nurcu'nun zikir etmesi ve tehlikeleri

ya.adem

New member
Selam aleyküm.
Mevzu: nurcu olan biri, büyük sayıda zikir yapmak istiyorsa.

Nurcu olmayanlar kişiler, bir tarikat'a yani bir murşid'e bağlanip murid oluyorlar ve sayili zikir/vird'ler yapıyorlar.
Yanlış değilsem: bu murid'lerin yaptıkları büyük sayılı zikirlerin tehlikeleri var, cin/şeytan gibi, ama o murid'ler, murşid'lerinin koruması altındalar.

Nurcular, risaleleri okuyarak, beli bir zikir yapmiş oluyorlar ve sanirim üstad (said nursi) ve-ya ehli beyt/kuran/Allah tarafından koruma altındayız, ama ayriyeten zikir yapmak istiyorsak, nasıl bir yol almalıyız ?
 

faris

Well-known member

ve aleykum selam kıymetli kardeşim.

Mevzu: nurcu olan biri, büyük sayıda zikir yapmak istiyorsa.

Nurcu olmayanlar kişiler, bir tarikat'a yani bir murşid'e bağlanip murid oluyorlar ve sayili zikir/vird'ler yapıyorlar.
Yanlış değilsem: bu murid'lerin yaptıkları büyük sayılı zikirlerin tehlikeleri var, cin/şeytan gibi, ama o murid'ler, murşid'lerinin koruması altındalar.

Nurcular, risaleleri okuyarak, beli bir zikir yapmiş oluyorlar ve sanirim üstad (said nursi) ve-ya ehli beyt/kuran/Allah tarafından koruma altındayız, ama ayriyeten zikir yapmak istiyorsak, nasıl bir yol almalıyız ?

Burada sizin ifade ettiğiniz gibi nurcular ve diğerleri olarak meseleyi ele almak büyük hata olacaktır. Çünkü:

[BILGI]"Hem iman yalnız ilim ile değil; imanda çok letâifin hisseleri var. Nasıl ki, bir yemek mideye girse, o yemek muhtelif âsâba, muhtelif bir surette inkısam edip tevzi olunuyor. İlimle gelen mesâil-i imaniye dahi, akıl midesine girdikten sonra, derecâta göre ruh, kalb, sır, nefis, ve hâkezâ, letâif kendine göre birer hisse alır, masseder. Eğer onların hissesi olmazsa noksandır. İşte, Muhyiddin-i Arabî, Fahreddin Râzî'ye bu noktayı ihtar ediyor."(Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Dördüncü Mebhas, İkinci Mesele.) [/BILGI]


Üstad Hazretlerinin buradaki ifadelerinden anlaşılan nokta, ilmin ve istifade etmenin bir silsilesi vardır. İlmin öncelik olarak akıl midesinde hazım edilmesi gerekiyor, ancak sonra diğer his ve latifelere dağılıp oraları nurlandırıp feyizlendiriyor.


Gıdalar, sair azalara yakıt ve enerji olabilmek için midede hazmedilir. Hazmedildikten sonra sair azaların bünyesine münasip bir şekle girer.


Mesela havuç göze faydalıdır, lakin midede hazmedilmeden göze direk olarak sokulsa fayda vermez kör eder. Ispanak demir vitamini barındırır, ama midede işlem gördükten sonra; yoksa yüz gün ıspanak tarlasının içinde yatılsa vitamin almak mümkün değildir... İşte gıdaları kaba ve kesif hallerinden arındırıp, azaların ince ve latif bünyesine uygun hale getiren midedir. Gıdalar midede işlem görmedikçe bedenin azalarına fayda vermez.


Aynı şekilde insanın manevi bedeninin midesi de akıldır. Gıdalar hükmünde olan ilimleri ve malumatları hazmedip manevi duyguların bünyesine uygun hale getirip adapte eden akıl süzgeci ve midesidir.


İnsanın manevi duygu ve latifelerinin hisse ve istifadesi ancak aklın hazmetme derecesine göre olur. Akıl ilmi hazmettikten sonra sair latifeler bu hazmedilmiş ilmi kendi kabiliyet ve fıtratlarına göre massederler, yani emerler.
Kalbin bu hazmedilmiş ilimden aldığı hisse ile vicdanın aldığı hissenin mahiyeti farklıdır. Üstad Hazretlerinin Notalarda işaret ettiği delillerin hava, su ve nur mahiyetinde olmaları bu veche bakar. Yoksa insanın latife ve hisseleri akıl merkezinden bağımsız olarak tek başına bir kaynak teşkil edemezler.


Özet olarak Risale-i Nurların metinleri bir öz ve hülasa türünden olduğu için, bütün latife ve duygular hissesini ve payını alırlar, harici bir gıda ya da öze muhtaç kalmazlar.


Yanlış anlaşılmasın Risale-i Nurların haricinde vird ve zikir yapılmasın okunmasın demiyoruz, ama Risale-i Nurlar sadece aklı doyurur, vird ve ezkarlarda diğer latifeleri doyurur, fikrine katılmıyoruz bu yanlış bir bakış açısıdır.



Meseleyi şu şekilde ele alabiliriz. iki husus var birincisi Zikir yapmak ikincisi zikir yapanların tehlike altında olması.

Zikir yapanların cin ve şeytanlar gibi varlıkların tehlike altında olması fikri nerede geliyor?

Zikir illede bir şeyhin gözetimi ile mi olmalı fikri nereden geliyor?

Zikir murid ile şeyh arasındaki bir ilişki midir?

[BILGI][013.028] [TK] Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalbleri yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur.[/BILGI]

Ve zikrin tanımına baktığımızda : Allahı hatırlamak ve anmak olup çok kapsamlı bir anlamı vardır. Yapılan ibadetler zikir olduğu gibi Allah'ı tesbih çekmek halkai zikir çekmek selam vermek kur'an okumak, namaz kılmak, farz ibadetleri yapmak bunların hepsi zikirdir. Nitekim Kur'an-ı Kerimin diğer adıda zikirdir. Ve kur'an da geçen bazı zikir kelimeleri öğüt, ibret, tefekkür, ilim, şeref, kitap, Kur'ânanlamlarında kullanılmıştır. Bu sebeble zikiri kayıt altına almak olmaz. Yani belli şahısların gözetiminde belli kaidelerde zikir olur ve yapılır demek hatalı olacaktır. Çünkü tanımına ve işine uygun düşmüyor..

[BILGI]
"Eskiden kırk günden tut, tâ kırk seneye kadar bir seyr ü sülûk ile bazı hakaik-i imaniyeye ancak çıkılabilirdi. Şimdi ise, Cenâb-ı Hakkın rahmetiyle, kırk dakikada o hakaike çıkılacak bir yol bulunsa, o yola karşı lâkayt kalmak elbette kâr-ı akıl değil. İşte, otuz üç adet Sözler, böyle Kur'ânî bir yolu açtığını, dikkatle okuyanlar hükmediyorlar."(Mektubat, Beşinci Mektup.)[/BILGI]

Zikrin üst makamı olan tefekkür ise çünkü tefekkür ibadetleri şuurlu ve bilinçli olarak yapmaktır. Risale-i Nur Külliyatının en büyük meselelerinden biri olmakla beraber Nur Talebelerininde en önemli ve öncelikli iştigali olduğu mutlak ve kesindir.

Bazı kimseler diyor ki Allah'ın bazı esmalarının tekraratı zikredilmesi çeşitli tehlikelere yol açabilir. Biz bunu kesinlikle kabul etmiyoruz. Çünkü :



[BILGI]İ'lem eyyühe'l-aziz! Zikreden adamın, feyz-i İlâhîyi celb eden muhtelif lâtifeleri vardır. Bir kısmı, kalb ve aklın şuuruna bağlıdır. Bir kısmı da şuursuz, yani şuurlara tâbi değildir. Binaenaleyh, gafletle yapılan zikirler dahi feyizden hâli değildir.[/BILGI]

Yukarıdaki mide ve akıl ilişkisinden yola çıkmakla beraber, burada görüyoruz ki hikmetlerini bilmesek dahi manevi cihazatlarımız hissesini alıyor ve bizi Allah'ın muhabbetine ve marifetine yaklaştırıyor. Yoksa kesinlikle denildiği gibi bilinçsiz ve gözetimsiz yapılan zikir tehlikelere kapı açar sözü yanlıştır. Nitekim Zikir yapılan yere ne bir cin nede bir şeytan musallat olabilir. Belki bir takım manalar açılabilir bu manalara ehil olmayan kişilerin yanlış yorumları ile kişi yanlış yönlendirilebilir. Ancak bu gibi durumlarda ise ehil olan kişilere durumunu açmak gerekir..

Mesela peygamber efendimiz a.s.v.'a peygamberlik gelmeden önce bazı alimler 6 ay gibi bir süre ile o hale alıştırıldığı söylenmektedir. Önce salih rüyalar ile başlayan vahiylerin ardından cebrail a.s. bizzat uyanıkken ayetleri getirmiştir.. Tabi bu meseleler çok üst perdeler olduğu için mevzu bahis olunan tehlikeler ise meselelerimizden çok uzaktır.

Özetle söyleyecek olursak; Nur Talebeleri hem zikir yapıyorlar hem de zikirin en üst mertebesi olan tefekkürü yapıyorlar. Nur Talebelerinin hocası da şeyhide Kur'anı Azimüşşan ve sünneti seniyye dir. Rehberi ise Ustadı Bediüzzaman r.a.'dır. Böyle sağlam kalenin içinde bulunan Nur Talebelerine Allah'ın izni ile hiçbir tehlike yaklaşamaz ve yaklaştığı vaki değildir..
 

yozgati

Well-known member
ve aleykum selam

Risale-i Nurda evrad ve ezkar vardır. nitekim 12 tarikatın hülasasını cem etmiştir. gaye rıza-yı ilahidir. Nakşibendi meşayihinden mehmed ıldırar hocanın youtubedeki risale-i nur dersleri ve risale-i nur ile ilgili rüyalarını izlerseniz siz de bu konu karar verir siniz.

* En az onbeş günde bir defa okunması emir buyurulan Yirmibirinci Lem'a, evrad edinilecek kadar ehemmiyetlidir. Malûmdur ki, kale içinden feth olunur. Bugünkü muvaffakıyete sebeb olan ihlas kalkarsa, maazallah o zaman çok vahim neticeler tevellüd eder. En büyük düşmanımız nefsimizdir.
Barla Lahikası ( 306 )

* . Şu kısa tarîkın evradı: İttiba-ı sünnettir, feraizi işlemek, kebairi terketmektir. Ve bilhâssa namazı ta'dil-i erkân ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır.
Sözler ( 476 )
tesbihatımız hem kadiri hem nakşi esasatının birşelmiş cem olmuş halidir.

* Evrad-ı Şah-ı Nakşibendî'de şehadet getirdiğim vakit..
Mektubat ( 35 )
Büyük cevşen olarak bilinen Hizbül hakaikimizin içerisine bakarsanız Evrad-ı kudsiye-i şah-ı nakşibend'i görecekiniz.

* muhkemat-ı şeriat olan farzların bir tanesine, evrad-ı tarîkat mukabil gelemez; yerini dolduramaz. Âdâb-ı tarîkat ve evrad-ı tasavvuf, o feraizin içindeki hakikî zevke medar-ı teselli olmalı, menşe olmamalı.
Mektubat ( 452 )
Farzları işlemek nevafille meşgul olmaktan efdaldir. Farz olan ilimdir ilim terk olursa cehil gelir taklit gelir. zikir nevafildir ilim esastır.

* : İfrat ile tarîkat taassubu taşıyanların bir kısmı, âdâb ve evrad-ı tarîkatı Sünnet-i Seniyeye tercih etmekle Sünnete muhalefet edip, Sünneti terkeder, fakat virdini bırakmaz. O suretle âdâb-ı şer'iyeye bir lâkaydlık vaziyeti gelir, vartaya düşer.
Mektubat ( 454 )
bazı kimselerde tarikat adabı sünnet-i seniyeden üstün mazaallah şeyhini RASULÜ EKREMDEN ASM ÜSTÜN TUTAR BÖYLE OLUNCA İMAN YENİLEMESİ GEREKİR.

* tarîkatta evrad ve ezkâr ve meşrebler nev'inden olsa ve asılları Kitab ve Sünnetten ahzedilmek şartıyla ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı surette olmakla beraber, mukarrer olan usûl ve esasat-ı sünnet-i seniyeye muhalefet ve tağyir etmemek şartıyla, bid'a değillerdir
Lem'alar ( 56 )

*yüz hasiyeti ve faidesi bulunan Evrad-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibendî'yi veya bin hasiyeti bulunan Cevşen-ül Kebir'i, o faidelerin bazılarını maksud-u bizzât niyet ederek okuyorlar. O faideleri göremiyorlar ve göremeyecekler ve görmeye de hakları yoktur. Çünki o faideler, o evradların illeti olamaz ve ondan, onlar kasden ve bizzât istenilmeyecek. Çünki onlar fazlî bir surette, o hâlis virde talebsiz terettüb eder. Onları niyet etse, ihlası bir derece bozulur. Belki ubudiyetten çıkar ve kıymetten düşer. Yalnız bu kadar var ki; böyle hasiyetli evradı okumak için zaîf insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. O faideleri düşünüp, şevke gelip; evradı sırf rıza-yı İlahî için, âhiret için okusa zarar vermez. Hem de makbuldür. Bu hikmet anlaşılmadığından; çoklar, aktabdan ve selef-i sâlihînden mervî olan faideleri görmediklerinden şübheye düşer, hattâ inkâr da eder.
Lem'alar ( 132 )

* namazın akabindeki tesbihat, o derece sair tarîkatların ve evradların fevkindedir.
Tarihçe-i Hayat ( 292 )

*evrad makamında okunabilen o hakikatları Türkçeye çevirmekle, kıymet-i asliyesini haleldar etmek endişesiyle tercüme etmedim
Mesnevi-i Nuriye ( 69 )

* böyle hasiyetli evradı okumak için zaîf insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. O faideleri düşünüp, şevke gelip; evradı sırf rıza-yı İlahî için, âhiret için okusa zarar vermez. Hem de makbuldür. Bu hikmet anlaşılmadığından; çoklar, aktabdan ve selef-i sâlihînden mervî olan faideleri görmediklerinden şübheye düşer, hattâ inkâr da eder.
Mesnevi-i Nuriye ( 172 )

* Risale-i Nur ibadet yerinde, ilim içinde hakikata bir yol açmış; sülûk ve evrad yerinde, mantıkî bürhanlarla ilmî hüccetler içinde hakikat-ül hakaika yol açmış; ve ilm-i tasavvuf ve tarîkat yerinde, doğrudan doğruya İlm-i Kelâm içinde ve İlm-i Akide ve Usûl-üd Din içinde bir velayet-i kübra yolunu açmış ki; bu asrın hakikat ve tarîkat cereyanlarına galebe çalan felsefî dalaletlere galebe ediyor, meydandadır.
Emirdağ Lahikası-1 ( 91 )

bütün bu mehazlar ilimin zevkine varın demektedir.

* BAZI HADİSLER:


İlim İle İlgili Otuz Üç Hadis-i Şerif

Yazar: Sorularla Risale, 09-3-2011


1-) "İlmi öğreniniz. Çünkü onun öğrenilmesi, Allah'a karşı haşyettir. Talebi ibâdettir. Müzâkeresi tesbihtir. Ondan bahis ise cihaddır."

2-) "Bir âlimin yatağına yaslanarak ilmine (kitabına) bir saat bakması, yetmiş saat ibâdetten hayırlıdır."

3-) "İlmin tâlibi (talebesi), RAHMAN'ın tâlibidir. İlmin talipçisi, İslâm'ın rüknüdür. Onun ser-ü mükâfatı, Peygamberlerle beraber verilir."

4-) "İlim talep etmek, Allah'ın katında nâfile namaz, oruç, hacdan ve fi-sebilillah olan cihaddan efdaldir."

5-) "İlminden menfaat görülen bir âlim, bin abidden hayırlıdır."

6-) "Din ile dünyayı talep edenlere veyl olsun."

7-) "Bir ademin bir hikmet kelimesini işitmesi, duyması, bâzen olur ki, ona bir sene ibâdetten hayırlı olur ve bir saat ilim müzâkeresi yanında oturmak, bir köle azad etmekten daha hayırlıdır."

:cool: "Cenâb-ı Hak, bir ademi senin elinle (vasıtanla) hidâyete getirmesi, güneşin üzerine doğduğu her şeyden daha çok sana hayırlıdır."

9-) "Cenâb-ı Hak şu ümmetin üstünde hem deccalın kılıncını, hem de büyük harbin kılıncını beraber cem etmeyecektir." (Mülâheme-i Kübrâ olan ikinci Harb-i Umumi, alem-i İslâm'ı hırpalamadığı işaretiyle, İslâmlar içinde bir deccâl, alem-i İslâm'ı başka bir surette hırpalayacak)

10-) "Hilâfet-i İslâmiyye, babamın kardeşi amcam Abbas'ın oğullarından zâil olmayacak. Tâ onu deccala teslim edinceye kadar."

11-) "Ulemânın mürekkebiye Şühedâ kanı muvâzene edilse, muhakkak ki Allah yanında, ulemânın mürekkebi, Şühedânın kanından râcih gelecektir."

12-) "Şedid, kuvvetli, kahraman o değildir ki, insanları mağlup etsin. Belki kahraman odur ki, gadap ve hiddet ânında, nefsini mağlup eder."

13-) "Bir müslüman, bir müslüman kardeşine bir hediye ihdâ etmesi; onun hidâyetini artırıp, kötülüklerden onu alıkoyan bir hikmet kelimesinden daha hayırlıdır."

14-) "Halk-ı Âdem'den (A.S.) tâ kıyâmete kadar, âlem-i insaniyyet arasında, deccâl hâdisesinden daha büyük bir umur, mes'ele yoktur."

15-) "Bir ilim talebesi, ilim tahsil ederken eceli gelse, vefât etse, onun derecesiyle Enbiyâ derecesi arasında, bir peygamberlik mertebesi kalır."

16-) "Kim ki ilimden (yâni ilm-i imânî ve tahkikîden) bir bâb, bir mes'ele taâllüm ederse, onunla amel etsin etmesin, bin rek'ât nafile namazdan efdaldir. Eğer öğrenmekle beraber amel de ederse, yâhut onu başkasına da öğretirse, o zaman tâ kıyâmete kadar, onun o büyük sevabı ve onunla amel edenin sevabı onun olacaktır.

17-) "Kim ki İslâmı ihyâ etmek niyetiyle ilimden bir bâb tahsil ederse, onun derecesiyle peygamberlik derecesi arasında, yalnız bir kalmış olur."

1:cool: "Bir mü'minde dört şey, dört ahlâk içtimâ ettiği zaman Cenâb-ı Hak, o dört ahlâkıyla ona cenneti vâcip etmiş olur.

a) Lisânında SIDK. (Doğruluk. Yâni yalan söylememek.)

b) Malda SEHA. (Yâni cömertlik.)

c) Kalpte meveddet, SEVGİ.

d) Hazırda ve gaybda olanlara NASİHAT etmek.

19-) "Kâhinlerden birisi gelecek, Kur'an'ı (Kur'an'ın hakikatlarını) öyle bir tarzda ders verecektir ki, ondan sonra, onun gibi o ders ve talimi veren olmayacaktır." (Kâhin : Hadisin metnindeki kâhinden murad, Allah-u lem, ilhâma mazhâr, gaybî umuru veyâhut gizli kalmış esrârı veyâhut mestur olan Hakaik-ı Kur'aniyyeyi ilhâm-ı ilâhi ile ders verecek birisi demektir. Bu ise, gaybî ve istikbâlî bir işâret,bir ihbâr-ı Nebevîdir)

20-) "Bir ilim talebesi ilim tahsil etmekteyken ölüm ve ecel gelse, vefât etse şehiddir."

21-) "Kur'an'ın hamelelerine ikrâm, hürmet ediniz." (Kur'an'ın hameleleriyse, ya Kur'an'ı hıfzedenlerdir, veyâhut Kur'an'ın hakikatlerini yaşayanlardır.)

22-) "Ulemâya hürmet ediniz, ikrâm ediniz. Çünkü ulemâ, peygamberlerin vârisidir."

23-) "İlmin efdali imân ilmidir. Bu ilimle az olan amel, ilim ile olduğu için menfâât verir. Fakat çok amel cehil ile olsa menfââtsizdir."

24-) "Cenâb-ı Allah (C.C), mü'min kulunu tecrübe ve imtihan için, musibet ve belaya giriftâr eder. Fakat, O'nun bu iptilâsı ve denemesi, o mü'min kulunun üstünde kerâmât ve ikrâmını izhâr içindir."

25-) "Said, fitnelerden uzak kalmış kimse, musibet ve fitneye giriftâr olduğu hâlde, sabreden kimsedir. Böyle adam ise, çok garip ve pek nâdirdir."

26-) "Muhakkak fitne gelmektedir. İbâdı (insanları) parça parça edecektir. Ancak âlimler ondan kurtulurlar."

27-) "Ahir zamanda, şiddetli ve dehşetli bir belâ gelecek. Herkese isâbet edecek. Ondan kurtulan olmaz. Ancak Allah'ın dinini bilen ve ona göre lisânıyla ve kalbiyle mücâhede eden bir adam kurtulacak. O ise, ona geçmişlerin mesleği sebkât etmiştir. Bir de, Allah'ın dinini bilip, tasdik eden birisi kurtulacak."

2:cool: "Benî Âdem'in en cömerti, en kerimi ve en sâhisi benim. Benden sonra, onların en kerimi, en cevâdı ise, bir recul, bir âdemdir ki; o âdem (hususi) bir ilim bilecek ve o ilmini neşredecektir. Kıyâmet gününde müstakilen bir cemaat hâlinde baas olunacaktır."

29-) "Kur'an'ı öğrenen ve öğreten, içindeki hakaikını ders veren bilmiş olsunlar ki; kıyâmet gününde onların cennete girmelerine, sâik ve delil ben olacağım."

30-) "Sakın bid'atlara yanaşmayınız. Çünkü, bütün bid'atlar dalâlettir. Bu dalâletler de, cehenneme dayanacaklardır."

31-) "Bizden gayrısına kendisini benzeten, bizden değildir. Sakın Yahudi ve Hıristiyanlara kendinizi benzetmeyiniz."

32-) "Cihâdın en efdali odur ki, eğri yolda olup, Hakka karşı mümânaat gösteren en cebbâr hükümdarlara, kumandanlara karşı hak söz söyleyendir."

33-) "Cihâdın en faziletlisi, kişinin kendi nefsi ve hevâsına karşı mücâhade etmesidir."


Risale-i Nur'un ders rahlesine oturan birisi için RİSALE-İ NUR, CEVŞEN-ÜL KEBİR'İ evrad olarak okuması ve bu kuranın balına kanaat etmelidir. haricinde nur arasa güneşe mukabil bir lamba bulur.

* "Der Tarîk-ı Nakşibendî lâzım âmed çâr terk:

Terk-i dünya, terk-i ukba, terk-i hestî, terk-i terk"
Mektubat ( 485 )

YANİ: Naki bendi tarikatında 4 esas vardır. DÜNYAYI TERK, AHİRETİ TERK, MEVCUD OLAN HERŞEYİ TERK, EN SONUNDA BU TERK ETTİKLERİNİ AKLINA GETİRİP GURURA DÜŞMEMEK İÇİN BU TERK ETTİKLERİNİ DE HATIRLAMAYI TERK EDECEKSİN.
 

ya.adem

New member
Cevaplarımın kaynagını belirtmedigimden, yanliş anlaşılmaya sebeb olmuş. Cevaplarımı bu sayfa'da, sizin cevaplarınız'da buldum.

Risale-nur okumak, birçok şey'i içine aliyor.

Risale-i nur'da, hem iman, hem zikir, hem ilim de oldugu için.
Insanın hem imanını kurtarır hem imanını yüceltir, hem zikir yapar, hem ilim ögrenir.

Ögrendikleriyle amel etse: sevabini alır.
Eger ögrendigi ilim ile, ilmi amel ederse, sevabini kat kat daha fazla alır.
Eger ögrendigini, ögretirse, ögrenen'in amel veya ilmi amel'ine göre yaptigi ibadet'lerın de sevabını alır.


Mehmed ıldırar'ın risale-i nur rüyalari, hakkındaki tavsiyenize baktım (youtube'den, 3 bölumlük her biri 1 saat'lik buldum): https://www.youtube.com/watch?v=Robt-b14JKo
Şuanlık sadece birinci bölumü izleyebildim, şuanlik aldigim dersler'den iki önemlisi:
- nakşibendi tarikat yolu ile said nursi yolu, ayni yere variyor.
- nakşibendi tarikati ile kur'an'dan (maddesel olmayan) yağ içiliyor, said nursi ile yani risale-i nur'lar ile kur'an'dan bal içiliyor.
Daha da ögrenecez bakalım.

Birde dün'mü, ondan önceki gün'mu, terki terk manası nedir diye (yanliş ve ters) olarak düsünüyordum, sayenizde onu da ögrenmiş oldum, terki terk: gurura düsmemek için bu terk ettiklerini de hatirlamayi terk edeceksin.
 

yozgati

Well-known member
12 tarikat mevzuyla alakadar
http://www.risaleforum.net/tasavvuf...er-112/168207-12-tarikat-ve-risale-i-nur.html
bu adresteki yazıma baka bilirsiniz.
* kaynak belirtmek her zaman hoş olur.
* On iki tarikat şunlardır:

1. Kadiriyye Tarikatı, Abdül Kadir Geylâni (Ö.470-561/1077- 1161)
2. Yeseviyye Tarikatı, Ahmet Yesevi (Ö. 562 H./ 1166 M.)
3. Rifaiyye Tarikatı, Ahmet er–Rifaî (Ö. 512-578/ 1036 H.)
4. Kubreviyye Tarikatı, Necmûddin el Kübra (Ö.540- 618/1145-1226)
5. Medyeniyye Tarikatı, Ebu'l Medyen b. Huseyn (Ö.527-594/ 1126-1197)
6. Desükiyye Tarikatı, İbrahim ed Desûki (Ö.676/1288.)
7. Bedeviyye Tarikatı, Şeyh Ahmet Bedevi (Ö.596-675/1200- 1276)
8. Şazeliyye Tarikatı, Ebul Hasan Takuyiddin Ali b.Abdullah eş Şazeli (Ö.656/1258)
9. Ekberiyye Tarikatı, Muhyiddin İbnül Arabi (Ö.560- 638/1165-1240)
10. Mevleviyye Tarikatı, Mevlânâ Celalûddinî Rumi (Ö.604- 672/ 1207-1273)
11. Sa'diyye Tarikatı, Sa'duddin Muhammed el Cebbârî (Ö.792/ 1387)
12. Nakşibendiyye, Muhammed Bahauddin Nakşibendi (Ö.718–792/1318–1389).(3)

bütün bu tarikatların esas noktası hakaik-i islam vel imaniyenin inkişafıdır. Risale-i nur da bu vezaifi en mükemmel yapmaktadır.
tarikatta son nokta HAYRET MAKAMIDIR. ONDAN ÖNCE FENA FİŞŞEYH, FENA FİRRASUL, FENA FİLLAH VE EN ÜST MERTEBESİ FENA FİL İHVANDIR. RİSALE-İ NURDA İSE BAŞLANGI. FENA FİL İHVAN VE HAYRET MAKAMIDIR.


rİSALE-İ NUR SADECE nakşi tarikatı ile aynı değil bütün tarikatların esası ve hülasası - özeti var içerisinde

* .:YOZGATNUR66:. Milletin Zaafı Diyanettir! - yozgatnur66 - Blogcu.com
* youtube de yozgatnur ismi ile sitelerimiz ve kanalımız mevcuddur.

* tarikat yozgatnur - YouTube.
 
Son düzenleme:
Üst