<META name=description content=""><META name=keywords content=""><STYLE type=text/css media=all> body {font-family:'Trebuchet MS',Arial,serif;font-size:12.0pt} </STYLE>O cihette dahi hayır göremediğimden, ön tarafıma baktım, ileriye nazarımı gönderdim. Gördüm ki, kabir kapısı tam yolumun üstünde açık görünüp, ağzını açmış, bana bakıyor. Onun arkasında, ebed tarafına giden cadde ve o caddede giden kafileler uzaktan uzağa nazara çarpıyor.Yazar : Risale Forum
Ve bu altı cihetten gelen dehşetlere karşı bana nokta-i istinad ve silâh-ı müdafaa olacak, cüz’î bir cüz-ü ihtiyarîden başka birşey elimde yok. O hadsiz a’dâ ve hesapsız muzır şeylere karşı tek bir silâh-ı insanî olan o cüz-ü ihtiyarî, hem nâkıs, hem kısa, hem âciz, hem icadsız olduğundan, kesbden başka birşey elinden gelmez. Ne geçmiş zamana geçebilir, tâ ondan bana gelen hüzünleri sustursun; ve ne de istikbale hulûl edebilir, tâ ondan gelen korkuları men etsin. Geçmiş ve geleceklere ait emellerime ve elemlerime faydası olmadığını gördüm.
Bu altı cihetten gelen dehşet ve vahşet ve karanlık ve me’yusiyet içinde çırpındığım hengâmda, birden Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın semâsında parlayan iman nurları imdada yetişti. O altı ciheti o kadar tenvir edip ışıklandırdı ki, gördüğüm o vahşetler ve karanlıklar yüz derece tezauf etseydi, yine o nur onlara karşı kâfi ve vâfi idi. Bütün o dehşetleri birer birer teselliye ve o vahşetleri birer birer ünsiyete çevirdi. Şöyle ki:
İman, o vahşetli geçmiş zamanın mezar-ı ekber suretini yırtıp, ünsiyetli bir meclis-i münevver ve bir mecma-i ahbap olduğunu biaynilyakîn, bihakkılyakîn gösterdi.
Hem iman, bir kabr-i ekber suretinde nazar-ı gaflete görünen gelecek zamanı, sevimli saadet saraylarında bir ziyafet-i Rahmâniye meclisi suretinde biilmilyakîn gösterdi.
Hem iman, nazar-ı gaflete bir tabut vaziyetinde görünen hazır zamanı ve o hazır günün tabutiyet şeklini kırıp, o hazır gün uhrevî bir ticaretgâh dükkânı ve şâşaalı bir misafirhane-i Rahmânî suretinde bilmüşahede gösterdi.
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân: açıklamalarıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân a’dâ: düşmanlar biaynelyakîn: gözle görerek kesin bilgi edinme bihakkalyakîn: bizzat yaşayarak kesin bilgi edinme biilmelyakîn: ilmî delillerle elde edilen kesinlik bilmüşahede: gözle görerek cihet: taraf, yön cüz-ü ihtiyarî: insanda bulunan sınırlı irade cüz’î: ferdî, sınırlı dehşet: korku, ürküntü ebed: sonsuzluk elem: acı, keder emel: arzu, istek hadsiz: sayısız hengâm: zaman, dönem hulûl etmek: girmek, katılmak hüzün: üzüntü icadsız olmak: bir şey ortaya koyamamak istikbal: gelecek kabr-i ekber: çok büyük mezar kesb etmek: kazanmak kâfi: yeterli meclis-i münevver: nurlu meclis mecma-i ahbap: dostların toplandığı yer men etmek: yasaklamak, engel olmak mezar-ı ekber: çok büyük mezar me’yusiyet: ümitsizlik misafirhane-i Rahmânî: Allah’ın sonsuz rahmetiyle kulları için bir konak gibi hazırladığı dünya muzır: zararlı nazar: bakış nazar-ı gaflet: gaflet bakışı, bir şeyin manasını anlamadan bakmak nokta-i istinad: dayanak noktası nâkıs: eksik, noksan saadet: mutluluk semâ: gökyüzü silâh-ı insanî: insana ait silah silâh-ı müdafa: savunma silâhı suret: biçim, görünüş tabutiyet: tabut olma özelliği tenvir etmek: aydınlatmak tezâuf etmek: katlanarak artmak ticaretgâh: alışveriş yeri uhrevî: âhirete ait vahşet: ürküntü, yabanîlik vahşetli: ürküntü veren vâfi: yeterli ziyafet-i Rahmâniye: Allah’ın sonsuz rahmetiyle kullarına sunduğu ziyafetler âciz: güçsüz, elinden bir şey gelmeyen ünsiyet: dostluk, arkadaşlık ünsiyetli: cana yakın, dost şâşaalı: gösterişli, göz alıcı bir şekilde
Sosyal İmleme