Temsiller ve Hikayelerle "Mesnevi-i Nuriye"

Huseyni

Müdavim
Lasiyyemalar

Maahaza, insanların haşri nebatatın haşri gibidir. Bunu gören onu nasıl inkâr eder? Haşrin icadına olan vaadi ise, bütün enbiyanın tevatürüyle ve büyük insanların icmâıyla sabit olduğu gibi Kur’ân-ı Kerîmin lisanıyla da sabittir.


******


Ezcümle: Bahar mevsiminde arzın sathında yapılan nebatî haşirlere dikkat lâzımdır. Evet, altı gün zarfında, o karışık nebatatın tohumlarından ölmüş, çürümüş, kaybolmuş olan cesetleri galatsız, haltsız kemâ fi’s-sâbık inşa ve iâde etmekle, arz meydanında nebatî haşirleri yapan kudret, semâvat ve arzı altı günde halk etmesinden âciz değildir. Ve o kudrete nazaran göz işareti kadar kolay olan haşr-i insanîyi yapmamak imkânı var mıdır? Evet, haşr-i nebatîde kelimeleri, yazıları tamamen silinmiş üç yüz bin kadar sahifeleri, birlikte, bilâhalt ve bilâgalat, kısa bir zamanda eski yazılarını iâde eden bir kudrete tek bir sahifeden ibaret bulunan haşr-i insanî ağır gelir mi? Hâşa!

İşte o kudret sahibi, lisan-ı Kur’ân’la emrettiği,
فَانْظُرْ اِلٰۤى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللهِ كَيْفَ يُحْىِ اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۤ اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْىِ الْمَوْتٰى وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ
1


âyet-i kerimesi bu meselenin hakikat olduğuna sarahatle şehadet ediyor.


1
: Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor. Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir. O herşeye hakkıyla kàdirdir.” Rum Sûresi, 30:50.


******


Meselâ, bir insan kendi vücuduyla, hüsn-ü san’atıyla Sâniin vücub-u vücuduna ve vahdetine delâlet ettiği gibi, âmâl ve istidatları ebede kadar uzandığı halde pek sür’atle ölüm ve zevali, âhiretin vücuduna delâlet eder.

Bütün mevcudatta görünen intizam-ı hikmet, tezyin-i inayet, taltif-i rahmet, tevzin-i adalet, Sâni-i Hakîmin vücut ve vahdetine şahit oldukları gibi, âhiretin ve saadet-i ebediyenin de icad ve vücutlarına delâlet ederler.

اللّٰهُمَّ اجْعَلْنَا مِنْ اَهْلِ السَّعَادَةِ وَاحْشُرْنَا فِى زُمْرَةِ السُّعَدَاۤءِ وَاَدْخِلْنَا الْجَنَّةَ مَعَ السُّعَدَاءِ بِشَفَاعَةِ نَبِيِّكَ الْمُخْتَارِ فَصَلِّ وَسَلِّمْ عَلَيْهِ وَعَلٰۤى اٰلِهِ كَمَا يَلِيقُ بِرَحْمَتِكَ وَبِحُرْمَتِهِ اٰمِينَ اٰمِينَ اٰمِينَ
1


1 : Allah’ım, bizi saadet ehlinden kıl, Said’ler zümresinde haşret ve Said’lerle beraber, Nebiyy-i Muhtârının şefaatiyle Cennete idhal et. Ona ve Âline de, Senin rahmetine ve onun hürmetine lâyık şekilde salât ve selâm et. Âmin, âmin, âmin.


 
Üst