Kelime Analizi 37: İstinkaf

kenz-i mahfi

Sorumlu
İSTİNKÂF (Arapça) (استنكاف) Kabul etmemek, çekimser kalmak, redd, imtina, i'raz. adem-i muvafakat. manalarına gelir.

İstinkaf kelimesi "Nekefe" kökünden gelmektedir. "Nekefe" kelimesi "durdurmak"tır.

İmtina etmek, burun kıvırmak, uzak durmak, çekinmek, tepeden bakmak, yüz çevirmek, diretmek, hor görmek, küçük görmek ve tenezzül etmemek gibi manalarda kullanılmaktadır. Şimdiki dilde "kabul etmeme, çekimser kalma" manalarında kullanılmaktadır. "istinkaf" kelimesi Kur'anî bir kelimedir. Kur'an-ı Kerim'de 2 ayette 3 defa zikredilmiştir. Nisa Suresi 172.ayette 2 defa, 173.ayette ise 1 defa zikredilmiştir.

Nisa Suresi 172.ayette mealen: "Mesih de Allah Teâlâ için kul olmaktan asla çekinmez, mukarrebin olan melekler de. Her kim O'nun ibadetinden çekinir ve kibirlenirse elbette onları umumen huzuruna toplayacaktır." denilmek suretiyle ayette "len yestenkife" ve "yestenkif" kelimeleri kullanılmıştır.

Nisa Suresi 173.ayette mealen: "Fakat îmân edip sâlih ameller işleyenler var ya, artık onlara mükâfâtlarını tam olarak verecek ve lütfundan onlara (ihsânını daha da) artıracaktır. (Kulluktan) çekinip büyüklük taslayanlara gelince, onları da (pek) elemli bir azâb ile cezâlandıracak ve (onlar)kendileri için Allah'dan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulacaklardır." denilmektedir. Bu ayette "istenkifu" kelimesi geçmektedir.

"İstinkaf" kelimesi genellikle "çekinme, imtina etmek, uzak durmak" karşılığında dilimizde kullanılmaktadır. Hukuk terimi olarak hakimin ihkak-ı haktan istinkaf etmesi, onun cezai sorumluluğunu gerektirmektedir.

"istinkaf" kelimesi günümüzde çok kullanılan bir kelime değildir. Kur'anî bir kelime olan "istinkaf" kelimesinin Risale-i Nur'daki kullanımlarına baktığımızda;

23.Sözde; "İşte ey insan! Eğer yalnız Ona abd olsan, bütün mahlûkat üstünde bir mevkî kazanırsın. Eğer ubûdiyetten istinkâf etsen, âciz mahlûkata zelîl bir abd olursun." Yukarıdaki ayetlerde geçtiği gibi ibadetten çekinmek manasında kullanılmıştır.

25.Sözde; "Acaba akıllarına güvenen akılsız feylesoflar gibi, 'Aklımız bize yeter' deyip sana ittibâdan istinkâf mı ederler? Halbuki, akıl ise sana ittibâı emreder. Çünkü bütün dediğin mâkuldür. Fakat akıl kendi başıyla ona yetişemez." cümlesinde Peygamber Efendimiz (ASM)'e ittiba etmekten çekinmek manasında kullanılmıştır.

Yine 25.Sözde; "Veyahut, firavunlaşmış maddiyyun gibi, 'Kendi kendine oluyorlar, kendi kendini besliyorlar, kendilerine lâzım olan herşeyi yaratıyorlar" mı tahayyül ediyorlar ki, imândan, ubûdiyetten istinkâf ederler? Demek, kendilerini birer hâlık zannederler." cümlesinde yine yukarıdaki ayetlerde bahsedildiği gibi imandan, ubudiyetten çekinmek bahsedilmiş ve çekinmenin mühim bir sırrının bir Hâlık'ı kabul etmemek ile nihayetsiz Hâlıkları kabul etmek veya kendi kendine malik saymak düşüncesinin mahsulü olarak ibadet etmekten çekinmek bahsedilmiştir. İnsanın içindeki ene delinmediği zaman firavunlaşarak başını havaya kaldırır ve isyan eder.

Sözler'de Lemeat kısmında; "Şu medeniyet-i habîse tek bir defada kustu. Midesi Haşiye daha bulanır. Âlem-i İslâmdaki istinkâf-ı mânidar, hem de bir cây-ı dikkat." Bu cümlede Alem-i İslam'ın niçin medeniyete soğuk baktığı yani manidar bir çekinmede bulunduğunun hikmeti bir zaman sonra anlaşılmıştır. Çünkü şu medeniyet I. Dünya Savaşı'nda öyle bir kustu ki yeri kanla buladı. Yine burada gaybi bir işaretle II. Dünya Savaşı'ndan haber verilmiştir. Pis ve habis olan Avrupa medeniyetine karşı İslam Aleminin soğuk davranması gerçekten manidardır. İstinkaf kelimesinin bir manası da "soğuk davranmak"tır. Bu cümlenin devamındaki cümlede "soğuk davranmak" ifadesinin geçmesiyle "istinkaf" kelimesinin manası metin içinde verilmiştir. Birkaç yerde de aynı şekilde istinkaf kelimesinin geçtiği yerde "soğuk davranmak" tabiri kullanılmşıtır.

7. Şua'da: "Kur'ân'ın i'câzından yedi büyük veçhi varken, yalnız birtek veçhi olan belâgatinin, tek bir sûrenin mislini getirmekten istinkâfları." cümlesinde münkirlerin bir tek surenin mislini getirmekten istinkaf etmeleri yani kibirlenip, gururlanarak mislini getirmeye cesaret edememeleri Kur'an'ın mucize olduğunu göstermektedir. Aynı cümle Asa-yı Musa'da, Tahilçe-i Hayatı'nda ve 25.Söz'de geçmektedir.

Barla Lahikası'nda: "Hattâ Süleyman'a bazı yemediğim bir ekmek verdiğim vakit, hatırımı kırmayarak alır. Fakat kat'iyen mukabelesiz almıyor. Ona mukabil evinden getiriyor. Ara sıra birer bardak çay ısrar ediyordum, ilhâhıma karşı istinkâf ediyordu. "Niçin böyle yapıyorsun?" derdim. "Hizmetimize maddî fayda girmeyip, fîsebîlillâh, ihlâslı olmak istiyoruz" derdi." Burada Bediüzzaman'ın has talebelerinden Sıddık Süleyman'ın hediyeyi kabul etmekten çekinmesine dair manidar bir düstur beyan edilmiştir. Hediyeyi kabul etse dahi mislini getirmek suretiyle maddi menfaati kabul etmemektir. Zaten Risale-i Nur'un esası "maddi ve manevi herşeyden feragat" mesleği yani azami ihlas mesleğidir. Hizmet devam ediyorsa bu azami ihlas mesleğinin muhafazasından dolayıdır.

Tarihçe-i Hayatı'nda: "Hem, elinizde bulunan Tarihçe-i Hayat'ımın şehadetiyle, bütün hayatımda halkların hediye ve sadakalarından istinkaf edip, en sadık dostlarımın hatırlarını rencide ederek hediyesini reddetmişim. Eğer mecburiyetle hediye almış isem, mukabilini vermek şartıyla aldığımı, bana hizmet eden dostlarım bilirler." Aynen Barla Lahikası'ndaki mektupta bahsedildiği gibi hediye almaktan çekinmek ve eğer mecbur kalırsa mukabilini vermek suretiyle hediyeyi almak kaidesiyle azami ihlas muhafaza edilmiştir. Bu üstadda böyle olduğu gibi onun has ve sadık talebelerinde de böyledir.
"Müstenkif" kelimesi "geri duran, çekinen, kaçınan" manasındadır. Buna göre;

14.Şua'da; "Nefs-i emmâremi tebrie etmem. Her fenalığa meyli olabilir. Fakat o nefsin kırk sene belâsını çeken ve otuz beş seneden beri onun şerlerinden ve heveslerinden çekilmeye çalışan ve a'mâlde bütün kuvvetini ihlâsta gören ve o halini yakın dostları müşahede eden ve Nurun eczaları ve onun müstenkifâne ve müstağniyâne halkın hürmetinden ve medihlerinden çekilmesi, onun mahviyetkârâne meşrebine şehadet eden bir adamı bu ithamla mes'ul etmek, pek insafsızca bir hatâdır." cümlesinde 2 defa çekilmek kelimesi kullanılarak "müstenkif" kelimesinin karşılığı verilmiştir. Hem burada ihlasın mühim bir sırrı beyan edilmiştir.

Yine 14.Şua'da; ""Benim haddimden yüz derece ziyade hisse veriyorsunuz" diye bir cihette hatırlarını kırıyordum. Acaba hiç bir kanun, müstenkif ve razı olmayan bir adamı başkaların onu methetmesiyle suçlu yapar mı ki, kanun namına hareket eden resmî memur beni suçlu yapıyor" cümlesinde kullanılmıştır ve aynı cümle Tarihçe-i Hayatı'nda geçmektedir.
Buna göre "istinkaf" ve müstenkif" kelimeleri Risale-i Nur Külliyatı'nda toplam 14 defa zikredilmiştir.
"İstinkaf" (استنكاف) kelimesinin Ebced Değeri: 612'dir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Allah razi olsun kenzi mahfi.acikcasi ben bir tek tenezzul etmemek anlaminda biliyordum istinkafı..ne kadar cok anlami varmis megerse.ogrenmis oldum.teskk.
Amin inşaallah. Evet gerçekten pek çok manada kullanılan bir kelimedir. Onun için sadece bir kelime ile kayıt altına almak mümkün değildir. Hem bu kadar çok manaya gelmesi ise yine Risale-i Nur'da geçen kelimelerin ne kadar şümullü olduğunu göstermektedir. Burası da ayrıca nazar-ı dikkati çeken husus olsa gerektir.
 
Üst