“Mal istersen kanaat yeter. Evet, kanaat eden iktisat eder; iktisat eden bereket bulur.”15
“Ey kanaatsiz, hırslı ve iktisatsız, israflı ve haksız, şekvalı, gafil insan! Katiyen bil ki, kanaat, ticaretli bir şükrandır; hırs, hasaretli bir küfrandır. Ve iktisat, nimete güzel ve menfaatli bir ihtiramdır. İsraf ise, nimete çirkin ve zararlı bir istihfaftır. Eğer aklın varsa kanaate alış ve rızaya çalış. Tahammül etmezsen, ‘Ya Sabur’ de ve sabır iste, hakkına razı ol, teşekki etme. Kimden kime şekva ettiğini bil, sus. Herhalde şekva etmek istersen, nefsini Cenab-ı Hakk’a şekva et; çünkü kusur ondadır.”
Cenab-ı Hak; “Şu kesin ki Rabbin dilediği kimsenin nasibini bollaştırır, dilediğinin nasibini daraltır. Çünkü Rabbin kullarının her halini bilip görmektedir”ayetiyle kanaate alışmamızı ve rızaya çalışmamızı emir buyurmuştur.
Rezzakımızdan Başka Kimsenin Minnetini Almamak
“Ehl-i dünya bana der: ‘Neyle yaşıyorsun? Çalışmadan nasıl geçiniyorsun? Memleketimizde tembelce oturanları ve başkasının sa’yi ile geçinenleri istemiyoruz.’ Elcevap: Ben iktisat ve bereketle yaşıyorum. Rezzakımdan başka kimsenin minnetini almıyorum ve almamaya da karar vermişim. Evet, günde yüz para, belki kırk para ile yaşayan bir adam, başkasının minnetini almaz.”
İktisad, sebeb-i izzet ve kemal olduğuna delalet eden bir vakıa:
Bir zaman, dünyaca sehavetle meşhur Hatem-i Tai, mühim bir ziyafet veriyor. Misafirlerine gayet fazla hediyeler verdiği vakit, çölde gezmeye çıkıyor. Bakar ki bir ihtiyar fakir adam, bir yük dikenli çalı ve gevenleri beline yüklemiş; cesedine batıyor, kanatıyor. Hatem ona dedi: “Hatem-i Tai, hediyelerle beraber mühim bir ziyafet veriyor. Sen de oraya git; beş kuruşluk çalı yüküne bedel beş yüz kuruş alırsın.” O muktesid ihtiyar demiş ki: “Ben, bu dikenli yükümü izzetimle çekerim, kaldırırım. Hatem-i Tai’nin minnetini almam.” Sonra, Hatem-i Tai’den sormuşlar: “Sen kendinden daha civanmerd, aziz, kimi bulmuşsun?” Demiş: “İşte o sahrada rast geldiğim o muktesid ihtiyarı benden daha aziz, daha yüksek, daha civanmerd gördüm.”
Bu hadise rezzakımızdan başka kimsenin minnetini almamamız için hüsn-ü misal olmaktadır.
İktisat = Bereket
Bereket, İktisat ve Rahmet-i İlahiye ile Yetinmek
“Şu üstümdeki sakoyu, yedi sene evvel eski olarak almıştım. Beş senedir elbise, çamaşır, pabuç, çorap için dört buçuk lira ile idare ettim. Bereket, iktisat ve rahmet-i İlahiye bana kâfi geldi.”
“Sizi bütün kuvvetimle temin ederim ki, kanaat ve iktisat, maaştan ziyade sizin hayatınızı idame ve rızkınızı temin eder.”
“Tevekkül, kanaat ve iktisat öyle bir hazine ve bir servettir ki, hiçbir şeyle değişilmez. İnsanlardan ahz-ı mal edip o tükenmez hazine ve defineleri kapatmak istemem. Rezzak-ı Zülcelal’e yüz binler şükrediyorum ki, küçüklüğümden beri beni minnet ve zillet altına girmeye mecbur etmemiş. Onun keremine istinaden, bakiye-i ömrümü de o kaideyle geçirmesini rahmetinden niyaz ediyorum.”
Üstad Bediüzzaman kanaat ve iktisat hazine ve definelerini mal alma ve servet biriktirme hevesiyle kapatmamak gerektiğini ifade ederken, bu hevesin minnet ve zillet altına girmeyi netice vereceğini belirtmiş ve kalan ömründe de uyguladığı bu tüketim alışkanlığının devamı için dua etmiştir. Üstad Hazretlerinin burada belirttiği “kaide” aşikâr bir şekilde tüketim alışkanlığının yönetilmesi usulüdür. Demek ki cüz-i iradeyi bu yönde kullanırken, Cenab-ı Hakk’ın keremine dayanarak duaya da devam etmek gerekmektedir. Özellikle kanaat olmadığında hırs devreye girmekte ve israf sonucunu netice vermektedir.