Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 38 - Kerametin İzharı ve Risale-i Nur
[NOT]Elcevap: Risale-i Nur’un hizmet-i imaniyesinde bu zamanda binler tahribatçılara mukàbil yüz binler tamiratçı lâzım gelirken, hem benimle lâakal yüzer kâtip ve yardımcı bulunmak ihtiyaç varken, değil çekinmek ve temas etmemek, belki millet ve ehl-i idare takdirle ve teşvikle yardım ve temas etmek zarurî iken ve o hizmet-i imaniye hayat-ı bâkiyeye baktığı için hayat-ı fâniyenin meşgalelerine ve faidelerine tercih etmek ehl-i imana vâcip iken, kendimi misal alarak derim ki:
Beni herşeyden ve temastan ve yardımcılardan men etmekle beraber aleyhimizde olanlar bütün kuvvetleriyle arkadaşlarımın kuvve-i mâneviyelerini kırmak ve benden ve Risale-i Nur’dan soğutmak ve benim gibi ihtiyar, hasta, zayıf, garip, kimsesiz bir bîçareye, binler adamın göreceği vazifeyi başına yüklemek ve bu tecrit ve tazyiklerde maddî bir hastalık nev’inde insanlar ile temas ve ihtilâttan çekilmeye mecbur olmak, hem o derece tesirli bir tarzda halkları ürküttürmekle kuvve-i mâneviyeyi kırmak cihetleriyle ve sebepleriyle, ihtiyarım haricinde, bütün o mânilere karşı Risale-i Nur şakirtlerinin kuvve-i mâneviyelerinin takviyesine medar ikramât-ı İlâhiyeyi beyan ederek Risale-i Nur etrafında mânevî bir tahşidat yaptırmak ve Risale-i Nur kendi kendine, tek başıyla, başkalarına muhtaç olmayarak, bir ordu kadar kuvvetli olduğunu göstermek hikmetiyle bu çeşit şeyler bana yazdırılmış. Yoksa—hâşâ—kendimizi satmak ve beğendirmek ve temeddüh etmek ve hodfuruşluk etmek ise, Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir esası olan ihlâs sırrını bozmaktır. İnşaallah Risale-i Nur kendi kendine, hem kendini müdafaa ettiği, hem kıymetini tam gösterdiği gibi, bizi de mânen müdafaa edip kusurlarımızı affettirmeye vesile olacaktır.[/NOT]
Bu satırlarda Üstad Risale-i Nur'a ait kerametleri sık sık neden mektuplarında ve muhtelif risalelerde dile getirdiğini ifade ediyor. Bu kerametlerin izhar edilmesinin yani açıklanmasının sebeplerini şu şekilde sıralayabiliriz.
1. Dini tahribata uğratmak isteyen ve bu yönde çalışan birçok komitenin bulunması.
Evet tahrip kolaydır. Bir kibrit bir ormanı yakar. Bir ormanın meydana gelmesi için ise belki yüz sene lazımdır. Bir binayı yıkmak için bir dinamit, birkaç dakikalık bir süre yeter. Aynı binayı yapmak için onlarca kişinin aylarca çalışması gerekir.Dini tahribata uğratmak isteyenler de bu şekilde değerlendirilmelidir. Bir kişinin dinimize verdiği zararı gidermek için en az yüz kişi o zararın aleyhinde çalışması bu zamanda Üstadın deyimiyle vaciptir. Çünkü zaman ve şartlar eskiye göre çok farklı. Eskiden tahribat dışarıdan verilmek istenirdi. Düşmanı cephede mağlup etmek pekala mümkündü. Şimdi ise düşmanlarımız içimizde dolanıyor. Üstadın tabiriyle kurt gövdenin içine girmiş. Dahildeki düşmanın izalesi ise cephedekine göre çok daha zor. O yüzden de daha fazla çalışmak gerekiyor hizmet-i imaniye adına. İşte Üstad kerametleri izhar ediyor ki hizmet-i imaniyeye gönül verenler çoğalsın. Yapılan tahribatlar tamir edilsin.
2. Risalelerin yazılması için katiplerin gerekli olması.
Bugün okuduğumuz Risale-i Nur Külliyatı bilhassa ilk neşir zamanlarında çok ağır şartlarda yazılmış ve bir araya getirilmiş. Risale-i Nur bu zamanın en mühim bir iman hizmeti olduğundan bu eserlerin yazılması ve çoğaltılması bir gereklilik haline gelmiş. Katipler açısından, bir çok riski de beraberinde getiren bu faaliyete, Risale-i Nur’un kerametlerini izhar ederek, talebelerinin cesaretini arttırmış ve teşvik etmiştir.
3. Devletin dinde lakaytlığı
Asırlar boyunca İslamı temsil eden devletimizde İslam’a karşı lakaydlıklar başlamış ve halk üzerinde de baskı oluşturulmuştur. Halk dinini yaşamaya korkar hale gelmiş, Hatta zaman zaman dini vecibelerin yerine getirilmesi engellenmiştir. Ezanın dili değiştirilmiştir, vs..
Üstad, normalde böyle bir iman hizmetine devlet ve milletin tam desteği olması gerekirken, bu noktadaki lakaydlığı, kerametleri izhar ederek kırmış ve insanların bu hizmetin etrafında toplanmasına vesile olmuştur.
4. Hizmet-i imaniyenin baki bir hayatı netice vermesi
İman kainattaki en büyük hakikattır. Bir hadiste "Bir tek adam seninle hidayete gelse, sahra dolusu kırmızı koyun ve keçilerden daha hayırlıdır." 1 demiştir Peygamber Efendimiz aleyhissalatü vesselam. İmansız bir hayatın neticesi, ebedi cehennem hapsidir. Kur’anın ifadesiyle mealen: “Ne kötü bir durak, ne kötü bir konaktır orası!” 2
Ebedi hayatla dünya hayatını kıyasladığımızda dünya hayatı bir zerre kadar bile yer tutmuyor belki. Oysa Allah cc. O küçücük zaman diliminde yaptığımız güzel şeylere (imanımıza ve ibadetlerimize) çok büyük kıymetler veriyor. Bir ömürlük iman ve ibadetlerimiz karşılığında sonsuz cennetler vaat ediyor. Dolayısıyla iman ve ibadet etmek ve imana hizmet etmek çok kıymetli olduğundan ve dünyaya ait meşgaleler kıymetsiz ve fani, neticesi de sonsuz bir hüsran olduğundan, Üstad Hazretleri kerametleri izhar ediyor ki, insanları Sonsuz bir saadeti netice verecek, iman hizmeti etrafında toplamaya teşvik olsun.
5. Üstad Hazretleri’nin iman hizmetinde yalnız bırakılması
Dinimizin aleyhinde olanlar, Üstad Hazretlerinin Risale-i Nur’la yapmış olduğu iman hizmetini engellemek için her yolu denemişler. İnsanları Ona Allah’ın selamını vermekten bile men etmişler. Yakınında olanları, bir şekilde bu hizmete el atanları, bazen psikolojik baskı suretiyle, bazen fiziki işkencelerle, bazen de işlerini ve dünyevi makamlarını kaybetmek tehdidiyle yıldırmaya çalışmışlardır. Buna rağmen hizmeti devam ettiren sadık talebeler olduğu gibi, endişeye düşüp hizmetten geri çekilenlerde olmuştur. Üstad Risale-i Nur’a ait olan kerametleri izhar ederek talebelerinin kırılan kuvve-i maneviyelerini takviye etmiştir.
6. Üstad Hazretleri’nin yaş ve sağlık sorunları nedeniyle itibariyle yardımcılara ihtiyaç duyması
Üstad Hazretleri malum dönemlerde hem yaşlıdır, hem de defalarca zehirlenmelerden dolayı maddi hastalıkları mevcuttur. Bununla birlikte gurbettedir, akrabalarından yanında kimsesi yoktur. Hapislerde tecriddedir. İman hizmetinin inkişaf etmesi için binlerce ele ihtiyaç vardır. Kimi yazacak, kimi çoğaltacak, kimi dağıtacak, kimi organize edecek vs. Üstad Hazretleri kerametleri izhar edip, insanların bu davaya sahip çıkmalarını sağlamıştır.
7. Risale-i Nur’un kendi kendine bir ordu kadar kuvvetli olduğunu göstermek
İzhar edilen kerametler Risale-i Nur’un muvaffakiyetini müjdeler türden. Defalarca hakkında açılan davalardan berat alıp, nihayet bugün tamamen serbest olması hem bu muvaffakiyeti hem de o kerametlerin gerçek olduğunu ispatlıyor. Kendi kendini müdafaa ettiği gibi, sahip çıkan kim varsa, zahiren Risale-i Nur’un yardımına koşmuş gibi görünüyorsa da, aslında en büyük iyiliği kendine yapmış oluyor. Üstadın bazı risalelerde de bahsettiği bilhassa derdi maişette rahatlığa ve maddi birçok sıkıntıdan ferahlamaya sebeb oluyor Risale-i Nur’a hizmet. Bunun dışında bir çok musibetin def’ine vesile oluyor. Risale-i Nur’a hizmet etmenin neticesinde ortaya çıkan daha birçok kolaylıklardan bahsedilebilir. Muhtelif risalelerde bu bahisler var. Muarız olanların ise maksadlarının aksi ile cezasını çekiyor.
Makam korkusuyla Ondan uzak duranlar makamlarını kaybediyor. İtibarım zarar görür diye uzak duranlar itibarından oluyor. Zamanım yok bahanesine sığınanlar bir süre sonra malayaniyattan hayra zaman bulamaz hale geliyor. Geçim derdini telaş edip geri duranlar geçim derdiyle daha çok boğuşuyor vs. Bilhassa şefkat tokatlarında misalleriyle bunlardan bahsedilmiş.
Bütün bunlara ilaveten Üstad Hazretleri bu kerametleri planlı bir şekilde yazmadığını şu cümle ile özetliyor. “…ihtiyarım haricinde, bütün o mânilere karşı Risale-i Nur şakirtlerinin kuvve-i mâneviyelerinin takviyesine medar ikramât-ı İlâhiyeyi beyan ederek Risale-i Nur etrafında mânevî bir tahşidat yaptırmak ve Risale-i Nur kendi kendine, tek başıyla, başkalarına muhtaç olmayarak, bir ordu kadar kuvvetli olduğunu göstermek hikmetiyle bu çeşit şeyler bana yazdırılmış.”
Risale-i Nur’lara ait kerametlere baktığımızda izharın diğer bahsettiğimiz sebepleriyle birlikte şükür niteliği de taşıyor.
Allah cümlemizi Nurlara sadık hizmetkarlar eylesin, amin.
1. Sahihi Buhari 3/57; ez-Zühd İbnül Mübarek 1/484; El-Fethül Kebir 1/282; Buhari, Müslim ve Müsned'i Ahmed'den nakil;İhya-u Ulum-id Din 1/9
2. Furkân/66