleketlerde birbirinden farklı olarak her milletin anlayışına göre çok farklı şekillerde minareler inşa edilmiştir. Her milletin mimari usulüne ve karakterine göre minareler yapılmıştır. Camilerde genellikle 1 minare bulunmakla beraber Selçuklularda 2 ve nihayet Osmanlı devletinde sayısı 6’ya kadar çıkmıştır. Camilerin genellikle sağ tarafına yapılmakla beraber nadiren de olsa sol tarafa yapılmıştır.

Türklerde minare sanatı Selçuklular ile başlamıştır. En görkemli şeklini Osmanlı Döneminde bilhassa 16.yüzyılda almıştır. Mimar Sinan’ın yaptığı camilerde inşa ettiği minareler birer sanat harikası niteliğindedir.
Minare dipten başlamak üzere şu kısımlara ayrılır
1- Kürsi
2- Pabuç
3- Gövde
4- Şerefe
5- Petek
6- Külah
7- Alem
Minarelerin boyları zamanla yükselmiş ve zerafetli bir yapı şeklini almıştır. Meşhur camilerden Selimiye Camiinin minaresinin boyu 70,89 metre, Süleymaniye Camii minaresinin boyu 63,80 metredir. Şerefeler, minarelerin süslü bölümüdür ve müezzinin ezan okuduğu kısımdır. Daha önceleri minarelerde bir tane şerefe varken bu sayı zamanla üçe kadar çıkarılmıştır. Minarelerin içindeki merdivenle şerefeye çıkılmaktadır. Minarelerin en üst kısmında alem denilen kısım bulunmaktadır. İslam aleminin dini sembolü niteliğindeki hilal şeklinde yapılmaktadır. Ülkemizde bazı yerlerde bu hilalin içine bir de yıldız eklenmektedir.
Risale-i Nur Külliyatı’nda “minare” kelimesi;
Sözler: 2
Mektubat:14
Lem’alar: 6
Şualar: 2
Mesnevi-i Nuriye: 4
İşarat-ül İ’caz: 1
Barla Lahikası: 2
Kastamonu Lahikası:2
Emirdağ Lahikası: 2
Sikke-i Tasdik-i Gaybi: 3
Tarihçe-i Hayatı: 4
Asa-yı Musa:1 defa olmak üzere
TOPLAM: 45 defa zikredilmiştir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Kelime Analizi 67: Minare

"ezan" kelimesi Arapça "Ezine" kelimesinden türetilmiştir. "Duyurmak, bildirmek, ilan etmek" demektir. Bu duyurmak işini yapan kişiye de "müezzin" denilmiştir. Arapça'da "minare" yerine yine "ezine" kelimesinden türetilen "mi'zene" kelimesi kullanılmaktadır. Çoğulu "meâzin" kelimesidir. Arapça'da izin, me'zun ve "kulak" manasına gelen "uzun" kelimeleri de yine "ezine" kelimesinden türetilmiştir.
"Müezzin" kelimesi Kur'an-ı Kerim'de 2 yerde geçmektedir. Yusuf Suresi'nin 70.ayeti ile A'raf Suresi'nin 44.ayetinde zikredilmiştir.
Yusuf Suresi 70.ayette: "Sonra o (Yûsuf) onlara cihazlarını hazırlayınca, su kabını kardeşinin yükünün içine koydu. Sonra bir müezzin seslendi: "Hey kervan! Şüphesiz siz kesinlikle hırsızsınız!" buyurulmaktadır.
A'raf Suresi 44-45.ayette: "Ve cennet ashâbı ateş ashâbına, "Biz, Rabbimizin bize vaat ettiğini gerçek bulduk. Peki, siz Rabbinizin size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?" diye seslendiler. Onlar, "Evet" dediler. Aralarında bir duyurucu, şüphesiz ki Allah'ın lânetinin, Allah'ın yolundan geri çevirip yolun eğri–büğrüsünü isteyen ve ahireti inkâr eden zalimlerin üstüne olacağını duyurdu." buyurulmaktadır.
"Ezân" kelimesi "ilan" manasına gelmekle "ezân" şeklinde sadece Tevbe Suresi 3.ayette geçmektedir.
Risale-i Nur Külliyatı'nda "ezan" kelimesi 61 defa, "müezzin" kelimesi 13 defa zikredilmiştir.
 
Üst