Bediüzzaman hazretlerinin 1922-1923 ankara hayatının özeti

yozgati

Well-known member
BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNİN 1922-1923 ANKARA HAYATININ ÖZETİ

1922 Bediüzzaman Davet Üzerine İstanbul’dan Ankara’ya Gelir


Van Valîsi ve Millet Meclisi’nde meb’us dostu Tahsin Bey vasıtasıyla Ankara’ya davet vaki’ oldu. Üstâd bu da’vete icabet etti. Önceden talebelerinden Tevfik Demiroğlu, Molla Süleyman ve Binbaşı Bitlis’li Refik Bey’i yolladı. Milli Hükûmeti onun adına desteklemek üzere Ankara’da görünmeleri için gönderdi.

Tevfik Demiroğlu’nun kendi ifadesinde: “Üstâd ilk önce beni Ankara’ya göndermişti. Bilâhare kendisi de ısrarla istenince geldi” demektedir.

Bediüzzaman Hazretleri 19 Kasım 1922 günü yeğeni Abdurrahman ile birlikte trenle Ankara’ya gelir. İkametgâh olarak Hacıbayram Camii’nin tekyesinin misafirhane bölümünde kalır.

Ankara’ya gelir gelmez, ilk önce Ankara kal’asının başına çıkar ve orada halet‑i ruhiyesinin tercümanı olan Fârisi beyitleri kaleme alır. Üç gün sonra da, yani 22 Kasım 1922 Perşembe günü Millet Meclisi’ni ziyaret eder. O günü Millet Meclisi’nde Hoş‑âmedi merasimi ve alkışlamalarla, tanışmalarla geçer.

Daha sonraki günlerde hükûmet ve Meclis’in a’zalarıyla tanışma ve konuşmalarla devam eder. Bu arada M. Kemal Paşa, Bediüzzaman’a büyük iltifatlarda bulunur ve taltif etmek ister. İlk başta umum Kürdistan’a Şeyh Sinusî yerine üçyüz lira maaşla umumi vâizlik vazifesini teklif eder. Ayrıca da ‑eğer isterse‑ meb’usluk, Diyanet riyasetinde büyük me’muriyet ve hususî bir köşk tahsisi ve daha ne isterse yerine getirileceğini teklif eder.

Daha sonraki günlerde, Medreset‑üz‑Zehra’sı için Meclis’e verilmiş kanun teklifi, mevcut ikiyüz meb’ustan M. Kemal Paşa’nın içinde olduğu 163 gibi kahir bir ekseriyetle kabul edilir.

1922 Lozan Konferansı

Bediüzzaman Hazretleri Ankara’ya ilk teşrifleri sırasında, yani Meclisi ziyaret ettiği gün olan 22 Kasım 1922’de İngilizler, Türkleri Lozan Konferansı’na davet etmişlerdi. Lozan Konferansı’na Türk hükûmetini temsilen heyet baş murahhası olarak İsmet İnönü gönderildi.

Lozan Konferansı’nın ilk açılış konuşmasını yapan İngiliz heyeti başkanı olan, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Gurzun idi. Bu herif konuşmasında: “Türklere istiklâliyetin tanınması için dört şart lâzımdır” diyordu. şartlar şunlardı:

1‑ Hilâfetin tam manasıyla Türkiye’den ilga edilmesi

2‑ Halifenin hudut dışına sürülmesi

3‑ Halifenin tüm mal varlığına el konulup müsadere edilmesi

4‑ Türk Devleti’nin laikliğe dayandığını resmen ilân etmesi


1923 1 Şubat’da Bediüzzaman Meclis’de mebuslara hitaben bir beyanname neşreder, Bediüzzaman’ın 19 Kânun‑i Sani 1338 - 1 Şubat 1923’de Milli Hükûmet erkânını ve meb’usları namaz kılmaya ve İslâmî Şeair ve An’aneleri yerine getirmeye dair irşadkâr beyannamesinin dağıtılmasından sonra, M. Kemal Paşa ile arasında şiddetli bir münakaşa hadisesi vaki’ olur.

Bediüzzaman Hazretleri Ankara’ya gittikten 2 ay on gün sonra, adı geçen beyannameyi neşretmiştir. Ondan evvelki yetmiş günlük zaman zarfında Milli Hükûmet erkânı, özellikle Reisicumhur M. Kemal Paşa onunla çok yakından ilgilendikleri ve her arzusunun yerine getirileceğine dair söz ve va’dleri olmuştu. Ancak beyannamenin neşri üzerine vaziyet değişiverdi. Şöyle ki:

Beyannamenin bir suretini Kâzım Karabekir Paşa, M. Kemal Paşa’ya okuduktan sonra, her nedense M. Kemal Paşa çok ziyade hiddetlenmiş ve kendini zaptedemiyerek; Büyük Millet Meclisi’nin Divan‑ı Riyaseti’ne, diğer bir rivayette meclisin teneffüs salonuna girdiğinde; Bediüzzamanın ellerini kollarını çemremiş, abdest almış, soba başında mendilini kurutmakta ve altmış kadar meb’uslarla sohbet etmekte olduğunu görünce, daha da çok hiddete gelerek:

“Hocam! burası Millet Meclisidir, bu ne hal?.. Biz seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikirler beyan edesin. Sizin yüksek fikirlerinizden istifade edelim. Siz geldiniz, en evvel namaza dair şeyler yazdınız, aramıza ihtilâf verdiniz!” diyerek şiddetli bağırmış.

Bunun üzerine, daha çok hiddetlenen Bediüzzaman: “Evet, burası milletin meclisidir...” ve devam ederek: “Paşa, Paşa! Kâinatta en yüksek hakikat imandır. İmandan sonra namazdır. Namazı kılmıyan hâindir, hâinin hükmü merduttur..” şeklinde ciddî ve sert bir mukabelede bulunur. Üstâd’ın bu sert mukabelesi ve şiddetli cevabı karşısında M. Kemal Paşa hiddetini ‑zahiren‑ geri almış ve: “Hocam haklıdır...” diyerek işi yatıştırmış, hem de Bediüzzaman’a tarziye vermiştir.

İstanbul Müftülerinden merhum A. Fikri Yavuz’un N. Şahiner’e şifahen anlattığı rivayetinde ise Hz. Üstâd M.Kemal’e: ”Evet, burası Milletin Meclisidir, senin babanın çiftliği değildir” diyerek cevap vermiş...

Zübeyr Ağabeyin Not Defterinde “M. Kemal Paşa ile mûnakaşasından sonra, onun Üstâd’a karşı tarziye şeklini şöyle anlatıyor:

“Efendim, ben biraz evvel arkadaşlarımla yaptığım bir münakaşadan sonra buraya gelmiştim. Hiddetim size karşı değildir. Siz haklısınız” diyerek tarziye vermek suretiyle mukabelede bulunmuştur.”

Bu hadiseden sonra Bediüzzaman Hazretleri dört ay kadar bir zaman daha Ankara’da kalmış ve bu arada Habab ve Zeyl‑i Habab adlarında iki tane Arabî risalesini orada te’lif edip, tab’ ettirmiştir.

İlk dönem Siverek Milletvekilliği yapmış, merhum Abdülğani Ensari’nin hatırası:

“Paşalar, kumandanlar ve meb’uslar Atatürk’ün karşısında değil sertçe konuşmak, belki bazıları titrerlerken; Üstâd Hazretleri ise, bir çocuğu azarlar gibi onu azarladı.”

Yine Abdûlğani Ensarî Efendi, son bir hatırasını da şöyle anlatmıştır:

“Üstâd Hazretleri’nin Ankara’dan ayrılacağı zamana yakın günlerde, bir gece rü’yamda gördüm ki:

Peygamber (A.S.M.) Efendimiz sahabe ve yârânı ile birlikte, tam Meclis’in üstünden göğe doğru uçarak yükselip gittiler, gittiler!.. Ta, kayboluncaya kadar gittiler.

Ben sabahleyin bu rü’yamı Üstâd Hazretleri’ne hikâye ettim. Çok üzüldü, müteesir oldu. Epey düşündü, sonra bana dedi:

-Ey Ensari! Bu rü’ya işaret ediyor ki; artık sizin Meclisinizde iman nuru, mâneviyat ve ruhaniyyat te’siri uçtu, gitti..”

Bediüzzaman’ın Ankara’da zehirlenmesi

Bir ara Meclis’te tifo salgını bahanesiyle, Bediüzzaman’ın da meclisle sıkı münasebetinden dolayı herkesi aşıladıkları gibi, onu da aşıladılar. Fakat onun aşısı başka bir aşı... Bir kaç adamı bir anda öldürebilecek dozda olan bir zehirle onu aşıladılar.

1923 Medresetüz‑Zehra isimiyle bir Dârül Ulûm‑u İslâmiyye teşebbüsü

“Kayseri meb’usu Âlim Efendi ile yüzaltmış altı refıkinin Van’da Medreset‑üz Zehra nâmiyla bir medrese küşadına kanun teklifi (2/671)

Medreset’üz‑Zehra’nın tesisi hakkında 17 Nisan 1339 da (30 Nisan 1923) Kayseri Meb’usu Alim Efendi ile 166 arkadaşı tarafından imzalanarak, BMM’si başkanlığına sunulan kanun teklifinin metni bir kısmı şöyledir:

Türkiye Büyük Millet Meclis’i

Riyaset‑i Celilesi’ne

Harb‑î Umumi’den evvel Kosova medresesine tahsis olunan yirmibin altın liradan onyedi bin altın, Van’da yapılacak “Medresetüz‑Zehra” isimiyle müsemma bir dârül ulûm‑ı İslâmiyye’ye tahsis edilmişti. Van valisi Tahsin Bey’in ve aşâirin teşebbüsü ile temeli atıldı… “

Böylece, Miladî takvim hesabıyla 4 Mayıs 1923 Çarşamba günü Encümene giden Kanun, Encümence de kabul edilerek, 19 Kasım 1923’te Meclis Başkanlığı’na gönderilmiştir. Meclis Başkanı’da kanun layihasını 22 Aralık 1923’te Meclis Genel Kuruluna sunmuş, buradan aynen geçtikten sonra, 25 Aralık 1923 te şer’iyye ve maarif encümenlerine gönderilmiştir.

Bediüzzaman Hazretleri, bütün bunların neticesini almayı beklemeden Ankara’dan ayrıldı, çekildi, Van’a gitti.

Haşiye- Dipnot:
(Bediüzzaman Said Nursi Mufassal Tarihçe-i Hayatı Abdülkadir Badıllı)
 
Üst