Lahika Analizi 35: Kastamonu Lahikasi 17.Mektup

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Bismillahirrahmanirrahim.

Esselamün aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü ebeden daimen.


Bu haftaki Lahika Analizi dersimize Kastamonu Lahikasi 17.Mektup,dan devam ediyoruz insallah. Anladiklarinizi paylasarak katilimlarinizi bekliyoruz kardesler.





[BILGI]
[SUP]2[/SUP]وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
[SUP]1[/SUP]بِاسْمِهِ


اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ دَقَائِقِ الْفِرَاقِ
[SUP]3[/SUP]

Aziz, mübarek, sıddık, sadık, ruhum, canım kardeşlerim,

Sizin beni çok mesrur eden son mektubunuza Isparta yoluyla cevap vermediğimin sebebi, benim, Isparta merkeziyle olan münasebetime buraca çok dikkat edilmesidir. Hem, öteki yolda size gelinceye kadar Risaletü’n-Nur’un müteaddit merkezlerinin istifadesidir.

Hüsrev kardeş, son mektubumda demişim: Hüsrev’lerin valideleri sebebiyet verdiler ki, bir seneden ziyade bir vakitten beri bütün talebelerin peder ve valideleri duaya dahil olmuşlar. Sakın yanlış zannetmeyiniz. Senin validen gibi, on seneden beri Risaletü’n-Nur’un has şakirtlerinin dairesinde bulunan orada çok âhiret hemşirelerim var. Onlar, yeniden başkalarının duaya dahil olmalarına sebep olmuşlar demektir.

Size Risaletü’n-Nur’un kerametinin bu havalide zuhur eden çok tereşşuhatından bir iki hâdise beyan ediyorum.

Birisi: Hatip Mehmed (rahmetullahi aleyh) namında ciddî bir ihtiyar talebe, İhtiyarlar Risalesini yazıyordu. Tâ On Birinci Ricanın âhirlerinde ve merhum Abdurrahman’ın vefatının tam mukabilinde kalemi, [SUP]4[/SUP] لاٰۤ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ yazıp ve lisanı dahi [SUP]5[/SUP] لاٰۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ diyerek hüsn-ü hâtimenin hâtemiyle sahife-i hayatını mühürleyip, Risaletü’n-Nur talebelerinin imanla kabre gireceklerine dair olan işarî beşaret-i Kur’âniyeyi vefatıyla imza etmiş. Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsiaten.

İkincisi: Sizin telifiniz olan Fihristenin tashihinde, bir müstensihin noksan bıraktığı bir sahifeyi, Tahsin’e dedim: “Yaz” O da yazmaya başladı. Sim siyah bir mürekkepten ve temiz kalemle birden yazdığınız ikinci cilt fihristenin makbuliyetine hüccet olarak o siyah mürekkep güzel bir kırmızı suretini aldı. Tâ yarım sahife kadar bu garip hâdiseye taaccüp edip bakarken, o mürekkep sim siyaha döndü. Sahifenin öteki yarısı, aynı kalem, aynı hokka tam siyah yazıldı. Bir zaman Barla’da, bağlardaki köşkte, Şamlı Mes’ud ve Süleyman’ın müşahedesiyle aynı hâdiseyi başka şekilde gördük. Şöyle ki:

Ben, sevmediğim için siyah bir mürekkebi kısmen döktüm. Birden, mütebakisi, çok beğendiğim güzel bir kırmızıya tahavvül etti. Risaletü’n-Nur’un kâtiplerini şevklendirdi. Gözümüze silsile-i kerametin bir ucunu ve bir tereşşuhunu gösterdi.​
[/BILGI]
 
Son düzenleme:

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Lahika Analizi 34: Kastamonu Lahikasi 17.Mektup

üstadın burada "çok beğendiğim güzel bir kırmızıya tahavvül etti" ibaresiyle külliyatın rengini beyan etmiştir. Evet nur külliyatının rengi üstadın beğendiği gibi güzel bir kırmızıdır.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Lahika Analizi 34: Kastamonu Lahikasi 17.Mektup

Onbirinci Rica'nın sonlarında şu ibare var: "hakiki, daimi ve tatlı ezvak-ı imaniyeyi "Lai İlahe İlla Hu" da ve nur-u tevhidde bulduğum gibi...
Onikinci Rica'nın birinci sayfasında şu ibare var:"Abdurrahman vasıtasıyla yine mes'udane bir hayat-ı dünyeviye geçirmek tasavvurunda iken "va-hasreta" birden onun vefat haberini altım.
Demek birinci ibaredeki "la ilahe illa hu" ile karşıki sahifede yer alan "vefat haberini aldım" ibaresi tevafuk ediyor.
 

Bahtiyar

Active member
Cevap: Lahika Analizi 34: Kastamonu Lahikasi 17.Mektup

Aziz, mübarek, sıddık, sadık, ruhum, canım kardeşlerim. Üstadımız kardeşim dediği abilere karşı derinden muhabbet ediyor , sevginin coşkunlugunu, yaşıyor.
Çok sevindiren o mektubun cevabını çok dikkat ettikleri için TEDBİR alarak gönderiyor.Kastamonuda üstadımız göz hapsinde orda hareketlerine Çok dikkat ediliyo diye belirtmesinden anlıyorumki gereksiz bi tebir değil ,korkaklıktan değil, abilere karşı muhabbet den onları hıfz ediyo ve iman hizmetinin devamı için alınan tedbir.Lahikaların kişiye özel olmadığı tüm Nur talebelerinin istifade ediceği mektublar olduğunu.Size gelinceye kadar Risaletün-Nurun müteaddit merkezlerinin istifadesidir.Cümlesinden anlıyoruz.
Risale i nur talebeliğine ve Kardeşlerinize muhabbetinizin ,sevgininizin artarak devam etmesi dileğiyle...
 
Son düzenleme:

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Lahika Analizi 34: Kastamonu Lahikasi 17.Mektup

Bu mektubun başındaki hitap dikkatimi çekti. Üstad genellikle mektupların başında "Aziz, Sıddık, Mübarek, Sadık... Kardeşlerim" ibaresini kullandığı halde "... Ruhum, Canım Kardeşlerim" ibaresini külliyatta sadece bu mektupta kullanmıştır. Külliyatta "canım" kelimesini çoğunluk itibariyle "ruh-u canım" terkibi şeklinde kullanmıştır. Zaten bu hitabın üstündeki Arabi ibarede "firak = ayrılık" kelimesini kullanmıştır ki ayrılıktan genel hissiyatını sanki bu mektubun başındaki hitaba yansıtarak "Ruhum, Canım Kardeşlerim" demiştir. "Aziz, Sıddık, Mübarek" kelimeleri gaib olan kişiler hakkında kullanıldığı halde "Canım" hitabı sanki karşısındaki muhatabıyla bizzat konuşuyorken kullanılan hitaplar kabilinden olsa gerektir. Böyle bir mana anladım. İnşaallah doğru anlamışımdır :)
 

Bahtiyar

Active member
samimi kardeşim kenz-i mahfi ,canım ruhum hitabından istifadeni paylaşmışsın Allah razı olsun,senden kuvvet alıyorum fikrimi yazıyorum.
Üstadımıza gelen mektub taki sevindiren yazılanları kendi yaşamış gibi fikiriyle düşünerek ruhunda hissediyor (belki üstadımızda fikren yaşamanında üstüne çıkmıştır) ,birbirlerinde fani olmuşlar,kendi hissiyatını unutmuş canım ,ruhum ifadesini kullandığını düşünüyorum.
Kardeşler arasında buna "tefani" denilir. Yani, birbirinde fâni olmaktır. Yani: Kendi hissiyat-ı nefsaniyesini unutup, kardeşlerinin meziyat ve hissiyatıyla fikren yaşamaktır... ki üstadımız hayatında tefani sırrını yaşıyor...
Birde bu hissedişle ilgili ramazan risale sinden bir bağlantı yapmak istiyorum bu kısım kendi alemimde yaşadıklarım affınıza sığınıyor, sizinde birde bu yönde bakmanızı istiyorum,açtım gösümde bi daralma vardı nefsim bu sıkıntıya isyan ediyordu , dedim ki kendimi sıkan benim ben açlığa oruç a bakışımı değiştirmeliyim.İlk defa o zaman fark etmiştim ki kendimi sıkan bendim, açlığa yüklediğim anlam beni sıkıyordu.Zevk'e meftundum.Peki oruçta başka zevkler lezzetler yokmuydu tamda bu lahika dan sonra bu düşünceler inkişah etmişti ,üstadımız ruhum ,canım kardeşlerim diyordu.ve ramazan risalesinde "Eğer oruç olmazsa, nefisperest çok zenginler bulunabilir ki, açlık ve fakirlik ne kadar elîm ve onlar şefkate ne kadar muhtaç olduğunu idrak edemez... Çünki hakikî o haleti kendi nefsinde hissetmiyor." işte bende insanları belki bi parçam gibi oruç vasıtasıyla hislerimi inkişaf ettirerek fikren ruhumda bir miktarda hissede bilirdim.Regaip vesile olmuştu oruçtum otobüste idim derse gidiyordum.Bir anne yavrularına kayısı çekirdeğini kırarak yediriyordu ilk defa başkasının zevklenmesiyle zevklenmeyi o annede zevk ettim yaşar gibi ruhumla hissetmiştim ... O gün insanları hissetmeye çabaladım... ifade edebildimmi hislerimi :eek:bilemiyorum...

Mevlana şunları demiş (belki akla kapı açar) ;
Madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik...
----------------
Ne ben benim, ne sen sensin ne de sen bensin
Ama yine ben benim, sen sensin, hem de sen bensin
Şimdi seninle öyle bir kaynaşmış haldeyim ki hep yanılıyorum
Acaba sen ben misin, ben sen miyim?
Mevlana
 
Son düzenleme:

kenz-i mahfi

Sorumlu
Allah (CC) sizlerden de razı olsun bahtiyar kardeşim, doğru bir noktaya temas etmişsiniz. Gerçekten bu nokta mektubun ehemmiyetini nazara veriyor. Mektubdan anladığınız "tefani" sırrını ben de muvafık buldum, doğru bir manadır.
 
Üst