Ümidim Ümmîlikte

ASHAB-I BEDR

Well-known member
c3bcmidim-c3bcmmc3aelikte.jpg




İnsan bilir… Cahilliği unutuşundan…


Eğitim insanı sentetik ilişkiler ağına hazırlar. Onun doğuştan potansiyel olarak sahip olduğu bazı hassasiyetlerini bilerken bazılarını da köreltir. Ayrıksılığını mümkün mertebe törpüler, onu topluma hazırlar.


Toplum dediğiniz yapay bir dünya…

Dayatır insana kendini…

O hep orada durmaktadır. Şehrinizdeki dağ gibi, ırmak gibi…

Tarlanızın ortasındaki kaya gibi. Siz onu dikkate almak zorundasınız; o sizi değil… Bir şehirde yaşayakalmanın ilk şartı o şehrin kayıtlı ve kayıtsız tüm kurallarına uymak; hiç değilse uyma iradesi ortaya koymak; kural dışı kaldığınız durumlarda özür dileme erdemini (!) göstermektir.

İnsanın doğadan bu denli kopması, kendini yalıtması, doğa ile arasına steril perdeler germesi hayra alamet değil. Toprak, anasıdır insanın. İnsanı topraktan yarattı Hak.

Toprak emzirir insanı, besler, büyütür. İnsan, yeryüzündeki yürüyüşünü tamamladığında fani bedeni yine toprağın kucağına döner.

Böyleyken, anasına insan kadar hor davranan başka canlı yoktur bildiğimiz evrende.

Vefasızdır insan. Çünkü unutuverir.


Beşerdir, şaşar. Bir görüşe göre insan sözünün etimolojisi nisyana dayanır.

Nisyan unutuş…


Zulüm: bir şeyi yerinden etmek!

İnsanın kötüsü zalim… Zulmün bidayeti ise kendi kendine zulmetmek… İnsan kendine çokça kötülük etmeden, bir başkasına azıcık kötülük edemez. İnsan kendine çokça iyilik etmeksizin bir başkasına azıcık iyilikte bulunamaz. Bu böyledir. Eşyanın tabiatı budur.

Kap içindekini sızdırır. Bir şeye sahip olmayan onu veremez.

İnsan en güzel kıvamda yaratılmıştır. Dengeli, ölçülü, adil… Düşüş sonradan. Dengeyi kaybeden düşer. Dengeyi kaybetmenin bir adı da zulüm… Zulmü, bir şeyi yerinden etmek diye tarif ederler. Her şeyi yerli yerine koymak, her işi yerince yapmak adalet ve hikmet.


“Kime hikmet verildiyse, ona çokça hayır bağışlanmıştır.”

(Bakara, 2/269)




Fatih Okumuş

Kur’ân’i Hayat dergisi
 
Üst