Arş-ı Âzam: Cenâb-ı Hakkın büyüklük ve yüceliğinin tecelli ettiği yer |
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan: ifade ve açıklamalarıyla mu’cize olan Kur’ân |
Muhbir-i Sadık: doğru sözlü haber verici Peygamber Efendimiz (a.s.m.) |
cereyan etmek: meydana gelmek |
cin ve ins: cinler ve insanlar |
cüz’î: ferdî, küçük |
delâlet: delil olma, işaret etme |
derece-i azamet: büyüklük derecesi |
derece-i haşmet: heybet ve görkemin derecesi |
ecza: cüzler, parçalar |
ehadiyet: her bir varlıkta görünen birlik tecellisi |
envâ-ı mahlûkat: bütün yaratılmış varlık türleri |
esmâ: isimler |
eşya: şeyler, varlıklar |
hadsiz: sayısız, sınırsız |
hakikat: asıl, esas |
hakikat-i aliye: yüksek, yüce gerçekler |
hakkaniyet: doğruluk, gerçekçilik |
hususan: özellikle |
hâkimiyet: egemenlik, hükümranlık |
hâtırat: hâtıralar, anılar |
hüccet: sarsılmaz delil |
hülâsatü’l-hülâsa: özetin özeti |
icad etmek: yaratmak, var etmek |
icmâ: fikir birliği |
ihbar: haber verme |
ihzar etmek: hazırlamak |
istinad etmek: dayanmak |
ittifak: birleşme, fikir birliği |
keramât: kerametler |
kitab-ı kebîr: büyük kitap, kâinat |
kudret: Allah’ın güç, kuvvet ve iktidarı |
kudsî: her türlü kusur ve noksandan uzak, mukaddes |
kâinat: evren, bütün yaratılmışlar |
külliyat-ı umur: işlerin tamamı, bütünü |
mesele-i kudsiyesi: kutsal mesele |
mesâil-i imâniye: imanî meseleler |
muhit: kuşatıcı |
muhtelif: çeşit çeşit |
mukaddes: kutsal |
mu’cizat-ı bâhire: ap açık mu’cizeler |
mu’cizât: mu’cizeler |
mâni olmak: engel olmak |
nihayetsiz: sınırsız, sonsuz |
rahmet: İlâhî şefkat, merhamet |
risale: mektup, küçük çaplı kitap |
rububiyet: Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı, idaresi ve terbiyesi |
saadet-i ebediye: sonsuz mutluluk |
seyyarat: gezegenler |
sıfât: nitelikler, özellikler |
taltif: iyilik ve güzellikle muamele etme |
tavzif etmek: görevlendirmek |
teshir: emir altında tutma |
vahdet: birlik |
vücub-u vücud: varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir nedene ihtiyacının olmaması |
vüs’at: genişlik |
zerrat: zerreler, atomlar |
zîhayat: canlı, hayat sahibi |
zîruh: ruh sahibi |
âciz: güçsüz, zayıf |
âyet-i tevhidiye-i katıa: Allah’ın birliğini gösteren kesin âyet, delil |
şehadet etmek: şahitlik etmek |
Sosyal İmleme