Kelime Analizi 60: İntikam

kenz-i mahfi

Sorumlu
İNTİKAM (Arapça) Öç alma, hınç ve acı çıkarmak manalarına gelmektedir.

Arapça “nekame” kökünden türetilmiştir. “nekame” kelimesi hıncını çıkarmak, intikam almak, kin beslemek, nefret etmek, çekememek” gibi manalara gelmektedir.

“İntikam” kelimesinin dilimize geçmiş manası “öç almak” olduğu halde Lisan-ül Arab’ta manası “suçluyu cezalandırmak suretiyle beraberliği sağlamak, altta kalmamak. Allah (CC) için kullanıldığında ise dilediğini suçuna denk bir ceza ile cezalandırmak suretiyle adaleti sağlamak” manasına gelmektedir.

“El-Müntakim” Cenab-ı Hakk’ın isimlerindendir. Cenab-ı Hakk’ın ismi olarak kullanılan intikam kelimesi, müstehak olunan miktarda cezalandırmak manasına gelir. Allah (CC)’ın intikamı, bir öç alma, hıncını çıkarma değil, zalimleri ve kafirleri, müminlere yaptıkları zulüm ve haksızlıklardan dolayı cezalandırmaktır ki bu cezanın büyük çoğunluğu ahirette tecelli eder. “Zulüm etmeksizin intikam alan” manasında olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca “Asilerin belini kıran, canileri cezalandıran” manasına da gelmektedir.

İlahi intikamın ilk muhatapları, insanları şirk, küfür, dalâlet ve sefahet yoluna sürüklemek için çalışan din ve ahlak düşmanlarıdır. Cenab-ı Hakk bunlardan bile intikamını hemen almaz ve onlara tevbe etmeleri için süre tanır. Yaşadıkları sürece, bütün kainatı onlara hizmet ettirir, onları rızıklandırır ve besleyip büyütür. Tevbe etmeyerek isyanında ısrar eden kimseler için Müntakim ismini tecelli ettiri. Elbette ki bu tecellinin büyük kısmı ahirette tecelli eder. Çünkü intikam mahalli ahirettir. Bu ismin tecellisine mazhar olacak bir başka güruh ise zalimlerdir. Zalimler, kul hakkına tecavüz etmekle, kendilerinde bu ismin tecelli etmesini bir bakıma istemiş olurlar. Müminler, bu ismin tecellisinden şiddetle sakınmalıdırlar, zulüm ve haksızlıktan korunmalıdırlar.

Cenab-ı Hakk’ın “Müntakim” ismi “suçluları adaleti ile müstehak oldukları cezaya çarpan” demektir. Dilimizde “intikam” kelimesi bir “öç alma” manasında kullanıldığı halde Arapça’da suçluya cezasını verme manasında kullanılmaktadır. Cenab-ı Hakk’ın intikamı ile insanların intikamı arasında 4 fark bulunmaktadır.

Bunlar:
1- Allah’ın intikamı, bütün yalanlayanları ve şirk koşanları kapsamaktadır. İnsanların intikamı bu kadar geniş değildir.
2- Allah’ın intikamı, kulun emir ve yasaklarına uymaması, kendisi ve Resulü’ne itaat etmemesi nedeniyledir. İnsanlarda böyle bir intikam şekli yoktur.
3- İntikam alma gücünü sürekli olmasıdır. İntikamı hak eden hiçbir kul O’ndan kurtulamaz. İnsanlarda böyle bir güç ve süreklilik yoktur.
4- Allah’ın intikam alması başkasının eziyet görmesine bağlı değildir. İntikam almak için başkalarının yardımına ihtiyacı yoktur. İnsanlar ise aciz mahluklardır, yardıma ihtiyaç duyarlar.

Allah’tan başka gerçek intikam sahibi yoktur. Müntakim, kişiye yaptığının acısını tattıran demektir. Aciptir ki Türkçe’mize yanlış bir mana ile geçen kelimelerdendir. “Adam intikamını aldı” denildiğinde Arapça’dakinden çok farklı bir mana çıkmaktadır. Araplarda bu manada öç almak çok meşhurdur. Çok güçlü kabilelerden birinin reisinin oğlunu bir oyunda çıkan kavgada rakibi öldürür. O güçlü kabilenin reisi, oğlunu öldüren kabilenin bütün erkeklerini bir gece baskınında öldürüyor, geriye kalan kadın ve çocukları da esir alıyor ve onlara diyor ki “öcümü hala aldım demiyorum!” İşte insanoğlu böyledir, böyle azgındır.

Arapça’da “nakm” kelimesi bir şeyin inkarına, ayıplığına veya reddine delalet eder. “Nıkme” kelimesi ise nimetin mukabili yani zıddı olarak kullanılmaktadır. İşlenilen bir kabahatten veya kötülükten dolayı insanın başına gelen belaya verilen isimdir. Böylelikle kötülün yapandan intikam alınmış, yaptıklarının acısı kendisine tattırılmış olur. Allah’ın intikamı kulun intikam almasına benzemez.

“Nıkme” kelimesi sadece sahibinin zararını hedef alır. “Bela” ise bazen sahibine faydalı da olabiliyor. Onun için bu iki kelime arasında böyle ince bir fark vardır.Çünkü “bela” kelimesi aynı zamanda imtihan demektir. İmtihan ise sadece zarar ile olmaz. “Nıkme” ilk aşamada değildir, fakat “bela” ilk aşamada olabilir. “Nıkme” daima bir kötülüğü yaptıktan sonra gelir. Cenab-ı Hakk “bela”yı kulunu her zaman için imtihana tabi tutmak maksadıyla verebilir. Onun için “bela” her zaman bir kötülüğün neticesi değildir. Onun için “bela”ya maruz kalana “kim bilir neler yaptı” denilmez. Böyle düşünmek su-i zandır. İlla ki bir şey yapması gerekmez. İnsanlar arasında şöyle bir tuhaf durum vardır. Bu vaziyet yani bela eğer sevdiğimiz birisinin başına geldiğinde ismine “imtihan” dediğimiz halde, sevmediğimiz birisinin başına geldiğinde “acaba ne yaptı ki böyle başına geldi” deniliyor. “Nıkme” ile “ikab” kelimesi arasında da ince bir fark vardır. “nıkme” kelimesi kulun nimetten mahrum kalması, “ikab” ise kulun ödülden mahrum kalmasıdır.Çünkü intikam “in’am”ın, “ikab” ise “sevab”ın mukabili yani zıddıdır. “Sevab” kelimesi Arapça “sevb” yani “elbise” demektir. Sevab aslında ruhun elbisesidir. Bu kelime sonra analiz edilecektir. İnsanın bedeninin çıplak olması nasıl bir aşağılık ise ruhunun da sevabsız olması öyledir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
İntikam kelimesinin manasında Allah’tan korkmak da vardır. Allah’tan korkmak aslında bizim anladığımız bir manada korku olmayıp, Allah’ın sevgisini kaybetmekten gelen bir korkudur. Zararlı bir mahluk veya yılandan korkmak gibi değildir.

Bu makamda “haşyet” ile “havf” arasındaki bir ayrıntıya da değinelim. “haşyet” korkulan şeyin azametinden dolayı korkulmasıdır. “havf” ise korkanın güçsüzlüğünden dolayı korkmasıdır. Bir insanın insandan korkması ise sevdiği için itaat etmesi arasında çok fark vardır. Yani insandan korkmak, sevdiği için itaat etmek demek değildir. Korku bir duygu olup, insanın hayatını idame etmesi için Cenab-ı Hak tarafından verilmiştir. Yalnız bu korku haddi aşarsa fobi olur ki bu bir ruh hastalığıdır.

Kur’an’da “namaz, oruç” gibi farzları yapmamanın dünyevi bir cezasından bahsedilmemiş olduğu halde, cinayet gibi bir kötülüğün dünyevi cezasından bahsedilmiştir. Birincisi Cenab-ı Hakk’ın hukukuna ait olduğu halde, cinayet gibi bir kötülük kulun hakkına girmektedir. İşte Müntakim ismi böyle durumlarda tecelli etmektedir.

Tarihin sahnelerine baktığımızda Amerika’nın Avrupalılar tarafından işgalinde, kısa sürede milyonlarca insanın hunharca öldürüldüğünü ve hatta 10 sene gibi kısa bir sürede 4 milyon insanın yani yerlinin nasıl katledildiğini tarihler yazmaktadır. İşte Amerikanın keşfi böyle zulümlere sahne olmuştur. Bu yazdıklarımız sadece tarihin küçük bir dönemindeki zulümlerdir. Şimdi Cenab-ı Hak “Müntakim” olmasın mı? İnsan bu vahşete şahit olunca “Zalimler için yaşasın Cehennem” demez mi? Bu durumda “Ya Müntakim” demekten başka ne diyebiliriz? Ya bu sessiz mazlumların intikamını kim alacak? Zalimlere yaptıklarının hesabını kim soracak? Eğer Cenab-ı Hakk’ın böyle bir ismi olmasaydı asıl anlaşılmayan durum bu olmayacak mıydı?
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Kur’an-ı Kerim’de Müntakim isminin iki kuralı vardır.
1- Müntakim ismi geldiği her yerde mutlak değil mukayyed olarak zikredilmiştir. Müntakim olarak hiç kullanılmamıştır. Bu durum arada bir mesafenin olduğuna işarettir. Yani Allah (CC), intikam ile arasına mesafe koymuştur.
2- “Züntikam” olarak zikriyle “İntikam sahibi” manasında kullanılmıştır. Bizzat intikamı doğrudan bir isim olarak almayıp, arasına mesafe koymuştur. Bu durum ise O’nun rahmetindendir. Zülcelal isminde olduğu gibi… İşte burada bir rahmet vardır.

Bu dünyada sorumluluk bilincini yerine getirene ödül verildiği gibi, sorumluluk bilincini yerine getirmeyene de ceza verilmelidir. Takva, sorumluluk bilinci ise, salih amel dahi sorumlu davranıştır.

Secde Suresi 22. ayette: “Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatıldığında sonra ondan gerisin geri yüz çeviren ona sırtını dönenden daha zalim kim vardır. Hiç şüpheniz olmasın ki mücrimlere karşı intikam sahibiyiz” Burada acaba Allah’ın intikamı dünyada mı, ahirette mi, yoksa her ikisinde midir? Kur’an’a bakıldığında her üçü de geçerlidir diyebiliriz. İlahi intikam kulun yaptığı zulümlerin acısını ona tattırmaktan ibaret olup, bizim anladığımız manadaki “öç almak” değildir.

“İntikam” kelimesinin Kur’an’daki kullanımına baktığımızda Cenab-ı Hakk için “intikame” kelimesi kullanılırken, kulların hakkı için “nekame” kelimesi kullanılmıştır. Yani aynı şey için farklı fiiller kullanılmıştır. Burada da gösteriyor ki “intikam” Cenab-ı Hakk mahsus, “nekame” ise kullara mahsustur. Burada yine ince bir nükte vardır. Kulların Allah’a iman etmesinden dolayı onlara ceza yani “nıkmet” verenler, Cenab-ı Hakk’ın “Müntakim” isminin tecellisine uğramışlardır. Şimdi bu ceza verenlerden kimler kaldı? Şimdi bu zamanda iyilerin iyiliği, kötülerin kötülüğü anlatılmaktadır. Demek ki kötülük yapanın, kötülük yanına kâr kalmıyor. İyiler ve kötüler öldüğü halde, iyilik ve kötülük ölmüyor.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Kur'an-ı Kerim'de Ashab-ı Uhdud'dan bahsedilmiştir. "Uhdud" kelimesi "Çukur, hendek, ark" manalarına gelmektedir.

Ashab-ı Uhdûd'un kimler olduğu ve ne zaman nerede yaşadığı hakkında çok değişik rivayetler ve her bir rivayetin uzunca birer hikâyesi vardır. Bu rivayetlere göre olay; Yemen, Necrân, Irak, Şam, Habeş, Mecûsî veya Yahûdî kralları tarafından meydana getirilmiştir. Allah'a inanmayan kâfir bir beldenin kralı, Allah'a inananları dinlerinden çevirmek, tekrar kendi sapık dinine döndürmek için müminlere eziyet eder, uzunlamasına ve derin hendekler, kanallar (Uhdûd) kazdırır. Bu hendeklerin içine büyük ateşler yakılır. Allah'a inanmaktan başka hiçbir günahı olmayan müminler hendeğin başına getirilir, Allah'a imanda ısrar edenler ateşe atılır, küfre dönenler ateşten kurtarılır. Bütün bu zor durumlarına rağmen müminler imanından dönmez ve ateşe atılırdı. Müminleri ateşe atan bu zalimler, hendeğin etrafına oturmuş olarak yaptıkları bu zulmü zevkle seyrederlerdi. Fakat Cenâb-ı Allah o kâfirleri, aynı ateşle veya başka bir yolla helak etmiştir. Çeşitli rivayetlerin bildirdiğine göre, binlerce mümin bu hendeklere atılmış, fakat Allahu Teâlâ müminlerin ruhunu, ateşe düşmeden önce kabzetmek suretiyle onları, ateşin azabından kurtarmıştır.

Bu hadisenin zamanı kesin olarak bilinmemekle beraber, İslâm'a yakın bir zamanda, büyük bir ihtimalle de Hz. İsa'dan sonra olmuş, Mekke müşrikleri ve müslümanlar tarafından da bilinmekte idi. Bu hadiseyi Kur'an'da anlatmak suretiyle Cenâb-ı Allah, Mekke'de çeşitli eza ve cefaya uğrayan müslümanların mutlaka bundan kurtulacaklarını ve müslümanlara eziyet eden Mekkeli müşriklerin, Ashab-ı Uhdûd gibi cezalandırılacağını dolaylı bir şekilde açıklamaktadır. Şüphesiz ki bu ayetler, sadece o zamanın insanlarına hitap etmemekte, geçmişte olduğu gibi gelecekte de imana, dine ve inananlara yapılacak kötülük ve zulümlerin mutlaka Allah'u Teâlâ tarafından cezalandırılacağını ifade etmektedir. Bu durum, Kur'an kıssalarının en önemli özelliklerindendir.

Hâdise, Kur'an-ı Kerîm'de şöyle dile getirilmektedir:

"Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak çevresinde oturup, inanmış kimselere, dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenlerin canı çıksın. Bu inkârcıların inananlara kızmaları; onların sadece, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin bulunan, övülmeye lâyık ve güçlü olan Allah'a inanmış olmalarındandır. Allah her şeye şahittir. Fakat, inanmış erkek ve kadınlara işkence ederek onları dinlerinden çevirmeye uğraşanlar, eğer tövbe etmezlerse, onlara Cehennem azabı vardır. Yakıcı olan azap da onlaradır. Şüphesiz, inanıp yararlı işler yapanlara, içlerinden ırmaklar akan Cennetler vardır. Bu, büyük bir kurtuluştur. Doğrusu Rabbi'nin yakalaması amansızdır
 

teblið

Vefasýz
[FONT=Lucida Grande, Verdana, Arial]Allah razı olsun hocam güzel bir konuya temas ettiniz;

[/FONT]Her mağdur olan intikam hırsına kapılmıyor, bu günün yarını da var, hesap sorucu olarak Allah (c.c.) yeter diyor. Kıyamette adalet tecelli edecek, her hak sahibine hakkı tam olarak verileceğine göre kin gütmenin, intikam alma hırsıyla ömür harcamanın hiçbir faydası yoktur. En güzel ve tek çıkar yol Allah (c.c.)’a bağlanmak, O’nun adaletine güvenmektir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
[FONT=Lucida Grande, Verdana, Arial]Allah razı olsun hocam güzel bir konuya temas ettiniz;

[/FONT]Her mağdur olan intikam hırsına kapılmıyor, bu günün yarını da var, hesap sorucu olarak Allah (c.c.) yeter diyor. Kıyamette adalet tecelli edecek, her hak sahibine hakkı tam olarak verileceğine göre kin gütmenin, intikam alma hırsıyla ömür harcamanın hiçbir faydası yoktur. En güzel ve tek çıkar yol Allah (c.c.)’a bağlanmak, O’nun adaletine güvenmektir.

Cümlemizden inşaallah değerli kardeşim.

Risale-i Nur Külliyatı'nda "intikam" kelimesi 70 defa zikredilmiştir.
Müntakim kelimesi 4 defa ve nıkmet kelimesi ise 14 defa zikredilmiştir.

Cenab-ı Hakk'ın isimlerinden olan "El-Müntakim" ise 25. Söz'de sadece 1 defa zikredilmiştir.
 
Son düzenleme:
Üst