Hadis Sohbetleri 47 :Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır.

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
.




بِسْمِاللَّهِالرَّحْمَنِالرَّحِيم


Selamünaleyküm Degerli Kardeşlerim;


Bu haftaki Hadisi Sohbetleri dersimiz başladı.

Buyrun beraber mütaala edelim anladiklarimizi paylasalim insallah..



[BILGI]
Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. ( Tirmizî )
[/BILGI]​
 

pendüender

Well-known member
Hz. Musa, Cennetteki komşusunun kim olduğunu Hak teâlâdan sorup öğrendikten sonra yanına gider. Bu bir kasaptır. Kasap, bir parça et pişirir. Asılı zenbili aşağı alır, çok zayıf bir kadına et ve su verir. Üstünü başını temizleyip, zenbile koyar. Kasap, (Bu annemdir. Yaşlanıp bu hale girdi; sabah-akşam böyle bakarım) der. Kasabın annesinin, (Ya Rabbi oğlumu Cennette Musa aleyhisselama komşu eyle) dediğini Hz. Musa da işitir. Kasaba, (Müjde, Allahü teâlâ, seni Musa aleyhisselama komşu etti) buyurur.
 

pendüender

Well-known member
Rabbin rızası, ana-babanın rızasında, gazabı da, ana-babanın gazabındadır.

Ana-babasının rızasını alan mümine Cennetten iki kapı, üzene de Cehennemden iki kapı açılır.[Beyheki]
 

pendüender

Well-known member
Üç kişinin duası kabul olur. Ana-baba, mazlum ve misafirin duası.) [Tirmizi]

(Ana-babanın duası, ilahi hicaba ulaşır, duaları kabul olur.) [İbni Mace]

 

pendüender

Well-known member
Ana-baba çağırdığı zaman herhangi bir işle uğraşırsan, hemen onu terk edip, derhal

ana-babanın emrine koş! Anan-baban sana kızıp bağırırsa, onlara sen bir şey söyleme!

Ananın-babanın duasını almak istersen, sana emrettikleri işleri çabuk ve güzel yapmaya

çalış! Bu işini beğenmeyip sana gücenmelerinden ve beddua etmelerinden kork! Sana darılır

iseler, onlara karşı sert söyleme! Hemen ellerini öperek gazaplarını teskin et! Ananın-

babanın kalblerine geleni gözet! Çünkü senin saadet ve felaketin, onların kalblerinden

doğan sözdedir. Anan-baban hasta ise, ihtiyar ise, onlara yardım et! Saadetini onlardan

alacağın hayır duada bil! Eğer onları incitip, beddualarını alırsan, dünya ve ahiretin harap

olur. Atılan ok tekrar geri yaya gelmez. Onlar hayatta iken, kıymetini bil! :(

 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
“Allah'ın rızası anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir.”
(Tirmizî¸ (25) Birr¸ 3¸ had. no: 1899.)

İnsan¸ kendisini yoktan var ederek en üstün sıfatlarla donatan¸ türlü nimetler bahşeden Rabbine karşı sorumludur. Yüce Yaratıcı insanı engin rahmetiyle kuşatmış¸ keremiyle lütuflandırmıştır. Bunun karşılığında insan¸ Rabbine itaat ederek şükrünü ifade etmelidir. Ayetlerde ve hadislerde Allah’a iman ve itaatle birlikte zikredilen ve üzerinde önemle durulan hususlardan biri de anne ve babaya itaat konusudur. Zira Allah Teâlâ’dan sonra üzerimizde en çok anne ve babamızın hakkı bulunmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’de Allah’a kulluk görevinin hemen sonrasında anne babaya iyi davranma zikredilerek konunun önemi vurgulanmıştır: “Rabbin sadece kendisine ibadet etmenizi¸ anne babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti.

Onlardan biri veya her ikisi sizin yanınızda yaşlanırsa kendilerine “öf!” bile deme; onları azarlama ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve ‘Rabbim¸ küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse¸ şimdi de sen onlara öyle rahmet et’ diyerek dua et” 1 Ayette kesin biçimde anne babaya itaatle birlikte¸ yumuşak davranma¸ rıfkla muamele emredilmektedir. Bunun ölçüsü de oldukça dikkat çekici bir üslupla belirlenmiş ve onlara “öf!” bile demek yasaklanmıştır. Zira onların kendi benliklerinden geçerek yaptıkları fedakârlıkların karşılığı ancak bu şekilde ödenebilir. Ayette işaret edildiği üzere insan¸ küçüklüğünde gördüğü şefkatli muamelenin karşılığını zamanı geldiğinde ebeveynine göstereceği sevgi ve saygıyla vermelidir.


Hadis kitaplarında Edeb veya Birr başlıkları altında anne ve babaya iyilikle ilgili birçok rivayet zikredilmektedir. Bu rivayetlerde anne-baba hakkının Allah’a imanla birlikte ele alınması dikkat çekmektedir. Tirmizî’nin Birr bölümünde zikrettiği “Allah’ın rızası anne ve babanın rızasındadır¸ Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir” 2hadisinde özetlendiği üzere¸ Allah’ın rızası anne ve babanın hoşnut ve razı olmasına bağlanmış¸ onların huzursuzluğunun Allah’ın gazabına neden olduğu belirtilmiştir.

Çocuklarının bedenî ve rûhî ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına gece gündüz hiç yorulmadan¸ maddi manevî imkanlarını ortaya koyan anne ve babaya iyi muamelede bulunmak¸ ibadetlerin en yücesidir. Hz. Peygamber’e Allah’a en sevimli gelen ibadetin hangisi olduğu sorulduğunda ilk olarak vaktinde kılınan namaz¸ sonra anne babaya iyilik¸ ardından da cihad zikredilmiştir. 3

Dinin direği olarak tanımlanan namaz ibadetinin arkasından ebeveyne iyiliğe yer verilmesi konunun önemini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Bir başka hadiste de¸ kebâir olarak tanımlanan büyük günahlar arasında Allah’a ortak koşmanın sonrasında anne babaya isyan etme zikredilmiş¸ böylece kesin biçimde anne babayı incitecek davranışlar yasaklanmıştır. 4

Ayet ve hadislerde anne ve babaya itaatin üzerinde durulmakla birlikte¸ anne hakkı ayrıca ele alınmıştır. Zira annelerin çocukları üzerinde herkesten fazla emeği bulunmakta¸ yavruları üzerinde en derin şefkat ve merhamet hissini anneler taşımaktadır. İnsanlar içinde iyilik etmeye en layık olan kişi sorulduğunda Peygamberimiz’in (s.a.v) üç defa anneyi¸ dördüncüsünde ise babayı zikretmesi5 bunun göstergesidir. Lokman sûresinde de annelerin ayrıcalığı şöyle ifade edilmektedir: “Biz insana¸ annesine babasına iyi davranmasını emrettik. Zira annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl kadar sürer. İnsana buyurduk ki: Hem Bana¸ hem de annene babana şükret¸ unutma ki sonunda Bana döneceksiniz.” 7

Ayette de işaret edildiği üzere¸ anneler yavrularını dünyaya getirmeden önce türlü zorluklara katlandıkları gibi¸ dünyaya getirdikten sonra da İlâhî rahmetin insanda tecellisinin en güzel örneğini sergileyerek şefkatle beslemişler¸ büyütmüşlerdir. Annelerin hakkının ancak cennetin onların ayaklarının altına serilmesiyle ödenebileceğini “Cennet annelerin ayakları altındadır” 8 rivayeti ifade etmektedir. Divan’ında farklı şiirlerle anne baba sevgisini işleyen merhum Hulûsi Efendi¸ kimi zaman da manzum hadislere yer vermiştir. Zikri geçen rivayet de Divan’da mısralara şu şekilde yansımaktadır:

Bir hadisinde buyurmuş Fahr-i âlem
Nicedir kıymet-i ümm kadr-i peder incinme
Ümmühâtın kadem-i tahtıdır buyurmuş cennet¸
Öpmeye pâyını bu müjde yeter incinme 9

Varlık sebebimiz anne babalarımızın değerini bilmek hem dinî hem de insanî görevimizdir. Çağımızın yozlaşan dünyasında onları gözyaşları içinde yalnızlığa terk etmek ise Müslüman kimliğine yakışmamaktadır. Buna göre¸ rızalarını kazanmak ve dualarında kendimize yer bulmak adına onlara layık oldukları şekilde davranmak gerekmektedir. Hz. İbrahim’den öğrenilen şekilde evlatlar da namazlarında ebeveynlerine dua etmelidirler: “Ey Rabbimiz! Beni¸ annemi¸ babamı ve bütün müminleri kıyamet günü bağışla.” 10



Dipnotlar
1- İsr⸠17/23-24.
2- Tirmizî¸ Birr¸ 3¸ had. no: 1899.
3- Buhârî¸ (78) Edeb¸ 1¸ had. no: 5970; Müslim¸ (1)
İman¸ 36¸ had. no: 135.
4- Buhârî¸ (78) Edeb¸ 6¸ had. no: 5976; Müslim¸(1)
İman¸ 38¸ had. no: 143¸ 144.
5- Buhari¸ (78) Edeb¸ 2¸ had. no: 5971; Müslim¸ (45) Birr
6- Buhari¸ (78) Edeb¸ 2¸ had. no: 5971; Müslim¸ (45) Birr¸ 1¸ had. no: 1.
7- Lokman¸ 31/14.
8- Heysemî¸ Mecmau'z-Zevâid¸ Dâru'l-Fikr¸ Beyrut¸ 1412¸ 8/256¸ had. no: 13400; Kudâî¸ Müsnedu'ş-Şihâb¸ Müessesetu'r-Risale¸ Beyrut¸ 1986¸ 1/102¸ had. no: 119.
9- Ateş¸ Es-Seyyid Osman Hulusi¸ Mektubât-ı Hulûsi-i Darendevî¸ Ankara¸ 1996¸ s. 61.
10- İbrahim¸ 14/ 41.
 

pendüender

Well-known member
Cevap: Hadis Sohbetleri 47 :Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır.

Enes bin Mâlik hazretleri şöyle anlatır:
Peygamber efendimiz zamanında Alkame isminde bir genç vardı. Hep ibadet ile meşgûl olur yaz-kış

oruç tutardı. Bu genç hastalandı. Fakat dili tutulup bir şey söyleyemiyordu. Durumdan Resûlullah

efendimiz haberdar edildi. Peygamber efendimiz Hz.Ali ile Ammâr bin Yâsir hazretlerini gönderdi.

Onlar gence Kelime-i Şehâdet telkin ettikleri hâlde genç söyleyemiyordu. Peygamber efendimiz

Bilâl-i Habeşî hazretleri vâsıtası ile durumdan haberdâr edildi. Peygamber efendimiz yanında

bulunanlara şöyle sordu:

- Alkame'nin ana-babası var mı?

- Yâ Resûlallah ihtiyâr bir annesi var.

- Annesini buraya getirin!

Annesi gelince Peygamber efendimiz buyurdu ki:

- Alkame'ye ne oldu?

- Yâ Resûlallah Alkame çok iyidir. Hep ibadet ile meşgul olur. Ama ben ondan razı değilim. Çünkü o

hanımının rızasını benim rızamdan üstün tutmaktadır.

- Dilinin tutulması bu yüzdendir. Ona hakkını helâl et de dili açılsın!

- Yâ Resûlallah O benim hakkıma riâyet etmedi. Hakkımı helâl etmem.

Bunun üzerine Peygamber efendimiz (Ey Bilâl! Eshâbı çağır odun getirsinler. Alkame'yi yakalım.

Çünkü annesi ondan razı değildir) buyurdu. Kadıncağız bunları işitince dedi ki:

- Yâ Resûlallah oğlumu benim gözümün önünde mi yakacaksınız? Kalbim buna nasıl dayanabilir?

- Cehennem ateşi dünya ateşinden çok daha kızgın ve yakıcıdır. Sen ondan razı olmadıkça onun

hiçbir tâ'ati makbul değildir.

Kadıncağız bunları işitince ağlamaya başlayıp dedi ki:

- Yâ Resûlallah ben ondan râzı oldum hakkımı helâl ettim.

Böyle söyledikten sonra oğlunun yanına gitti ve oğlunun sesini duydu. Kelime-i şehâdeti rahatlıkla

söylüyordu. Aynı gün vefat etti. Cenaze hazırlıkları yapılıp defnedildi.
 

pendüender

Well-known member
Cevap: Hadis Sohbetleri 47 :Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır.

Ebeveyne hizmetin nasıl olması gerektiği hakkında âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
"Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine «üf!» bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle." (el-İsrâ, 23)
"Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: «Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de Sen onlara (öyle) rahmet et!» diyerek duâ et." (el-İsrâ, 24)
Mevlânâ Hazretleri de, anne-baba hakkına riâyetin ehemmiyetini şöyle dile getirir:
"Anne hakkına dikkat et!.. Onu başında taşı!.. Zira anneler doğum sancısı çekmeselerdi; çocuklar, dünyaya gelmeye yol bulamazlardı."
"Allah'ın kul üzerindeki haklarından sonra anne hakkı gelir. Çünkü kerem sahibi Allah, annenin bedeni içinde sana şekil vermiştir. Seni karnında taşıması için, ona sevgi ve şefkat bağışlamış, kendisine tatlı bir muhabbet ve engin bir şefkat lutfederek, onu seninle huzura kavuşturmuştur."
"Böylece annen, seni kendisinin bir parçası olarak telâkkî etmiştir. Ancak dokuz ayın ardından Cenâb-ı Hakk'ın şaşmaz kanunu gereği seni oradan ayırmıştır."
"Cenâb-ı Hakk'ın sayısız kudret nişânesinden biri olan anne yüreği, Allah Teâlâ'nın sana olan muhabbetinin bir aynasıdır. O muhabbet sayesinde anneler, evlatlarını bağrına bastı, her türlü kötülükten onları esirgedi ve şefkatle kucakladı."
"Böyle olmakla beraber, şunu unutma ki, Allah'ın senin üzerindeki hakkı, anne hakkından daha ötedir. Kim Hâlık'ın hakkını bilmez ve O'na kulluktan geri kalırsa, o insanlığa vedâ etmiş, diğer mahlûkâtın seviyesine düşmüş demektir."
 

pendüender

Well-known member
Cevap: Hadis Sohbetleri 47 :Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır.

Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şu duâsı bir mü’min için ne büyük bir müjdedir:

“Ana-babasına iyilik edene ne mutlu! Allah Teâlâ onun ömrünü ziyâdeleştirsin!” (Heysemî, VIII, 137)

Nüfey bin Hâris -radıyallâhu anh- şöyle rivâyet eder:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- birgün:

«–Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi?» diye üç defâ sordu. Biz de:

«–Evet, yâ Rasûlallah!» dedik. Rasûl-i Ekrem Efendimiz:

«–Allâh’a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek!» buyurduktan sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve;

«–İyi dinleyin, bir de yalan söylemek ve yalancı şâhitlik yapmak!» buyurdu.[159]

Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki, daha fazla üzülmesini istemediğimiz için, keşke sükût buyursalar da yorulmasalar, diye arzu ettik.” (Buhârî, Şehâdât 10, Edeb 6, İsti’zân 35, İstitâbe 1; Müslim, Îmân 143)

Kişi, anne-babasına nasıl muâmele ederse evlâtlarından da aynı muâmeleyi görür. Peygamber Efendimiz:

“…Babalarınıza iyilik edin ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler…” (Hâkim, IV, 170/7258)

buyurarak bu hakîkate işâret etmiştir.


Cenâb-ı Hak, cümlemizi ana-babasına itaat eden ve onları memnûn ederek huzûr-i ilâhîye varan bahtiyar kullarından eylesin…

Âmîn!
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Müslümanın iki önemli görevi vardır. Birisi, yalnız Allah'a ibadet etmek, diğeri de Allah'ın yaratıklarına şefkat ve merhamet göstermektir.
Allah'ın yaratıklarından insana en yakın olan anne ve babadır. Çünkü onlar, insanın dünyaya gelmesine sebeptir. Sadece dünyaya gelmesine sebep değil, aynı zamanda onu büyüten, yetiştiren, terbiye eden ve eğiten insanlardır. Bu hizmetleri için bir karşılık beklemedikleri gibi bir ağırlık da duymamışlar, bu hizmetleri seve seve yapmışlardır. Kendileri yememiş çocuklarına yedirmişler, giymemiş çocuklarına giydirmişlerdir. Çocuklarının rahatı için hiç bir fedakârlığı esirgememişlerdir.

İşte bunun içindir ki dinimiz anne ve babaya karşı saygısızlığı yasaklamış ve bunu büyük günahlardan saymıştır.
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Büyük günahlar; Allah'a ortak koşmak, anne ve babaya karşı gelmek, adam öldürmek ve yalan yere yemin etmektir." (Buhari, Eyman, 16)
"Üç şey vardır ki, bunlar ile yapılan amelin faydası olmaz: Allah'a ortak koşmak, anne ve babaya asi olmak ve savaştan kaçmaktır." (et-Terğib ve't-Terhib, c.3, s.328, Beyrut, 1938 (Hadisi, Taberani, rivayet etmiştir.)
"Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın gazabı, anne ve babanın gazabındadır." (Tirmizi, Birr, 3)
Anne ve babaya özellikle yaşlandıklarında, yapılacak hizmet, kişinin Cennet'e girmeyi haketmesine, aksi ise cenneti kaybetmesine ve cehenneme gitmesine sebeptir. Nitekim Peygamberimiz:
"Burnu sürtülsün (yani zillete uğrasın), yine burnu sürtülsün, yine burnu sürtülsün," buyurdu. Kendisine soruldu:
-Kimin ey Allah'ın Resulü? Peygamberimiz:
"Anne, babasından birinin veya ikisinin ihtiyarlıklarına yetişip de sonra cennete giremeyenin (yani onların rızasını alamayanın)," buyurdu.(Müslim, Birr, 3)
Anne ve babaya lâyık oldukları hizmet ve saygı gösterilmeli, onları üzecek her türlü davranıştan uzak durulmalıdır. Çünkü onlar bizim velînimetimizdir.
Hiç bir mazeret, onlara karşı saygıda kusur etmemizi haklı çıkarmaz.
 

pendüender

Well-known member
Cevap: Hadis Sohbetleri 47 :Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır.

Anne Duasıyla Gelen Rahmet

Âlim ve evliyanın büyüklerinden Hakîm-i Tirmizî (k.s.) ilim öğrenme arzusu ile yandığı gençlik günlerinde bir gün, iki arkadaşıyla anlaşıp başka yerlere gitmek, ilmini artırmak ve Allah Teâlâ’nın rızâsını kazanmak istedi. Bu karar ve anlaşmayı annesine açıkladı. Annesi buna çok üzülerek;

“Yavrucuğum! Ben zayıf, kimsesiz ve hastayım. Benim hizmetlerimi sen yapıyorsun. Beni yalnız, çaresiz kime bırakıyorsun?” dedi.

Bu sözler üzerine genç Muhammed b.Ali Tirmizî’nin gönlüne dert düştü ve arkadaşlarıyla yaptığı anlaşmayı bozup seferden vazgeçti. İki arkadaşı ise onu yalnız bırakıp, ilim tahsili için yola çıktılar. Buna ziyadesiyle üzülen Muhammed b. Ali, ne annesinden ayrılabildi nede gönlünden ilim aşkını silip atabildi. Yalnız kaldığı zamanlarda, tenha yerlerde uzun uzun ağlardı.

Yine bir gün mezarlıkta oturmuş ağlıyor, hem de; “Ben burada cahil ve ilimden mahrum kaldım, arkadaşlarım âlim gelecekler” diye düşünüyordu. Böyle ağladığı bir sırada yanına aniden nuranî yüzlü, tatlı sözlü bir ihtiyar çıkageldi ve,
Yavrum, niye ağlıyorsun?” diye sordu. O da başından geçenleri anlattı.



Bunun üzerine o zat, “kısa zamanda o iki arkadaşını ilimde geçmen için, her gün sana ders vermemi arzu eder misin?” diye sordu. O da, “evet, arzu ederim” cevabını verdi. Bunun üzerine bu tatlı sözlü, nurlu yüzlü mübarek ihtiyar, Muhabbet b. Ali’ye her gün ders verdi. Üç yıl devamlı ders okudu. Üç yıl sonra, bu mübarek zatın Hızır Aleyhisselâm olduğunu anladı.

Hakîm-i Tirmizî şöyle demiştir; “Bu büyük devlet bana, annemin rızası ve duası bereketiyle ihsan olundu”
 

pendüender

Well-known member
Baba Hakkının Önemi

Mâlik bin Dinar Hazretleri hacca gitmişti. Hac günlerinin sonunda rüyasında denildi ki:
- Ey Mâlik, müjdeler olsun, günahların affedildi. Seninle beraber haccedenlerin de günahları affedildi. Hepinizin haccı kabul edildi. Ancak Belhli Muhammed oğlu Abdürrahmanın haccı kabul edilmeyip günahları affedilmedi.
Uyanınca, halka Abdürrahman ismindeki şahsı sordu. Onu herkes tanıyordu, onun ibâdetine düşkün, Kur'an a bağlı bir zat olup her sene hacca geldiğini söylediler. Sora sora onu buldu. Yüzü ayın ondördü gibi parlayan bir gençti. Selam verdi, o da selamım aldı. Mâlik Hazretlerine:
- Siz kimsiniz, diye sordu. O da Basralı olduğunu söyledi.
- Bana, benim afffedilmediğimi haber vermeye mi geldin, dedi.
- Nereden bildin?
- Rüyamda söylediler.
- Allah senin haccını niçin kabul etmeyip, affetmiyor?
- Ben, mübarek Ramazan ayının ilk gecesi büyük bir günah işledim. İçki içip sarhoş olmuştum. O haldeyken babam gelip beni kaldırmak istemiş. Ben babamın gözüne vurup kör etmişim. Babam da bana kırılıp "Allah senden razı olmasın" diye beddua etmiş. Sabah olunca annem bana bu olanları anlattı. Yaptıklarıma çok pişman oldum. Gidip şarap küpümü kırdım. Allah için bol bol sadaka verdim. Kaç tane köleyi hürriyetine kavuşturdum. Her yıl hacca gitmeye başladım. Fakat her sene bir kişi senin gibi bana gelip "Allah senin haccını kabul etmedi. Seni affetmiyor" der.
- Senin baban hayatta mı?
- Hayattadır. Falan yerde ikâmet etmektedir.
Mâlik Hazretleri gencin babasını bulur. Adam, nur yüzlü bir zattır. O vardığında Kur'an okumaktadır. Mâlik Hazretlerini tanıyınca çok sevinir ve:
- Yâ Mâlik, ben de seni görmeyi çok arzu ediyordum. Bir isteğin varsa hemen söyle, yerine getireyim, dedi.
Mâlik bin Dinar Hazretleri, isteğini şöyle anlattı:
- Farzet ki kıyamet kopmuş. Herkes kendi canı derdine düşmüş vaziyette. O sırada senin evladın Abdürrahmanı tutup cehenneme atıyorlar...
Bunun üzerine adam ağlamaya başladı.
- Ben onu affettim. Hakkımı da helal ettim. Madem tanıyorsun git söyle.
Mâlik Hazretleri gence gitti ve müjdeyi verdi:
- Baban seni affetti. Hakkını helal etti.
Genç o kadar sevindi ki, sevincinden hemen bayılıverdi. Bu arada babası da geldi.
- Ey evladım, Allah sana azap etmesin, dedi.
Bu arada genç kıpırdadı, bazı hareketlerde bulundu. Babası telaşa kapıldı, ölüyor zannetti. Mâlik Hazretlerine, Kelime-i Şehâdet getirmesini söyledi. Oğlunun da duyup Kelime-i Şehâdet getirmesini istiyordu. Mâlik Hazretleri bir iki kere Kelime-i Şehâdet getirdiyse de söylemedi. Bu arada gözünü açıp:
- Baba gel, sen de benim gözümü çıkar da, suçum kıyamete kalmasın, dedi. Babası:
- Yok evladım ben sana hakkımı helal ettim, dedi. Mâlik Hazretleri sordu:
- Yâ Abdürrahman, ben Kelime-i Şehâdet okudum ama sen benimle beraber okumadın?
- Nasıl okuyabilirim ki. Başımda iki melek dikiliyordu. Ellerinde ateşten sopalar vardı. Sonra babam hakkını helal ettiğini söyleyince bir melek daha gelip yeşil bir bezle yüzümü sildi. "Artık Kelime-i Şehadet getirebilirsin, baban senden razı olduğu için Allah da razı oldu" dedi.

Daha sonra annesi ve kız kardeşi geldiler. Ağlıyorlardı. Abdürrahman, ağlayan annesini ve kız kardeşini gördü. Tekrar düştü ve hareketsiz kaldı. Baktılar ki ruhunu teslim etmiş.

 

pendüender

Well-known member
Anne-babaya hürmet ve itaat, kişiyi Peygamberlerle birlikte haşrolmayı nasib eder

Anne-babaya hürmet eden Nebilerle, Sıddıklarla ve Şehitlerle haşrolur

Bir adam Resulullah’a (asm) gelerek:

“Ya Resulullah! Allah’tan başka hiçbir İlah olmadığına, senin Allah’ın Peygamberi olduğuna inanıyorum. Beş vakit amazı kılıyor, malımın zekatını veriyor ve Ramazan orucunu tutuyorum.” dedi. Bunun üzerine Resulullah (asm):


“Anne ve babasına karşı gelmedikçe bunları yerine getirerek bu hal üzere ölen, şüphesiz kıyamet günü Nebilerle, Sıdıklarla ve Şehitlerle (inanç ve imanları çok kuvvetli olanlarla) -iki parmağını yan yana getirerek- böylece birlikte olacaktır.” buyurdu. /Taberani

“Ana-babasına iyilik eden evlat, Peygamberlerle beraber cennete girer.”/İmam Rafii
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
“Veysel Karâni’nin kavuştuğu bütün ihsan ve dereceler, annesine yaptığı iyilik sebebiyledir.” (Riyaz’ün Nasihîn)
“Anneye yapılan iyiliğin sevabı evlada iki kat olarak verilir.” (İhya-u Ulumi’d-Din)
“Hz. Musa’nın (as) Cenab-ı Hak ile konuşması esnasında Rabb’inin huzuruna çabuk varan, arşın gölgesinde bir adam görür ve bulunduğu makama imrenir. Ve:
“Herhalde bu adam pek keremli olmalıdır.” der. Rabbinden adamın ismini söylemesini ister. Allah-u Teâlâ (cc) adamın ismini söylemez ve:
“Ama sana onun üç amelini söyleyeceğim” buyurarak şunları bildirir;
“Allah’ın kendilerine lütufta bulunduğu insanları kıskanmazdı, ebeveynine karşı gelmezdi, laf taşımazdı.” (İhya-u Ulumi’d-Din)

Anne-babaya iyilik eden Allah (cc) katında çok sevimli bir amel işlemiş olur

Abdullah Bin Mesud (ra) der ki:
“Rasulullah (asm)’a:
“Hangi iş ve davranış Allah’a daha sevimlidir?” diye sordum. O da:
“Vaktinde kılınan namazdır.”dedi. Ben:
“Sonra hangisi?”
“Ana-babaya iyilik etmek.”
“Sonra hangisi?”
“Allah yolunda cihad etmektir.” buyurdu. (Buhârî, Müslim)

Anne-babanın yüzüne sevgiyle bakmak dahi ibadet olarak yazılır

“Ana-babanın yüzüne sevgi ile bakmak ibadettir.” (Ebu Nuaym)
Resülullah (asm) anne-babanın yüzüne şefkatle bakanın sevabı hususunda şöyle buyurmuştur:
“Kim ana-babasının yüzüne şefkat ve merhametle bakarsa, Allah Teâlâ onun için makbul olan bir haccın sevabını yazar.” (Nehc’ul- Fesaha)
Peygamber Efendimiz (asm) “Ana-babanın yüzüne merhametle bakana, hac ve umre sevabı yazılır.” buyurunca:
“Günde bin defa bakarsa da böyle midir?” denildi. Cevaben buyurdu ki:
“Günde yüz bin defa baksa da...” (Riyaz’ün Nâsihin)
Onun sözünü dinlemek maksadıyla annesinin yanına, yakınına sokulan kimsenin mertebesi Allah (cc) katında kılıç sallayan kimsenin mertebesinden yüksektir. Amellerin en hayırlısı annenin yüzüne bakmaktır.

Annesinin ayağını öpen, cennettin eşiğini öpmüş gibidir

“Annesinin ayağını öpen, Cennetin eşiğini öpmüş olur.” (Şir’at-ül İslam)

Anne-babasının bakımı için çalışan Allah (cc) yolundadır

“Kişi küçük çocuklarının rızkını temin için çalışmaya çıkarsa, Allah yolundadır. Yaşlı anne babasının bakımı için çıkarsa, Allah yolundadır. Nefsini harama karşı korumak için çıkarsa, Allah yolundadır. Yok, eğer gösteriş ve başkalarına öğünmek için çalışmaya çıkarsa şeytan yolundadır.” (Taberânî)
“Allah’ın rızası ana-babanın rızasındadır.” (Riyaz’ün Nâsihin)

Anne-babasını razı ederek sabahlayan kişiye cennette iki kapı açılır

“Anne-babasını razı ederek sabahlayan, kimse için cennette iki kapı açılır. Aynı şekilde onları razı ederek akşamlayan kimse için de böylesi vardır. Eğer birini razı ederse, bir kapı açılır. Kendisine zulmetseler de, zulmetseler de, zulmetseler de (onları razı etmeye çalışmalıdır).
Kim ebeveynini kızdırdığı halde sabahlarsa ona da cehennemde iki kapı açılır. Onları kızdırarak akşamladığı zaman da yine kendisi için cehennemde iki kapı açılır. Eğer birini kızdırırsa bir kapı açılır. Kendisine zulmetseler de, zulmetseler de, zulmetseler de durum değişmez.” (Beyhâkî)

Anne-babaya iyilik etmek cehennem azabından uzaklaştırır

Bir adam Hz. Ömer’e gelerek katil olduğunu söyler ve ne yapması gerektiğini sorar. Hz. Ömer (ra) adama;
“Annen sağ mı?” diye sorar. Adam;
“Değil” deyince bu defa;
“Baban sağ mı?” diye sorar. Adam;
“Evet” deyince;
“Ona iyilik ve ihsanda bulun!” der ve şöyle devam eder; “Eğer bu adamın annesi hayatta olsaydı da, adam ona iyilik ve ihsanda bulunsaydı cehennem ateşinin onu asla yemeyeceğini umardım.” (İbn-i Receb)

Anne-babaya hürmet eden nebîlerle, sıdıklarla ve şehitlerle haşr olur

Bir adam Resülullah’a (asm) gelerek:
“Ya Resülullah! Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına, senin Allah’ın peygamberi olduğuna inanıyorum. Beş vakit namazı kılıyor, malımın zekâtını veriyor ve Ramazan orucunu tutuyorum.”dedi. Bunun üzerine Resülullah (asm) :
“Anne ve babasına karşı gelmedikçe bunları yerine getirerek bu hal üzere ölen, şüphesiz kıyamet günü nebîlerle, sıdıklarla ve şehitlerle (inanç ve imanları çok kuvvetli olanlarla) -iki parmağını yan yana getirerek- böylece birlikte olacaktır.” buyurdu. (İmam-ı Ahmed, Taberânî)
“Ana-babasına iyilik eden evlat, Peygamberlerle beraber Cennete girer.” (İmam Rafii)

Anne-baba için verilen sadakanın sevabı kişiye de yazılır

“Bir müslümanın, vermek istediği sadakayı annesi-babası müslüman iseler onlar için vermesinde hiçbir beis yoktur. Bu bakımdan o verilen sadakanın ecri, anne-babasına yazılır ve bir o kadarı da, onların ecirlerinden hiçbir şey eksilmeksizin, sadakayı veren kimsenin defterine yazılır.” (Taberânî)

Anne-babaya yapılan iyilik, namazdan, sadaka, hac, umre ve Allah (cc) yolundaki cihaddan daha üstündür

“Anne-babaya yapılan iyilik, namazdan, sadaka, hac, umre ve Allah yolundaki cihaddan daha üstündür.” (Ebu Ya’la, Taberânî)

Anne-babanın yüzünü güldürmek hicret etmekten daha faziletlidir

Adamın biri hicret üzerine bağlanmaya geldiği Hz. Peygambere (asm) şöyle dedi:
— Babamı ve annemi ağlatmadan sana gelemedim!
— O halde dön ve onları: ağlattığın gibi güldür.” (Ebu Dâvud, Nesâî, İbn Mâce, Hâkim)
Resülullah’a (asm) bir adam gelerek:
“Allah’tan sevap almak için hicret ve cihat etmek üzere sana bağlanıyorum.” deyince Hz. Peygamber (asm):
“Annen baban hayatta mı?” diye sordu. Adam:
“Evet, ikisi de yaşıyor.” diye cevap verdi.
“Allah’tan sevap istiyor musun?”
“Evet ya Resülullah.”
“Öyle ise annene-babana dön ve onlara iyi davran. (Onlara yardımcı ol buyurdu)” (Müslim)

Tevhitten sonra Allah’ın (cc) huzuruna götürülebilecek en iyi ibadet

Ebu Said El-Hudrî (ra) şöyle anlatıyor:
“Adamın biri Yemen'den Hz. Peygamber’e (asm) gelip cihada katılmak istediğini” söyledi. Hz. Peygamber (asm) ona şöyle sordu:
— Yemen'de annen ve baban var mı?
— Evet var.
— Onlar sana (gelmen için) izin verdiler mi?
—Hayır!
Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurdu:
— O halde dön! Anne ve babanın yanına git! Onlardan izin iste. Eğer izin verirlerse (Allah yolunda) cihad et. Aksi takdirde gücün yettiği kadar onlara hizmet et. Çünkü tevhidden sonra Allah'ın huzuruna götüreceğin en iyi ibadet, anne-babana yaptığın hizmettir.” (Ahmed, İbn Hibban)

Ömrünün uzun olmasını rızkının artmasını isteyen kimse anne-babasına iyilik etsin

“Ömrünün uzun olmasını, rızkının artmasını isteyen kimse anne-babasına iyilik etsin. Yakınlarıyla ilişkisini sürdürsün.” (Enes Bin Malik)
“Anne-babasına iyilikte bulunana müjdeler olsun. Allah onun ömrünü uzatır.” (Taberânî, Hâkim, Esbehânî)
“Ana-babaya ihsan, bedbahtlığı saadete çevirir, ömrü uzatır ve insanı kötü ölümden korur.” (Ebu Nuaym)

Anne-babasına iyilik eden kişinin evlatları salih olur

“Başkalarının hanımlarına iffetli davranın ki; sizin hanımlarınız da iffetli ve namuslu olsunlar. Babanıza ve büyüklerinize iyilik yapınız ki; çocuklarınız da size iyilikte bulunsunlar.” (Hâkim)
“Ana-babanıza ihsan ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder.” (Taberani)

Ana-babası için hacceden kişi Allah (cc) katında itaatkâr olarak yazılır

"Kim ana babasından birinin namına haccederse bu, (borcunu ödemeye) kâfi getir ve semada babasının ruhuna müjdelenir. Âsi olsa bile bu sebeple o kişi Allah katında itaatkâr olarak kayda geçer."
Diğer bir rivayet şöyledir:
"Babası için bir hac, kendisi için yedi hac (sevabı) yazılır." (Cem’ul Fevaid)

Anne-babanın duası asla reddedilmez

“Kesinlikle makbul olan üç dua vardır; zulme, haksızlığa uğrayan kimsenin duası, misafirin duası ve ana babanın çocuklarına duaları…” (Tirmizî)
“Kelime-i şehadet ve anne babanın evladına yaptığı dua hariç her şey ile Allah-u Teâlâ arasında bir perde vardır.” (İbn-ün Neccar)
"Babanın duası perdeyi deler (kabul makamına ulaşır)." (Kütüb-i Sitte)
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Kul hakları içinde en mühim olanı ana-baba hakkıdır. Allah ve Rasûlü’ne itaatten sonra ana-babaya itaat gelir. Çünkü anne ve babalarımız varlık sebebimiz ve velî-nîmetimizdir. Maddî ve mânevî hayâtımızı inşâ eden müstesnâ fazîlet âbideleridir. Bir anne yüreği ve kucağı, çocuk terbiyesinin yapıldığı muhteşem bir dershânedir. Âile yuvası, çocuğun istikbâlini şekillendiren ilk eğitim müessesesidir. Dolayısıyla anne ve babaların evlâtları üzerindeki hakları sayılamayacak kadar çoktur.

Fazîletli anne-babalar, evlâtlar için büyük bir rahmet ve berekettir. Sâliha anne, ilâhî kudretin insanoğluna lutfettiği bir rahmet kucağı, âilede saâdet kaynağı, huzur ve safâ ışığı, âile fertlerinin şefkat pınarıdır. Rabbimizin, “er-Rahmân” ve “er-Rahîm” esmâsının dünyadaki müstesnâ ve mûtenâ bir tecellîgâhıdır.

Bizleri önce bir müddet karnında, sonra kollarında ve ölünceye kadar da kalplerinde taşıyan annelerimize gösterilecek sevgi ve saygıya ortak olabilecek başka bir varlık yaratılmamıştır. Ev tanzîmi ve evlât terbiyesini omuzlarına alan anneler, cidden engin bir muhabbete, derin bir saygıya ve ömürlük bir teşekküre lâyıktırlar.

Bir anne rûhunda biriken o engin şefkatin sınırlarını tâyin edebilecek bir ölçü var mıdır? Yememiş yedirmiş, giymemiş giydirmiş, uyumamış uyutmuş… Hayâtın fırtınalarında bizlere bir toz konmasın diye bütün varlığını seferber etmiş olan anne ve babaların haklarını ödeyebilmek mümkün müdür? Bunu Mevlânâ Hazretleri ne güzel ifâde eder:

“Anne hakkına dikkat et! Onu başında tâc et! Zîrâ anneler doğum sancısı çekmeselerdi, çocuklar dünyaya gelmeye yol bulamazlardı.”
Cenâb-ı Hak, kendi haklarından sonra anne-babaya iyi ve güzel davranmayı ilk sırada zikrederek şöyle emreder:

“Allâh’a ibâdet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabâya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve mâliki bulunduğunuz kimselere iyi davranın…” (en-Nisâ, 36)
“Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını vasiyet ettik! Çünkü anası, onu nice sıkıntılara katlanarak (karnında) taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için «Önce Bana, sonra da ana-babana şükret!» diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak Banadır.” (Lokmân, 14)

Cenâb-ı Hak, kendi rızâsını ana-babanın rızâsına bağlamıştır. Bu hakîkati Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle haber verir:

“Allah Teâlâ’nın rızâsı, anne ve babayı hoşnut ederek kazanılır. Allah Teâlâ’nın gazabı da anne ve babayı öfkelendirmek sûretiyle celbedilir.” (Tirmizî, Birr, 3/1899)

Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şu duâsı bir mü’min için ne büyük bir müjdedir:
“Ana-babasına iyilik edene ne mutlu! Allah Teâlâ onun ömrünü ziyâdeleştirsin!” (Heysemî, VIII, 137)
Ebeveynin evlâtları üzerindeki hakları o kadar çoktur ki, bunları ödemek pek zor, hattâ imkânsızdır. Hadîs-i şerîfte buna şöyle bir teşbihle dikkat çekilmektedir:

“Hiçbir evlât, babasının hakkını ödeyemez. Şayet onu köle olarak bulur ve satın alıp âzâd ederse, babalık hakkını (ancak o zaman) ödemiş olur.” (Müslim, Itk, 25; Ebû Dâvûd, Edeb, 119-120; Tirmizî, Birr, 8/1906)
Bu sebeple, Allah rızâsı için herhangi bir hayır ve iyilik yapılacaksa, evvelâ ana-babanın düşünülmesi îcâb eder. Sonra da en yakından uzağa doğru diğer insanlar… Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“…Maldan harcadığınız şey, ebeveyn, yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular için olmalıdır. Şüphesiz Allah, yapacağınız her hayrı bilir.” (el-Bakara, 215)

Çocuklar, ana-babalarına karşı hürmet, itaat ve gerekli hizmetlerle mükelleftirler. Eğer farklı yerlerde ya da muhtelif şehirlerde yaşıyorlarsa, ana-babalarını ziyâret edip gönüllerini almalı, duâlarını istemelidirler. Onlara hizmet etmek, güzel söz söyleyip ikramda bulunmak, bilhassa yaşlandıkları zaman evlâtların en büyük vefâ borcudur. Yüce Rabbimiz, onlara karşı en ufak bir memnûniyetsizlik göstermeye bile müsâade etmemiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulur:

“Rabbin, yalnız kendisine ibâdet etmenizi ve ana-babaya iyilikte bulunmayı emretmiştir. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı «öf» bile deme, onları azarlama. İkisine de hep tatlı söz söyle. Onlara rahmet ve tevâzû kanatlarını ger ve; «Rabbim! Onlar beni küçükken (merhametle) yetiştirdikleri gibi Sen de onlara merhamet eyle!» diyerek duâ et!” (el-İsrâ, 23-24)

Anne babaya hizmette bulunmak, çok fazîletli bir amel-i sâlihtir. Bu fırsatı değerlendiremeyen kimseler, büyük bir kayıp içindedirler. Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, mühim bir îkaz ve ihtar mâhiyetinde şöyle buyurmuştur:

“Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun!” (Müslim, Birr, 9, 10)

Kendisine sayılamayacak kadar çok iyilik yapmış olan anne-babanın hakkına riâyet etmeyen bir kimsenin, diğer insanların haklarını gözetmesi elbette düşünülemez. Dolayısıyla anne-babasına hayırlı bir evlât olamayan kişilerin, büyük bir ahlâkî zaaf taşıdıkları muhakkaktır.

Ana-babanın duâsı makbûldür. Onların hayır duâlarını almaya gayret edilmeli, bedduâlarından da sakınılmalıdır. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Makbûl olduğunda şüphe bulunmayan üç duâ vardır:

Babanın çocuğuna duâsı; misâfirin duâsı; mazlumun duâsı.” (Ebû Dâvûd, Vitr 29/1536; Tirmizî, Birr 7/1905, Deavât 47; İbn-i Mâce, Duâ 11)
“Babanın oğluna duâsı, peygamberin ümmetine duâsı gibidir.” (Süyûtî, II, 12/4199)
Annenin duâsı ise babanınkinden daha tesirlidir. Bu yüzden hadîs-i şerîfte zikredilme ihtiyâcı hissedilmemiştir.
Bu durumda anne-babaya âsî olmanın büyük günahların başında yer alacağı husûsunda şüphe yoktur.
Nüfey bin Hâris -radıyallâhu anh- şöyle rivâyet eder:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- birgün:
«–Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi?» diye üç defâ sordu. Biz de:
«–Evet, yâ Rasûlallah!» dedik. Rasûl-i Ekrem Efendimiz:
«–Allâh’a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek!» buyurduktan sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve;
«–İyi dinleyin, bir de yalan söylemek ve yalancı şâhitlik yapmak!» buyurdu.[159]
Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki, daha fazla üzülmesini istemediğimiz için, keşke sükût buyursalar da yorulmasalar, diye arzu ettik.” (Buhârî, Şehâdât 10, Edeb 6, İsti’zân 35, İstitâbe 1; Müslim, Îmân 143)
Bâzı rivâyetlerde, kıyâmet gününde Allah Teâlâ’nın, anne ve babasına itaatsizlik eden kimselerin yüzlerine bakmayacağı haber verilmektedir.[160]

Kişi, anne-babasına nasıl muâmele ederse evlâtlarından da aynı muâmeleyi görür. Peygamber Efendimiz:
“…Babalarınıza iyilik edin ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler…” (Hâkim, IV, 170/7258)
buyurarak bu hakîkate işâret etmiştir.

Ebeveynlerine karşı kötülük yapan ve kırıcı davrananların, sonradan kendi evlâtları tarafından aynı muâmeleye tâbî tutulduğu, çok sık rastlanan ibret manzaralarındandır
.
İnsanlar, gerek ana-babalarına gerekse diğer insanlara karşı muâmelelerinde İslâm’ın koyduğu edeb ve nezâket kâidelerine tâbî olurlarsa, son derece huzurlu ve gıpta edilmeye lâyık bir toplum meydana gelir. Nitekim Fransız müellif Brayer, Osmanlı toplumunda müşâhede ettiği fazîlet tablolarını, bâzı kıyaslar yaparak şöyle ifâde eder:

“Osmanlı’da çocuklar, yetişip kemâl yaşına geldikleri zaman, anne ve babalarının yanında bulunmakla iftihâr ederler. Anne-babaları küçükken kendilerine nasıl şefkat gösterdilerse, çocuklar da aynı şekilde mukâbele etmekle bahtiyâr olurlar. Oysa diğer memleketlerde çok defâ çocuklar olgunluk çağına girer girmez, ana ve babalarından ayrılırlar. Maddî menfaatleri husûsunda onlarla çekişe çekişe münâkaşa ederler. Hattâ bâzen kendileri refah içinde yaşadıkları hâlde onları sefâlete yakın bir hayat içinde bırakırlar. Kendilerine en çok ihtiyaçları olduğu bir devrede anne-babalarına karşı âdeta yabancılaşırlar.”

Cenâb-ı Hak, cümlemizi ana-babasına itaat eden ve onları memnûn ederek huzûr-i ilâhîye varan bahtiyar kullarından eylesin…
Âmîn!
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
.


İmam-ı Nesefi hazretleri bildiriyor ki: Ana-babanın evladı üzerinde seksen kadar hakkı vardır. Kırkı sağlığında, kırkı vefatından sonradır. Sağlığında olan kırk haktan onu bedenle, onu dil ile, onu kalble, onu da para iledir.

Bedenle olan hakları:

1- Hizmet ederek rızalarını almak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Ana-babasına hizmet edenin ömrü bereketli ve uzun olur.) [İslam Ahlakı]

(Ana-babasını dine uygun hizmetleriyle razı eden, Allah’ı razı etmiş olur, onları gazaplandıran, Allah’ı gazaplandırmış olur.) [İbni Neccar]

(Ana-babası, yanında ihtiyarladığı halde, [rızalarını alamayıp] Cenneti kazanamayanın burnu sürtsün.) [Tirmizi]

Hasan-ı Basri hazretleri, Kâbe’yi tavaf ederken sırtında yük olan bir zat görüp der ki:

- Niçin yükle tavaf ediyorsun?

- Bu yük değil, babamdır. Bunu Şamdan yedi defa getirip tavaf ettim. Çünkü, bana dinimi, imanımı öğretti. Beni islam ahlakı ile yetiştirdi.

- Kıyamete kadar böyle arkanda taşısan, bir defa kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet boşa gider. Bir defa da gönlünü yapsan, bu kadar hizmete karşılık olur.

Ana-babaya hizmette kusur etmemelidir. Hz. İbni Abbas, "Ana-babana karşı, kusurlu, güçsüz, aşağı bir kölenin, sert, kaba efendisine karşı bulunduğu hal üzere ol!" buyurdu.

Anneye hürmet ve hizmet, babadan önce gelir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Anneye yapılan iyiliğin ecri iki mislidir.) [İ.Gazali]

(Önce, annene, sonra babana, kız kardeşine, erkek kardeşine ve sırası ile diğer yakınlarına iyilik et!) [Nesai]

(Veysel Karaninin kavuştuğu bütün ihsan ve dereceler, anasına yaptığı iyilik sebebiyledir.) [R.Nasıhin]

(Ya Resulallah, annem müşriktir. Ona iyilik etmem caiz midir?) diye sorana, (Evet, annene iyilik ve ihsanda bulun!) buyuruldu. (Ebu Davud)

Her peygamber, kendi annesinden de üstündür. Buna rağmen, peygamberler de, annelerine hürmet ve hizmet etmişlerdir.

Kâfir olan ana-babaya hizmet etmek, nafakalarını vermek, ziyaretlerine gitmek gerekir. Küfre sebep olan şeyleri yaptıracaklarından korkulursa, ziyaretlerine gidilmez. (Bezzâziyye)

Hz. Musa, Cennetteki komşusunun kim olduğunu Hak teâlâdan sorup öğrendikten sonra yanına gider. Bu bir kasaptır. Kasap, bir parça et pişirir. Asılı zenbili aşağı alır, çok zayıf bir kadına et ve su verir. Üstünü başını temizleyip, zenbile koyar. Kasap, (Bu annemdir. Yaşlanıp bu hale girdi; sabah-akşam böyle bakarım) der. Kasabın annesinin, (Ya Rabbi oğlumu Cennette Musa aleyhisselama komşu eyle) dediğini Hz. Musa da işitir. Kasaba, (Müjde, Allahü teâlâ, seni Musa aleyhisselama komşu etti) buyurur. (Şir’a)

2- İyilik etmek. Ana-babaya iyilik ve ihsan, evlada farzdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Ana-babasına iyilik eden evlat, Peygamberlerle beraber Cennete girer.) [İ.Rafii]

(Ana-babasına iyilik edenin ömrü uzun, rızkı bereketli olur.) [İ.Ahmed]

(En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdan sonra ana-babaya iyiliktir.) [Müslim]

(Ana-babaya ihsan, bedbahtlığı saadete çevirir, ömrü uzatır ve insanı kötü ölümden korur.) [Ebu Nuaym]

(Ana-babanıza ihsan ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder.) [Taberani]

(Sen de malın da babana aittir.) [İbni Mace]

3- Asi olmamak, karşı gelmemek. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Ana-babaya karşı gelmek büyük günahtır.) [Buhari]

(Ana-babasına asi olan Cennete giremez.) [Nesai]

(Ana-babasına karşı gelenin ömrü bereketsiz ve kısa olur.) [İslam Ahlakı]

İmanı olanlardan Cehennemden en sonra çıkacak olanlar, Allahü teâlânın yolunda olan ana-babasının İslamiyete uygun olan emirlerine asi olanlardır.

Ana-babanın ve hiç kimsenin, dine uymayan emri yapılmaz. Fakat, ana-babaya, yine tatlı söylemek, onları incitmemek gerekir.

Ana-baba kâfir ise, onları kiliseden, meyhaneden, sırtta taşı bile, geri getirmek gerekir. Fakat, oralara götürmek gerekmez.

Ana-baba zalim de olsa, onlara karşı gelmek, onlarla sert konuşmak caiz değildir.

(Anam-babam çok şefkatsiz, onlara nasıl itaat edeyim) diyen bir kimseye, Resulullah efendimiz buyurdu ki:

(Anan seni 9 ay karnında gezdirdi. 2 yıl emzirdi. Seni büyütünceye kadar koynunda besledi ve kucağında gezdirdi. Baban da seni büyütünceye kadar birçok zahmete katlandı. İdare ve maişetini temin etti. Sana dinini, imanını öğretti. Seni islam terbiyesi ile büyüttü. Şimdi nasıl olur da, şefkatsiz olurlar? Bundan daha büyük ve kıymetli şefkat olur mu?) [Ey Oğul İlmihali]

(Ya Resulallah, yaşlı anama elimle yedirip içiririm. Abdestini aldırır, sırtımda taşırım. Hakkını ödemiş olur muyum) diye soran kişiye buyurdu ki:

(Hayır yüzde birini bile ödemiş olamazsın. O sana, yaşaman için hizmet ediyordu, sen ise, ölümünü bekleyerek hizmet ediyorsun. Ancak Allahü teâlâ, bu az iyiliğine karşılık çok sevap ihsan eder.) [R.Nasıhin]

Bir zat, (Ya Resulallah, ana-baba, evladına zulmetse de rızalarını almayan Cehenneme girer mi) diye sorunca, cevaben 3 defa (Evet zulmetseler de rızalarını almayan Cehenneme girer) buyurdu. (Beyheki)

Şu halde ana-baba zalim olup, evlada zulmetseler de, günah işlemeyi emretseler de, yine onları üzmemeye, küstürmemeye çalışmalıdır! Günah olan emirleri yapılmaz ama, yine de onları üzücü söz söylemek caiz olmaz.

Ana-baba kötü bile olsa, yine onlarla iyi geçinmelidir! Ziyaretlerini terk etmek büyük günahtır. Hiç olmazsa, selam göndererek, tatlı mektup yazarak, telefon ederek, bu günahtan kurtulmalıdır!

Kur'an-ı kerimde 3 şey, 3 şeyle beraber bildirildi. Biri yapılmazsa, ikincisi kabul olmaz. Peygambere itaat edilmezse, Allah’a itaat edilmiş olmaz. Ana-babaya şükredilmedikçe, Allahü teâlâya şükredilmiş olmaz. Malın zekatı verilmedikçe, namazlar kabul olmaz. (Tefsir-i Mugni)

4- İtaat etmek, karşı gelmemek, günah olmayan emirlerini yapmak.

Hz. Musa, Allahü teâlâdan 9 defa nasihat istedi. Hepsinde de, ana-babaya itaat etmesi emrolundu. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Ana-babaya itaat, Allah’a itaattir, onlara asi olmak, Allah’a asi olmaktır.) [Taberani]

Babasına asi gelen, çocuğundan mürüvvet göremez, muradına kavuşamaz, ailesi ile geçinemez, evinin tadı bozulur. (Şir’a)

5- Sert bakmamak, şefkatle, sevgi ile bakmak. Ana-babasına şefkat ve sevgi ile bir defa baksa, kabul edilmiş bir hac sevabına kavuşur.

Peygamber efendimiz (Ana-babanın yüzüne merhametle bakana, hac ve umre sevabı yazılır) buyurunca, (Günde bin defa bakarsa da böyle midir?) denildi. Cevaben buyurdu ki:

(Günde yüzbin defa baksa da...) [R.Nasıhin]

Yine buyurdu ki:

(Ana-babanın yüzüne sevgi ile bakmak ibadettir.) [Ebu Nuaym]

6- Üzmemek, incitmemek, rızalarını kazanmak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Rabbin rızası, ana-babanın rızasında, gazabı da, ana-babanın gazabındadır.) [Buhari]

(Ana-babasının rızasını alan mümine Cennetten iki kapı, üzene de Cehennemden iki kapı açılır.) [Beyheki]

(Ana-babasını razı eden mümin, ne yaparsa yapsın Cehenneme girmez, inciten de Cennete girmez.) [Şir’a]

(Hak teâlâ, bazı günahların cezasını kıyamete kadar geciktirir. Ana-babaya isyan bundan müstesnadır.) [Hakim]

Ana-babayı üzmek, onlara eziyet etmek büyük günahtır. Ana-babanın veya hiç kimsenin günah olan emirleri yapılmaz. Ana-babanın yemeklerinde haram karışığı olduğu şüpheli olsa, ana-baba bu yemekten yemesi için evladını zorlasa, evladın o yemekten yemesi gerekir. Çünkü şüpheli şeylerden kaçınmak vera, ana-babanın rızasını almak ise vaciptir. Fakat gayrı meşru emirleri dinlenmez. Mesela onlar, (İçki iç, namaz kılma, yoksa senden razı olmayız) deseler de, haram olan şeyler yapılmaz. Çünkü (Halıka isyan olan işte, kula itaat edilmez) emri vardır. Hak teâlâ buyuruyor ki:

(Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme.) [Ankebut 8]

Ana-babası günah işleyen çocuk, bunlara bir defa nasihat eder. Kabul etmezlerse, susar. Onlara dua eder.

7- İzinsiz sefere gitmemek.

Hacca giderken, muhtaç olmayan ana-babadan izin almak sünnettir.

Ana-baba muhtaç ise, izinsiz gitmek haramdır. Ana-babası muhtaç olmayan, onlardan izinsiz farz olan hacca gidebilir. Fakat nafile olan hacca izinsiz gidemez. (Redd-ül Muhtar)

Cihad için izin isteyen birine Peygamber efendimiz, ana-babasının sağ olduğunu öğrenince, (Burada kal, onlara hizmet et, onlara hizmet cihaddır.) (Buhari)

Cihada gitmek için gelen başka birisine de buyurdu ki:

(Annenin yanından ayrılma! Cennet onun ayağı altındadır.) [Nesai]

Biri de, hicret etmek için gelip, (Ya Resulallah, ana-babamı ağlatarak geldim) dedi. Peygamberimiz, bu duruma üzülerek buyurdu ki:

(Hemen git, onları ağlattığın gibi güldür!) [Ebu Davud]

Ana-babayı ziyaret etmemek büyük günahtır. Hiç olmazsa, selam göndererek, tatlı mektup yazarak bu günahlardan kurtulmalıdır.

8- Saygıda, hürmette kusur etmemek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Büyüğünü saymayan bizden değildir.) [Tirmizi]

Onları görünce ayağa kalkmak, yanlarına gitmek, onlar oturuncaya kadar ayakta durmak, izinsiz oturmamak gerekir. Otururken edepli oturmalı, ayağını uzatarak oturmamalı, bacak bacak üstüne atmamalıdır. Onlar bana bir şey demiyor diye bunları ihmal etmemelidir.

9- Onlarla yolda giderken, arkalarından gitmek. Zaruretsiz önlerinde yürümemek.

10- Çağırınca, hemen kalkıp yanlarına gitmek, buyurun demek. Ana-baba çağırınca, farz namazı bozmak caiz olur ise de, ihtiyaç yoksa, bozmamalıdır. Sünnetler bozulur. Hak teâlâ, buyurdu ki:

(Ya Musa, benim indimde çok ağır ve büyük bir günah vardır ki, o da, ana-baba evladını çağırınca, emrine



1- Yumuşak söylemek, tevazu etmek. Öf bile dememek. Hak teâlâ buyuruyor ki:

(Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik.)[Ahkaf 15]

(Rabbin, yalnız kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine öf bile deme; ağır söz söyleme, onlarla yumuşak ve tatlı konuş, onlara acı, tevazu kanadını gerip "Rabbim, küçükken beni yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et" diye dua et.) [İsra 23, 24]

Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki:

(Âlim bir evladın ana-babası kâfir olsa, kuyudan su çekmeleri için ona muhtaç olsalar, o da birkaç kova çektikten sonra öf dese, bu sebeple bütün amellerinin sevabı yok olur.)

2- Konuşurken sesini, onların sesinden yüksek çıkarmamak.

3- Yanlarında çok konuşmamak, edebi aşmamak. Ana-baba bildiği şeyleri de anlatsa, yine aynı şeyler mi dememek. Hiç duymamış gibi can kulağı ile dinlemek.

4- Kaba, dokunaklı ve argo söz söylememek. Mesela iki kardeşi olan biri, öteki kardeşini kastedip (Oğlun şunu yaptı. Ben yapsam kıyameti koparırdınız) veya (Anne torunu tepene çıkartıyor, çok şımartıyorsun. Söz dinletemiyoruz) gibi sözlerle ana-babayı üzmemelidir. Çocuklarını ana-babanın yanında dövmemeli, azarlamamalıdır. Böyle şeyler ana-babayı üzer.

5- Hanımını onlardan üstün tutmamak. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:

(Hanımını anasından üstün tutana lanet olsun! Onun farz ve diğer ibadetleri kabul olmaz.) [Şir’a]

6- İsimleri ile çağırmamak, sözlerini kesmemek, sözlerinin arasına girmemek. Bilgiçlik taslamamak. Ana-baba yanlış da söylese, öyle değil diyerek itiraz etmemek.

7- Ana-babanın arasını açacak söz ve hareketlerden uzak durmak. Ana-baba ile oğul veya kızın arasını açacak işlerden uzak durmak. Gelinleri, ana-baba ile oğullarının arasını açacak sözlerden uzak tutmalıdır. Peygamber efendimiz, (Ana ile oğulun arasını açana lanet etsin) buyurmuştur. (Gunye)

8- Konuşurken, yap, yapma gibi ifadeler kullanmamak. Yapar mısın gibi ricada bulunmalıdır.

9- Hayır dualarını almak. Ana-baba duasını ganimet bilmek. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Üç kişinin duası kabul olur. Ana-baba, mazlum ve misafirin duası.) [Tirmizi]

(Ana-babanın duası, ilahi hicaba ulaşır, duaları kabul olur.) [İbni Mace]

10- Beddualarını almamak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Ana-babanın çocuğuna ve mazlumun zalime olan bedduaları, reddolmaz.) [Tirmizi]

(Kendinize, evladınıza ve malınıza beddua etmeyin! Duaların kabul olduğu bir saate rastlar da bedduanız kabul olur.) [Müslim]

Ana-baba çağırdığı zaman herhangi bir işle uğraşırsan, hemen onu terk edip, derhal ana-babanın emrine koş! Anan-baban sana kızıp bağırırsa, onlara sen bir şey söyleme! Ananın-babanın duasını almak istersen, sana emrettikleri işleri çabuk ve güzel yapmaya çalış! Bu işini beğenmeyip sana gücenmelerinden ve beddua etmelerinden kork! Sana darılır iseler, onlara karşı sert söyleme! Hemen ellerini öperek gazaplarını teskin et! Ananın-babanın kalblerine geleni gözet! Çünkü senin saadet ve felaketin, onların kalblerinden doğan sözdedir. Anan-baban hasta ise, ihtiyar ise, onlara yardım et! Saadetini onlardan alacağın hayır duada bil! Eğer onları incitip, beddualarını alırsan, dünya ve ahiretin harap olur. Atılan ok tekrar geri yaya gelmez. Onlar hayatta iken, kıymetini bil!

Kalb ile olan hakları:

1- Acımak, merhamet etmek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Merhamet etmeyene, merhamet edilmez, acımayana acınmaz.) [Müslim]

2- Sevmek. Her fırsatta ana-babanın ellerini öpmeli, sevdiğini hissettirmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Annesinin ayağını öpen, Cennetin eşiğini öpmüş olur.) [Şir’a]

3- Sevinçlerine sevinmek. Bir şeye sevinince, (Ne iyi olmuş, hayırlı olsun) gibi sözlerle memnuniyetini bildirmelidir.

4- Üzüntülerine üzülmek, dertleri ile hemdert olmak. Bir şeye üzülmüşlerse, (Geçmiş olsun) diyerek ilgilendiğini, üzüldüğünü bildirmeye çalışmalıdır.

5- Çok söylemelerinden incinmemek. İncinse bile, kesinlikle incindiğini hissettirmemek.

6- Sitem ve cefalarına kızmamak. Sözlerini hiç duymamış gibi hareket etmek.

7- Onlardan razı olmak. Ne yapıp yapmalı, onların rızalarını almaya çalışmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allah’ın rızası ana-babanın rızasındadır.) [R.Nasihin]

8- İncitmekten çok korkmak. İsra suresinin 23. âyet-i kerimesinde ana-babaya iyi davranmak, onlara yumuşak ve tatlı söylemek emredilmektedir. Gaflete düşüp ana-babanın kalbini kırarsan, derhal rızalarını almaya çalış, yalvar ve ne yaparsan yap, onların gönlünü al!

9- Nazlanmamak. Aksine onların nazına katlanmalıdır. Çünkü ana-baba küçükken bizim çok nazımızı çektiler. Nazlanma sırasının onlarda olduğunu unutmamalıdır.

10- Sıkıntı görse de, ölseler de kurtulsak diye düşünmemek, çok yaşamalarını arzu etmek. Onlar, bizden çok sıkıntı gördükleri halde, yaşamamızı istemişlerdi. İcabında kendileri aç durup bizi doyurmuşlardı.

Mal, para ile olan hakları:

1- Kendinden önce, onlara elbise almak. Kendi yiyeceğinden iyisini onlara vermek.

2- Uzakta iseler ziyaretlerine gitmek. Ana-baba ve mahrem akrabaları ziyaret etmek vaciptir. Hiç olmazsa, selam göndererek, tatlı mektup yazarak bu günahlardan kurtulmalıdır. Ziyarette sıra, ana, baba, evlat, dede, nine, kardeş, amca, hala, dayı ve teyzedir.

3- Beraber yemek.

4- Arzularını sormak, öğrenip yerine getirmek.

5- Evlerini temizlemek, boyamak, tamir etmek.

6- Para vermek. İhtiyaçları olup da söyleyemezler belki.

7- Malı, parayı onlara serbest etmek. Ne zaman isterseniz, malım, param size feda olsun demeli, bir kızgınlıkları varsa, bu yolla onları teskin etmelidir. Ana-babaya harcanan paradan suâl olunmaz. Muhtaç olan ana-babaya yardım farzdır. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolculara infak edin!) [Bekara 215]

Kime infak edeceğini soran kimseye Resulullah efendimiz, (Kendine, ana-babana, sonra hanımına ve çocuklarına, hizmetçine bundan sonrasını da artık sen bilirsin) buyurdu. (Nesai)

Babası hasta olup, bakacak kimse bulunamazsa, kocasından izinsiz gidip hizmet eder. Zimmi baba da böyledir. Çocuk, zengin olan babasına bakmaya mecbur değildir. (Bezzâziyye)

Zengin çocuğun, fakir olan ana-babasına nafaka vermesi farzdır. Fakir kimsenin, fakir babasına nafaka vermesi farz değildir. Fakir olan ana-babasını kendi evine alıp, birlikte otururlar. (Fetava-i Hayriyye)

Ana-babadan birine iyilik edince öteki incinirse, babaya hürmet ve itaat etmeli, anaya hizmet, yardım ve ihsan etmelidir.

8- Ara sıra güzel yemek yapıp, davet etmek. Gönülleri ister de, belki söyleyemezler.

9- Dostlarını, dost bilip davet ederek gönüllerini almak. Düşmanlarından da uzak durmaya çalışmak.

10- Hastalandıkları zaman, tedavileri ile meşgul olmak, ilaç almak. Bir bakıcı, bir hizmetçi tutmak yerine, bizzat kendisi hizmet etmeye çalışmalıdır.



1- Definlerinde erken davranmak.

2- Sünnet üzere yıkamak. Bu işi bilen iyi kimselere yıkatmalıdır.

3- Sünnet üzere kefenlemek.

4- Caiz olmayan kefen yapmamak.

5- Sünnet olan sayıya dikkat etmek. Erkeklere 3 parçadan fazla yapmamak.

6- Kefende israf etmemek.

7- Helal parasından kefen almak.

8- Cenaze namazını biliyorsa kendisi kıldırmak. Bid'at ehli kimselere kıldırmamak.

9- Onlara hep dua etmek. Bir hadis-i şerif meali: (Ana-babasına dua etmeyenin rızkı kesilir) [Şir’a]

10- Toprağa kendisi koymak.

11- Mezarı kazan ve çalışanları memnun etmek.

12- İyi ve salih kimselerin arasına defnetmek.

13- Kötülerin arasına gömmemek. Çünkü kötü komşudan onlara sıkıntı gelir.

14- Kabrin üzerini balık sırtı gibi yapmak.

15- Kerpiç kullanmak.

16- Pişmiş tuğla kullanmamak. Çivi, tuğla gibi fırınlanmış şeyleri kabrin içinde kullanmak mekruhtur. Kabrin üstünü, dışardan tuğla ve mermerle örtmek caizdir.

17- Toprağı başında sadaka vermek.

18- Kabir başında dua etmek. [Sadakayı ve duayı geciktirmemek. 40. ve 52. gece gibi bid'at olan işlerden uzak durmak.]

19- Borçlarını ödemek.

20- Telkini kendi vermek.

21- İskatını hemen yapmak. Ölünün namaz ve oruç borcu için, başkası onun yerine namaz kılamaz ve oruç tutamaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Başkası yerine oruç tutulmaz ve namaz kılınmaz. Fakat onun orucu ve namazı için fakir doyurulur.) [Nesâi]

22- Mezar taşına caiz olmayan ifadeler yazdırmamak. Mesela Fatiha veya Besmele veya ayet yazmak caiz değildir. Latin harfleriyle de caiz olanı yazmamalıdır. Başkaları uzun yıllardan beri yazıyorsa da, caiz değildir.

23- Vasiyetlerini yerine getirmek. Dine uygun değilse yerine getirilmez.

24- Namazlardan sonra dua edip, sevaplarını onların ruhlarına göndermek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Ana-babasına asi olan, vefatlarından sonra, onlar için dua etse, Allahü teâlâ, onu, ana-babasına itaat edenlerden yazar.) [İbni Ebiddünya]

25- Sevabı onlara olmak üzere oruç tutmak.

26- Sevabı onlara olmak üzere hac etmek. Âlimlerin çoğuna göre ana-baba için hac caizdir.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ölmüş ana-babası adına hac edene, hem kendi, hem de ana-babası için hac yapmış sevabı verilir. Ana-babasının ruhuna müjde verilir.) [Dare Kutni]

27- Sevabı onlara olmak üzere sadaka vermek. Hadis-i şeriflerdebuyuruldu ki:

(Sadaka verirken, sevabını müslüman ana-babanızın ruhuna niye hediye etmezsiniz? Hediye ederseniz, verdiğiniz sadakanın sevabı, onların ruhuna gideceği gibi, sevabından hiçbir şey eksilmeden size de yazılır.) [Taberani]

28- Kabirlerini ziyaret edip Kur'an-ı kerim okumalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Ana-babasının veya birinin kabrini ihlasla ve mağfiret umarak ziyaret eden, kabul olmuş bir hac sevabı alır ve bunu âdet edinenin kabrini de melekler ziyaret eder.) [Hakim]

29- Kabirlerini Cuma günleri ziyaret etmek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret edenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur.) [Tirmizi]

30- Ziyarette dua ve Kur'an-ı kerim okumakla meşgul olmak, uygunsuz söz söylememek.

31- Sağlıklarında incinmiş iseler, çocuk salih olunca razı olurlar. Onların öğrettikleri iyi şeylerle amel ettiği müddetçe, sevabı onlara da ulaşır.

32- Onlardan kötü bir yol edinmiş ise, her yaptığından onlara da günah ve azap gider. Bunun için, onlardan veya onların vasıtası ile öğrendiği kötü şeyleri terk etmeli, kendi kötü amelleri ile, onlara kabirde azap ettirmemelidir.

33- Ana-babaya sövmemek. Hadis-i şerifte, (Ana-babaya sövmek büyük günahtır) buyuruldu. (Buhari) Yani birinin ana-babasına söversen, o da senin ana-babanasövebilir.

34- Yakınlarına iyi davranmak. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ölmüş ana-baba için dua ve istiğfar etmek, borçlarını ödemek, dostlarına ikram etmek, onların yakınlarını ziyaret etmek, iyi davranmak suretiyle onlara ikramda bulunun.) [Hakim]

35- Dostlarını ziyaret etmek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Babası öldükten sonra, onun dostlarını ziyaret eden, en iyi iyiliği yapmış olur.) [Müslim]

36- Dostları ile görüşmek. Hadis-i şerifte (İyiliklerin en mükemmeli, baba dostunu görüp gözetmektir) buyuruldu. (Müslim)

37- Fıtır bayramında, sevabı onlara olmak üzere sadaka-i fıtır vermek.

38- Kurban bayramında sevabı onlara olmak üzere kurban kesmek.

39- Ana-babanın sevdiği yemeği yapıp, fakirlere verip ruhlarını şad etmek.

40- Kötülüklerini söylememek. Hadis-i şerifte (Ölülerinizi hayırla anın, iyiliklerini söyleyin, kötülüklerini açıklamayın) buyuruldu. (Tirmizi)
 

pendüender

Well-known member
Cevap: Hadis Sohbetleri 47 :Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır.

Ey hanesinde ihtiyar bir valide veya pederi veya akrabasından veya İmân kardeşlerinden bir amel-mande veya âciz, alîl bir şahıs bulunan gafil! Şu âyet-i kerimeye dikkat et, bak:
Nasıl ki bir âyette, beş tabaka ayrı ayrı surette ihtiyar valideyne şefkati celb ediyor!

"Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın 'Öf' bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: 'Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.' Sizin içinizde olanı Rabbiniz hakkıyla bilir. Eğer siz salih kimseler olursanız, muhakkak ki O, kendisine yönelenler için çok bağışlayıcıdır." (İsrâ Sûresi: 17:23-25)

Evet, dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlâtlarına karşı şefkatleridir. Ve en âli hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. Çünkü onlar, hayatlarını, kemâl-i lezzetle evlâtlarının hayatı için feda edip sarf ediyorlar. Öyleyse, insaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılâp etmemiş herbir veled, o muhterem, sadık, fedakâr dostlara hâlisâne hürmet ve samimâne hizmet ve rızalarını tahsil ve kalblerini hoşnut etmektir. (Amca ve hâla, peder hükmündedir; teyze ve dayı, ana hükmündedir.)

İşte, o mübarek ihtiyarların vücutlarını istiskal edip ölümlerini arzu etmek ne kadar vicdansızlık ve ne kadar alçaklıktır, bil, ayıl! Evet, hayatını senin hayatına feda edenin zevâl-i hayatını arzu etmek ne kadar çirkin bir zulüm, bir vicdansızlık olduğunu anla!
Ey derd-i maişetle müptelâ olan insan! Bil ki, senin hanendeki bereket direği ve rahmet vesilesi ve musibet dâfiası, hanendeki o istiskal ettiğin ihtiyar veya kör akrabandır. Sakın deme, "Maişetim dardır, idare edemiyorum." Çünkü onların yüzünden gelen bereket olmasaydı, elbette senin dıyk-ı maişetin daha ziyade olacaktı. Bu hakikati benden inan. Bunun çok kati delillerini biliyorum; seni de inandırabilirim. Fakat uzun gitmemek için kısa kesiyorum; şu sözüme kanaat et. Kasem ederim, şu hakikat gayet katidir. Hattâ nefis ve şeytanım dahi buna karşı teslim olmuşlar. Nefsimin inadını kıran ve şeytanımı susturan bir hakikat, sana kanaat vermeli.
Evet, kâinatın şehadetiyle, nihayet derecede Rahmân, Rahîm ve Lâtif ve Kerîm olan Hâlık-ı Zülcelâli ve'l-İkram, çocukları dünyaya gönderdiği vakit, arkalarından rızıklarını gayet lâtif bir surette gönderip ve memeler musluğundan ağızlarına akıttığı gibi, çocuk hükmüne gelen ve çocuklardan daha ziyade merhamete lâyık ve şefkate muhtaç olan ihtiyarların rızıklarını dahi, bereket suretinde gönderir. Onların iaşelerini, tamahkâr ve bahîl insanlara yükletmez.

"Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır." (Zâriyat Sûresi: 51:58)
2- "Yeryüzünde yürüyen ve kendi rızkını yüklenemeyen nice canlının ve sizin rızkınızı Allah verir." (Ankebut Sûresi: 29:60)

âyetlerinin ifade ettikleri hakikati, bütün zîhayatın envâ-ı mahlûkları lisan-ı hâl ile bağırıp o hakikat-i kerîmâneyi söylüyorlar.
Hattâ değil yalnız ihtiyar akraba, belki insanlara arkadaş verilen ve rızıkları insanların rızıkları içinde gönderilen kedi gibi bazı mahlûkların rızıkları dahi bereket suretinde geliyor. Bunu teyid eden ve kendim gördüğüm bir misal: Benim yakın dostlarım bilirler ki, iki üç sene evvel hergün yarım ekmek-o köyün ekmeği küçüktü-muayyen bir tayınım vardı ki, çok defa bana kâfi gelmiyordu. Sonra dört kedi bana misafir geldiler. O aynı tayınım hem bana, hem onlara kâfi geldi. Çok kere de fazla kalırdı.
İşte şu hâl o derece tekerrür edip bana kanaat verdi ki, ben kedilerin bereketinden istifade ediyordum. Kati bir surette ilân ediyorum, onlar bana bâr değil. Hem onlar benden değil, ben onlardan minnet alırdım.

Ey insan! Madem canavar suretinde bir hayvan, insanların hanesine misafir geldiği vakit berekete medar oluyor. Öyleyse, mahlûkatın en mükerremi olan insan; ve insanların en mükemmeli olan ehl-i iman; ve ehl-i imanın en ziyade hürmet ve merhamete şâyân aceze, alîl ihtiyareler; ve alîl ihtiyarların içinde şefkat ve hizmet ve muhabbete en ziyade lâyık ve müstehak bulunan akrabalar; ve akrabaların içinde dahi en hakikî dost ve en sadık muhib olan peder ve valide, ihtiyarlık hâlinde bir hanede bulunsa, ne derece vesile-i bereket ve vasıta-i rahmet vesırrıyla-yani, "Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti"-ne derece sebeb-i def-i musibet olduklarını sen kıyas eyle.
İşte, ey insan, aklını başına al. Eğer sen ölmezsen, ihtiyar olacaksın.

Her amel kendi cinsinden bir amel ile karşılık görür.sırrıyla, sen valideynine hürmet etmezsen, senin evlâdın dahi sana hizmet etmeyecektir. Eğer âhiretini seversen, işte sana mühim bir define: Onlara hizmet et, rızalarını tahsil eyle. Eğer dünyayı seversen, yine onları memnun et ki, onların yüzünden hayatın rahatlı ve rızkın bereketli geçsin. Yoksa onları istiskal etmek, ölümlerini temenni etmek ve onların nazik ve "Dünyada da, âhirette de ziyana uğradı." (Hac Sûresi: 22:11) sırrına mazhar olursun. Eğer rahmet-i Rahmân istersen, o Rahmân'ın vedîalarına ve senin hanendeki emanetlerine rahmet et.
Âhiret kardeşlerimden Mustafa Çavuş isminde bir zat vardı. Dininde, dünyasında muvaffakiyetli görüyordum, sırrını bilmezdim. Sonra anladım ki, o muvaffakiyetin sebebi: O zat ise, ihtiyar peder ve validelerinin haklarını anlamış ve o hukuka tam riayet etmiş ve onların yüzünden rahat ve rahmet bulmuş, inşaallah âhiretini de tamir etmiş. Bahtiyar olmak isteyen, ona benzemeli.
Allahım! "Cennet annelerin ayakları altındadır" [Süyûtî, el-Câmiu's-Sağîr, 3642; el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1:335; el-Elbânî, Sahîhu'l-Câmii's-Sağîr ve Ziyâdetuhu, 1259, 1260] buyuran zâta ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm et."Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin." (Bakara Sûresi: 2:32)
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İnsan anne ve babasına her azası ile hizmet etmelidir


Anne ve baba dünyada rahmet, rızık, bereket, uzun ömür gibi pek çok hayırlı neticelere sebep oldukları gibi ahirette de cennet gibi bir meyveye sebep olurlar. Her şeyden evvel onların rızası Allah’ın (cc) rızasını kazanmaya mutlak vesiledir. Böylesi önemli neticelere vesile olan anne ve babanın çocuğu üzerindeki hakları da elbette birkaç durum ile sınırlı değildir. Kişinin mal ile evlatlık sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiği gibi, dil, kalp, beden ile de yerine getirmesi gereken sorumlukları da vardır. Zira bu sorumluluklar anne ve babanın evladı üzerindeki en temel haklarıdır.
“Ana-babasını dine uygun hizmetleriyle razı eden kimse, Allahı razı etmiş olur, onları gazaplandıran, Allahı gazaplandırmış olur.” [1]
Anne ve babaya iyi davranmanın nasıl olması gerektiğini Peygamber Efendimiz (asm) hadis-i şerifinde belirtmiştir.
“…Bununla beraber eğer (ana-baban), hakkında bir bilgi sahibi olmadığın şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, o takdirde onlara itaat etme; ama onlara dünyada iyilikle sahip çık! Ve bana yönelenlerin yoluna uy! Sonra dönüşünüz ancak banadır; o zaman size yapmakta olduklarınızı haber vereceğim.” [2]
Peygamber Efendimize, Ayet-i Kerime’nin açıklaması sorulduğunda şöyle buyurdu:
Onlarla iyi geçinmek demek;

  • Aç iseler, yemek vermek,
  • Elbiseleri yoksa elbise yapmak,
  • Hizmete muhtaç iseler, onlara hizmeti cana minnet bilmek,
  • Çağırdıklarında, buyurun deyip yanlarına gitmek ve onlara hep iyilik etmek,
  • Bir iş buyurduklarında emirlerini yerine getirmek, günah olan emirler yerine getirilmez
  • Onlarla konuşurken tatlı ve yumuşak hitap etmek,
  • Onları isimleri ile çağırmamak,
  • Onlarla bir yere giderken arkalarından gitmek,
  • Kendi için sevdiği şeyi, onlar için de sevmek,
  • Kendine dua ederken, onlara da dua etmek. [3]
Anne ve babaya şefkatle, sevgi ile bakmak gerekir
Anne ve babaya karşı ağızdan çıkan sözler ne kadar önemli ise, bedensel tavır ve davranışlar da o derece önemlidir. İslam en büyüğünden en küçüğüne kadar bu noktadaki kuralları da düzenlemiştir.
“Ana-babanın yüzüne sevgi ile bakmak ibadettir.” [4]
“Ana-babanın yüzüne şefkatle bakana, kabul olmuş bir hac sevabı yazılır.” [5]
“Evlat, ana-babasına, merhamet ve sevgi ile bakınca ona, böyle bir bakışı için, kabul edilmiş bir hac sevabı verileceği bildirilince, oradakiler, (günde bin defa bakarsa da böyle sevaba kavuşur mu?” dediklerinde Peygamber Efendimiz (asm);
“Günde yüz bin defa baksa da!” buyurdu. [6]
Anne ve babasına kızgın bakan kişinin namazı kabul olmaz
“Kim ana-babasına, ona zulmettikleri halde kızgın bir şekilde bakarsa, Allah Teala onun namazını kabul etmez.” [7]
İtaat etmek, karşı gelmemek, günah olmayan emirlerini yapmak
Hazret-i Musa, Allah-ü Teala’dan dokuz defa nasihat istedi. Hepsinde de, ana-babaya itaat etmesi emrolundu. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Ana-babaya itaat, Allah’a itaattir, onlara asi olmak, Allah’a asi olmaktır.” [8]
“Babasına asi gelen, çocuğundan mürüvvet göremez, muradına kavuşamaz, ailesi ile geçinemez, evinin tadı bozulur.” [9]
Saygıda, hürmette kusur etmemek
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Büyüğünü saymayan bizden değildir.” [10]
Onları görünce ayağa kalkmak, yanlarına gitmek, onlar oturuncaya kadar ayakta durmak, izinsiz oturmamak gerekir. Otururken edepli oturmalı, ayağını uzatarak oturmamalı, bacak bacak üstüne atmamalıdır. Onlar bana bir şey demiyor diye bunları ihmal etmemelidir.
Anne-baba çağırınca hemen yanlarına gitmek
Çağırınca, hemen kalkıp yanlarına gitmek, buyurun demek. Ana-baba çağırınca, farz namazı bozmak caiz olur ise de, ihtiyaç yoksa, bozmamalıdır. Sünnetler bozulur. Hak teâlâ buyurdu ki:
“Ya Musa, benim indimde çok ağır ve büyük bir günah vardır ki, o da, ana-baba evladını çağırınca, emrine uymamasıdır.” [11]
Anne-babanın arasını açacak hareketlerden kaçınmalıdır
Ana-babanın arasını açacak söz ve hareketlerden uzak durmak. Ana-baba ile oğul veya kızın arasını açacak işlerden uzak durmak. Gelinleri, ana-baba ile oğullarının arasını açacak sözlerden uzak tutmalıdır. Peygamber efendimiz;
“Ana ile oğulun arasını açana lanet olsun.”buyurmuştur.” [12]
İzinsiz sefere gitmemek
Hacca giderken, muhtaç olmayan ana-babadan izin almak sünnettir.
“Ana-baba muhtaç ise, izinsiz gitmek haramdır. Ana-babası muhtaç olmayan, onlardan izinsiz farz olan hacca gidebilir. Fakat nafile olan hacca izinsiz gidemez.” [13]
Cihad için izin isteyen birine Peygamber efendimiz, ana-babasının sağ olduğunu öğrenince;
“Burada kal, onlara hizmet et, onlara hizmet cihattır.” [14]
Cihada gitmek için gelen başka birisine de buyurdu ki:
“Annenin yanından ayrılma! Cennet onun ayağı altındadır.” [15]
Biri de, hicret etmek için gelip;
“Ya Resulullah, ana-babamı ağlatarak geldim.” dedi. Peygamber efendimiz bu duruma üzülerek buyurdu ki:
“Hemen git, onları ağlattığın gibi güldür!” [16]
Anne ve babanın rızalarını kazanmak gerekir

  • Ana-baba çağırdığı zaman herhangi bir işle uğraşıldığı takdirde, hemen onu terk edip, derhal ana-babanın emrine koşma,
  • Anne ve baba kızıp bağırırsa, onlara bir şey söylememe,
  • Anne ve babanın duası istendiğinde, emrettikleri işleri çabuk ve güzel yapmaya çalışma ve bu işi beğenmeyip gücenmelerinden ve beddua etmelerinden korkma,
  • Darılır iseler, onlara karşı sert söylememe ve ellerini öperek gönüllerini alma,
  • Anne ve babanın kalplerine geleni gözetme. Zira kişinin saadet ve felaketi, onların kalplerinden doğan sözdedir.
  • Anne ve baba hasta ise, ihtiyar ise, onlara yardım etme,
  • Saygıda, hürmette kusur etmeme,
  • Onları görünce ayağa kalkma, yanlarına gitme, onlar oturuncaya kadar ayakta durma,
  • Otururken edepli oturma, ayağını uzatarak oturmama, bacak bacak üstüne atmama İslam’ın temel prensibi, toplum ve aile hayatının mihenk taşıdır.

Kaynakça:
[1] İbn-i Neccar
[2] Lokman, 15
[3] Riyaz’ün Nasihin
[4] Ebu Nuaym
[5]İmam Rafii
[6] Şir’atül İslam
[7] Müstedrek’ul Vesail
[8] Taberani
[9] Şir’atül İslam,
[10] Tirmizi
[11] İslam Ahlakı
[12] Gunyetüt Talibin
[13] Redd-ül Muhtar
[14] Buhari
[15] Nesai
[16] Ebu Davud
 
Üst