Kelime Analizi 28: Sanem-Vesen

kenz-i mahfi

Sorumlu
SANEM (صنم) (Arapça): Kafirlerin önünde ibadet ettikleri heykel, put. (mecazen: çok güzel olan), Putperestlerin ilahı. (Çoğulu "esnam"dır.)

Vesen (وثن) : Put, müşriklerin taptıkları suret, karşısında ibadet edilen heykel.

Kur'an-ı Kerim'de "put" manasında kullanılan "vesen" (وثن) ve "sanem" kelimeleridir. "Put" kelimesi Farsça olup "Allah'tan başka tapılan her şey, heykel, Kendisinden medet beklenen veya layık olmadığı hürmet kendine yapılan maddi, manevi resim, heykel ve her çeşit cisim" manasına gelmektedir. İbn-i Abidin'e göre: "Vesen (وثن) ; cüssesi olan, yani insansuretinde ağaçtan, taştan veya gümüşten, cevherden oyulan heykellerdir." Çoğulu "evsan" kelimesidir. İslam ulemasının ittifakıyla "sanem" (صنم) ve "vesen"e (وثن) tapmak şirktir. Böyle insanlara ehl-i şirk denilir. "vesen"e (وثن) tapanlara "Vesenî" denilmiştir.

Günümüzde Allahû Teâla (cc)'nın indirdiği hükümleri çirkin görüp, kendi heva ve heveslerinden hükümler icad eden ve İslâm'a karşı savaşan Tağut'ların varlığı mâlumdur. Bu Tağut'lar, kendisinden önce ölen atalarının heykellerini yaptırmayı ihmâl etmezler. Bunlara "Veseni" (Heykelperest) denir. İnsanlardan bir kısmı; Tağut'ların heykellerine, değişik isimler altında tapmaktadırlar.

İslam alimleri "vesen" (وثن) ile "sanem" (صنم) arasında fark olmadığını söylemişler, bazıları ise suretten (resimden) başkasına "vesen" (وثن) denileceğini beyan etmiştir. Bu noktadan; insan heykellerine (neden yapılırsa yapılsın) "vesen"(وثن) , resimlerine de "sanem" (صنم) denilmiştir.
Kur'an-ı Kerim'de Nisa Suresi 51.ayette "cibt" kelimesi geçmektedir. Cibt: Allah'tan başka tapılan canlı ve cansız bütün varlıklara verilen isimdir. Put, haç, kâhin gibi manalara da gelir. Allah’ın haram kıldığı her şeydir. Bu kelimenin aslı "Cibs"tir ve "Alçak, habis" manasındadır.
"Sanem" (صنم) kelimesini bazıları isim olarak kız çocuklarına vermektedirler. Arapça'daki manasında baktığımızda, bu ismin verilmesinin doğru olmadığı anlaşılmaktadır.

"vesen" (وثن) ve "sanem" (صنم) kelimelerinin çoğul halleri Kur'an-ı Kerim'de zikredilmiştir. Buna göre;
"sanem" (صنم) kelimesinin çoğulu olan "esnâm" kelimesi Enam Suresi 74, A'raf Suresi 138, İbrahim Suresi 35, Enbiya Suresi 57 ve Şuara Suresi 71.ayetlerde olmak üzere Kur'an-ı Kerim'de 5 defa zikredilmiştir.
"vesen" (وثن) kelimesinin çoğulu olan "evsân" kelimesi Hacc Suresi 30 ve Ankebut Suresi 17.ve 25.ayetlerde olmak üzere 3 defa zikredilmiştir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
"Sanem" (صنم) kelimesinin Ebced Değeri: 180'dir.
"Vesen" (وثن) kelimesinin Ebced Değeri: 556'dır.

Risale-i Nur'da "Sanem" (صنم) kelimesiyle kurulan bir terkip olmayıp sadece "sanem", "sanem-misal" ve "sanemperest" kelimeleri kullanılmıştır.
Sözler: 12
Mektubat: 18
Şualar: 3
Mesnevi-i Nuriye: 3
İşarat-ül İ'caz: 7
Kastamonu Lahikası: 1 defa olmak üzere toplam 44 defa zikredilmiştir.

"esnam" (اصنان)kelimesi;
Sözler: 2
İşarat-ül İ'caz: 2 olmak üzere toplam 4 defa zikredilmiştir.

"put" (بت)kelimesi;
Şualar: 4
İşarat-ül İ'caz:2
Barla Lahikası: 2
Emirdağ Lahikası: 1
Tarihçe-i Hayatı 6 defa olmak üzere toplam 15 defa zikredilmiştir.

"vesen" (وثن) kelimesi ise;
İşarat-ül İ'caz: 2 ve
Mesnevi-i Nuriye: 1 defa olmak üzere toplam 3 defa zikredilmiştir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Fransızca bir kelime olup "yalancı tanrı, tapınılacak şey" manasına gelen "idole" kelimesi dilimize yakın tarihte girmiş olup, şuursuzca kullanılan bir kelimedir. Çok tanrılı dinlerde, tapınılan küçük ve taşınılabilir her şey ve heykelciğe "idol" denilmiştir. Latince "idolum" kelimesi, "biçim, görüntü" manasına geliyor. Eski Yunanca "eidos" kelimesi "şekil, görüntü" demektir.
Fransızca "idole" kelimesinin Yunancası "eidolo", İngilizcesi "idol", Almancası "idol", İspanyolcası "idolo" kelimesidir. Bunun gibi pek çok Avrupa diline Fransızcadan geçmiştir.
Günümüz gençliği bu ithal kelimeyi çok yanlış kullanmaktadır. "Benim idolüm..." diye başlayan cümleler kurarak, şirk kokan bir ifade kullanılmaktadır. Dikkat edilmesi gerekir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Kur'an-ı Kerim'de zikredilen ve dikmek manasına gelen "nesabe" fiilinden türetilen "nusub" kelimesi dikili taşlar demektir ve bildiğimiz manada "put" olarak kullanılmaktadır ve Cahiliye devrindeki Araplar tarafından hürmet gören putlar yani taşlardır.

Dikili taşlar manasına gelen "nusub" kelimesi (çoğulu ensab) aynen vesen kelimesinin karşılığı gibidir. Buna dair Elmalılı Tefsirinde şu kayıtlar vardır. Maide Suresi 3.ayetin tefsirinde: ...NUSUB, " mansub" (dikilmiş) mânâsına tekil, veya "nisab"ın veya "nusbe" nin çoğuludur, bunun çoğulu da "ensab" gelir. Bazı tefsirciler bunu "asnâm" (putlar) diye tefsir etmişlerdir. Fakat diğerleri "asnâm" ile "ensab"ın farkını göstermişlerdir. Şöyle ki "asnâm", resimli ve nakışlı taşlar, putlardır. "Nusub" ise dikili taşlardır ki, resimli veya nakışlı olması şart değildir, vesen (put) gibidir. Nitekim Adiy b. Hâtim boynunda haç ile geldiği zaman Peygamberimiz : " Boynundan şu putu at" buyurmuş, haç'a vesen demişti. Demek ki "Nusub" resimli ve nakışlı olması şart olmayarak evsan (putlar) kabilinden hürmet için konulmuş ve dikilmiş taşlardır ki, zamanımızda "âkide" derler. Bunlar tek parça bir taştan, ibaret olabilecği gibi, birçok taşların birleşmesinden de olabilir ve sadece bir yığın halinde de bulunabilir. "Nusub"ın tekil ve çoğul olması düşüncesi de bundandır. "Ensab" da birçok nusublar demektir.

Kısaca cahiliye devrinde Kabe'nin etrafında böyle dikilmiş veya konulmuş birtakım taşlar vardı ki, bunlara hürmet ve tazim ederler ve üzerlerinde kurban keserlerdi. Hatta bunlara bile kurban keserlerdi. Mekke'de olduğu gibi diğer Arap beldelerinde de böyle saygı ve hürmet edilen putlar vardı ki "Sa'd" dedikleri taş da bunlardan biri idi. İşte Mücahid, Katade ve diğerlerinin dedikleri gibi nusub (dikili taşlar) bu taşlardır. Mücahid'in açıklamasına göre cahiliye insanları bunların üzerinde kurban keserler ve isterlerse bunları daha hoşlarına giden diğer taşlarla da değiştirirlerdi. İbnü Abbas hazretlerinden de : " Bunlar üzerinde kurban keserler ve bunlar üzerinde ihramdan çıkarlardı" diye nakledilmiştir. İbnü Cerir demiştir ki:" Bunlar asnâm (putlar) değildirler, sanem resimli olur. Bunlar ise üçyüz altmış kadar dikilmiş taşlardı. "Derler ki, üçyüzü Huzâa'da idi. Kurbanları kestikleri zaman, bunların Kabe'ye gelen taraflarına kanları serperler ve etleri yarıp bu taşların üstlerine korlardı. Müslümanlar: Ey Allah'ın Resulü, cahiliye halkı Kabe'ye kan ile saygı gösterirlerdi. Bu ise bize daha çok layık değil mi? demişler. Peygamberimiz "hayır" dememişti. Bunun üzerine "Onların ne etleri, ne de kanları Allah'a ulaşmaz. Fakat sizin takvanız ona ulaşır". (Hacc, 22/37) âyeti inmiştir."denilmiştir.

Aynı şekilde Maide Suresi'nin 90.ayetinde:"Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz." geçmektedir. Bu ayette "ensâb" (dikili taşlar) kelimesi kullanılmıştır.
Mearic Suresi'nin 43.ayetinde mealen: "O gün kabirlerden hızlı hızlı çıkacaklar, sanki putlara gidiyorlarmış gibi fırlayacaklar." denilmektedir. Bu ayette put manasındaki "nusub" kelimesi kullanılmıştır.
 
Üst