Bir Şaban Döğen vardı...

Huseyni

Müdavim
04 Kasım 2010, 08:05
Raşit Yücel

Yine böyle bir sonbahar günü idi…Çorum–Kargı ilçesinde bir gönül insanını kara toprağın bağrına koymuştuk.
Kader bu…
Sebepler ise bahane.
Ömrü kitaplar ile, vaaz kürsüleri ile, dersleri ile, konferansları ile, seminerleri ile, sohbetleri ile geçmişti.
O gerçek anlamı ile bir âlimdi.
Öz kardeşliğin ötesinde bir sevgi bağımız vardı.
İstikamet üzerine yaşadı.
Mütevazı idi.
Binlerce insanın akıl ve kalbine İslâm’ın o sıcak hakikatlerini ulaştırdı.
Binlerce makale yazdı, onlarca kitaba imza attı.
Onun simasında tebessümden farklı bir şey bulamazdınız.
İşi hizmetti.
Risâle-i Nurlar hayatında bir mihenk noktası idi.
Bina yaparsınız yıkılır, yemek yersiniz kaybolur gider, günah işlersiniz kara bir leke olarak kalır...
Ama ilim ve hizmet öyle değildir.
O, yıllarca ve asırlarca söylenir.
Ölü maddenin tehdit ve tahditleri hayatı yaşanmaz hâle getirir.
Mânevî hayat ise, ekmek ve ilâçtan daha ziyade insanların hayatına lüzumlu hâle geldi.
Bu büyük mânevî yangının söndürülmesi için örnek bir hayat yaşadı.
Vefatı bütün sevenlerince büyük bir hüzün ile karşılandı.
Hâlâ andığımda yürekten yanar içim.
“Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir“ demişti Fahr-i Kâinat Efendimiz (asm).
O, şimdi, yazdığı ve gönüllere kadar ulaşan satırları ile yaşıyor.
O inşâallah cennet-i a’lâda sevdikleri ile beraber.
Onun hizmeti tâ gençliğinde başlamıştı.
İmam Hatip lisesinde bile sınıfları çift çift olarak geçmişti.
Çok zekî idi.
Zekâvetinin zekâtını fazlası ile verenlerdendi.
Cömert idi.
Yine bir sonbahar günü onu anıyoruz.
Tıpkı bir Asr-ı Saadet rüzgârı gibi.
Tıpkı yaşadığımız sonbahar günleri gibi.
O toprağın bağrına bir güneş gibi uful etti.
Âyet-i kerîme, mefhum-u muhâlif ile “Ehl-i imânın dünyadan gitmesiyle, semâvât ve zemin onların üstünde ağlıyor” diye işaret ediyordu.
Biz ona şahidiz.
Sen de merhametini eksik etme Allah’ım.
Seni unutmadık, unutmayacağız aziz kardeşim.
Hem de son nefesimize kadar.


YeniAsya

Vefatının 1. YILDÖNÜMÜNDE RAHMETLE ANIYORUZ.
 
Üst