pendüender
Well-known member
• Musa peygambere, genç bir adam “Bana hayvanların dillerini öğret.” dedi.
• “Hayvanların ve canavarların sözlerini duyayım da, onlardan dinime ait işlerde ibret alayım.
• Çünkü âdemoğullarının dilleri, tamamı ile ekmek, su, şan, şeref ve gösteriş konuları üzerindedir.(1)
• Belki hayvanların başka bir dertleri vardır, belki bu dünyadan göçme zamanında bizim bilmediğimiz bir kurtuluş tedbiri düşünmektedirler.”
• Hz. Musa o adama dedi ki: “Sen bu hevesten vazgeç, çünkü, onların dilinden anlamanın, önünde sonunda birçok tehlikeleri vardır.
• Sen ibret almayı, uyanıklığı sözden, harften, dudaktan, değil, Allah’tan iste”
• Hz. Musa onu men ettiği için, adam konunun daha da üstüne düştü. Hırsı iyice arttı. Zaten insan men edildiği şeyin üzerine daha çok düşer.
• Adam; ”Ya Musa!” dedi, “Senin nurun dünyaya aks edince, her şey senin yüzünden kadrini, kıymetini buldu.
• Ey cömert er, beni bu muradımdan mahrum etmek, senin lütfuna uygun düşmez.
• Bu zamanda, Hakk’ın halifesi sensin, bana engel olursan çok üzülür, yaslara bürünürüm.”
• Hz. Musa; “Ya Rabbi!” dedi “Bu saf adamı, galiba melun şeytan aldatıyor.
• Eğer istediğini öğretirsem ona ziyanı dokunacak, öğretmesem gönlüne kötü düşünceler gelecek.”
• Cenabı Hak buyurdu ki: “Ya Musa, öğret, çünkü biz lütuf ve keremimizden hiçbir duayı reddetmeyiz.”
• Musa “Ya Rabbi!” dedi. “Sonra pişman olacak, ellerini ısıracak, elbisesini yırtacak.
• Kudret, gücü yetmek, herkesin harcı değildir. Aciz olmak, bunalıp kalmak, Allah’ın has kulları için en iyi sermayedir.
• Bu yüzdendir ki, fakirlik(yokluk) ebedi bir iftihar, bir övünme olmuştur. Çünkü eli bir şeye erişmeyen kişiler, kendilerini Zühd ve takvaya vermişlerdir.”
• Cenabı Hak; “Ey Musa!” diye buyurdu. “Sen onun dilediğini ver, onun irade ve ihtiyar elini çöz de, istediğini yapsın.”
• “Ya Musa, o adamın eline bir kılıç ver. Onu acizlikten kurtar. Kurtar da, ya Allah uğruna savaşsın gazi olsun, ya da yol kessin, eşkıya olsun.
• Çünkü insan, istediğini yapabilmesi yüzünden (Kerremna=) ‘Biz ona ikramda bulunduk, onu yücelttik.’ sırrına erdi. Fakat insanların yarısı yılan, yarısı bal arısı oldu.
• Müminler bal arısı gibi, bal madeni kesildiler, kâfirler ise yılana döndüler, zehir madeni oldular.”
• Musa (a.s.) ona yine acıdı da, öğüt verdi: “İstediğin şey senin yüzünü sarartacaktır.
• Bu sevdadan vazgeç, Allah’tan kork. Şeytan seni aldatmış, o, seni tuzağa düşürmek için bu hevesi, sana ders olarak vermiş.”
• Adam; “Hiç olmazsa kapı önünde yatıp duran, ev bekçiliği eden köpek ile kümes hayvanlarının dillerini öğret.”
• Musa peygamber dedi ki: “Aklını başına al, istek senin, ötesini sen bilirsin; haydi git dilediğin oldu. Artık ikisinin de dilini anlayacaksın.”
• Adam sabahleyin; “Bakalım sahiden dillerini öğrendim mi?” diye denemek için kapı eşiğinde durup bekledi.
• Hizmetçi kadın, sofra örtüsünü silkelerken bir parça bayat ekmek yere düşer.
• Horoz bu ekmek parçasını hemen kaptı. Köpek horoza “Sen bize zulmettin.
• Çünkü sen buğday tanesini de yiyebilirsin, hâlbuki ben yem yiyemem; yerimde, yurdumda tane yemekten acizim.
• Ey neşeli neşeli öten horoz, sen buğday da yiyebilirsin, arpa da, başka yemleri de. Ben ise onları yiyemem.
• Sonra tutuyorsun, bizim nasibimiz olan şu bir parça ekmeği de kapıyor, köpeklerin hakkını yiyorsun.”
• Horoz köpeğe “Sus!” dedi. “Gam yeme, buna karşılık Allah sana başka şeyler verir.
• Ev sahibinin atı sakatlanacaktır, yarın doya doya et yersin. Pek hüzünlenme, kendini üzme.
• Atın ölümü köpeklere bayram olacak, onlar sokak sokak dolaşmadan, yorulmadan birçok rızk elde edeceklerdir.”
• Ev sahibi bu sözleri duyunca hemen atı sattı. Köpeğe karşı horoz yalancı çıktığı için yüzü sarardı. Utangaç bir duruma düştü.
• Ertesi gün horoz yine ekmeği kapınca, köpek ağzını açtı da:
• “Ey yalancı horoz!” dedi. “Bu yalanlar ne zamana kadar sürecek? Zalimsin, yalancısın, hiç de yüzünde nur yok.
• ‘At sakatlanacak’ dedin, hani? Sen yalancı körün birisin, hiçbir doğru sözün yok.”
• Bu işten haberi olan horoz; “At sakatlandı ama,” dedi, “Başka yerde sakatlandı.
• Ev sahibi atı sattı, ziyandan kurtuldu. O ziyanı, atı satın almış olanlara yükledi.
• Fakat yarın katırı sakatlanacak, köpeklere nimet var, ziyafet var.”
• O haris adam çabucak katırı da pazara götürüp sattı, gamdan da, ziyandan da kurtuldu.
• Üçüncü gün köpek horoza dedi ki: “Ey yalancılar beği olduğu herkese davulla, dümbelekle duyurulan! Vaadin nerde kaldı?”
• Horoz; “Hemencecik katırı da sattı. Fakat yarın kölesi korkunç bir hastalığa tutulacak. Kölesi ölünce yakınları köpeklere de ekmek dağıtacaklardır.”
• Adam bu sözü duyar duymaz, kölesini de götürüp sattı. Ziyandan kurtulduğu için neşesinden yüzü parladı.
• Şükürler etti, sevindi; “Dünyada başıma gelecek üç felaketten de kurtuldum.” dedi.
• “Horozla köpeğin dillerini öğrendiğimden beri, kötü kaza ve kaderden kendimi kurtardım.” diyordu.
• Ertesi gün umdukları boşa çıkan, bu yüzden hayal kırıklığına uğrayan köpek, öfkeye kapıldı da: “Ey saçma sapan herzeler yiyen horoz!” dedi. “Hani söylediklerin hiç birisi doğru çıkmadı.
• Senin yalanın, hilen ne vakte kadar sürecek? Sen yalandan başka bir söz söylemez misin?”
• Horoz; “Haşa” dedi. “Ben yalan söylemem. Benim cinsimden olan öbür horozlar da. Biz yalancılıktan uzağız.
• Biz horozlar müezzinler gibi doğru söyleriz, doğru haber veririz. Güneşi gözetler, vaktin gelmesini bekleriz.
• Üstümüze taş örtseler, bizi yer altında, kapkaranlık bir zindana kapatsalar, biz yine içten içe güneşi bekleriz, vaktini haber veririz.
• Allah biz horozları, insanlara namaz vaktini bildirmek için armağan olarak vermiştir.
• İçimizden biri vakti bildirmekte yanılır da vakitsiz öterse(yani vakitsiz ezan okursa), bu ötüş, onun başının kesilmesine sebep olur.(2)
• Vakitsiz; ‘Haydin felaha’ dememiz, kanımızı mubah kılar.
• Suç işlemeyen, yanlıştan arınmış horoz ise, ancak vahye mazhar olan can horozudur.(3)
• Adamın kölesi, onu satın alan kişinin yanına düştü, öldü. Böylece alan adam, çok ziyana girdi.
• O açıkgöz efendi malını kaçırdı, kaçırdı ama, şunu iyi bil ki, bu davranışı ile o kendi kanına girdi.”
• Horoz söylenmeye devem ediyordu: “Yarın da ev sahibi ölecek, mirasçısı feryat, figan ederek öküz kurban edecek.
• Yarın ev sahibi ölünce, sana bol bol yiyecek gelecek.
• Köy de, halk da, ileri gelenler de kurban etleri, lalangalar ve çeşitli yemekler yiyecek.
• Köpeklere de, dilencilere de kurban edilen öküzün eti ve koca koca somunlar dağıtılacak.
• Atın, katırın, kölenin ölümleri, bu ham adamın, bu aldanmış kişinin başına gelecek kötü kazanın siperi ve kalkanı idi.
• Fakat o, malın ziyanından ve zarara uğramak derdinden kaçtı, malını çoğalttı ama, kendisi, kendisinin kanına girdi.”
• O alçak adam da, horozun laflarına kulak kabarttı. Ve ondan kendi öleceğine dair sözler duydu da;
• Bu sözleri duyunca, bedenine bir ateş düştü, hemen koşa koşa Hz. Musa’nın kapısına gitti.
• “Ya Musa kelimullah!” dedi. “Feryadıma yetiş, beni ölümden kurtar.” diye korkusundan yüzünü yerlere sürdü.
• Hz. Musa buyurdu ki; “Atı, katırı, köleyi sattığın gibi, git, kendini sat da kurtul!” Madem satış işinde usta oldun, bu seferde de yine öyle yap! Bu bedeni sat, yani bu beden kapısından sıçra çık kurtul!
• Hadi Müslümanlara ziyan ver, keseni, dağarcığını iki kat doldur!
• Sana şimdi bahtının aynasından görünen bu kazayı, bu takdiri ben kerpiçte, yani iç aynasında müşahede etmiş, vak’a olmadan evvel sezmiş, görmüş, seni uyarmıştım.
• Akıllı kişi, işin sonunu, gönül gözü ile önceden görür. Bilgisi az olan kişi ise, sonunda, o iş olup bitince farkına varır.”
• Adam yine; “Ey iyi huylu peygamber! Lütuf et, yaptıklarımı başıma kakma, yüzüme vurma.” diye feryat ediyordu.
• “Ben iyiliğe layık bir adam değilim. Ancak öyle yapabildim. Başka türlü yapmak elimden gelmedi. Sen benim değersizliğime iyi bir karşılıkta bulun, lütf et.”
• Hz. Musa; “Ey oğul, ok yaydan fırladı. Okun geriye dönüp tekrar yaya girmesine imkân yoktur. Yani Allah’ın verdiği hüküm geri dönmez.
• Ancak lütuf sahibi Hak’tan dilerim ki, ölürken imanlı gidersin,
• Çünkü imanını kendine yoldaş edersen, sen manen diri demeksin, imanlı ölürsen bakisin, ölümsüzsün.”
• Tam o sırada adamın hali değişti. Midesi bulandı, tas getirdiler.
• Dört kişi onu aldılar, evine götürdüler, adamın ayakları birbirine dolaşıyordu.
• Seher vaktinde Hz. Musa: “Ya Rabbi! Onun imanını alma, onu imansız götürme.” diye Allah’a yalvardı.
• Diyordu ki: “Ya Rabbi, ona karşı büyüklüğünü göster, onun günahını bağışla. O yanıldı, şaşkınlıkta bulundu, haddini aştı.
• Ona; ‘Bu ilim senin harcın değil.’ dedim, sözümü dinlemedi. Onu başımdan savıyorum sandı.
• Ey kullarını görüp gözeten, kullarını seven, onlara acıyan Allah’ım! O gafil denize girdi. Fakat su kuşu değildi. Boğuldu gitti. Sen onu affet diye yalvardı.”
• Cenabı hak buyurdu ki: “Ona imanını bağışladım. Hatta ya Musa! İstersen şimdi onu diriltirim.
• Hatta hatta senin yalvarışın hakkın için, şimdi yeraltındaki bütün ölüleri diriltirim.”
• Musa dedi ki: “Ya Rabbi, bu dünya fani, ölümlü bir dünya. Sen onu öbür dünyada dirilt, çünkü öbür dünya aydınlık ve ebedi olan dünyadır.”
(1) Yaratılmış olanların en şereflisi, en üstünü oldukları hâlde insanlar mala, mülke, yüksek mevkîye, yiyeceğe, içeceğe, şehvete, şöhrete kendilerini kaptırmışlardır da, faziletten, iyi huydan, iyi huylu olmaktan bahsetmez olmuşlardır. Hâlbuki hayvanlar, Allah'ın kendilerine verdiği iç gözü ile hareket ederek, insanlar kadar zâlim ol¬mamakta, yeryüzünü kanla, haksızlıkla kirletmemektedirler. Bu yüzdendir ki büyük Alman filozofu Schopenhauer "İnsanları anladıkça, hayvanlara karşı duyduğum sev¬gi artıyor." demiştir.
(2) Hz. Mevlana bir gazelinde diyor ki : “Horozlar seher vaktinde; ‘Ey gafil insan kalk, namaz vakti geldi. Namaz kıl!’ diye seslenirler. Sen hayat sarhoşu olduğun için bu sesin manasını bilmiyorsun, bu senin ne dediğini kalbi uyanık arif olanlar anlar.”
(3) “Can horozunu” Cebrail (a.s.) diye yazanlar olduğu gibi, insan-ı kamildir diyenler de var.
• “Hayvanların ve canavarların sözlerini duyayım da, onlardan dinime ait işlerde ibret alayım.
• Çünkü âdemoğullarının dilleri, tamamı ile ekmek, su, şan, şeref ve gösteriş konuları üzerindedir.(1)
• Belki hayvanların başka bir dertleri vardır, belki bu dünyadan göçme zamanında bizim bilmediğimiz bir kurtuluş tedbiri düşünmektedirler.”
• Hz. Musa o adama dedi ki: “Sen bu hevesten vazgeç, çünkü, onların dilinden anlamanın, önünde sonunda birçok tehlikeleri vardır.
• Sen ibret almayı, uyanıklığı sözden, harften, dudaktan, değil, Allah’tan iste”
• Hz. Musa onu men ettiği için, adam konunun daha da üstüne düştü. Hırsı iyice arttı. Zaten insan men edildiği şeyin üzerine daha çok düşer.
• Adam; ”Ya Musa!” dedi, “Senin nurun dünyaya aks edince, her şey senin yüzünden kadrini, kıymetini buldu.
• Ey cömert er, beni bu muradımdan mahrum etmek, senin lütfuna uygun düşmez.
• Bu zamanda, Hakk’ın halifesi sensin, bana engel olursan çok üzülür, yaslara bürünürüm.”
• Hz. Musa; “Ya Rabbi!” dedi “Bu saf adamı, galiba melun şeytan aldatıyor.
• Eğer istediğini öğretirsem ona ziyanı dokunacak, öğretmesem gönlüne kötü düşünceler gelecek.”
• Cenabı Hak buyurdu ki: “Ya Musa, öğret, çünkü biz lütuf ve keremimizden hiçbir duayı reddetmeyiz.”
• Musa “Ya Rabbi!” dedi. “Sonra pişman olacak, ellerini ısıracak, elbisesini yırtacak.
• Kudret, gücü yetmek, herkesin harcı değildir. Aciz olmak, bunalıp kalmak, Allah’ın has kulları için en iyi sermayedir.
• Bu yüzdendir ki, fakirlik(yokluk) ebedi bir iftihar, bir övünme olmuştur. Çünkü eli bir şeye erişmeyen kişiler, kendilerini Zühd ve takvaya vermişlerdir.”
• Cenabı Hak; “Ey Musa!” diye buyurdu. “Sen onun dilediğini ver, onun irade ve ihtiyar elini çöz de, istediğini yapsın.”
• “Ya Musa, o adamın eline bir kılıç ver. Onu acizlikten kurtar. Kurtar da, ya Allah uğruna savaşsın gazi olsun, ya da yol kessin, eşkıya olsun.
• Çünkü insan, istediğini yapabilmesi yüzünden (Kerremna=) ‘Biz ona ikramda bulunduk, onu yücelttik.’ sırrına erdi. Fakat insanların yarısı yılan, yarısı bal arısı oldu.
• Müminler bal arısı gibi, bal madeni kesildiler, kâfirler ise yılana döndüler, zehir madeni oldular.”
• Musa (a.s.) ona yine acıdı da, öğüt verdi: “İstediğin şey senin yüzünü sarartacaktır.
• Bu sevdadan vazgeç, Allah’tan kork. Şeytan seni aldatmış, o, seni tuzağa düşürmek için bu hevesi, sana ders olarak vermiş.”
• Adam; “Hiç olmazsa kapı önünde yatıp duran, ev bekçiliği eden köpek ile kümes hayvanlarının dillerini öğret.”
• Musa peygamber dedi ki: “Aklını başına al, istek senin, ötesini sen bilirsin; haydi git dilediğin oldu. Artık ikisinin de dilini anlayacaksın.”
• Adam sabahleyin; “Bakalım sahiden dillerini öğrendim mi?” diye denemek için kapı eşiğinde durup bekledi.
• Hizmetçi kadın, sofra örtüsünü silkelerken bir parça bayat ekmek yere düşer.
• Horoz bu ekmek parçasını hemen kaptı. Köpek horoza “Sen bize zulmettin.
• Çünkü sen buğday tanesini de yiyebilirsin, hâlbuki ben yem yiyemem; yerimde, yurdumda tane yemekten acizim.
• Ey neşeli neşeli öten horoz, sen buğday da yiyebilirsin, arpa da, başka yemleri de. Ben ise onları yiyemem.
• Sonra tutuyorsun, bizim nasibimiz olan şu bir parça ekmeği de kapıyor, köpeklerin hakkını yiyorsun.”
• Horoz köpeğe “Sus!” dedi. “Gam yeme, buna karşılık Allah sana başka şeyler verir.
• Ev sahibinin atı sakatlanacaktır, yarın doya doya et yersin. Pek hüzünlenme, kendini üzme.
• Atın ölümü köpeklere bayram olacak, onlar sokak sokak dolaşmadan, yorulmadan birçok rızk elde edeceklerdir.”
• Ev sahibi bu sözleri duyunca hemen atı sattı. Köpeğe karşı horoz yalancı çıktığı için yüzü sarardı. Utangaç bir duruma düştü.
• Ertesi gün horoz yine ekmeği kapınca, köpek ağzını açtı da:
• “Ey yalancı horoz!” dedi. “Bu yalanlar ne zamana kadar sürecek? Zalimsin, yalancısın, hiç de yüzünde nur yok.
• ‘At sakatlanacak’ dedin, hani? Sen yalancı körün birisin, hiçbir doğru sözün yok.”
• Bu işten haberi olan horoz; “At sakatlandı ama,” dedi, “Başka yerde sakatlandı.
• Ev sahibi atı sattı, ziyandan kurtuldu. O ziyanı, atı satın almış olanlara yükledi.
• Fakat yarın katırı sakatlanacak, köpeklere nimet var, ziyafet var.”
• O haris adam çabucak katırı da pazara götürüp sattı, gamdan da, ziyandan da kurtuldu.
• Üçüncü gün köpek horoza dedi ki: “Ey yalancılar beği olduğu herkese davulla, dümbelekle duyurulan! Vaadin nerde kaldı?”
• Horoz; “Hemencecik katırı da sattı. Fakat yarın kölesi korkunç bir hastalığa tutulacak. Kölesi ölünce yakınları köpeklere de ekmek dağıtacaklardır.”
• Adam bu sözü duyar duymaz, kölesini de götürüp sattı. Ziyandan kurtulduğu için neşesinden yüzü parladı.
• Şükürler etti, sevindi; “Dünyada başıma gelecek üç felaketten de kurtuldum.” dedi.
• “Horozla köpeğin dillerini öğrendiğimden beri, kötü kaza ve kaderden kendimi kurtardım.” diyordu.
• Ertesi gün umdukları boşa çıkan, bu yüzden hayal kırıklığına uğrayan köpek, öfkeye kapıldı da: “Ey saçma sapan herzeler yiyen horoz!” dedi. “Hani söylediklerin hiç birisi doğru çıkmadı.
• Senin yalanın, hilen ne vakte kadar sürecek? Sen yalandan başka bir söz söylemez misin?”
• Horoz; “Haşa” dedi. “Ben yalan söylemem. Benim cinsimden olan öbür horozlar da. Biz yalancılıktan uzağız.
• Biz horozlar müezzinler gibi doğru söyleriz, doğru haber veririz. Güneşi gözetler, vaktin gelmesini bekleriz.
• Üstümüze taş örtseler, bizi yer altında, kapkaranlık bir zindana kapatsalar, biz yine içten içe güneşi bekleriz, vaktini haber veririz.
• Allah biz horozları, insanlara namaz vaktini bildirmek için armağan olarak vermiştir.
• İçimizden biri vakti bildirmekte yanılır da vakitsiz öterse(yani vakitsiz ezan okursa), bu ötüş, onun başının kesilmesine sebep olur.(2)
• Vakitsiz; ‘Haydin felaha’ dememiz, kanımızı mubah kılar.
• Suç işlemeyen, yanlıştan arınmış horoz ise, ancak vahye mazhar olan can horozudur.(3)
• Adamın kölesi, onu satın alan kişinin yanına düştü, öldü. Böylece alan adam, çok ziyana girdi.
• O açıkgöz efendi malını kaçırdı, kaçırdı ama, şunu iyi bil ki, bu davranışı ile o kendi kanına girdi.”
• Horoz söylenmeye devem ediyordu: “Yarın da ev sahibi ölecek, mirasçısı feryat, figan ederek öküz kurban edecek.
• Yarın ev sahibi ölünce, sana bol bol yiyecek gelecek.
• Köy de, halk da, ileri gelenler de kurban etleri, lalangalar ve çeşitli yemekler yiyecek.
• Köpeklere de, dilencilere de kurban edilen öküzün eti ve koca koca somunlar dağıtılacak.
• Atın, katırın, kölenin ölümleri, bu ham adamın, bu aldanmış kişinin başına gelecek kötü kazanın siperi ve kalkanı idi.
• Fakat o, malın ziyanından ve zarara uğramak derdinden kaçtı, malını çoğalttı ama, kendisi, kendisinin kanına girdi.”
• O alçak adam da, horozun laflarına kulak kabarttı. Ve ondan kendi öleceğine dair sözler duydu da;
• Bu sözleri duyunca, bedenine bir ateş düştü, hemen koşa koşa Hz. Musa’nın kapısına gitti.
• “Ya Musa kelimullah!” dedi. “Feryadıma yetiş, beni ölümden kurtar.” diye korkusundan yüzünü yerlere sürdü.
• Hz. Musa buyurdu ki; “Atı, katırı, köleyi sattığın gibi, git, kendini sat da kurtul!” Madem satış işinde usta oldun, bu seferde de yine öyle yap! Bu bedeni sat, yani bu beden kapısından sıçra çık kurtul!
• Hadi Müslümanlara ziyan ver, keseni, dağarcığını iki kat doldur!
• Sana şimdi bahtının aynasından görünen bu kazayı, bu takdiri ben kerpiçte, yani iç aynasında müşahede etmiş, vak’a olmadan evvel sezmiş, görmüş, seni uyarmıştım.
• Akıllı kişi, işin sonunu, gönül gözü ile önceden görür. Bilgisi az olan kişi ise, sonunda, o iş olup bitince farkına varır.”
• Adam yine; “Ey iyi huylu peygamber! Lütuf et, yaptıklarımı başıma kakma, yüzüme vurma.” diye feryat ediyordu.
• “Ben iyiliğe layık bir adam değilim. Ancak öyle yapabildim. Başka türlü yapmak elimden gelmedi. Sen benim değersizliğime iyi bir karşılıkta bulun, lütf et.”
• Hz. Musa; “Ey oğul, ok yaydan fırladı. Okun geriye dönüp tekrar yaya girmesine imkân yoktur. Yani Allah’ın verdiği hüküm geri dönmez.
• Ancak lütuf sahibi Hak’tan dilerim ki, ölürken imanlı gidersin,
• Çünkü imanını kendine yoldaş edersen, sen manen diri demeksin, imanlı ölürsen bakisin, ölümsüzsün.”
• Tam o sırada adamın hali değişti. Midesi bulandı, tas getirdiler.
• Dört kişi onu aldılar, evine götürdüler, adamın ayakları birbirine dolaşıyordu.
• Seher vaktinde Hz. Musa: “Ya Rabbi! Onun imanını alma, onu imansız götürme.” diye Allah’a yalvardı.
• Diyordu ki: “Ya Rabbi, ona karşı büyüklüğünü göster, onun günahını bağışla. O yanıldı, şaşkınlıkta bulundu, haddini aştı.
• Ona; ‘Bu ilim senin harcın değil.’ dedim, sözümü dinlemedi. Onu başımdan savıyorum sandı.
• Ey kullarını görüp gözeten, kullarını seven, onlara acıyan Allah’ım! O gafil denize girdi. Fakat su kuşu değildi. Boğuldu gitti. Sen onu affet diye yalvardı.”
• Cenabı hak buyurdu ki: “Ona imanını bağışladım. Hatta ya Musa! İstersen şimdi onu diriltirim.
• Hatta hatta senin yalvarışın hakkın için, şimdi yeraltındaki bütün ölüleri diriltirim.”
• Musa dedi ki: “Ya Rabbi, bu dünya fani, ölümlü bir dünya. Sen onu öbür dünyada dirilt, çünkü öbür dünya aydınlık ve ebedi olan dünyadır.”
(1) Yaratılmış olanların en şereflisi, en üstünü oldukları hâlde insanlar mala, mülke, yüksek mevkîye, yiyeceğe, içeceğe, şehvete, şöhrete kendilerini kaptırmışlardır da, faziletten, iyi huydan, iyi huylu olmaktan bahsetmez olmuşlardır. Hâlbuki hayvanlar, Allah'ın kendilerine verdiği iç gözü ile hareket ederek, insanlar kadar zâlim ol¬mamakta, yeryüzünü kanla, haksızlıkla kirletmemektedirler. Bu yüzdendir ki büyük Alman filozofu Schopenhauer "İnsanları anladıkça, hayvanlara karşı duyduğum sev¬gi artıyor." demiştir.
(2) Hz. Mevlana bir gazelinde diyor ki : “Horozlar seher vaktinde; ‘Ey gafil insan kalk, namaz vakti geldi. Namaz kıl!’ diye seslenirler. Sen hayat sarhoşu olduğun için bu sesin manasını bilmiyorsun, bu senin ne dediğini kalbi uyanık arif olanlar anlar.”
(3) “Can horozunu” Cebrail (a.s.) diye yazanlar olduğu gibi, insan-ı kamildir diyenler de var.