<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }.listlevel1WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: disc; clear: left; }.listlevel2WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; clear: left; }.listlevel3WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: square; clear: left; }.listlevel4WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: disc; clear: left; }.listlevel5WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; clear: left; }.listlevel6WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: square; clear: left; }.listlevel7WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: disc; clear: left; }.listlevel8WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; clear: left; }.listlevel9WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: square; clear: left; }</style>Yazar : Risale Forum
- İkinci yüzü: Şuûnât-ı İlâhiyeye âyinedarlık eder. Yani, kendi hayatıyla Zât-ı Hayy-ı Kayyûmun hayatına işaret ettiği gibi, kendi hayatında inkişaf eden sem’ ve basar gibi duyguların vasıtasıyla, Zât-ı Hayy-ı Kayyûmun sem’ ve basar gibi sıfatlarına âyinedarlık eder, bildirir.
- Hem insan, hayatında bulunan ve inkişaf etmeyen ve his ve hassasiyet suretinde galeyan eden ve kesretli bir surette olan çok ince hayatî duygular, mânâlar ve hisler vasıtasıyla, Zât-ı Hayy-ı Kayyûmun şuûnât-ı kudsiyesine âyinedarlık eder. Meselâ, o hassasiyet içinde, sevmek, iftihar etmek, memnun olmak, mesrur olmak, müferrah olmak gibi mânâlarla—Zât-ı Akdesin kudsiyetine ve gınâ-yı mutlakına münasip ve lâyık olmak şartıyla—o neviden olan şuûnâtına âyinedarlık eder.
Hem insan, nasıl ki hayat-ı câmiasıyla Zât-ı Zülcelâlin sıfât ve şuûnâtına bir mikyas-ı marifettir ve cilve-i esmâsına bir fihristedir ve şuurlu bir âyinedir ve hâkezâ çok cihetlerle Zât-ı Hayy-ı Kayyûma âyinedarlık eder. Öyle de, insan şu kâinatın hakaiklerine bir vâhid-i kıyasîdir, bir fihristedir, bir mikyastır ve bir mizandır. Meselâ, kâinatta Levh-i Mahfuzun gayet kat’î bir delil-i vücudu ve bir nümunesi, insandaki kuvve-i hafızadır. Ve âlem-i misalin vücuduna kat’î delil ve nümune, kuvve-i hayaliyedir. HAŞİYE-1 Ve kâinattaki ruhanîlerin bir delil-i vücudu
Not
Haşiye-1 Evet, nasıl ki insanın anâsırları kâinatın unsurlarından; ve kemikleri taş ve kayalarından; ve saçları nebat ve eşcârından; ve bedeninde cereyan eden kan ve gözünden, kulağından, burnundan ve ağzından akan ayrı ayrı suları arzın çeşmelerinden ve madenî sularından haber veriyorlar, delâlet edip onlara işaret ediyorlar. Aynen öyle de, insanın ruhu âlem-i ervahtan; ve hafızaları Levh-i Mahfuzdan; ve kuvve-i hayaliyeleri âlem-i misalden; ve hâkezâ herbir cihazı bir âlemden haber veriyorlar ve onların vücutlarına kat’î şehadet ederler.
Levh-i Mahfuz: herşeyin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı kader levhası, Allah’ın ilminin bir adı Zât-ı Akdes: bütün kusurlardan, çirkinliklerden, eksiklikten, benzer ve ortak edinmekten sonsuz derecede yüce olan Allah Zât-ı Hayy-ı Kayyûm: her an diri olup her canlıya hayat veren ve herşeyi ayakta tutan zât, Allah Zât-ı Zülcelâl: büyüklük ve haşmet sahibi Allah anâsır: unsurlar arz: yeryüzü basar: görme cereyan: akım cihaz: alet cihet: taraf, yön cilve-i esmâ: Allah’ın isimlerinin görüntüsü, yansıması delil-i vücud: varlığının ispatı delâlet: delil olma, işaret etme eşcâr: ağaçlar fihriste: içindekiler, içerik galeyan etmek: coşup taşmak gınâ-yı mutlak: sınırsız zenginlik hakaik: gerçekler hassasiyet: duyarlı olma hayat-ı câmia: çok kapsamlı olan hayat hayatî: hayatla bağlantılı haşiye: dipnot hâkezâ: bunun gibi iftihar etmek: övünmek inkişaf etmek: açığa çıkmak kat’i: kesin kesretli: çok sayıda kudsiyet: kusur ve noksandan uzak oluş, kutsallık kuvve-i hafıza: hafıza duygusu, bellek kuvve-i hayaliye: hayal duygusu kâinat: evren mesrur olmak: sevinmek mikyas: ölçek mikyas-ı marifet: Allah’ı tanıma ölçüsü mizan: terazi müferrah olmak: ferahlamak, rahatlamak nebat: bitki nevi: çeşit, tür nümune: örnek ruhanî: maddî yapısı olmayan ve gözle görülemeyen ruh âlemine ait varlık sem’: işitme suret: biçim, şekil sıfât: sıfatlar, özellikler vâhid-i kıyasî: ölçü birimi vücud: var olma âlem: dünya, evren âlem-i ervah: ruhlar âlemi âlem-i misal: bütün varlıkların ve olayların görüntülerinin yansıdığı madde ötesi âlem âyinedar: bir şeyin özelliklerini yansıtan, ayna olan âyinedarlık etmek: ayna olmak, yansıtmak, göstermek şehadet eden: şahidlik eden şuurlu: bilinçli şuûnat-ı İlâhiye: Cenâb-ı Allah’ın işleri ve icraatları şuûnât: Allah’ın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecelliye sevk eden özellikler şuûnât-ı kudsiye: Allah’ın tertemiz ve noksansız olan işleri, mukaddes özellikler
Sosyal İmleme