<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }.listlevel1WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: disc; clear: left; }.listlevel2WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; clear: left; }.listlevel3WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: square; clear: left; }.listlevel4WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: disc; clear: left; }.listlevel5WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; clear: left; }.listlevel6WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: square; clear: left; }.listlevel7WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: disc; clear: left; }.listlevel8WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; clear: left; }.listlevel9WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: square; clear: left; }</style>Yazar : Risale Forum
- Hem şuûnât-ı İlâhiyenin gayet câmi bir âyinesidir.
- Hem Rahmân, Rezzak, Rahîm, Kerîm, Hakîm gibi çok Esmâ-i Hüsnânın cilvelerini câmi ve rızık, hikmet, inâyet, rahmet gibi çok hakikatleri kendine tâbi eden ve görmek ve işitmek ve hissetmek gibi umum duyguların menşei, madeni bir acube-i hilkat-i Rabbâniyedir.
- Hem hayat, bu kâinatın tezgâh-ı âzamında öyle bir istihale makinesidir ki, mütemadiyen, her tarafta tasfiye yapıyor, temizlendiriyor, terakki veriyor, nurlandırıyor. Ve zerrat kafilelerine güya hayatın yuvası olan cesedi, o zerrelere vazife görmek, nurlanmak, talimat yapmak için bir misafirhane, bir mektep, bir kışladır. Adeta Zât-ı Hayy ve Muhyî, bu makine-i hayat vasıtasıyla, bu karanlıklı ve fâni ve süflî olan âlem-i dünyayı lâtifleştiriyor, ışıklandırıyor, bir nevi bekà veriyor, bâki bir âleme gitmeye hazırlattırıyor.
- Hem hayatın iki yüzü, yani mülk, melekût vecihleri parlaktır, kirsizdir, noksansızdır, ulvîdir. Onun için, perdesiz, vasıtasız, doğrudan doğruya dest-i kudret-i Rabbâniyeden çıktığını âşikâre göstermek için, sair eşya gibi zâhirî esbabı, hayattaki tasarrufât-ı kudrete perde edilmemiş bir müstesna mahlûktur.
- Hem hayatın hakikati, altı erkân-ı imaniyeye bakıp mânen ve remzen ispat eder. Yani,
- hem Vâcibü’l-Vücudun vücub-u vücudunu ve hayat-ı sermediyesini,
Esmâ-i Hüsnâ: Allah’ın sınırsız güzellikteki isimleri Hakîm: her işini hikmetle ve belli bir gayeye yönelik olarak faydalı ve yerli yerinde yapan Allah Kerîm: sonsuz cömertlik ve ikram sahibi Allah Rahmân: çok merhamet sahibi olan ve şefkatle bütün yaratıkların rızkını veren Allah Rahîm: rahmeti herşeyi kuşatan her bir varlığa ayrı ayrı şefkatini gösteren Allah Rezzak: bütün varlıkların rızıklarını veren Allah Vâcibü’l-Vücud: varlığı gerekli olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah Zât-ı Hayy ve Muhyî: gerçek hayat sahibi olan ve bütün canlılara hayat veren Zât, Allah acube-i hilkat-i Rabbâniye: herşeyin Rabbi olan Allah’ın yarattığı varlıklardaki şaşkınlık veren özellikler bekà: devamlılık ve kalıcılık, sonsuzluk bâki: varlıkların görünmeyen yönü ceset: vücut, beden cilve: görünme, yansıma câmi: kapsamlı dest-i kudret-i Rabbâniye: herşeyi terbiye ve idare eden Allah’ın kudret eli erkân-ı imaniye: iman esasları esbab: sebepler eşya: varlıklar fâni: gelip geçici, ölümlü hakikat: doğru gerçek hayat-ı sermediye: devamlı, sürekli hayat hikmet: bir gaye ve faydaya yönelik olarak, tam yerli yerinde olma inâyet: Allah’tan gelen yardım, ihsan, iyilik istihale: bir halden başka hale dönüşme kafile: grup, topluluk kâinat: evren lâtifleştirmek: hoş ve şirin hâle getirmek, berraklaştırmak mahlûk: yaratık makine-i hayat: hayat makinesi, canlı olan vücut fabrikası melekût: birşeyin iç yüzü, aslı, esası menşe: kaynak mânen: mânevî olarak mülk: varlıkların görünen yönü mütemadiyen: sürekli olarak nevi: çeşit, tür noksansız: eksiksiz nurlandırmak: aydınlatmak, ışıklandırmak rahmet: İlâhî şefkat, merhamet remzen: işareten rızık: Allah’ın ihsan ettiği nimetler, yiyecekler sair: başka, diğer süflî: alçak, âdi talimat: eğitim tasarrufât-ı kudret: Allah’ın kudretiyle dilediği gibi icraat ve faaliyetlerde bulunması tasfiye: arındırma terakki vermek: yükseltmek, ilerletmek tezgâh-ı âzam: büyük tezgâh tâbi eden: bağlı kılan, uyduran ulvî: yüce, büyük umum: bütün vasıta: aracı vecih: yön vücub-u vücud: Allah’ın varlığının zorunlu olması zerrat: zerreler, atomlar zâhirî: gözle görünen âlem: dünya, evren âlem-i dünya: dünya âlemi şuûnât-ı İlâhiye: Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecelliye sevk eden Zâtına ait kutsal özellikler
Sosyal İmleme