Her kelimenin hesabı var..

Livza

Well-known member
Büyük velîlerden Zekeriyyâ Ensârî hazretleri buyurdu ki: “Kelimenin yerini hakkıyla vermeden, o kelimeyi kullanmamalısınız. Zîrâ söz, yayından çıkan bir oka benzer. İnsandan yerinde olmayan bir söz çıkarsa, insan ona mahkûm, söz insana hâkim olur.” “Ey insan! Dilini tut ve ona kement vur. Seni sokmasın. Çünkü o bir yılandır. Kabir, kendi dillerinin kurbanlarıyla doludur. Bu kurbanlar öyle kimselerdi ki, babayiğitler bile kendileriyle karşılaşmaktan çekinirlerdi.”

Yahyâ bin Muâz-ı Râzî hazretleri de şöyle buyurdu: “Düşünmeden konuşan pişmân olur. Konuşmadan önce düşünen selâmet bulur.”

Hadis-i şerifte, “Ademoğlu sabahladığı zaman tüm azaları dile hatırlatıcı oldukları halde sabahlarlar ve derler ki: ‘Bizim hakkımızda Allahtan kork! Zira sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Eğer sen inhiraf edersen, yoldan saparsan, biz de inhiraf eder, haktan ayrılırız.”

Hazreti Ömer, Ebubekir-i Sıddîk’ı, dilini eliyle çekerken gördü ve “Ey Resûlullahın halifesi! Ne yapıyorsun?” diye sordu. Hazreti Ebubekir şöyle cevap verdi: “Şudur beni tehlikeli yerlere sokan!.. Resulullah şöyle buyurmuştu: Bedende hiçbir âzâ yok ki Allah katında dilden şikâyetçi olmasın.”

İbni Mes’ud, Safa Tepesinde bulunuyordu: “Lebbeyk, Allahümme lebbeyk...” duasını okuyor ve şöyle diyordu: “Ey dilim! Hayrı söyle, kâr et! Kötü söyleme, tehlikelerden selâmette kalırsın. Bunları, pişman olmazdan önce yap!” Kendisine “Ya Ebû Abdurrahman! Bu senin kendiliğinden söylediğin bir dua mıdır, yoksa hazreti Peygamberden dinlediğin bir dua mı?” denildi. İbni Me’sud şöyle dedi: “Ben Hazreti Peygamberin şöyle dediğini işittim: Muhakkak ki âdemoğlunun yanlışlıklarının çoğu dilindedir.”

Hadis-i şerifte, “Dilini koruyan, öfkesine hâkim olan bir kimseyi Allah azabından korur. Çünkü Allah’a yalvarıp özrünü arz ederse, Allah onun özrünü kabul eder” buyuruldu.
 
Üst