Risale Açıklamalı 42 - Ruhun Yaşayabilmesi İçin Üç Kuvvet

Eddaî2

Well-known member

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

Esselamün aleyküm ve rahmetullah.

Açıklamalı derslerimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Anladıklarımızı paylaşmaya, anlamadıklarımızı da birlikte anlamaya çalışalım inşaallah. Selam ve dua ile.


[BILGI]Tagayyür, inkılâp ve felâketlere mâruz ve muhtaç şu insan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet ihdas edilmiştir. Bu kuvvetlerin,

Birincisi,
menfaatleri celp ve cezb için kuvve-i şeheviye-i behimiye,

İkincisi, zararlı şeyleri def için kuvve-i sebuiye-i gadabiye,

Üçüncüsü, nef’ ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz için kuvve-i akliye i melekiyedir.

Lâkin, insandaki bu kuvvetlere, şeriatça bir had ve bir nihayet tayin edilmişse de, fıtraten tayin edilmemiş olduğundan, bu kuvvetlerin herbirisi, tefrit, vasat, ifrat namıyla üç mertebeye ayrılırlar.

Meselâ, kuvve-i şeheviyenin tefrit mertebesi humuddur ki, ne helâle ve ne de harama şehveti, iştihası yoktur. İfrat mertebesi fücurdur ki, namusları ve ırzları pâyimal etmek iştihasında olur. Vasat mertebesi ise iffettir ki, helâline şehveti var, harama yoktur.

İhtar: Kuvve-i şeheviyenin yemek, içmek, uyumak ve konuşmak gibi füruatında da bu üç mertebe mevcuttur.

Ve keza, kuvve-i gadabiyenin tefrit mertebesi, cebanettir ki korkulmayan şeylerden bile korkar. İfrat mertebesi tehevvürdür ki, ne maddî ve ne mânevî hiçbir şeyden korkmaz. Bütün istibdadlar, tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür. Vasat mertebesi ise şecaattir ki, hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşru olmayan şeylere karışmaz.

İhtar: Bu kuvve-i gadabiyenin füruatında da şu üç mertebenin yeri vardır.

Ve keza, kuvve-i akliyenin tefrit mertebesi gabâvettir ki, hiçbir şeyden haberi olmaz. İfrat mertebesi cerbezedir ki, hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya malik olur. Vasat mertebesi ise hikmettir ki, hakkı hak bilir, imtisal eder; bâtılı bâtıl bilir, içtinap eder.


İşaratü'l-İ'caz[/BILGI]


[TAVSIYE]Diğer derslerimiz: Risale Açıklamalı[/TAVSIYE]
 

Eddaî2

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 56 - Ruhun Yaşayabilmesi İçin Üç Kuvvet


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ


[NOT]Tagayyür, inkılâp ve felâketlere mâruz ve muhtaç şu insan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet ihdas edilmiştir. Bu kuvvetlerin,

Birincisi,
menfaatleri celp ve cezb için kuvve-i şeheviye-i behimiye,

İkincisi, zararlı şeyleri def için kuvve-i sebuiye-i gadabiye,

Üçüncüsü, nef’ ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz için kuvve-i akliye i melekiyedir.
[/NOT]


İnsanoğlu sürekli değişimlere ve felaketlere maruz bir varlık. Rahm-ı maderde başlayan hayat macerası, ölümle son bulana dek, hem fiziki hem de manevi birçok değişimlere maruz kalıyor. Allah cc. bu mahiyette olan bir insan ruhunun yaşayabilmesi için onun bedeninde üç kuvvet yerleştirmiş.

Bu kuvvetlerden birincisi; Kendine menfaatli olan şeyleri tercih etmesi için verilen, kuvve-i şeheviye-i behimiye yani insandaki isteme ve şehvet kuvveti. Yemek, içmek, uyumak gibi. Kuvve-i şeheviye-i behimiye hissi insanda olmazsa, yemeğe olan ihtiyacını anlayamaz. Haliyle çok geçmeden açlıktan ölür. Allah cc. insanın bütün zaruri ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için bu hissi vermiştir.

İkincisi; Zararlı şeyleri kendinden uzaklaştırmak ve def etmek için verilen, kuvve-i sebuiye-i gadabiye yani zararlı şeye karşı nefret, hiddet kuvveti. Çok yüksek bir yerden atlayınca, insan ölüm riskinin yüksek olduğunu bilir. Allah cc. insanın hayatını riske atan tehlikelerden korumak için de kuvve-i sebuiye-i gadabiye hissini vermiştir. Ateşe dokunmak, kışın ortasında yazlıkla dışarıya çıkmak gibi misallerde verilebilir.

Üçüncüsü ise; Faydalı ve zararlı şeyleri ve iyi ile kötüyü birbirinden ayırmaya yarayan kuvve-i akliye-i melekiye yani aklımız, akıl melekemiz. Akıl olmazsa, neyin kendimize fayda verip, neyin zarar vereceğini bilemeyiz.

Mesela ilk kuvvet kuvve-i şeheviye-i behimiye (istek ve şehvet hissi), ihtiyaca binaen yemeği istetiyor. Peki bu vücud ne ile beslenir, hangi yiyecekleri kabul eder, hangisi faydalıdır, hangisi zararlıdır ?

Uykuyu isteten kuvve-i şeheviye-i behimiyemizdir (istek ve şehvet hissi). Ancak hangi saatte uyumak zararlıdır, hangi saatte uyumak faydalıdır, ne kadar uyumalıdır ?

Bunun gibi fayda ve menfaatleri ayırabilmesi için Allah'ın cc. insana verdiği his, kuvve-i akliye-i melekiyedir.

"şu insan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet ihdas edilmiştir." Saydığımız bu üç kuvvet insan ruhunun selameti için verilmiş. Yani insan ruhunun, huzur içinde yaşayabilmesine yarayan hisler. Bu hisler olmazsa ya da Allah'ın istediği tarzda fıtrata uygun bir şekilde kullanılmazsa ruh sıkılır, daralır, huzur bulamaz. Bir anlamda ölür. Bu kuvvetlerin nasıl kullanılması gerektiğini, sonraki paragraflardan anlamaya çalışalım inşaallah.
 

Eddaî2

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 56 - Ruhun Yaşayabilmesi İçin Üç Kuvvet

[NOT]Lâkin, insandaki bu kuvvetlere, şeriatça bir had ve bir nihayet tayin edilmişse de, fıtraten tayin edilmemiş olduğundan, bu kuvvetlerin herbirisi, tefrit, vasat, ifrat namıyla üç mertebeye ayrılırlar.
[/NOT]


menfaatleri celp ve cezb için kuvve-i şeheviye-i behimiye, (menfaat veren şeyleri isteme hissi, şehvet hissi)

zararlı şeyleri def için kuvve-i sebuiye-i gadabiye, (zararlı şeylerden korunma ve onları uzaklaştırma hissi, gadab, öfke, hiddet hissi)

nef’ ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz için kuvve-i akliye i melekiyedir. (iyi ile kötüyü, faydalıyla zararlıyı birbirinden ayırma hissi. Akıl, şuur melekemiz.)



Ruhumuzun yaşayabilmesi için verilen bu kuvvetlere, Allah cc. bir sınır koymamış, serbest bırakmış. Ancak şeriatla (Kur'an, sünnet vd.) bir had tayin etmiş, sınırlamış. Yani bu hisleri cüz'i irademizle az ya da çok veyahutta normal derecede kullanabiliyoruz. Şeriat ise, bu kuvvetlerin nasıl kullanılacağını tayin ediyor. Mesela şeriata göre Allah'ın nimet olarak verdiklerinden, ihtiyaç sahibi olanlara vermemiz gerekiyor. Bu şeriatın tayin ettiği sınır. Bazı insan bunu gerektiği şekliyle yapıyor yani ayete, hadise göre. Bazısı ne kadar kazanırsa kazansın, elindekini kimseyle paylaşmıyor ve bazısı da var ki, elindekini müsrifane dağıtıyor. Misalde görüldüğü gibi hisleri kullanmada bir sınır sözkonusu değil. Cüz'i iradeyle nasıl istersek o şekilde kullanabiliyoruz bu hisleri.

Fıtraten bu kuvvetlere sınır konulmadığından bunların herbirinden üç mertebe ortaya çıkmış. Bunlar ifrat (haddini aşma, aşırıya gitme, aşırılık), tefrit (ifradın zıddı, yani olması gerekenden çok az olan, normalin altında) ve vasat (herşeyin orta yolu, ifrat ve tefritin ortası, birşeyin olması gereken hali)
 

Eddaî2

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 56 - Ruhun Yaşayabilmesi İçin Üç Kuvvet

[NOT]Meselâ, kuvve-i şeheviyenin tefrit mertebesi humuddur ki, ne helâle ve ne de harama şehveti, iştihası yoktur. İfrat mertebesi fücurdur ki, namusları ve ırzları pâyimal etmek iştihasında olur. Vasat mertebesi ise iffettir ki, helâline şehveti var, harama yoktur.[/NOT]

Misallerden konuyu biraz daha iyi anlamaya çalışalım inşaallah.

Kuvve-i şeheviye yani şehvet hissimiz.

Bu hissin tefrit mertebesi; helal ya da harama karşı şehvet duymamaktır.

İfrat mertebesi; haramı-helali dikkate almaksızın, namusları, ırzları ayaklar altına almaktır, çiğnemektir.

Vasat mertebesi ise; şeriatin koyduğu sınırdır. Şehveti sadece helaline vardır, harama yoktur.


[NOT]İhtar: Kuvve-i şeheviyenin yemek, içmek, uyumak ve konuşmak gibi füruatında da bu üç mertebe mevcuttur.[/NOT]

Bunlara da misal verelim. Mesela yemek-içmek, konuşmak hepimizin ihtiyacı. Bu ihtiyacı hissettiren kuvve-i şeheviye-i behimiyedir.

Yemenin-içmenin tefrit mertebesi; olması gerekenden çok az ya da hiç yiyip-içmemektir ki, bu durumda insan hayatı devam etmez.

İfrat mertebesi; aşırı yemek-içmektir ki; obezite gibi daha birçok hastalığı netice verir. Zira mide hastalıkların merkezi konumundadır.

Vasat mertebesi ise;

Besmele ile helalinden yemektir. Midenin üçte birini yemeğe, üçte birini içeceklere ayırmak, üçte birini de boş bırakmaktır. Tam doymadan yemeğe son vermektir.
İsraf etmemektir. Sık yemekten kaçmaktır, çünkü şifa hazımdadır.


Uyumanın tefrit mertebesi; çok az uyumaktır. Ortalama bir insanın uykusu 5-7 saat kadardır. Bunun altına düşüldüğü zaman bu tefrittir ki bu durumda sağlıklı bir yaşam sözkonusu olamaz.

İfrat mertebesi; çok fazla ve uygunsuz zamanlarda uyumaktır.

(Sabahları uyuyan sırt ve bel ağrılarına müptela olur.) [İ. Şarani]

(Kuşluk uykusu zamansız, kaylule faydalıdır. Akşam üstü uyumak ahmaklıktır.) [İ. Maverdi]

(Sabah uykusu rızka manidir.) [Beyheki]

(Yemekten sonra uyumak kalbi katılaştırır.) [İbni Mace]

(Çok yiyip içene ve çok uyuyana Allahü teâlâ buğzeder.) [İ. Gazali]

Hazret-i Fatıma anlatır: Sabah namazından sonra yattım. Babam, beni uyandırıp, (Kızım kalk, gafillere benzeme! Allahü teâlâ rızıkları, sabah namazının vaktinde verir) buyurdu. [Beyheki]

(Günün evvelinde uyumak aklı azaltır, ortasında uyumak [kaylule yapmak] enbiya ve evliyanın ahlakındandır. Gündüzün sonunda uyumak tembelliktir.) [Şir’a]

(Sabah namazından sonra, güneş doğana kadar uyumayın!) [Beyheki]


Vasat mertebesi ise; şeriate göre uyumaktır. Yani gerektiği kadar ve uygun olan zamanlarda uyumaktır. Sağlıklı olanı da budur.

(İşlerin hayırlısı vasat olanıdır. Din, ifrat ve tefritin ortasındadır) buyuruldu. (Beyheki)

(Sabah namazından sonra, güneş doğana kadar uyumayın!) [Beyheki](Kuşluk uykusu zamansız, kaylule faydalıdır. Akşam üstü uyumak ahmaklıktır.) [İ. Maverdi]


Konuşmanın tefrit mertebesi hiç konuşmamaktır, insanlardan kendini soyutlamaktır.

İfrat mertebesi, gevezelik ve cerbezedir ki, her türlü gıybet, yalan-dolan, dedikodu, iftira bundan meydana gelir.

Vasat mertebesi ise; ya hayır söylemek ya da susmaktır.


 

Eddaî2

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 56 - Ruhun Yaşayabilmesi İçin Üç Kuvvet

[NOT]Ve keza, kuvve-i gadabiyenin tefrit mertebesi, cebanettir ki korkulmayan şeylerden bile korkar. İfrat mertebesi tehevvürdür ki, ne maddî ve ne mânevî hiçbir şeyden korkmaz. Bütün istibdadlar, tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür. Vasat mertebesi ise şecaattir ki, hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşru olmayan şeylere karışmaz.

İhtar: Bu kuvve-i gadabiyenin füruatında da şu üç mertebenin yeri vardır.

[/NOT]


İnsanın bir nevi manevi savunma mekanizması olan kuvve-i gadabiyesinin, yani zararlı şeyleri kendinden uzaklaştırma, onlara hiddet etme, ya da onlardan kaçma suretinde tezahür eden hissinin tefrit, ifrat ve vasat olmak üzere üç mertebesi vardır.

Bu kuvvenin tefrit mertebesi korkaklıktır. Yani risk teşkil eden ya da etmeyen herşeyden korkmaktır. Mesela gece gözüne ilişen bir hayali büyütüp, gitgide o hayali sanki gerçekten varmış gibi, kendini korkutan insanlar vardır. Bu tür vesveselerle çıldıran insanlar da vardır.

Korkaklığın tefrit mertebesi insana dünyayı zehir eder. Bilhassa müslümanlar için ahiretini tehdit etmeye kadar varabilen bir durumdur. Çünkü ehl-i ilhad ve küfür, müslümanların bu damarından çok faydalanmışlar ve faydalanmaktadırlar. Müslümanların İslama hizmetine mani olmak için, onları dünyevi makamlarından düşürmek gibi tehditlerinin misalleri, geçmişte olduğu gibi günümüzde de vardır. Mesela işyerinde "namaz kılarsan işinden olursun, sakal bırakırsan rahatından olursun, sohbetlere gidersen maaşın düşük olur" gibi tehditler. Tefrit mertebesinde insan bu tehditleri çok ciddiye alarak, hem dünya hem de uhrevi hayatını tehlikeye atabilir.

Bu kuvvemizin ifrat mertebesi ise maddi manevi hiçbirşeyden korkmamaktır. İnsanlara yapılan zulümlerin, baskıların, zorbalıkların, tecavüzlerin hepsi, bu hissin ifrat mertebesinden ileri gelmektedir. Bugünkü İsrail, Suriye gibi devletlerin masum insanlara yaptığı zulümler gibi. Hem dünyevi tehditleri hem de Allahın cc. tehditlerini hiçe sayarak yapılıyor bu zulümler.

Vasat mertebesi ise hak ve hakikat yolunda yani ilahi gaye uğrunda hiçbirşeyden korkmamaktır. Ya da Allah'ın cc. ölüm anındaki zorluklar, kabir azabı, haşir günündeki perişanlıklar ve cehennem gibi tehditlerini, netice veren hallere düşmekten korkmaktır. Üstad Hazretlerinin
"şeriatın bir hakikatine, bin ruhum olsa feda etmeye hazırım." 1 "bu sarık bu başla beraber çıkar" 2 deyip, idam gibi tehditleri hiçe sayması, bu hissin vasat mertebesinin mahsulüdür. Çünkü Allahtan cc. korkan, Onun cc. şeriatına aykırı davranmaktan korkan, Onun kulu olan insanın tehdidinden korkmaz. Korkulacak birşey varsa, bu Allah'ın cc. rızasını kaybetme korkusudur. Peygamber Efendimiz aleyhissalatü vesselam "Allah'tan en çok korkanınız ve yasaklarından en ziyade kaçınanınız benim." 3 diyerek, korkulması gerekenin ne olduğunu bizlere açıkça bildirmiş.

 

Eddaî2

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 56 - Ruhun Yaşayabilmesi İçin Üç Kuvvet

[NOT]Ve keza, kuvve-i akliyenin tefrit mertebesi gabâvettir ki, hiçbir şeyden haberi olmaz. İfrat mertebesi cerbezedir ki, hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya malik olur. Vasat mertebesi ise hikmettir ki, hakkı hak bilir, imtisal eder; bâtılı bâtıl bilir, içtinap eder.
[/NOT]


Akıl melekemizin tefrit mertebesi gabâvet, yani ahmaklık, bönlük, tembellik, anlayışsızlık, aklın çalışmaması gibi hallerdir. Bu durumdaki bir insan, dünyaya gelişinin gayesinin ne olduğunu dert edinmez.

Kuvve-i aklın ifrat mertebesi ise cerbezedir. Bu mertebedeki insanda, zeka had safhada, ancak zekasını insanları aldatmak için kullanıyor. Bir nevi laf ebeliği, laf cambazlığı halleri. Hakkı batıl, batılı hak gibi gösterebilecek kadar, kurnazlık şeklinde tezahürleri var. Yalan dolanın en ilerlemiş şekli, aklın bu mertebesinde ortaya çıkıyor. Laf cambazlığıyla muhatabını alt etmek, haksız da olsa kendini haklı göstermek de yine aklın ifrat mertebesinin tezahürleri.

Kuvve-i aklın vasat mertebesi ise hikmettir. Hakkı hak bilerek ona uygun yaşamak ve batılı da batıl bilip ondan kaçınmak suretinde tezahür eder.

Bu kuvvelerin her biri insana, ruhunun huzur ve selameti için, emanet olarak verilmiş. Emanete hıyanetten yani bu hisleri ifrat ve tefrit mertebelerinde kullanmaktan, insanın eline ancak zarar geçecektir. Bu durumda insanın ruhen huzur içerisinde hayatını idame etmesi mümkün değildir, manen meyyit hükmündedir.

Ruhun selameti, bu kuvvelerin vasat mertebesindedir. Vasat mertebesinin kaynağı Kur'an-ı Kerimdir. Bu mertebedeki en güzel örneğimiz ise; başta Efendimiz aleyhissalatü vesselam olmak üzere tüm peygamberler (aleyhisselam) ve sonrasında sırasıyla Allah'a en yakın olan kişilerdir.

Allah cc. bu emanetleri en istikametli şekilde kullanmayı cümlemize nasib eylesin, amin.
 

Eddaî2

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 56 - Ruhun Yaşayabilmesi İçin Üç Kuvvet

[TAVSIYE]Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hilkaten en mutedil bir vaziyette ve en mükemmel bir surette halk edildiğinden, harekât ve sekenâtı itidal ve istikamet üzerine gitmiştir.[SUP]3[/SUP]

Siyer-i Seniyyesi kat’î bir surette gösterir ki, her hareketinde istikamet ve itidal üzere gitmiş, ifrat ve tefritten içtinap etmiştir.

Evet, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm [SUP]4[/SUP] فَاسْتَقِمْ كَمَاۤ اُمِرْتَ emrini tamamıyla imtisal ettiği için, bütün ef’al ve akval ve ahvâlinde istikamet, kat’î bir surette görünüyor.

Meselâ kuvve-i akliyenin fesat ve zulmeti hükmündeki ifrat ve tefriti olan gabâvet ve cerbezeden müberrâ olarak, hadd-i vasat ve medar-ı istikamet olan hikmet noktasında kuvve-i akliyesi daima hareket ettiği gibi;

kuvve-i gadabiyenin fesadı ve ifrat ve tefriti olan korkaklık ve tehevvürden münezzeh olarak, kuvve-i gadabiyenin medar-ı istikameti ve hadd-i vasatı olan şecaat-i kudsiye ile kuvve-i gadabiyesi hareket etmekle beraber;

kuvve-i şeheviyenin fesadı ve ifrat ve tefriti olan humud ve fücurdan musaffâ olarak, o kuvvenin medar-ı istikameti olan iffette, kuvve-i şeheviyesi daima iffeti, âzamî mâsumiyet derecesinde rehber ittihaz etmiştir.

Ve hâkezâ, bütün Sünen-i Seniyyesinde, ahvâl-i fıtriyesinde ve ahkâm-ı şer’iyesinde hadd-i istikameti ihtiyar edip, zulüm ve zulümat olan ifrat ve tefritten, israf ve tebzirden içtinap etmiştir. Hattâ tekellümünde ve ekl ve şürbünde iktisadı rehber ve israftan kat’iyen içtinap etmiştir. Bu hakikatin tafsilâtına dair binler cilt kitap telif edilmiştir. El-ârifü tekfîhi’l-işâre[SUP]5[/SUP] sırrınca, bu denizden bu katre ile iktifâ edip, kıssayı kısa keseriz.


[SUP]3[/SUP] : bk. Müsned: 6:68, 155; et-Tayâlisî, el-Müsned: s.49; Ebû Ya’lâ, el-Müsned: 4:478; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr: 10:314.
[SUP]4[/SUP] : “Emrolunduğun gibi dos doğru ol.” Hûd Sûresi, 11:112.

[SUP]5[/SUP] : Arif olana bir işaret yeter.


Sorularla Risale | Risale-i Nur Külliyatı | On Birinci Lem'a[/TAVSIYE]
 
Üst