Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu

ASHAB-I BEDR

Well-known member

837f5f2cea06b3cbdca26af4bd9b4662_1282767318.jpg


Şimdi meseleye gelelim İlâhî varlık ve İlâhî azamet, O varlık ki, "yokluk" da yok onun önünde...

Yani "yokluk" bir mahluktur; haberiniz olsun, demin de söylediğim gibi "adem" bir mahluk...


İşte İmam-ı Rabbanî:


"-Adem (yokluk) bir mahluktur. Çünkü yok nasıl olur?

Var olan yanlız O'dur.

Ebediyen vardır. Ve yokluk kendi zatiyle yok..."


Bilmem, biraz zevken analtabildim mi?...

Eğer, bu kafamdaki illetle sizi yivlere sokacak kadar devam edersem bu sıkışık yerde müthiş işkence naraları duyulur.

Bu kadariyle kalalım.

Bu aklın da yok oluğu yerdir!..

Ve şimdi bunun müthiş misalini koyacağım! Aslı ve hakiakati


"Vahdet-i vücut"da...


"Zaman"a geldik. Şu belâlı mefhuma...

Zaman nedir?

Bizzat ben, çektiğim çile ile hakikaten cinnetin ilerisinde bir âlemi zaman vehmi içerisinde yaşadım.


Bir at giderken adımını attığı zaman, adımın atılması için gereken her vakfede (durak) zaman yok, her yeni vakfede ise var...

Nedir bu?..

Gideni tutmak mümkün değil, geleni tutmak mümkün değil...

Adeta zaman bir mızrağın ucundaymış gibi; bir uç noktaya basar her ân...

Bu tutulmaz haliyle zaman beni çıldırtıyordu...

Sonra ileride İmam-ı Gazalî'yi okuduğum zaman,onun da nasıl bu buhranı çektiğini hakikaten tahkiki olarak gördüm.


Şimdi tasavvuf ehli...

Nasıl, Batılı bütün maddenin topoğrafyasını şahane bir şekilde çıkartmışsa, Doğulu, yani tasavvuf ehli de ruhun topoğrafyasını öyle bitirmiştir.

Maddeye lâf mı kalır ondan sonra?..


Onlar zamanı, yağmur dindikten sonra oluktan inmeye başlayan damlalara benzetirler.


Durduktan sonra... Bu hal yağmurun bitmesine yakın daha çabuk anlaşılır.

Yavaş yavaş damlaların kopuntuları görünür. Ve yavaş yavaş damlalar üst üste inmeye başlar.


Netice: Zaman, bir varlık ve bir yokluğun üst üste gelmesi ve birbirini takip etmesi hadisesidir.

Müthiş bir ân...


Necip Fazıl Kısakürek
 
Üst