Organik İnsan mı Sera İnsanı mı?

Livza

Well-known member
Organik ürün ve bozuk gıdalar…
Günümüz sağlığının en temel iki konusu… Yiyeceklerin bozuk olması, organik olmaması durup dururken değil; aslında insanların organikliğinin bozulmasıyla başladı. Çünkü organik olmayan ve zararlı denilen gıdalar organikliğini yitiren bir duygu ve düşünce dünyası neticesinde ortaya çıktı. Yani insan organikliğini kaybetmiş ise gıdaların da kaybetmesi şaşırtıcı değildir. Çünkü her şey insan elinin ürünüdür.
Evet, özellikle son çeyrek asırda insan organikliğini yitirdi. Her kişinin doğuştan gelen ve biricik denilen, herkeste başka başka özelliklerde olan vasıfları zaman içinde ufak ufak törpülendi; böylece ortaya birbirine ikizi kadar benzeyen, hormonlu diyebileceğimiz öğrenci, genç, eş, yönetici, vatandaş, memur, doktor karakterleri çıktı.
Her şeydeki ve her yerdeki bozulma bununla başladı. Hastalıklar sebeplerinin zıddı ile tedavi edilir ilkesi gereğince çözüm insan ruhunun hormonlardan arındırılması, tekrar eski organikliğine kavuşturulmasıdır. Aksi halde kendisi organik olmayan insanoğlunun ürettiği hiçbir şeyin organik olabilmesi mümkün olmayacaktır.
İNSAN ORGANİK DEĞİL Kİ ARTIK ÜRETTİKLERİ ORGANİK OLSUN
Mevlana, “Testide ne varsa dışına o sızar” der. Beyni, ruhu, kişiliği, düşüncesi, kültürü, inancı organikliğini yitirmiş insanoğlunun elinden hormonlu gıdalar çıkmış, çok mu!
Organik olmak doğal olmak, eskilerin tabiriyle fıtri yani fıtrata (öze, doğaya) uygun olmak demektir.
Bu bağlamda acımak organik bir tavırdır, merhametsizlik ise sera davranışıdır.
Empati yapmak, başkasının halini kendini onun yerine koyarak anlamaya çalışmak organik bir tavırdır; duyarsız, ilgisiz ve özensiz davranmak ise sera tutumudur.
Söz gelimi bir sağlık personelinin hastasını etraflıca dinlemesi, daha iyi anlamaya çalışması, son derece mütevazi insani münasebetler kurması, ilgili ve saygı dolu olması organik bir anlayıştır; onu kendisine sadece puan kazandıran bir doku ve organ yığını gözüyle görmesi, işin içine sıcacık insani öğeleri katmaması, her fırsatta asık yüzlü ve ters ifadelerle yaklaşması kimyevi ilaçlı sera yaklaşımıdır.
“Kimsenin bir kuruş hakkı geçmesin, yazıktır, günahtır” diye düşünerek vazife yapmak organiktir; “İşim keklik baba, akşama dek el ense yapıyoruz” demek, vatandaşlara, “Bugün git yarın gel” şeklinde yaklaşmak, akşama dek iş yerinde facebookta gezinmek, sonra da sırıtarak, “Bugün de mesaiyi öldürdük birader” diyerek daha saat dolmadan çıkmak ise sera memuru olmaktır.
Yardım etmek, kanaatkar olmak, şükretmek organik davranışlardır; bencil olmak, kendini düşünmek, başkası sürünürken zevki sefa sürmek sera davranışıdır.
Son derece alçak gönüllü bir şekilde selam vermek, verilen her selamı gülümseyerek almak organiktir; “Kim bu, niye bana selam verdi ki” donuk bakışıyla ve kibirli yaklaşımıyla ortamdan hızlıca uzaklaşıp geçmek sera ilişkisi – münasebetidir.
Vakit namazı kaçırmamak, komşusu açken tok uyuyamamak, uyursa huzursuzluktan yatakta sağa sola dönmek organik müslümanlıktır; yaralı birisi yerde yatarken fotoğraf çekmek, kanala düşmüş, boğulmak üzere olan çocuğa balık ağı atarak (güya) yardım eder gibi görünmek, kurban kesince bir kısmını sucuk yapmak, kalanını da buzluğa kaldırmak sera müslümanı olmaktır.
Bir fırsatını bulduğu anda evrak oyunlarıyla devleti dolandırmak, mesela hastane işletiyorsa girişimsel işlemleri şişirmek, yapılmamış tıbbi işlemleri yapılmış gibi göstermek, sonra da bakılan hasta sayısı ile övünmek, “Şu kadar insana hizmet ettik” diye düşünerek ferahlanmak sera vatandaşlığıdır, organik değil!
Buna öyle veya böyle alet olmak, çanak tutmak, hatta göz yummak da öyle!
Doğruya açıkça doğru, yalana hiç çekinmeden yanlış diyebilmek organik din hocalıktır; günaha açıkça günah diyememek, sadece, “Bu dinen doğru değil” gibi günahın ağırlığını hafifletici ifadeler kullanmak, kaçamak laflar etmek sera alimliktir!
Bir yazıyı yahut düşünceyi nesnel düşünce ve empati süzgecinden geçirerek hak ettiği gibi anlamaya çalışmak organik okurluktur; o an içimizde uyanan negatif duyguların yönlendirmesiyle bir anda yazarla ve yazıyla kanlı bıçaklı hasım haline gelmek, esas mesajı bırakıp detayın kuytu köşelerinde düşünsel kavgaya tutuşmak, ilgili kişi daha sonra ne yazarsa yazsın daha asla dönüp bakmamak, kesintisiz istifade ihtiyacını öfkeye yani dağ gibi büyümüş nefse kurban etmek sera usulü okuyuculuktur!
Faydalı, bilgi ve gözlem dolu nesnel şeyler yazmak organik yazarlıktır; kendi şahsi görüşlerini evrensel doğrularmış gibi sunmak, böylesi bir imkanı boş yere heder etmek, en fazla beyinleri kısırlaştırarak köreltmek, ufukları daraltmak, özgünlükleri azaltmak ise sera gazeteciliği ve yazarlığıdır.
Günahkara acımak, şefkat hissetmek, en fazla iyiliği için dua etmek organik takvadır; ona kin kusmak, nefret hissi ile dolu olmak, elinden gelse bir kaşık suda boğmaya çalışmak sera takvasıdır!
Bir ürünü piyasa ne kadar serbest olursa olsun makul bir karla satmak, bu konuda ölçüyü aşmamak organiktir; fırsatçılık ve ne kadar fazlaya satarsam o kadar kardır yaklaşımı sera usulü esnaflıktır.
Maiyetindekileri bencil ve ilkel duygularla değil; evrensel kriterlerle ve adaletle yönetmek organiktir. Kibirle, alınganlıkla, öfke ve kıskançlık gibi duygularla yönetmek sera yöneticisi olmaktır.
Anne babaya saygılı olmak organiktir; asi ve dik başlı bir evlat olmak seradır.
Anlayışlı, sıcak, ilgi dolu, saygılı davranmak organik eş olmaktır. Cebelleşmek, her sorunda kana kan dişe diş mantığıyla yaklaşmak, hiçbir iletişimde altta kalmamaya çalışmak, hep haklı çıkmak için uğraşmak sera eş olmaktır.
Bu listeyi böyle uzatabiliriz, uzatabileceğimiz kadar…
Organik beslenmemenin sonucu belki sadece hasta olmaktır. İyi yahut kötü, biraz ucuz veya pahalı, hastalıkların tedavisi vardır az çok.
Peki ya organik memur olmamanın sonucu olarak her geçen gün daha da kötüye giden işlerin, organik doktor olamamanın sonucu olan onca ilaç yutulduğu halde bir türlü iyileşemeyişlerin, organik eş olmamanın sonucu olan ortada bir sebep olmadığı halde soluğu anında mahkemede alışların, yine organik ebeveyn olamamanın sonucu olan sağlıksız nesiller yetiştirme işinin ve çok daha fazlasının çözümü var mı?
Bir ürünün organik olup olmadığını en azından etiketinden anlayabiliyoruz. Bu saydıklarımın organik olup olmadığını nereden ve nasıl anlayacağız? Etiketi de yok ki üzerinde! Anladığında iş işten çoktan geçmiş oluyor! Atı alan hormonlar çoktan Üsküdar’ı aşmış oluyor çünkü!
Söyleyin, insan olarak neyimiz, hangi değerimiz, anlayışımız, yaklaşımımız, davranışımız, işimiz organik kalmış ki gıda ürünlerimiz de kalmış olsun!
Beynimiz, ruhumuz, düşüncelerimiz, inançlarımız hormonluyken gıdalarımızda da bir miktar hormon çıkmış, çok mu!
Başta da söyledim:
“Testide ne varsa dışına o sızar” diye boşuna denilmemiş!
izzet Gullu
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
İnsandaki hırs ve rekabet günümüzün en büyük sorunu. Hırsın neticesinde az iş çok ürün mantığı sonucu günümüz gıdaların bozulmasına neden olmuş.

Son zamanlarda sağlık bakanlığı sadece balda 17 firmanın üretimde sahtekarlık yaptığını açıkladı. Birde el altından gidenler var..
 
Üst