Risale Açıklamalı 14 - Bir Saat, Beş Farz Namaza Yeter..!

Huseyni

Müdavim

besmele.jpg


Esselamün aleyküm.


Yirmi dört altın değerindeki, yirmi dört saatin bir saatini namaza ayırmak ve toplumda asayişin muhafazasına da direkt etki eden namaz hakkındaki, bu haftaki dersimizi birlikte mütalaa edelim inşallah.

[BILGI]Dördüncü Sözde izahı bulunan, her gün yirmi dört saat sermaye-i hayatı, Hâlıkımız bize ihsan ediyor—tâ ki, iki hayatımıza lâzım şeyler o sermaye ile alınsın. Biz kısacık hayat-ı dünyeviyeye yirmi üç saati sarf edip, beş farz namaza kâfi gelen bir saati, pek çok uzun olan hayat-ı uhreviyemize sarfetmezsek, ne kadar hilâf-ı akıl bir hata ve o hatanın cezası olarak hem kalbî, hem ruhî sıkıntıları çekmek ve o sıkıntılar yüzünden ahlâkını bozmak ve meyusâne hayatını geçirmek sebebiyle, değil terbiye almak, belki terbiyenin aksine gitmekle ne derece hasâret ederiz, kıyas edilsin.

Eğer, bir saati beş farz namaza sarf etsek, o halde hapis ve musibet müddetinin herbir saati, bazan bir gün ibadet; ve fâni bir saati, bâki saatler hükmüne geçebilmesi ve kalbî ve ruhî meyusiyet ve sıkıntıların kısmen zevâl bulması ve hapse sebebiyet veren hatalara kefâreten affettirmesi ve hapsin hikmeti olan terbiyeyi alması ne derece kârlı bir imtihan, bir ders ve musibet arkadaşlarıyla tesellîdârâne bir hoş sohbet olduğu düşünülsün...

Dördüncü Sözde denildiği gibi, bin lira ikramiye kazancı için bin adam iştirak etmiş bir piyango kumarına yirmi dört lirasından beş on lirayı veren ve yirmi dörtten birisini ebedî bir mücevherat hazinesinin biletine vermeyen—halbuki dünyevî piyangoda o bin lirayı kazanmak ihtimali binden birdir; çünkü bin hissedar daha var—ve uhrevî mukadderat-ı beşer piyangosunda, hüsn-ü hâtimeye mazhar ehl-i iman için kazanç ihtimali binden dokuz yüz doksan dokuz olduğuna yüz yirmi dört bin enbiyanın ona dair ihbarını keşfle tasdik eden evliyadan ve asfiyadan had ve hesaba gelmez sâdık muhbirler haber verdikleri halde, evvelki piyangoya koşmak, ikincisinden kaçmak ne derece maslahata muhalif düşer, mukayese edilsin.

Bu meselede hapishane müdürleri ve sergardiyanları ve belki memleketin idare müdebbirleri ve asayiş muhafızları, Risale-i Nur’un bu dersinden memnun olmaları gerektir. Çünkü bin mütedeyyin ve Cehennem hapsini her vakit tahattur eden adamların idare ve inzibatı, on namazsız ve itikatsız, yalnız dünyevî hapsi düşünen ve haram-helâl bilmeyen ve kısmen serseriliğe alışan adamlardan daha kolay olduğu çok tecrübelerle görülmüş.

Asâ-yı Mûsâ[/BILGI]


[TAVSIYE]Daha önceki derslerimize gitmek için linki tıklayın. Risale Açıklamalı[/TAVSIYE]
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 25 - Bir Saat, Beş Farz Namaza Yeter..!

[BILGI]Dördüncü Sözde izahı bulunan, her gün yirmi dört saat sermaye-i hayatı, Hâlıkımız bize ihsan ediyor—tâ ki, iki hayatımıza lâzım şeyler o sermaye ile alınsın. Biz kısacık hayat-ı dünyeviyeye yirmi üç saati sarf edip, beş farz namaza kâfi gelen bir saati, pek çok uzun olan hayat-ı uhreviyemize sarfetmezsek, ne kadar hilâf-ı akıl bir hata ve o hatanın cezası olarak hem kalbî, hem ruhî sıkıntıları çekmek ve o sıkıntılar yüzünden ahlâkını bozmak ve meyusâne hayatını geçirmek sebebiyle, değil terbiye almak, belki terbiyenin aksine gitmekle ne derece hasâret ederiz, kıyas edilsin.

[/BILGI]


Allah cc. ömrümüzün her gününe 24 saat vermiş ve bizden bu 24 saatin 1 saatini ebedi saadeti kazandıracak bir ibadete sarfetmemizi istiyor. Dördüncü Söz de bu bir saatin kıymeti bir temsille bizlere anlatılıyor. Evet bir saat abdestiyle birlikte 5 vakit namazı kılmaya yeterli geliyor. Ne kadar az değil mi ? Koca 24 saatin içinde sadece 1 saati namaz gibi bir ibadete sarfederek ahiret hayatımızı kurtarmış oluyoruz inşallah.


O bir saat namaz ve Allah’ın huzuruna günde beş defa çıkıyor olmanın verdiği huzur, bizi büyük – küçük birçok günahtan da alıkoyuyor. Günahlara meylettiğimizde bile kıldığımız namaz geliyor aklımıza ve bir mahcubiyet hissi veriyor namazımız. Ve günahlardan uzak duruyoruz namaz sayesinde.

Kılmazsak ne olur ? Çok şey olur. En başta bir ölüm, sonrasında kabir ve sonrasında sonsuz bir ahiret var önümüzde. Bunların hepsi aleyhimizde oluyor namazı terk ettiğimizde. Zira nasıl yaşarsak öyle ölüp, nasıl ölürsek de öyle dirileceğiz hadiste zikredildiği gibi.

Sadece ahretini mi kaybediyor namaz kılmayan insanlar ? Elbette hayır. Günde 5 defa Allah’ın cc. huzuruna çıkan ve her namazın ardından Ona el açıp dua eden, her türlü ihtiyaçlarını Ondan dilenen, dilek ve temennilerini dile getiren, kalben, lisanen ve halen aczini ve fakrını gösteren bir insanın huzursuz olması mümkün müdür ?

Ve derdini anlatacak bir dost bulamayan, bir talebini yerine getirecek bir arkadaş bulamayan, bulsa da o kişi onun sonsuz ihtiyaçlarının milyonda birini yerine getiremediği ve elemlerini gideremediği bir insanın mesud ve bahtiyar olması mümkün müdür ? Elbette değildir. Hangi arkadaş, dost ya da adı her ne ise, insanın sonsuz isteklerini yerine getirebilir ki ? Kendisi fani olan bir insan, bekaya yönelik arzu ve istekleri nasıl yerine getirsin ? Ve tüm zamanlarla alakadar olan insanın kalbini nasıl mutmain etsin ? İhtiyaçlarına, elemlerine, aczine ve fakrına sınır konulamayan bir insanın derdine nasıl derman olsun ?

Demekki namaz kılmamakla sadece ahiret hayatı değil, dünya hayatı bile insana zindan oluyor. Ve bu huzursuzluğu, sıkıntıları, insan geçici, gayr-ı meşru lezzetlere yönelerek izale etmeye çalışıyor. Lakin cüz’i bir lezzet alsa da, her vakit duyduğu, gördüğü ölüm gerçeği, o cüz’i lezzeti de hiçe indiriyor, acılaştırıyor.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 25 - Bir Saat, Beş Farz Namaza Yeter..!

[BILGI]Eğer, bir saati beş farz namaza sarf etsek, o halde hapis ve musibet müddetinin herbir saati, bazan bir gün ibadet; ve fâni bir saati, bâki saatler hükmüne geçebilmesi ve kalbî ve ruhî meyusiyet ve sıkıntıların kısmen zevâl bulması ve hapse sebebiyet veren hatalara kefâreten affettirmesi ve hapsin hikmeti olan terbiyeyi alması ne derece kârlı bir imtihan, bir ders ve musibet arkadaşlarıyla tesellîdârâne bir hoş sohbet olduğu düşünülsün...
[/BILGI]

Üstad bu dersi hapishanede yapıyor. Bu cümleden, ibadetlerin musibetler zamanında, daha da kıymetlendiğini anlıyoruz. Abdest almak bir ibadettir ancak, normal sıcaklıkta bir su bulamayıp, buz gibi soğuk su ile abdest almaya mecbur kalan kişinin sevabı ile normal sıcaklıkta suyla abdest alanın sevabı, aynı değildir. Çünkü bir hadis-i şerifte diyor ki:

[NOT]
Hz Ali (ra)'dan rivayete göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:

"Sıkıntılı hallere rağmen iyice abdest almak, mescidlere çokça adım atmak, namazdan sonra bir diğer namazı beklemek günahları yıkar ve kişiyi tertemiz eder

Heysemi, Mecmauz-zevaüd II.36.
[/NOT]

Bu da ibadetlerimizin, zor şartlar altında daha da değer kazandığını gösteriyor. Üstad hazretleri de hapis arkadaşlarına, bu mühim noktayı ders vererek, onları namaza teşvik ediyor. Hem hapse giren kişiler, genel olarak sorunlu kişiler oldukları için namaz kılmakla aralarındaki çekişmezlikler, dargınlıklar, adavetler, husumetler dostuğa, kardeşliğe dönüşüyor. Namaz, farklı kültür ve karakterdeki insanların konuştuğu, ortak bir dil haline dönüşüyor o ortamda. Hem de onları ahlaki yönden terbiye ediyor. Anladığım kadarıyla.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 25 - Bir Saat, Beş Farz Namaza Yeter..!

[BILGI][BILGI]Dördüncü Sözde denildiği gibi, bin lira ikramiye kazancı için bin adam iştirak etmiş bir piyango kumarına yirmi dört lirasından beş on lirayı veren ve yirmi dörtten birisini ebedî bir mücevherat hazinesinin biletine vermeyen—halbuki dünyevî piyangoda o bin lirayı kazanmak ihtimali binden birdir; çünkü bin hissedar daha var—ve uhrevî mukadderat-ı beşer piyangosunda, hüsn-ü hâtimeye mazhar ehl-i iman için kazanç ihtimali binden dokuz yüz doksan dokuz olduğuna yüz yirmi dört bin enbiyanın ona dair ihbarını keşfle tasdik eden evliyadan ve asfiyadan had ve hesaba gelmez sâdık muhbirler haber verdikleri halde, evvelki piyangoya koşmak, ikincisinden kaçmak ne derece maslahata muhalif düşer, mukayese edilsin.[/BILGI]

İnsanlar dünyadaki menfaatleri için, sırf bir asır bile olmayan dünya hayatını kazanmak için, bazen milyonlarca kişinin girdiği bir piyangoya kazançlarının bir kısmını yatırıyorlar. Bazıları kesin çıkacak gibi bir bekleyişle, bir aylık kazancını koyuyor. Kazanma ihtimali ise haliyle çok düşük. Katılanlar adedince kazanma ihtimali düşüyor. Hem bu şekilde kazancın bereketi de olmuyor. Haydan gelen huya gider misali kısa sürede eskisinden daha kötü duruma düşüyorlar.

Allah cc. hakkında hulfü'l-vaad mümkün değildir. O sözünden dönmez. Ve Onun en sevgili, kendisine en yakın olan kulları (yizyirmidörtbin peygamber), ve milyonlarca alim, evliya, asfiyalar, namazımızın ve diğer ibadetlerimizin yüzde doksan dokuz ihtimalle hem hüsn-ü hatimeye vesile olacağını, hem de ebedi saadete medar olacağını bildiriyorlar. Hal böyle iken, insan kesin olanı bırakıp, dünyanın belki olur, belki olmaz işlerine kapılırsa ne kadar zarar eder düşünelim.

Bir de Allah'ın rahmetine bakalım ki günde bir saatle diğer tüm zamanlarımızı ibadet hükmüne geçiriyor. Cenab-ı Hak bizi ahiret için yaratmış. Bizden sadece ahiret için çalışmamızı, dünya için hiç çalışmamamızı isteyebilirdi. Oysa ki az bir zamanla ebedi hayatımızı kazanmamıza vesile olacak ibadetleri emretmiş. Kısacık dünyamız için 23 saati harcarda, sonsuz hayatımız için 1 saati harcamazsak, hem kendimize zarar, hem de Cenab-ı Hakkın kemal-i merhametine karşı hürmetsizlik etmiş olmaz mıyız ?


[BILGI]Bu meselede hapishane müdürleri ve sergardiyanları ve belki memleketin idare müdebbirleri ve asayiş muhafızları, Risale-i Nur’un bu dersinden memnun olmaları gerektir. Çünkü bin mütedeyyin ve Cehennem hapsini her vakit tahattur eden adamların idare ve inzibatı, on namazsız ve itikatsız, yalnız dünyevî hapsi düşünen ve haram-helâl bilmeyen ve kısmen serseriliğe alışan adamlardan daha kolay olduğu çok tecrübelerle görülmüş.[/BILGI]

Risale-i Nur ikna edici kıyaslar ve temsillerle hakikati daha net görmemize vesile oluyor. Allah'ın izni ile de bu hakikatlere kulak kapayamıyoruz. Namazlarımızı, niyazlarımızı ve sair ibadetlerimizi daha şuurlu yapıyoruz. Risale-i Nur Kur'anın bu zamandaki bir tefsiri olmak hasebiyle imanımızı ziyadeleştiriyor. Bir günah işleneceği ve toplum düzenini bozacak bir suç işleneceği zaman, öğrenilen hakikatler gözönüne geliyor. Dünyada ve ahirette çekeceği cezaları gözönüne getirip, bir polisten, çok daha fazla tesir gösteriyor.

İman olmazsa, her insanın başına bir polis dikilse yine asayiş tam anlamıyla sağlanamaz. Çünkü her bir polisin de başına bir polis dikmek lazım gelir. Bu şekilde bir insanı bile nizama sokmak çok müşküldür.

Kamil iman sahibi insanlar ise binlerce dahi olsa yine asayişi bozmaz. Bir inançsız kadar ya da itikadı sağlam olmayan bir insan kadar nizama ve düzene zarar vermez, veremez.
 

topraktoprak

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 25 - Bir Saat, Beş Farz Namaza Yeter..!

Bedîüzzaman Hazretleri şöyle der: “Cenâb-ı Hak senin ibâdetine muhtaç değil. Hem hiçbir şeye muhtaç değil. Fakat sen ibâdete muhtaçsın sen mânen hastasın. İbâdet ise senin mânevî yaralarına tiryak hükmündedir. Acaba bir hasta, o hastalığı hakkında, şefkatli bir hekimin ona nâfi ilâçları içirmek hususunda ettiği ısrarına mukabil, hekime dese: Senin ne ihtiyacın var, bana böyle ısrar ediyorsun? Bu sözün ne kadar manasız olduğunu anlarsın.”
Günde beş vakit ezanla nihâyetsiz merhamet sahibi Rabbi tarafından manevi yaralarının tedavisi için huzura çağrılan insan, namaza muhtaçtır. Çünkü şuuruyla, aklıyla olmasa da hissen ve fıtraten hissediyor ki: İnsan zayıftır; fakat her şey ona ilişir, onu üzüyor. Âcizdir; fakat düşmanları ve belaları hadsizdir, onu yoruyor. Fakirdir; fakat ihtiyaçları ve istekleri nihâyetsizdir, ulaşamıyor. Hem tembel ve güçsüzdür; fakat hayat yükü ağırdır, taşıyamıyor. Neredeyse kâinatın hepsini sever ve alakadardır, hâlbuki onlar onu terk eder, daima ayrılık acısıyla perişan oluyor. Aklı ona yüksek maksatlar, büyük idealler gösterir. Fakat eli kısa, ömrü kısa, iktidarı ve sabrı kısadır, fâni dünyada yüksek maksatlarına yetişemiyor. İşte bu vaziyetteki ruh; hayat yüküne tahammül, dünyevî işlerin baskısından istirahat ve kendini terk eden fani sevgililere bedel teselli için, Bâkî bir zatla sohbet etmek ister.
İnsanın fâni dünyasına bir parça nur serpecek, istikbâl karanlığını izâle edecek bir sohbet-i bâkî olan namaz, ruh için gereklidir, elzemdir.

*Namaz kılmak meziyet değil insan olmanın gereğidir. Yani namaz, insanî bir borçtur. Evet, insan ücretini önceden almış ona göre de hizmetle vazifelendirilmiş. Var olmayı, hayatı, göz kulak gibi bütün duyguları Allah insana vermiş ve yeryüzü kadar geniş bir nîmet sofrasını önüne sermiş.

Ve hayat, insaniyet ve İslâmiyet ile de kıymet kazandırmış. Bu nîmetlerin borcu hükmündeki namazı terk etmek Allah’ın nîmetlerini bir hırsız gibi yutmak değil de nedir? Acaba hangi insan olan insan bu sıfatı kendisine yakıştırabilir!?

* Öldükten sonra dirileceğine îman eden elbette bilir ki; hakîkî ömrümüz ahiret hayatıdır. Kısacık dünya hayatımıza yirmi üç saati sarfedip, beş farz namaza kâfi gelen bir saati, pek çok uzun olan âhiret hayatımıza sarf etmemek hangi aklın kabulüdür!?

* Bedenin yemek, içmek, nefes almak gibi ihtiyaçlarını üşenmek şurda dursun, zevkle karşılamaktayız. İnsan sadece cisimden ibaret olmadığına göre ruh, kalp ve latifelerimizin gıdası olan namaz neden bize usanç veriyor!?

* İnsanın hakîkî saadeti cennet hayatıdır. Cennetin anahtarı olan ve külfeti çok az ve hoş, güzel ve ulvî bir hizmet olan namaza, günde sadece bir saat ayırmak cennete müştak insana nasıl ağır gelebilir?!
* Dünya işlerinin ağırlıklarına karşı kalbe manevî kuvvet, karanlık kabirde ışık, Mahkeme-i Kübrâ’da kurtuluş senedi ve elbette geçilecek olan sırat köprüsünde Burak olan namaz insana şevk vermiyorsa, ebedî cehennem korkusu da mı gayret vermiyor?!

* Acaba insanın vazifesi nedir? Hayvanlar taifesi gibi sadece dünya için çabalamak mı, yoksa hakîkî bir insan gibi hakîkî ve ebedi bir hayat için çalışmak mı? En lüzumlu işimiz Allah’a kulluk iken hiç ölmeyecekmiş gibi lüzumsuz işlerle vakit geçiriyoruz.
Velhasıl; Namaz Kılmıyorsak Biz Neden Yaşıyoruz!?
 
Üst