OTUZ ÜÇÜNCÜ SÖZ OTUZ ÜÇ PENCEREDİR
YEDİNCİ PENCERE
Şu kainat yüzünde serpilen masnuatın kemal-i intizamları ve kemal-i mevzuniyetleri ve kemal-i zinetleri ve icadlarının sühuleti ve birbirine benzemeleri ve birtek fıtrat izhar etmeleri, nasılki bir Sani'-i Hakim'in vücub-u vücudunu ve kemal-i kudretini ve vahdetini gayet geniş bir mikyasta gösteriyorlar. Öyle de: Camid ve basit unsurlardan, hadsiz ve ayrı ayrı ve muntazam mürekkebatın icadı, mürekkebat adedince yine o Sani'-i Hakim'in vücub-u vücuduna şehadet ve vahdetine işaret etmekle beraber, heyet-i mecmuasıyla gayet parlak bir tarzda kemal-i kudretini ve vahdetini gösterdiği gibi terkibat-ı mevcudat tabir edilen terkib ve tahlil hengamındaki teceddüdde nihayet derecede ihtilat ve karışma içinde nihayet derecede bir imtiyaz ve tefrik ile, mesela topraktaki tohumların ve köklerin çok karışık olduğu halde hiç şaşırmayarak bir surette sünbüllerini ve vücudlarını temyiz ve tefrik etmek ve ağaçlara giren karışık maddeleri yaprak ve çiçek ve meyvelere tefrik etmek ve hüceyrat-ı bedene karışık bir surette giden gıdai maddeleri kemal-i hikmetle ve kemal-i mizanla ayırıp tefrik etmek, yine o Hakim-i Mutlak ve o Alim-i Mutlak ve o Kadir-i Mutlak'ın vücub-u vücudunu ve kemal-i kudretini ve vahdetini gösterdiği gibi; zerreler alemini hadsiz ve geniş bir tarla hükmüne getirip, her dakikada kemal-i hikmetle ekip biçip, yeni yeni kainatlar mahsulatını ondan almak ve o camide, acize, cahile olan zerrata gayet şuurkarane ve gayet hakimane ve muktedirane hadsiz muntazam vazifeleri gördürmek, yine o Kadir-i Zülcelal'in ve o Sani'-i Zülkemal'in vücub-u vücudunu ve kemal-i kudretini ve azamet-i rububiyetini ve vahdetini ve kemal-i rububiyetini gösterir.
İşte bu dört yol ile büyük bir pencere marifetullaha açılır. Ve büyük bir mikyasta bir Sani'-i Hakim'i akla gösterir.
Şimdi ey bedbaht gafil! Şu halde Onu görmek ve tanımak istemezsen; aklını çıkar at, hayvan ol, kurtul...Lügatler
Âcize :son derece güçsüz olan, tam âciz
Aded :sayı, tane, miktar
Âlem :dünya, kâinat
Alîm-i mutlak : ilmi herşeyi kuşatan, sınırsız ilim sahibi Allah
Azamet-i rububiyet :Allah’ın rabliğinin yani terbiye edicilik ve rızık vericiliğinin büyüklüğü
Bedbaht : talihsiz, şansız, kötü
Câhile :son derece câhil olan, tam câhil
Câmid :cansız, ruhsuz, sert
Câmide :son derecede ruhsuz ve cansız olan
Fıtrat :yaratılış, huy, yapı, mizaç
Gâfil : dikkatsiz, uyanık olmayan, iyi düşünmeyen
Gayet :çok, pek çok
Gıdai :gıdayla ilgili
Hadsiz : sayısız, sınırsız
Hakîmane : hikmetli, gizli sırlı
Hakîm-i mutlak : herşeyi hikmetle yapan, sınırsız hikmet sahibi Allah
Hengâm :zaman, sıra, devir, vakit, mevsim
Heyet-i mecmua :birlik oluşturanların tamamı, genel yapı, bütün
Hüceyrat-ı beden :vücut hücreleri
Hükmünenun yerine, onun gibi olarak
İcad :yaratma, var etme, vücuda getirmek
İhtilat :karışmak, karışıp görüşmek, halleşmek, birileriyle dertleşmek
İmtiyaz :ayrılma, farklılık
İzhar :açığa vurmak, meydana çıkarmak, göstermek
Kadîr-i Mutlak :her şeye gücü yeten mutlak güç ve kuvvet sahibi(Allah)
Kadîr-i Zülcelal :her türlü eksiklikten yüce, kuvvet ve kudreti herşeyi kuşatan, sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Allah
Kâinat : evren, yaratılanların hepsi
Kemal-i hikmet :tam bir hikmet
Kemal-i intizam :tam bir düzen ve tertip
Kemal-i kudret :kudretin mükemmelliği
Kemal-i mevzuniyet : mükemmel derecede ölçülü olma
Kemal-i mizan :mükemmel bir ölçü
Kemal-i rububiyet :rububiyetin terbiye edicilik ve rızık vericiliğin mükemmelliği
Kemal-i zinet :mükemmel süs
Mahsulat :mahsuller, hasılat
Marifetullah :Allah’ın isimlerini bilmek ve onu tanıyıp ona bağlanmak
Masnuat :yapılanlar, sanatlı yapılmışlar
Mesela :örnek olarak
Mikyas :ölçü aleti, ölçek, ölçü
Muktedirane :güçlü ve kuvvetli olarak, gücü yeterek
Muntazam :düzenli, tertipli, intizamlı
Mürekkebat : birkaç maddeden yapılmışlar, terkib edilmişler
Nihayet: son
Sâni-i Hakîm:her şeyi sanatla ve hikmetle yaratan(Allah)
Sâni-i Zülkemâl :sonsuz mükemmellik sahibi olan yaratıcı(Allah)
Suret : biçim, şekil
Sühulet : kolaylık
Sünbül: başak
Şehadet : şahitlik, tanıklık
Şuurkârane :şuurluca, bilinçli olarak
Tabir :yorumlama, açıklama, ifade
Tahlil :bir şeyi kolaylıkla tutmak, müşkül meseleyi halletmek, çözmek, hal değiştirmek
Tarz :usul, şekil, metod, yol
Teceddüd :yenilenmek
Tefrik etmek :birbirinden ayırmak, seçmek, ayırdetmek
Temyiz :ayırt etme
Terkib :karıştırılıp bir araya gelmek, birkaç şeyin beraber olması
Terkibat-ı mevcudat : varlıkların değişik elementlerin birleşmesiyle meydana gelişleri
Unsur :madde, parça, tam olan şeyin parçaları
Vahdet: birlik, bir olmak
Vazife :bir kimsenin yapmaya mecbur olduğu iş, görev
Vücub-u vücud :Allah’ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
Vücud: beden, varlık, var olmak
Zerrat :atomlar, zerreler
Zerre : atom, en küçük parça
Yazar : Risale Forum
Sosyal İmleme