Hadis Sohbetleri 62:Allah katında amellerin en makbul olanı hangisidir?”

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
بِسْمِاللَّهِالرَّحْمَنِالرَّحِيم


Selamünaleyküm Degerli Kardeşlerim;



Bu haftaki Hadis Sohbetleri dersimiz başladı.


Buyrun beraber mütaala edelim anladiklarimizi paylasalim insallah..



[BILGI] “Allah katında amellerin en makbul olanı hangisidir?”
“Allah katında amellerin en makbulü az da olsa devam üzere yapılanıdır.”
( Buhârî, İman 32; Müslim, Müsafirîn 215-218, Münafıkın, 78) [/BILGI]

 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
“Allah katında amellerin en makbulü az da olsa devam üzere yapılanıdır.”


Konuyla ilgili bazı rivayetleri verdikten sonra, çıkarılan hükümleri kısaca açıklayacağız: (Hadis için bkz. Buhârî, İman 32; Müslim, Müsafirîn 215-218, Münafıkın, 78)

Peygamber Efendimiz buyuruyor: “Allah katında amellerin en makbulü az da olsa devam üzere yapılanıdır.”

“Allah katında amellerin en makbul olanı hangisidir?” diye sorulunca: Peygamber Efendimiz: “Az bile olsa devamlı olanıdır.” buyurmuşlar.

Hazreti Âlkame şöyle demiş: Müminlerin annesi Hazreti Âişe’ye sordum; Resûlüllah’ın günlerden birine özel yaptığı bir şey var mıydı?” Âişe, şu cevâbı verdi: “Hayır! Onun ameli devamlıydı. Resûlüllah’ın yaptığı şeylere hanginiz güç yetirebilir ki.”
Başka bir rivayette Peygamber Efendimiz: “Allah Teâlâ’ya amellerin en makbulü, az da olsa en devâmlısıdır.” demiştir.
Bu ve buna benzer rivayetlerden çıkarılan bazı hükümler:


1- Hadîs-i şerif, muhtelif rivayetleri ile ibadette iktisat gerektiğine delildir. Ve yalnız namaza özel olmayıp, bütün hayırlı amelleri içine alır. İbadette iktisat, devam edebileceğini yapmaktır. Nitekim Resûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) ’in: “Ey cemâat! Siz gücünüzün yettiği işlere bakın” (Müslim, Müsafirin, 215) buyurması da bunu gösterir. Gücünün yetmesinden maksat, zarar gelmemek şartıyla devamlı yapmaktır.



2- Hadîs-i şerif, Resûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ümmetine karşı beslediği kemâl-i şefkat ve merhamete delildir. Çünkü ümmetini onların en çok işine yarayan amellere yâni elemsiz, kedersiz devam edebilecekleri ibâdetlere irşat buyurmuştur. Böyle ibâdetleri ise kalb daha büyük bir neşe ve inşirahla yapar, ibâdet de tam olur. Meşakkatli ibâdetleri yapmak böyle değildir. Onlar dâima bırakılmağa yahut güç hâlle; isteksiz yapılmağa müsaittir. Bu şekilde yapılan ibâdetin ise birçok hayır ve sevabı zayi olabilir. Bundan dolayıdır ki Hazreti Abdullah b. Amr (radiyallahû anh) vaktiyle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendisine ibâdeti hafif tutması hususunda vermiş olduğu ruhsatı kullanmadığı için âhir ömründe pişmanlık duymuştur.



3- Hadîs-i şerîf ibâdete devamı teşvik etmektedir. Ve anlaşılıyor ki sürekli yapılan az ibâdet, bir müddet sonra kesilen çok ibadetten daha hayırlıdır. Çünkü sürekli yapılan ibâdet, az bile olsa Allah’a itâat, zikir, murakabe, niyet ve ihlâsı devam ettiriyor demektir. Bu devam sayesinde az amel devam etmeyen çok ameli kat kat geçer.


4- Bu ve buna benzer rivayetler, farz ve vacip olmayan ibadetler için geçerlidir. Çünkü farz ve vacipleri her müslümanın zamanında yapması gerekir.

alinti
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor: "Allah katında amellerin en makbulü az da olsa devam üzere yapılanıdır"

"Allah katında amellerin en makbul olanı hangisidir?" diye sorulunca: Peygamber Efendimiz: "Az bile olsa devamlı olanıdır" buyurmuşlar.

Hz Âlkame şöyle demiş: Müminlerin annesi Hz Âişe'ye sordum; Resûlüllah’ın günlerden birine özel yaptığı bir şey var mıydı ? Âişe, şu cevâbı verdi: "Hayır! Onun ameli devamlıydı Resûlüllah’ın yaptığı şeylere hanginiz güç yetirebilir ki"

Başka bir rivayette Peygamber Efendimiz: "Allah Teâlâ'ya amellerin en makbulü, az da olsa en devâmlısıdır" demiştir.


Hangi amelimizin Allah c.c katında makbul olduğunu bilemeyiz. Az ama devamlı yapılan ibadet, sevabı çok ama arasıra yapılan ibadetten üstündür. Aşağıdaki kıssa sanırım herşeyi anlatır..

*****
Meşhur Halife Harun Reşidin hanımı Zübeyde Hatun Bağdat'tan Mekke'ye içme suyu getiren hayırsever bir hanımdır.
Vefat ettikten sonra kendisini rüyada gören evliyadan bir zat onu cennet köşklerinde görmüş;

-Bu Makama,yapmiş olduğun su hayratı sebebiylemi kavuştun?
diye sormuş.

Zübeyde hatun şöyle cevab vermiş:
-Hayır!Yapmış olduğum su hayratı sebebiyle değil. O hayrı yaptıktan sonra kendimde benlik hasıl olmuştu. Hiç bir erkeğe nasib olmayan böyle bir hayır bana nasib oldu diye kendimde varlığa kapıldım. Bunun üzerine hayrım defterime yazılmamış.

Ancak her ezan okunduğunda ezan duasına devam ederdim. Bu bulunduğum makam onun için verildi.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İbadetin faziletlisi, az da olsa devamlı olanıdır


İşlediğimiz amellerimiz, imanın aksiyon hale getirilerek pratik hayata yansıtılmasıdır.

İnsanın, kalbinin sonsuz iklimlerine açılıp, hakiki imana doğru kanatlanması iman-amel bütünlüğüyle mümkündür. Bu yüzden insan, inandığı istikamette yaşamak ve ayrıca ameliyle de inancına payanda vurmak zorundadır.

İman, ancak namaza devam, nefsi oruçla terbiye, gönülden cimriliğin -her çeşidiyle- atılması yollarıyla takviye edilir. Yine iman, iyiliği emir, kötülükten sakındırmakla güçlendirilir. Yani dinimizin temel esasları adına ne varsa, hepsi imanın sağından solundan, önünden arkasından birer payanda mahiyetindedirler. Bu yönüyle ibadet ve itaat, "Allah'a inandım" diyen insanların, O'nun önünde bel kırıp boyun bükmelerini ifade eder. Zira inanan bir insan, yaptığı ibadet ü taatle ancak Allah'la münasebetini ortaya koymuş, O'na gerçekten inandığını ispat etmiş olur.

İbadetler, kul ile Allah arasındaki münasebetinin kopmaz ipleridir. İnsan, bu ipleri sağlamlaştırdığı nispette, ruhî yönüyle gelişmiş, melekiyet durumunu inkişaf ettirmiş olur ki, kulluğun gerçek manası da budur. Bu bağın, bir hayat boyu devam ettirilmesi gerekmektedir. Bundan dolayı Efendimiz: "İbadetlerin en faziletlisi, az da olsa devamlı olanıdır." (Buhari, Libas, 43) buyurmuşlardır.

Kalp ve ruhun uluhiyet âlemiyle münasebeti ancak ibadetle inkişaf eder. Rabb'le münasebetin gelişmesi, bu mevzuda o azaların işletilmesine bağlıdır. Nasıl ki el ve ayakla yapılan hareketler, o istikamette el ve ayağın bir kısım şeylere alışkanlığını temin eder; öyle de ruh ve kalb, ibadetlerle bir kısım meselelere karşı yatkınlık kazanır, onlardan bir korku duymaz ve bedende bir yılgınlık hasıl olmaz. Ne uykunun ağırlığı, ne yemeğin lezzeti, ne de hayatta başka zevkler, ibadete mania ve engel teşkil etmez.

Zaman
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Sual: Amellerin en kıymetlisi nedir?


CEVAP
Zamana ve şahsın haline göre değişir. Nitekim hadis-i şerifte, (En kıymetli amel, vaktinde kılınan namaz, sonra ana-babaya iyilik etmek, sonra da Allah yolunda cihaddır) buyurulduğu gibi, (Amellerin en iyisi yemek yedirmektir), (Gece herkes uykuda iken namaz kılmaktır), (Selam vermeyi yaymaktır), (Allahü teâlâyı anmaktır), (Elinden ve dilinden kimsenin incinmemesidir), (Az da olsa devamlı olan ameldir) diye bildirilmiştir. (Berika)

İbadet çok olsa da, ihlâs yoksa boştur.İhlâs, yalnız Allah rızası için yapmaktır. Kabul olmayan çok amel kıymetsizdir. Az da olsa, ihlâslı ve devamlı amel makbuldür. Bir hadis-i şerif meali:

(Allahü teâlâ, ancak ihlâsla yapılan ameli kabul eder.) [Nesai]
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Amellerin en sevgilisi, en makbulü, az da olsa devamlı olanıdır



Akıl, insanı hayra teşvik eden ve az da olsa amelin devamlı olmasına yardımcı olandır. Onun için Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hadislerinde:

“Allah Teâlâ’ya amellerin en sevgilisi, en makbulü, az da olsa devamlı olanıdır.” buyurmaktadır.

Demek ki amellerin Allah indinde makbul olması, devamlı olması ile olur. Bir insan bir ameli bir zaman diliminde çokça yapıyor sonra terk ediyor. Sonra bir ara bir daha yapıyor sonra yine terk ediyor, böyle bir amel Allah indinde makbul değildir. Çünkü bu istikrarsızlığın, kalbî itminana ermeyişin göstergesidir. Hâlbuki ibadetten huzur alan, ameli sürekli yapar. Huzur alamayan ise herhangi bir sevk-i tabii ile veya bir etki ile bir müddet yapar sonra terk eder. Bu, itminana ermemiş bir kalbe sahip olan insanların amelidir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu hadis-i şerifte amelleri sürekli yapmayı teşvik ediyor.
Çünkü devamlı yapılan ibadet az bile olsa, devamlı yapılmayan, sık sık terk edilen çok ibadetten daha değerlidir. Çünkü devamlı yapılan ibadet, bir kararlılık, bir sabır ifadesidir ve amellerden huşû duymanın, huzur duymanın, kalbin itminana ermesinin bir işaretidir.

Bir amelden, bir ibadetten, kalp itminana eriyor, huzur buluyorsa, şevk ve muhabbetle o ibadet yapılıyorsa, elbette ki şevkten aşktan uzak olan çok ibadetten daha hayırlıdır.

Allah Teâlâ Ahzab suresinde 35. ayette müminlerin özelliklerini sayarken, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, diyerek kâmil mümin ve müminelerin ibadetlerinde devamlı olduklarını, aksatmadan şevk, aşk, iştiyakla ibadetlerini yaptıklarını, bunun kâmil müslümanların bir vasfı olduğunu bize bildiriyor.

bu dünyada ne yaparsak kendimize yaparız ama ALLAHÜ tealanın rıza için
onun rızasını gözeterek yaparız tüm işlerimizi ve ibadetlerimizi


ALLAHÜ tealaya emanet olun.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Az da Olsa Daimi İbadet


Mü"minlerin annesi Âişe (r.anha) anlatıyor: Rasulullah (s.a.s.), geceleyin hasırdan bir hücre edinir, namaz kılar, gündüzleyin onu yere yayar ve üzerine otururdu. Rasulullah, böyle nâfile namaz kılarken insanlar O"nun namazına uyup namaz kılmaya başladılar. Nihayet insanlar çoğaldılar. Bunun üzerine Rasulullah yüzünü insanlara döndürdü de:

“Ey insanlar, amellerden gücünüzün yetişebileceği mikdarı alınız. Çünkü Allah, sizler (ibadetten) usanıp bezmedikçe (sevab vermekten) bıkmaz. Ve şübhesiz Allah"a göre amellerin en sevimli olanı, az olsa bile devamlı olanıdır!” buyurdu.[SUP]1
[/SUP]

Konumuzun daha iyi anlaşılabilmesi için önce bu hadis hakkında ehil olan şarihlerin beyanlarına bir göz atalım!..


“Sahih-i Müslim Şerhi”nden şöyle denilir:

“Hadis-i şerif ibadete devamı teşvîk etmektedir. Ve anlaşılıyor ki, daimî sûrette yapılan az ibadet, bir müddet sonra kesilen çok ibadetten daha hayırlıdır. Çünkü daimî sûrette yapılan ibadet, az bile olsa Allah"a taat, zikir murakabe, niyet ve ihlâsı devam ettiriyor demektir. Bu devam sayesinde az amel, devam etmeyen çok ameli kat kat geçer.”[SUP]2 [/SUP]

“Sünen-i Ebu Davud”un şerihinde ise şunlar anlatılmıştır:

“Her ne kadar bu hadis, ibadetlerle ilgili olarak insanın gücünün yettiği ve devamlı yapabileceği amellere sarılmayı tavsiye ediyorsa da bu tavsiye aslında, sadece ibadetlere aid değildir. İbadetler dışında olan diğer meşru işler de bu tavsiyenin kapsamına girmektedir. Meşru olan işlerin Allah"a en hoş geleni ve mükâfata en çok lâyık olanı az bile olsa devamlı ve düzenli olarak yapılanıdır. Öyleyse mühim olan çokluk değil, düzenli ve devamlı olmaktır. Bu da, ifrat ve tefritten sakınarak iki uç arasında bir derece (itidal) sağlamakla mümkündür.”[SUP]3 [/SUP]
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
.


Allâme İbn Hacer el-Askalânî (rh.a.) ise:

“Amelde bulunan kimsenin, hayatı boyunca devam edenidir.” demektedir.[SUP]4 [/SUP]
Konunun ehli şarihlerin de beyan ettikleri gibi, Allah"ın emrettiği her meşru işin devamlı olanı makbuldur… Allah"ın sevdiği ibadet de budur…

Muvahhid mü"min kul, Allah"ın razı olduğu ve Rasulullah (s.a.s.)"in yaptığı ya da tavsiye ettiği her amel, Rasulullah"ı örnek edinerek yapıldığı takdir de az da olsa devamlı olunca, Allah"ın sevdiği ibadet hâlidir…

Malum olduğu üzere iman ehli ve itaatkâr olan kulun, Allah"ın rızasını hedefleyerek ve Rasulullah (s.a.s.)"i örnek edinerek yaptığı her işi, hâli ve tavrı ibadettir. İnsanın yaratılış gayesi, şirk koşmadan Rabbi Allah"a ibadet etmektir… Mü"min müslüman kulun yaptığı her meşrû işi, kulluk vazifesi olan ibadetten başka bir şey değildir…

Mü"min kulun her işi meşrû olmalı ve yapılan her meşrû işin ibadet olduğu bilinmelidir… Meşrû işin, hâlin ve tavrın devamlı oluşu, Allah"ın rızasına uygun olmalıdır…


“Meşrû: Şeriat hükümlerine uygun demektir. Farz, Vâcib, Sünnet, Müstehab ve mübah fiiller meşrû, haram ve mekruh olanlar ise gayr-i meşrû olarak adlandırılır.”[SUP]5[/SUP]

Mü"min müslüman kul, meşrû olan işlerinde az da olsa devamlı olduğu takdirde Allah"ın sevdiği ibadeti yerine getirmiştir…


Mü"minlerin annesi Âişe (r.anha) şunu anlatmıştır:
Bir keresinde Rasulullah (s.a.s.)"e:
— Amellerin hangisi Allah"a daha sevimlidir? diye sordular.
Rasulullah (s.a.s.):
“Az olsa da en devamlı yapılanıdır.” buyurdu ve : “Sizler, amellerden tâkat yetirebileceğiniz kadarını üzerinize alınız!” tavsiyesini de ilâve etti.[SUP]6 [/SUP]

Meşrû olan, yani Kur"ân"a ve Sünnet"e uygun olan bir amel, mü"min kul tarafından devamlı yapıldığı takdirde Allah katında değer bulmakta ve kabul olunmaktadır… Yoksa bir zaman hızlı başlayıp çokca yapıldıktan sonra terk edilen amelin kıymeti yoktur… Az da yapılırsa, devamlılık arzeden Meşrû amel makbuldur…


Alkame şöyle demiştir:

Ben, mü"minlerin annesi Âişe (r.anha) ya:

— Ey mü"minlerin annesi, Rasulullah (s.a.s.)"in ameli nasıldı? O, herhangi bir şeyi günlerden birine tahsis eder miydi? diye sordum.
Âişe:
— Hayır, tahsis etmezdi. O"nun ameli devamlı olurdu, dedi.[SUP]7 [/SUP]
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
.

Kadınıyla, erkeğiyle bütün mü"min müslümanların, Allah"ın emrettiği bu velâyeti, emroldukları gibi dosdoğru bir şekilde oluşturmaları gerekir… İmkânların el verdiği ölçülerde azda olsa daimî olan ibadet inancı ve şuuruyla hareket etmelidirler… Tağutu, her yönüyle reddederek Allah"a iman edip salih amel işleyen mü"min müslümanların birbirlerinin velîleri olduğunu, onları yalnız kendisine ibadet etsinler diye yaratan Allah Teâlâ beyan buyurur:

“Mü"min erkekler ve mü"min kadınlar, birbirlerinin velîleridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler ve Allah"a ve Rasulüne itaat ederler. İşte Allah"ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şübhesiz Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” [SUP]8


1- Sahih-i Buhârî, Kitabu"l-Libâs, B. 43, Hds .79

Kitabu"r-Rikâk, B. 18, Hds. 51.

Sahih-i Müslim, Kitabu Salâti"l-Müsafirin, B. 30, Hds. 215.

Sünen-i İbn Mace, Kitabü"z-Zühd, B.28. Hds. 4240.

Sünen-i Nesâî, Kitabu Kıyamu"l-Leyl, B.17, Hds. 1642.

Sünen-i Ebu Davud, Kitabu Satâtu"t-Tatavvu", B. 27, Hds. 1368.

2- Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, İst. T.Y. C.4, Sh.332.

3) Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Hzr. Necati Yeniel- Hüseyin Kayapınar, İst. 1988, C.5, Sh. 217.

4- İbn Hacer el-Askalânî, Fethu"l-Bârî-Muhtasar, çev. M.Beşir Eryarsoy, İst. 2008, C.11, Sh.591.

5- İslâmî Bilgiler Ansiklopedisi, İst. 1993, C.2, Sh.250.

Ayrıca bkz. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İst. 2004, C.29, Sh.378 vd.

6- Sahih-i Buhârî, Kitabu"r-Rikâk, B.18, Hds.52.

Sahih-i Müslim, Kitabu Salâti"l-Müsafirin, B.30, Hds.216.

7- Sahih-i Buhârî, Kitabu"r-Rikâk, B.18, Hbr.53.

Kitabu"s-Savm, B.63, Hbr.96.

Sahih-i Müslim, Kitabu Salâti"l-Müsafirin, B.3, Hbr.217.

Sünen-i Ebu Davud, Kitabu Salâtu"t-Tatavvu, B.27, Hbr. 1370.
8- Tevbe, 9/71.

alinti

[/SUP]
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Bir İşi Az da Olsa Devamlı Yapmak




Hayatımızda başarılı olabilmemizin en önemli şartı bir işe başlarken düzenli ve devamlı yapmaktır. Düzenli kavramı göreceli bir kavramdır. Kimisine göre planlı olarak sürekli yapılan iştir. Kimisine göre de azda olsa bir işi sürekli yapmaktır.

Bir çok insan çok hızlı ve şevkli bir şekilde işe başlar ve birden bitirmek için hırs gösterir.Fakat çoğu zaman işin sonunu getirmeden pes ederler.Hatta pes etmekle kalmaz bazen yaptıkları işe karşı bir soğuma ve işten bıkma hali ortaya çıkar.

Zamanla yaptığı işte başarısız olur.İşindeki başarızlık hayatta başarızlıkla sonuçlanır.Bu durum bir alışkanlık halini alır.Yaptığı işlerde başarısız oldukça daha da kendini bırakır.Zamanla bu insan hayatında daha büyük sorunlarla da karşılaşır.


Hz.Ayşe (r.a) rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Amellerin, Allah Teâlâ’ya en sevimli olanı, az da olsa onların en devamlı olanıdır”

Hz Peygamberin(s.a.v) düzenli ve devamlı yapılan işlerle ilgili bu Hadisi Şerifini hayatıma uygulamaya çalışmışımdır.Evet ibadetlerde olduğu gibi hayatta da en sevimli ve makbul iş azda olsa devamlı olanıdır.


Mesela bir insan günde 10 sayfa kitap okumayı kendine alışkanlık haline getirirse bu insan yılda 3650 sayfa kitap okumuş olur.Yani bu kadar sayfa okumak yılda ortalama 35 kitap okumak demektir.Bir yılda bu kadar kitap okumak insanın bilgi alemine ne kadar çok şey katar düşünelim.Olumlu bir şekilde zamanı kulanırsak bir insan günde 1 hadis ezberlese yılda 365 hadis ezberler.Günde bir ayet ezberlese yılda 365 ayet ezberlemiş olur.Böylece dini manada kendini geliştirmiş olur


Yine bir insanın yabancı dil öğrenmek için düzenli olarak her gün 30 kelime ezberlediğini düşünelim bu kişi aylık 900 kelime yıllık 10800 kelime ezberler demektir.Bu kadar yabancı kelime ezberleyen bir insanın öğrenmek istediği yabancı dili genel anlamda kavraması demektir.

Bir de olumsuz anlamda düşünelim sigara gibi zararlı alışkanlığı olan bir insanın sigaraya harcadığı günlük,aylık ve senelik parayı toplayalım. Bir de onun üstüne sigaranın sağlığına verdiği zararı ve sigara içerken harcadığı zamanı ekleyelim.Bu insanın bir yılda harcadığı parayı,vücuduna verdiği zararı ve sigara içerken harcadığı zamanı düşünürsek ne kadar zararda olduğunu düşünelim. Az da olsa devamlı yaptığı alışkanlığın boyutunu görüp ona göre hayatımızı planlayalım.Televizyon seyretmek gibi başka bir alışkanlığı ele alalım.Bir insanın günde 4 saat televizyon seyrettiğini düşünelim.Bu insanın aylık ve yıllık olarak boşuna harcadığı zamanı hesaplayalım ve bu insanın ne kadar zararda olduğunu kavrayalım.


Evet bazen az ve bize basit gelebilecek sıradan bir alışkanlığı genel bir manada topladığımızda olumlu ve olumsuz ne kadar ciddi sonuçlar ortaya çıkardığını görüyoruz.Olumlu alışkanlıkların az da olsa devam etmesi için çaba gösterelim. Olumsuz alışkanlıkları da az da olsa hayatımızdan çıkarmak için gayret gösterelim.Böylece hayatımızda olumlu ve üretgen bir süreç başlar.


Hamit DERMAN
 

aslý1979

Active member
peki ben size soruyorum burda tek suçlu ben miyim ibadetlerimin özllikle de namazlarımın devamını sağlamak için büyük özen gösteriyoum ancak çok acıdır ki ne yazıkki ailemden anam babam kardeşim eşim kısacası hepsi namaz kılmıyor. ve ben ne yazıkki dikkat etmeme rağmen bazen dalalete düşüyorum.ama o zaman bile içim yanıyor yanıyor yanıyor.aşırı derecede bunalıyoum .onlarında namazlarını kılmaları için ayetler hadisler okuyorum.onları sıkıştırıyorum.ama nafile ne yazık ki olmuyor. olmuyor olmuyor...çok isterdim rabbimden (süreklide dua ediyorum.)sabah namazlarına eşimle kalkmayı ailemle rabbime namaz kılmayı ama nafile...
Size soruyorum ben mi suçluyum nefsim mi bu imtihanı nasıl vereceğim:(((
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
peki ben size soruyorum burda tek suçlu ben miyim ibadetlerimin özllikle de namazlarımın devamını sağlamak için büyük özen gösteriyoum ancak çok acıdır ki ne yazıkki ailemden anam babam kardeşim eşim kısacası hepsi namaz kılmıyor. ve ben ne yazıkki dikkat etmeme rağmen bazen dalalete düşüyorum.ama o zaman bile içim yanıyor yanıyor yanıyor.aşırı derecede bunalıyoum .onlarında namazlarını kılmaları için ayetler hadisler okuyorum.onları sıkıştırıyorum.ama nafile ne yazık ki olmuyor. olmuyor olmuyor...çok isterdim rabbimden (süreklide dua ediyorum.)sabah namazlarına eşimle kalkmayı ailemle rabbime namaz kılmayı ama nafile...
Size soruyorum ben mi suçluyum nefsim mi bu imtihanı nasıl vereceğim:(((



Degerli kardesim unutmamak lazimki hidayeti veren yanliz ALLAH,u taaladir Peygamberler teblig etmislerdir islama cagirmislardir yani görevlerini yapmislardir ama hidayet edememislerdir..
ALLAH,u taala Kasas Suresi ; Sure 28, Ayet 56,da buyuruyorki..
(Resûlüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.

Peygabberimizin (s.a.v) 11 amcasindan bir rivayete göre 12 yanlizca HZ Hamza ve Hz abbas Müslüman olmustur..
Netice olarak sunu diyebiliriz ilk önce yapacagimiz islami en güzel bir sekilde yasamak ve teblig etmek sevdirmek dualarda bulunmak elimizden gelen gayreti göstermek yani tedbiri alip Rabbimin takdirine riza göstermek.
Annemiz babamiz en sevdigimiz,dahi olsa Rabbim hidayet etmedikden sonra kimse hidayet edemez öyle olsaydi peygamberimiz amcalarina hidayet ederdi..
Ümit var olalim dua,larda bulunalim Rabbim cümlemize kolayliklar versin insallah..
 

aslý1979

Active member
teşekkür ederim hocamda peki bu benim zaman içinde bulunduğum gaflet hali herkeste oluyor mu acaba yoksa benden kaynaklı bir sorun mu ?namazlarımda özellikle neler yapabilirim?
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
teşekkür ederim hocamda peki bu benim zaman içinde bulunduğum gaflet hali herkeste oluyor mu acaba yoksa benden kaynaklı bir sorun mu ?namazlarımda özellikle neler yapabilirim?


'Rabbini; içinden, yalvararak, ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam an. Gafillerden olma.' (Araf 205)


Gaflet gecmiste olduğu gibi günümüzde de yaygın manevî bir hastalıktır. Esen gaflet rüzgârlarından hepimiz etkilenmekte, kendi payımıza düşeni almaktayız. Bunun sonucu olarak, doyamayan nefislerimiz, ürpermeyen gönüllerimiz, yaşarmayan gözlerimiz sebebiyle dualarımız kabul edilmemektedir.

Gafleti, gönlümüzü kaplayan, kalbimizi karartan bir bulut olarak niteleyen Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bu gaflet bulutunun, bu gaflet dumanının dağılması için günde en az yüz defa istiğfar etmeyi tavsiye etmektedir.

Tembellik arttıkça ihmal; ihmal arttıkça gaflet; gaflet arttıkça ihanet; ihanet arttıkça dalâlet başlar. Dolayısıyla gaflet, mutlaka er geç tedavi edilmelidir. Gafletin tedavisi için ilk adım uyanık ve diri olmak, ihmalkâr ve ilgisiz olmamak gerekir.

Gafletin ilacı Kuran ve namaz, tevbe ve istiğfar, zikir ve duadır. Gafletin aşısı ilim ve gönül erbabıyla sohbet etmek, Kuranî, nebevî, manevî tavsiyeleri hayata yansıtmaktır.

Akıl, insanı hayra teşvik eden ve az da olsa amelin devamlı olmasına yardımcı olandır. Onun için Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hadislerinde:

“Allah Teâlâ’ya amellerin en sevgilisi, en makbulü, az da olsa devamlı olanıdır.” buyurmaktadır.


 

pendüender

Well-known member
Cevap: Hadis Sohbetleri 62:Allah katında amellerin en makbul olanı hangisidir?”

Allah-u Tealanın rahmet denizi şüphesiz çok engindir.O, kulunun ne yapacağından açıklanandan ve de gizli tutlandan şüphesiz haberdar olandır ki;kullarının samimi ve ihlaslı niyetlerinin dahi mükafatını verir.

İmâm Kuşeyrî anlatır:

Horasan sultanı ve kahramanlarından Amr bin Leys öldükten sonra onu sâlih bir zât rü'yâda gördü ve aralarında şu mükâleme geçti:

"-Allâh sana ne muâmelede bulundu?"

"-Allâh beni afvetti."

"-Allâh seni ne sebeple afvetti? Hayâtında nasıl bir amel işledin ki afva mazhar oldun?"

Bunun üzerine Amr bin Leys şöyle cevap verdi:

"-Günlerden birgün yüksek bir tepeye çıkmıştım. Oradan askerlerime baktım. Onların çokluğu ve ihtişamını seyredince: "Keşke Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem- zamanında vâkî olan gazvelere ordumla beraber iştirâk edip de O'nun uğrunda fedâ-yı cân eyleyen bahtiyarlardan olabilseydim..." diye hislendim. İşte bu niyet ve iştiyakımdaki ihlâs sebebiyle yüce Allâh, bana rahmetiyle muâmele ederek günâhlarımı bağışladı ve beni sonsuz nîmetleriyle mükâfatlandırdı."

Bu hâdise, ihlâs ve samimiyetin, mü'min için ne kadar mühim olduğunu gösteren güzel bir misâldir. Buna göre kul, yapamadığı bir amel'den bile ihlâs ve samîmiyetinin bereketi neticesinde nice lutuflara mazhar olmaktadır.

ve yapılan amellerin en sevimlilerinden biride ihlaslı olmaktır.
Bu itibarla başta ibâdetler olmak üzere bütün hayırlı amellerin, Allâh rızâsı kasdolunarak yapılması asıldır. Bu da, ihlâs ile mümkündür. İhlâs, amelleri sırf rızâ-yı ilâhîyi kasdederek îfâ etmek ve onlar üzerine nefsânî gâyelerin gölgesini düşürmemektir. Beden için rûh ne ise, amel için ihlâs da o mesâbededir. İhlâssız amel, özden mahrûm kuru bir yorgunluktan ibarettir. Bütün amelleri ulvî bir gâyeye bağlayarak ibâdet vasıf ve derecesine yükseltmek kabildir.
 

pendüender

Well-known member
Cevap: Hadis Sohbetleri 62:Allah katında amellerin en makbul olanı hangisidir?”

ihlaslı amel Allah katındaki en sevimli ameldir hadis-i şerifinden yola çıkarak yine başka bir hadisi şerifle bunu tamamlayacak olursak;

Hadîs-i Şerîfde buyurulur:

"Kıyâmet gününde aleyhinde ilk hükmedilen insanlar şunlardır:

Birincisi şehîd edilen kimsedir. O Allâh'ın huzûruna getirilir. Allâh kendisine olan nîmetlerini anlatır. O da, bunları itiraf eder. Cenâb-ı Hakk:

"- Öyleyse bunlara karşı ne yaptın?" diye sorar.

Adam:

"- Yâ Rabbî! Senin uğrunda şehîd edildim." der.

Allâh buyurur ki:

"- Yalan söyledin! Sen, yalnızca cür'etli ve cesur denilsin diye harbettin. Gerçekten öyle de denildi."

(Sonra) onun hakkında emredilir ve ateşe atılıncaya kadar yüzüstü sürüklenir.

İkincisi ilim öğrenen, başkalarına da öğreten, ayrıca Kur'ân da okuyan adamdır. O huzûra getirilir. Allâh kendisine olan nîmetlerini anlatır. O da itiraf eder. Cenâb-ı Hakk:

"- Bunlara karşı ne yaptın?" diye sorar.

Adam:

"- İlim tahsîl ettim. Onu başkalarına da öğrettim. Senin uğrunda Kur'ân'da okudum." der.

Allâh buyurur ki:

"- Yalan söyledin! Sen ilim öğrendin, ancak âlim denilsin diye; Kur'ân okudun, ancak o kârîdir, kırâat ehlidir denilsin diye. Hakîkat öyle de denildi."

Sonra hakkında emrolunur ve ateşe, yâni cehenneme atılıncaya kadar yüzüstü sürüklenir.

Üçüncüsü Cenâb-ı Hakk'ın kendisini genişlettiği, malın her çeşidinden verdiği adamdır. O getirilir. Allâh ona olan nîmetlerini anlatır. O da bunları itiraf eder. Cenâb-ı Hakk:

"- Öyleyse bunlara karşı ne yaptın?" diye sorar.

Adam:

"- Hakkında infâk edilmesini emir buyurduğun hiçbir yol bırakmadım. Malımı ancak senin yolunda harcadım." der.

Cenâb-ı Hakk buyurur:

"- Yalan söyledin! Onları ancak cömerttir denilesin diye yaptın. Nitekim öyle de denildi."

Sonra hakkında emredilir ve cehenneme atılıncaya kadar yüzüstü sürüklenir." (Buhârî, Müslim)

Bu hadîs-i şerîf, ihlâsın, amellerin Allâh katındaki kabul şartı olduğunu o derecede açık bir sûrette göstermektedir ki, gâye Cenâb-ı Hakk'ın rızâsı olmadıkça zâhiren Allâh yolunda ölmek, ilim tahsîl etmek ve infakta bulunmak gibi -haddi zâtında- en makbûl olan ameller bile sahibine hiçbir fayda sağlamamaktadır.
 

pendüender

Well-known member
Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, buyururlar:

"Amelini ihlâslı yap! (Böyle yaparsan), amelin azı (bile) sana kâfî gelir."

"Allâh, sizin sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz! Fakat sizin (ihlâs ve takvâ bakımından) kalblerinize ve amellerinize bakar."

Zîrâ Cenâb-ı Hakk, kimin daha çok kimin daha az ibâdet ettiğine değil, kimin daha hâlisâne ibâdet ettiğine, yâni kendi katında değerli olanın ihlâs olduğuna işareten âyet-i kerîmede şöyle beyân buyurur:

"O (Allâh) ki, ölümü ve hayatı hanginizin amel bakımından daha güzel (yâni ihlâslı) olduğunu imtihân için yarattı." (el-Mülk, 2)
 

pendüender

Well-known member
Şâh-ı Nakşibend Hazretleri buyurur:

“«Herkes koşmakla avı yakalayamaz. Avı devamlı takip eden kimse yakalamaya muvaffak olur.» Bunun için, sürekli ve istikāmet üzere çalışmak îcâb eder.”

[Bir anlık coşkunlukla aşırı derecede gayrete gelenler, ekseriyetle çabuk yorulur, maksada vâsıl olamazlarsa azim ve şevkleri kırılıp eskisinden de kötü bir duruma düşebilirler.
 

pendüender

Well-known member
Hakk’a kulluk, belli bir dönemlik değil, ömürlük bir vazîfe olduğundan, onun makbul bir kıvamda sürdürülmesi için bir îtidâl dengesine ihtiyaç vardır. Nitekim Hazret-i Âişe (r.anhâ) vâlidemiz:

“…Allah Rasûlü’nün ameli, hafif ve devamlı yağan yağmur gibiydi…” buyurmuştur. (Buhârî, Savm 64, Rikâk 18; Müslim, Müsâfirin 217)
 

pendüender

Well-known member
İbâdette devamlılık ve niyette ihlâs, gönüllerde bir şuur hâline gelmelidir. Bu hâle ulaşıldıktan sonra, hastalık, yaşlılık vs. sebeplerle hasbel-beşer îfâ edilemeyen -farzlar dışındaki- ibâdetlere, edâ edilmiş gibi ecir lûtfedileceği bildirilmektedir. Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Fakat îmân edip sâlih amel işleyenler için eksilmeyen, devamlı bir ecir vardır.” (et-Tîn, 6)
 
Üst